Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Duvardan Dökülen İnciler" Takvim Yaprakları

"Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Nefsim kudretinde bulunan Allâh’a yemîn ederim ki, kıyâmet günü İbn-i Mes'ûd’un ayakları mîzanda Uhud dağından daha ağır olacaktır.” (Hadîs-i şerîf, Müsned-i Ahmed)



08
Ağustos Çarşamba 2012

Hicrî: 20 Ramazan 1433 - Rûmî: 26 Temmuz 1428

Sultan Dördüncü Mehmed Han'ın Tahta Çıkışı (1648) • Bitlis'in Kurtuluşu (1918)

İbn-i Mes'ûd’un (R.A.) Kur'ân-ı Kerîm Okuyuşu

Hz. Ömer’e (r.a.) bir adam gelip; “Ben, hâfızasından mushaflar yazan zâtın yanından geliyorum!” deyince, Hz. Ömer (r.a.); “Yazıklar olsun sana! Bak ne söylüyorsun?!” dedi ve adama kızdı. Adam;
– Ben, yalan söylemiyorum! dedi.

Hz. Ömer (r.a.), ona;
– Kimmiş o zât? diye sordu.

Adam;
– Abdullah bin Mes'ûd'dur! dedi.

Hz. Ömer:
– Ben, bu işe ondan daha lâyık bir kimse bilmiyorum. Bak, sana Abdullah'ı anlatayım: Biz bir gece, Ebû Bekr’in evinde idik. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e âit bir işi konuştuktan sonra dışarı çıktık. Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.), benimle Ebû Bekir (r.a.)’in arasında idi. Mescide vardığımız zaman, bir zat namazda Kur’ân-ı Kerîm okuyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) durdu. Onu dinlemeye başladı.

Ben; ‘Yâ Resûlallâh! Gece namazını kılayım mı?’ diye sordum. Eliyle beni sıkarak; ‘Sus!’ dedi.

O zât, kırâatini bitirdi. Rükû' ve secde ettikten sonra oturdu. Duâ ve istiğfar etti. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bana;

– Haydi, soracağını sor! buyurdu.

Sonra da;
– Kur'ân’ı, indiği gibi tâzeliğiyle okumak isteyen, İbn-i Ümmü Abd’in (İbn-i Mes'ûd’un) okuduğu gibi okusun! buyurdu. Sabah olunca, müjdelemek için erkenden Abdullah b. Mes’ûd’un yanına vardım.

Bana;
– Ebû Bekir seni geçti. O senden önce davrandı! dedi.

İbn-i Mes’ûd (r.a.) buyurdu ki: “Resûlullâh (s.a.v.), birgün; ‘Bana Kur'ân oku!’ buyurdu. “Yâ Resûlallâh! Kur’ân sana nâzil oldu. Ben Kur’ân’ı sana nasıl okuyabilirim?” dedim. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Ben, Kur’ân’ı, başkalarından dinlemekten hoşlanırım.” buyurdu.

Bunun üzerine kendisine Nisâ Sûresi’ni okumaya başladım. Nisâ Sûresi’nin “Her ümmetten birer şâhit getirdiğimiz, seni de, onların üzerine şâhit olarak diktiğimiz zaman, onların hâlleri nice olur?” meâlindeki 41. âyete gelince, “Yetişir!” buyurdu.

Rasûlullâh'ın (s.a.v.) yüzüne baktığım zaman, gözlerinden yaşlar akıyordu!

Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“İyi bir komşu, süratli ve rahat bir binek, geniş bir ev kişinin saâdet vesîlesindendir.”
(Hadisi şerif, Müsned-i Ahmed)



09
Ağustos Perşembe 2012

Hicrî: 21 Ramazan 1433 - Rûmî: 27 Temmuz 1428

Çanakkale'de Birinci Anafartalar Zaferi (1915) • Nagazaki'ye Atom Bombasının Atılması (1945)

Tûlu(Uzun) Emel

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) Ashabına “Hanginiz cennete girmek ister.” diye sordular. Ashab-ı Kirâmın “Hepimiz, ey Allâhü Teâlâ’nın Resûlü” cevabını vermeleri üzerine de şöyle buyurmuştur:

“Emellerinizi kısa tutun, sürekli ölümü hatırlayın ve Allâhü Teâlâ’dan hakkıyla hayâ edin.”

Sahabe-i Kiram “Biz Allâhü Teâlâ’dan hayâ ediyoruz.” deyince Resûlullah (s.a.v) “Hayır, bunu kastetmiyorum. Allâhü Teâlâ’dan hayâ etmek isteyen, başını ve hafızasındakini, karnını ve karnında taşıdığını gözetsin, ölümü sık sık hatırlasın. Âhireti isteyen dünyanın süsünü terk etsin. Kim bunları yaparsa Allâhü Teâlâ’dan hakkıyla hayâ etmiş olur.” buyurdu.

Resûlullah (s.a.v)’in duâlarından biri(nin manası) şudur: “Allâh’ım! Âhiret hayrına mâni olan günahtan, ölümün hayrına mani olan hayattan ve hayırlı amel işlemeye mani olan emelden sana sığınırım.”

Hz. Ali şöyle demiştir: “Dikkat edin, uzun emel âhireti unutturur.”

Dâvûd-u Tâi “Kimin emeli uzun olursa ameli de kötü olur.” demiştir.


İblise Göre İnsanlar

Yahya (a.s.) bir gün İblis -aleyhi’l-la’ne- yi gördü. Yahya (a.s.) ona “Sizin yanınızda insanlar kaç sınıftır?” diye sordu. İblis dedi ki:

Onlardan bir sınıf vardır ki senin gibi günah işlemekten masumdurlar. Biz onlara hiçbir şey yapamayız.

Bir sınıf var ki onlar bizim elimizde, sizin çocuklarınızın elindeki top gibidir. Biz onlarla baş ederiz.

Bir sınıf daha vardır ki bu bizim için en şiddetli olandır. Biz onlardan birine yönelip tam istediğimizi elde edecekken hemen o (işlediği günahtan dolayı tevbe ve) istiğfara koşar, ondan elde edeceğimiz şeyi bozar. Biz ondan asla ümitsizliğe düşmeyiz, ama istediğimizi de elde edemeyiz.

Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim Allâh’ın hükmüne râzı olmaz ve Allâh’ın kaderine de inanmazsa, Allâh’tan başka ilâh arasın.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu's-Sağîr)



10
Ağustos Cuma 2012

Hicrî: 22 Ramazan 1433 - Rûmî: 28 Temmuz 1428

Yavuz (Göben) ve Midilli (Breslav)'nin Osmanlı'ya Sığınması (1914) • Sevr Andlaşması (1920)

Allahü Teâlâ'nın Rızası

Rıza derece olarak sabırdan daha üstündür. Çünkü rıza gösteren aynı zamanda sabretmiş olur. Aksi ise düşünülemez.

Nitekim Allâhü Teâlâ (Tevbe sûresi, 72. âyette) -meâlen-: “Allâhü Teâlâ’nın rızası ise bunların hepsinden daha büyüktür.” buyurmuştur. Aynı şekilde kulun Rabbin’den razı olması her türlü itaat ve ibadetten daha büyüktür.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Ashab-ı Kiram’dan bir cemaate, “Siz kimsiniz?” diye sordular, onlar da “Mü’minleriz.” cevabını verdiler. Resûlullah (s.a.v.) “İmanınızın alameti nedir?” diye buyurunca “Sıkıntılara sabreder, bolluğa şükreder ve bize takdir edilene rıza gösteririz.” dediler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) “Kâbe’nin Rabb’ine yemin ederim ki siz mü’minsiniz.” buyurdular.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v) bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyurmuştur: “Allâhü Teâlâ bir kulunu severse onu sıkıntılarla imtihan eder. Sabrederse onu seçer. Rıza gösterirse daha fazla kıymet verir.”

İbn-i Mesud (r.a) şöyle buyurdu: “Olan bir şey için ‘Keşke olmasaydı!’ veya olmayan bir şey için ‘Keşke olsaydı!’ demektense ağzıma taş doldurmayı tercih ederim.”

Mûsâ (a.s.) “Yâ Rabbi! Bana seni razı edecek bir iş göster de yapayım.” der. Allâhü Teâlâ ona şöyle vahyeder: “Benim senden razı olmam, benim takdir ettiğime senin rıza göstermendedir.”

Allâhü Teâlâ kullarına hem dünyada hem âhirette güzellik istemelerini öğretiyor ve Bakara Sûresi’nin 201. âyetinde buyuruyorlar ki: “İnsanlardan bir kısmı da vardır ki ‘Ey Rabbimiz, bize hem dünyada güzellik, hem âhirette güzellik ver ve bizi ateş azabından koru’ der, böyle duâ eder.”






“Sadaka fakire verilirse 10 misli; âmâ ve âcize verilirse 70 misli; yakın akrabaya verilirse 1000 misli;
ana babaya verilirse 10 000 misli; talebe ve âlime verilirse 1 000 000 (milyon) misli olarak mukabele eder."

İmâm-ı Suyûti (r.a)

Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Helâl kazanmak farz(namaz)lardan sonra farzdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr)



11
Ağustos Cumartesi 2012

Hicrî: 23 Ramazan 1433 - Rûmî: 29 Temmuz 1428

Fâtih Sultan Mehmed Han'ın Otlukbeli Zaferi (1473) • Otranto'nun Fethi (1480) • Türksat 1B'nin Uzaya Fırlatılması (1994)

Kazancın Hayırlısı

Bir adam Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) gelerek sadaka istedi. Resûlullâh (s.a.v.): “Evinde hiçbir şeyin yok mu?” dedi.
Adam: “Evet, bir tarafıyla örtünüp bir kısmını da altımıza serdiğimiz yünden bir yaygı ve bir de su içmek için kullandığımız bir kap var.” dedi.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Onları bana getir.” buyurdu.
Adam getirince onları eline alarak: “Bunları kim satın alacak?” buyurdu.
Bir adam: “Ben bir dirheme alırım.” dedi.

Resûlullâh (s.a.v.) iki veya üç defa: “Bir dirhemden fazla veren yok mu?” diye buyurunca başka biri: “Ben onları iki dirheme alırım.” dedi. Resûlullâh (s.a.v.) onları o adama verdi, iki dirhemi de alarak isteyene verdi ve: “Bir dirhemiyle yiyecek al, çocuklarına ver. Bir dirhemiyle de bir balta al, bana getir.” buyurdu.

Adam baltayı getirince Resûlullâh (s.a.v.) kendi eliyle sap taktı, sonra: “Git, odun topla ve sat. Seni onbeş gün görmeyeyim.” buyurdu. Adam Resûlullâh’ın buyurduğu üzere yaptı. Onbeş gün sonra döndüğünde on dirhem kazanmıştı. Bir kısmıyla giyecek, bir kısmıyla da yiyecek satın aldı. Resûlullâh Efendimiz: “Bu, senin için kıyâmet gününde yüzünde bir leke ile mahşere gelmekten daha iyidir. Yalnız üç kişi sadaka isteyebilir: Çok muhtaç olan, çok borçlanmış olan, akrabasından biri adına diyet vermesi gereken.” buyurdular.

Sen Onları Ziyaret Et

Bir adam Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e geldi ve “Benim akrabalarım var. Ben onları ziyaret ediyorum, fakat onlar beni ziyaret etmiyorlar. Ben onları affediyorum fakat onlar bana zulmediyorlar. Ben onlara iyilik ediyor, ihsanda bulunuyorum fakat onlar bana kötülük ediyorlar. Ben de onlara yaptıkları gibi muamele edeyim mi?” diye sordu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Hayır. Sen öyle yapma. Onların hepsi seni terk etseler bile sen fazilet sahibi ol ve onları ziyaret et. Sen böyle yaptığın müddetçe Allâhü Teâlâ tarafından bir yardımcı seninle beraber olacaktır.”




ı

“Sadaka fakire verilirse 10 misli; âmâ ve âcize verilirse 70 misli; yakın akrabaya verilirse 1000 misli;
ana babaya verilirse 10 000 misli; talebe ve âlime verilirse 1 000 000 (milyon) misli olarak mukabele eder."

İmâm-ı Suyûti (r.a)

Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“…Benim sünnetime ve benden sonraki hidâyete mazhar olmuş râşid halifelerin sünnetlerine sarılınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)



12
Ağustos Pazar 2012

Hicrî: 24 Ramazan 1433 - Rûmî: 30 Temmuz 1428

Bulgaristan'ın 250 bin Türk'ü Sınırdışı Etmesi (1950)

Peygamber Efendimiz(s.a.v)'in Sünnetine Uymak
Allâhü Teâlâ “(Habîbim Ahmed) de ki, ‘Eğer siz Allâh’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı mağfiretle örtsün. Allah Gafûr (çok bağışlayan)’dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.” (Âl-i İmrân Sûresi, âyet 31) buyurmuştur.

Bundan anlaşılıyor ki Allâhü Teâlâ’yı sevmek ve rızâsına kavuşmak ancak Resûlullâh Efendimiz'e tâbî olup emirlerine itaat etmekle olur. Kim Resûlullâh Efendimiz’e tâbi olmadan Allâhü Teâlâ’yı severim derse bu kimse yalancıdır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Ey benim Ashâbım ve ümmetim! Benim sünnetime ve benden sonraki hidâyete mazhar olmuş râşid halîfelerin sünnetlerine yapışınız. Benden ve ashabımdan sonra ihdâs (ibadettir diye sonradan icad) olunan şeylerden sakınınız. Sonradan ihdâs olunan şeyler bid'attır. Ve her bid'at dalâlettir, sapıklıktır. Ve her dalâlet (e sapan) cehennemdedir.”

“Kim (Kur’ân-ı Kerîm’e ve) benim sünnetime sarılır, manalarını anlayıp ezberler (ve amel ederse) kıyâmet gününde Kur’ân(ın amelini işleyenler) ile beraber gelir.
Kim de Kur’ân-ı Kerîm ve sünnetimle amel etmezse, dünyada ve âhirette helâk ve hüsrandadır.
Ümmetim Allâhü Teâlâ tarafından benim kelâmımı ve emrimi alıp amel etmek ve sünnetime tâbi olmakla emrolundular. Ve kim de benim sünnetime razı olursa Kur’ân-ı Kerîm’e razı olmuştur.”

“Kim bana tâbi olup uyarsa o bendendir, kim de sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.”

“Allâhü Teâlâ, kulunu benim sünnetime sarılıp amel etmesi sebebiyle cennete girdirir.”

“Ümmetimin fesâda uğradığı zaman sünnetim ile amel eden kimseye yüz şehit sevâbı vardır.”

“Benim sünnetimi ihyâ edip amel eden, beni ihyâ etmiştir. Beni ihyâ eden, cennette benimle beraberdir.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sünnet-i seniyyelerine sarılıp amel etmek büyük bir nimet olup ona sarılmak lâzımdır.

Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"


Hz. Âişe Vâlidemiz (r.anhâ) “Yâ Resûlallâh! Kadir Gecesinin hangi gece olduğunu bilirsem nasıl duâ edeyim? Haber verir misiniz?” dedim. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Allâhümme inneke afüvvün kerîmün tühıbbü'l-afve fa'fu annî” diye dua et.” buyurdular. (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)





13
Ağustos Pazartesi 2012


Hicrî: 25 Ramazan 1433 - Rûmî: 31 Temmuz 1428


Ortaokullara din dersleri konulması (1956)


Kadir Gecesi'nin Fâzileti

Ashâb-ı Kirâm, Allâhü Teâlâ’nın Kadir Gecesi hakkında “Bin aydan hayırlıdır.” meâlindeki âyet-i kerîmesine sevindikleri kadar hiçbir şeye sevinmediler.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ashâbına İsrailoğullarından dört kişiyi anlattı. Bunlar -göz açıp yumuncaya kadar bir zaman dahi Allâh’a âsî olmadan- seksen sene ibâdet etmişlerdi. Resûlullâh’ın (s.a.v.) ashâbı da bundan dolayı hayret etmişlerdi. Cebrâil (a.s.) geldi ve:
“Yâ Muhammed! Sen ve ashâbın, bu zâtların göz açıp yumuncaya kadar kısa bir vakitte bile Allâh’a isyan etmeden seksen sene ibâdet etmelerine hayret ettiniz. Allâhü Teâlâ sana bundan hayırlısını indirdi.” dedi ve “İnnâ enzelnâhü fî leyleti’l-kadr...(Biz, onu Kadir Gecesi’nde indirdik.)” meâlindeki âyet-i kerîmesi ile başlayan Kadr Sûresi’ni sonuna kadar okudu.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v) çok sevindiler. (Gunye, 2-16-19)

Kadir Gecesi'nde Ne Yapılır?

Bu gece dört rek’at Kadir Gecesi namazı kılınır:

1’inci rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İnnâ enzelnâhü...,
2’nci rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İhlâs-ı şerîf,
3’üncü rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İnnâ enzelnâhü...,
4’üncü rek’atte: 1 Fâtiha, 3 İhlâs-ı şerîf okunur.

Namazdan sonra:

1 defa, “Allâhü ekber Allâhü ekber, Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd.”
100 “Elem neşrah leke...” sûresi,
100 “İnnâ enzelnâhü...” sûresi,
100 defa da Resûlullâh Efendimiz’in Hz. Âişe vâlidemize öğrettiği “Allâhümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbü’l-afve fâ’fü annî” duâsı okunur ve duâ edilir.

Mümkünse, bir de tesbih namazı kılınmalıdır.
(Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)



.Kadir Suresi, Okunuşu ve Anlamı

القدر
بسم الله الرحمن الرحيم
Bismillâhirrahmânirrahîm
Rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla
إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ
1 İnnê enzelnâhü fî leyletilkadri
1 Doğrusu Biz, onu (Kurân'ı) Kadir gecesinde indirdik
وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ
2Ve mê edrâke mê leyletülkadri
2 Kadr gecesinin ne olduğunu bilir misin sen?
لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِّنْ أَلْفِ شَهْرٍ
3 Leyletülkadri hayrun min elfi şehrin
3 Kadr (Kadir) gecesi; bin aydan daha hayırlıdır
تَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِم مِّن كُلِّ أَمْرٍ
4 Tenezzelülmelêiketü verrûhu fîhê biizni rabbihim min külli emrin
4 O gece Rab'lerinin izniyle Ruh ve melekler, her türlü iş için iner de iner
سَلَامٌ هِيَ حَتَّى مَطْلَعِ الْفَجْرِ
5 Selêmün hiye hattê matla’ıl fecri
5 Artık o gece bir esenliktir gider Tâ [ki] tan ağarana kadar

Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim faziletine inanarak ve mükâfâtını sadece Allah’tan ümid ederek Kadir Gecesini ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)



14
Ağustos Salı 2012

Hicrî: 26 Ramazan 1433 - Rûmî: 01 Ağustos 1428

Pakistan'ın İstiklâli (1947) • İkinci Kıbrıs Harekâtı (1974)

Kadir Gecesi'nin Husûsiyetleri

Cenâb-ı Hak, bazı kıymetli şeyleri birçok hikmetler için gizlemiştir:

Kullarının bütün ibâdet ve tâatlere rağbet etmesi için rızâsını ibâdet ve tâatlarda; büyük-küçük günahlardan kaçınmaları için gadabını günahlarda; bütün isimlerine ta’zîm edilmesi için İsm-i A’zam’ı Kur’ân-ı Kerîm’de; bütün namazların muhâfazası için salât-ı vüstânın hangi namaz olduğunu, günün tamamında duâ edilmesi için cuma günündeki icâbet saatini (duânın kabul edilen vaktini); hiç kimseyi hor ve hâkir görmemek için velî kullarını; Ramazan’ın her gecesini ibâdet ve tâatla ihyâ edip daha çok sevap kazansınlar diye de Kadir Gecesi’ni gizlemiştir.

Bununla beraber Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Kadir Gecesi’nin bâzı alâmetlerini bildirmiştir: O gece gökyüzü parlak ve bulutsuz olur. Hava ne soğuktur ne de sıcak, latîf olur. O gecenin sabahında güneş ziyâsız (solgun) olarak doğar.

Kadir Gecesi, içerisinde Kur’ân-ı Kerîm indirilen mübârek gecedir. Bu gecenin pek çok husûsiyetinden birkaçı:

1- Bu gecede ibâdet (içerisinde Kadir Gecesi olmayan) bin ayda yapılan ibâdetten daha hayırlıdır. Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) kendisinden önceki ümmetlerin ömrü gösterildi. Ümmetinin ömürlerini kısa gördü. Bunun üzerine Hz. Allâh bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni ihsân etti.

2- Kadir Gecesi’nde meleklerin ve rûh’un inmesi.
Melekler bu gecenin esrârını görmek üzere inerek yeryüzünü doldurduğu için bu geceye darlık mânâsına olan “Kadir” ismi verilmiştir.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki: “Kadir Gecesi olunca Allâhü Teâlâ, Cebrâil’e (a.s.) emreder. Cebrâil (a.s.) yanlarında yeşil bir sancakla melekler ile yeryüzüne inip sancağı Ka’be’nin üzerine dikerler. Cebrâil (a.s.) bu gece melekleri teşvik eder. Onlar da her ayakta bulunana, durana, oturana, namaz kılana ve zikredene selâm verir ve onlarla musâfaha eder. Yaptıkları duâlara âmin derler. Bu, fecir vaktine kadar devâm eder.”

3- Bu gece, fecir vaktine (imsake) kadar selâmettir.






“Sadaka fakire verilirse 10 misli; âmâ ve âcize verilirse 70 misli; yakın akrabaya verilirse 1000 misli;
ana babaya verilirse 10 000 misli; talebe ve âlime verilirse 1 000 000 (milyon) misli olarak mukabele eder."

İmâm-ı Suyûti (r.a)

Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kim sadaka-i fıtrını bayram namazından önce verirse bu, kabul olunmuş bir sadaka-i fıtırdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)



15
Ağustos Çarşamba 2012

Hicrî: 27 Ramazan 1433 - Rûmî: 02 Ağustos 1428

Revan'ın Fethi (1538) • Trablusgarb'ın Fethi (1551) • Panama Kanalı'nın Açılışı (1915)

Sadaka-ı Fıtır (Fitre)
Sadaka-i fıtır, Ramazan-ı Şerîf’in sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka en az nisâp miktârı (80.18 gr. altın veya ona denk miktarda) bir mala mâlik bulunan her Müslümanın vermesi vâcip olan bir sadakadır.

Zekâtın farz olmasından önce, orucun farz kılındığı sene vâcip olmuştur. Sadaka-i fıtır, orucun kabulüne, ölüm ânının sıkıntılarından ve kabir azâbından kurtuluşa vesîledir. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayram neşesinden onların da istifâde etmelerine bir yardımdır. Bu cihetle sadaka-i fıtır, insânî bir vazifedir.

Sadaka-i fıtır, her Müslümanın kendisi ve fakir olan küçük çocuğu için de vâciptir.

Büyük çocuğun ve zengin olan çocuğun fitresi babasına vâcip değildir.

Sadaka-i fıtır, Ramazan Bayramı’nın birinci günü fecr-i sâdıkın doğuşundan (sabah namazı vaktinin girmesinden) itibâren vâcip olur. Fakat bundan daha önce de verilebilir. Tâ ki fakirler, bununla bayram namazına çıkmadan evvel noksanlarını tedârik edebilsinler.

Sadaka-i fıtır (fitre), Ramazan Bayramı’nın birinci günü fecrin doğuşuyla vâcip olduğundan fecirden önce çocuk dünyaya gelse onun için de sadaka-i fıtır vâcip olur. Şâyet fecirden sonra doğarsa bir şey lâzım gelmez.

Bir kimse, kendi idâresinde olmayan hanımının veya büyük evlâdının fitrelerini onların izinleriyle verebilir. Kendi âilesi, idâresinde bulunduğu takdirde -âdeten izin bulunduğundan- izinleri olmaksızın vermesi de kâfidir.

Bir kimse kendi fitresini, fakir olan eşine, babasına veya oğluna veremez.

Fitreyi bayram namazından sonraya bırakmak mekruhtur. Müstehap olan, namazdan evvel verilmesidir. Çünkü Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Bayram namazından sonra verilen fıtra, diğer (nâfile) sadakalardan bir sadakadır. Lâkin bayram namazından evvel verilen fıtra, Allâhü Teâlâ’nın indinde makbûl olan bir sadakadır.” buyurmuşlardır.

Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Muhakkak Allâhü Teâlâ, yeryüzündekilerin duâsından dolayı kabirlerdekilere dağlar kadar rahmet verir. Dirilerin ölülere hediyeleri istiğfârdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)



16
Ağustos Perşembe 2012

Hicrî: 28 Ramazan 1433 - Rûmî: 03 Ağustos 1428

Millî Kütüphane'nin Açılışı (1948) • 8 Yıllık Mecbûrî Eğitimin TBMM'de Kabulü (1997)

Ölüye Hediye

Resûlullah (s.a.v) bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurdular:

“Mü’min kabirde suda boğulmak üzere olan ve bulduğu her şeye tutunmaya çalışan kimse gibidir. Babasından, oğlundan, kardeşinden, arkadaşından hâsılı herkesten bir duâ bekler. Dünya ehli için hediye ne ise ölüler için duâ da böyledir. Bir melek ölünün yanına, üzerinde nurdan bir mendil bulunan nurdan bir tabakla girer ve “Bu kardeşinin hediyesidir.” der. Dirilerin hediyelerle mesut olmaları gibi o da bu hediye ile sevinir.”

Diğer bir hadîs-i şerîfte şöyle buyruldu:

“Ölünün kabirde en zor gecesi ilk gecedir. Ölülerinize sadakayla merhamette bulunun.”

Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Bir Mü’min Âyetü'l-Kürsî okuyup sevabını ölülere bağışladığında Allâhü Teâlâ, doğudan batıya her kabre kırk nur indirir ve yattıkları yerleri genişletir.”

Diğer bir hadîs-i şerîfte:

“Kim kabristana girer ve Yâsin sûresini okursa Allâhü Teâlâ o kabristanda bulunan ölülerin azabını hafifletir ve okuyan kişiye de orada bulunan ölüler sayısınca sevap yazar.” buyrulmuştur.

Münacât

İlâhî her nefes ilhâmın üzre olsun a'mâlim
Rızân üzre geçe dâim cihân içre meh ü sâlim
Habîbin gittiği yoldan çıkarma bir kadem taşra
Ânın şer'-i şerîfi üzre olsun cümle ef'âlim.
(Sultan Birinci Ahmed Han)

(Yâ Rabbi! İşlerim devamlı senin ilhâmın üzerine olsun. Bu cihanda aylarım ve yıllarım dâimâ senin rızan üzerine geçsin.)
(Habîbin Muhammed Mustafa (s.a.v.)'in gittiği yoldan beni bir adım kadar bile olsa dışarıya çıkarma. Ve bütün işlerim de onun dîni üzerine olsun.)






“Sadaka fakire verilirse 10 misli; âmâ ve âcize verilirse 70 misli; yakın akrabaya verilirse 1000 misli;
ana babaya verilirse 10 000 misli; talebe ve âlime verilirse 1 000 000 (milyon) misli olarak mukabele eder."

İmâm-ı Suyûti (r.a)

Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

Hz. Âişe (r.anhâ) “Yâ Resûlallâh! Kadın üzerinde hakkı en büyük olan kimdir?” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kocasıdır” buyurdular. “Erkeğin üzerinde hakkı en çok olan kimdir?” diye sordu. “Annesidir” buyurdular.
(Hadîs-i Şerîf, Hâkim, el-Müstedrek)



17
Ağustos Cuma 2012

Hicrî: 29 Ramazan 1433 - Rûmî: 04 Ağustos 1428

Hanya'nın Fethi (1645) • 7.4 Büyüklüğündeki Marmara Zelzelesi (1999)

Peygamber Efendimiz’in (S.A.V.) Annesi Âmine’nin Kabrini Ziyâreti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hudeybiye sulhunun yapıldığı seferde, Mekke’ye giderken annesi Âmine Validemiz'in vefât ettiği Ebvâ Köyü’ne uğradılar. Annesinin kabrini ziyâret için Allâhü Teâlâ’dan izin verilince ziyâret ettiler, kabrin üzerini eliyle düzeltip, ağladılar. Yanındakiler de ağladılar. Niçin ağladığı sorulunca;
“Rahmet duygusu beni rikkate getirdi de ağladım!” buyurdular.

Şevval Ayı

Şevvâl ayı, hac aylarının ilkidir. Bayram günlerinde salevât-ı şerîfe okunmalıdır. Bu ay içinde 6 gün nâfile oruç tutulur. Bu oruç, Şevvâl’in 12’sinden itibaren 17. gün (dâhil) tutulduğunda “eyyâm-ı biyz” da oruçlu geçirilmiş olacağından çok büyük sevâbı vardır.

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), şevval ayından 6 gün oruç tutanların, senenin tamamını oruçlu geçirmiş olacağı müjdesini vermiştir.
(Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)

Şevval Ayı İctimâ‘i, Ru’yet ve Başlangıcı

Hicrî Kamerî 1433 yılı Şevval ayı ictima‘ı bugün (17 Ağustos Cuma) Türkiye saati ile 18.55’de idi.

Ru’yet ise yarın (18 Ağustos Cumartesi) Türkiye yaz saati ile: 06.50’de.

Hilâl’in görüldüğü yerler: Büyük okyanusun güney batı kesimi, Yeni Zellanda, Antarktikanın doğu sahilleri, Hint okyanusunun orta ve güney kesiminde

Solomon Adaları, Mc.Donald Adaları, St. Poul, Papua Yeni Gine, Tasmanya, Avustralya Büyük okyanusun orta ve güney kesimleri ve Avustralya.

Hilâl; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasının orta ve kuzeyinden kesinlikle görülemeyecektir. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’den görülemeyecektir.

Hilâl’in görüldüğü günü tâkip eden 19 Ağustos Pazar günü de Şevval ayının 1’i olmakt



“Sadaka fakire verilirse 10 misli; âmâ ve âcize verilirse 70 misli; yakın akrabaya verilirse 1000 misli;
ana babaya verilirse 10 000 misli; talebe ve âlime verilirse 1 000 000 (milyon) misli olarak mukabele eder."

İmâm-ı Suyûti (r.a)

Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı ve Arefe günleri boy abdesti alırdı.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)



18
Ağustos Cumartesi 2012

Hicrî: 30 Ramazan 1433 - Rûmî: 05 Ağustos 1428



Bayram Namazı Nasıl Kılınır?
Bayram namazının her iki rek’atindeki üçer adet fazla tekbirlere “zevâid tekbirleri” denir. Vâcip olan bu tekbirler, birinci rek‘atte kırâatten önce, ikinci rek‘atte kırâatten sonra alınır.

Bayram namazı şöyle kılınır:

Bayram namazı kılmaya kalben niyet edilir. “İftitâh tekbiri”nden sonra eller bağlanır ve “Sübhâneke”den sonra imâm sesli, cemâat ise gizlice “Allâhü ekber” diyerek eller kaldırılır ve yanlara salınır; ikinci tekbir alınır ve eller yanlara bırakılır; üçüncü tekbir alınıp eller bağlanır. İmam açıktan Fâtiha ve zamm-ı sûre okur, cemâat dinler. Rükû ve secdeden sonra da ikinci rek‘ate kalkılır.

İkinci rek‘atte imâm, önce Fâtiha sonra bir sûre veya üç âyet okur. Sonra birinci rek‘atin başında alınan tekbirler bu kez kırâatın sonunda üç defa alınır ve eller hep yanlara salıverilir. Dördüncü tekbir ile rükûa gidilir, namaz tamamlanır.

Arefe ve Bayram Geceleri Ne Yapmalı?

Arefe ve bayram geceleri mümkünse Hatm-i Enbiyâ, Hatm-i İstiğfâr yapılır ve Tesbîh Namazı kılınır. (Hatm-i İstiğfâr, 1001 defa “Estağfirullâhe’l-azîm ve etûbü ileyk” okumaktır.) (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Mü’min, mü’min birisiyle karşılaşıp ona selâm vererek elini tutup musafaha ettiği zaman her ikisinin de günahları ağaç yapraklarının döküldüğü gibi dökülür.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat)



19
Ağustos Pazar 2012

Hicrî: 1 Şevval 1433 - Rûmî: 06 Ağustos 1428

Köprülü Fazıl Mustafa Paşa'nın İrtihali (1691) • Türk Denizaltıcılığının Başlaması (1890)

Ziyaret Etmek
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Bir kimse din kardeşini Allâhü Teâlâ’nın rızâsı için ziyaret ederse gökten bir nidacı “Sen onu hoşnut ettin, cennet de seni hoşnut edecektir.” diye nida eder.
• “Bir müslüman diğer bir müslüman kardeşini ziyaret ettiğinde yetmiş bin melek onu uğurlarlar ve şöyle duâ ederler: “Allâh'ım! Senin rızan için kardeşini ziyaret ettiği gibi onu rızana nâil eyle.”
• “Bir müslüman diğer bir müslüman kardeşini ziyaret maksadıyla evinden çıkarsa boğazına kadar rahmete nail olur. Hasta bir kardeşinin yanında oturursa rahmet onu kaplar ve bu rahmet hastayı da içine alır. Hasta, Allâhü Teâlâ’nın arşının, onu ziyaret eden kişi de onun kudsiyetinin gölgesindedir.”
• “Kim sabahleyin bir müslüman kardeşini ziyaret ederse yetmiş bin melek akşam oluncaya kadar onun için duâ eder. Ziyareti akşam vakti yaparsa yetmiş bin melek onun için sabaha kadar dua eder.”
• “Kim mü’min kardeşini ziyaret ederse rahmet denizine dalar. Kim de hasta bir mü’min kardeşini ziyaret ederse dönünceye kadar cennet bahçeleri içindedir.”
• “Hastalarınızı ziyaret ediniz ve onlardan duâ isteyiniz. Çünkü hastanın duâsı makbuldür ve günahları bağışlanmıştır.”
• “Bir hastanın yanına girdiğinde ondan duâ iste. Çünkü hastanın duâsı meleklerin duâsı gibidir.”
Zeyd bin Erkam (r.a) şöyle demiştir: “Resûlullah (s.a.v) gözümdeki bir ağrıdan dolayı beni ziyaret etmişti.”
• “Kim güzelce abdest alarak bir müslüman kardeşini ziyaret ederse cehennemden yetmiş sene uzaklaşır.”

Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Meclislerinizi bana salevat okuyarak süsleyiniz. Zira sizin bana salevatınız kıyâmet günü sizin için nûrdur.”
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)



20
Ağustos Pazartesi 2012

Hicrî: 2 Şevval 1433 - Rûmî: 07 Ağustos 1428

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Nice (Nis) Kalesi'ni Fethi (1543)

Resûlullah (s.a.v) Sevgisi
Resûlullah Efendimiz (s.a.v) Hz. Sevban’ı (r.a.) köle iken satın almış ve sonra azat etmiştir. Sevban (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)’den yüz yirmi yedi hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir.

Hz. Sevban (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)’i pek sever, onu görmemeye dayanamazdı. Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onun pek zayıflayıp renginin solduğunu görünce “Neyin var ey Sevban?” diye sordu. Sevban (r.a.) şu cevabı verdi: “Yâ ResûlAllah, hiçbir ağrım ve sancım yoktur, sıhhatim gayet yerindedir. Şu anda âhiret hayatını hatırladım. Ben sizi dünyada bir gün görmeden dayanamıyorum, ya âhirette ayrı kalırsak ve sizi görmekten mahrum olursam halim nice olur? Cennete girsem bile kullar arasında olacağım, sen ise, peygamberlerle birlikte yüksek makamlarda olacaksın! Orada seni bir daha göremeyeceğim. İşte bu beni üzüyor ve günden güne eritiyor.”

Bunun üzerine Allâhü Teâlâ şu âyet-i kerîmeyi indirdi:

“Ve her kim Allâhü Teâlâ’ya ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allâh’ın kendilerine in'am buyurmuş (nimet vermiş) olduğu peygamberler ve sıddıklar ve şehîdler ve salih zatlar ile beraberdirler. Onlar ise ne güzel arkadaştır.” (Nisa Sûresi, âyet 69)


Tavuğun Temizlenmesinde Mühim Husus

Bir müslüman tarafından besmele ile boğazlanan, fakat kolay yolmak için bağırsakları çıkarılmadan kaynar suya atılan tavuk asla temiz ve helâl olmaz.
Tüyleri kolay yolmak için tavuğu sıcak suya atmadan önce içini temizlemek ve tavuk üzerinde kan ve sâir pislik var ise onu temizlemek lazımdır.


Atalar Sözü:

• Kişi bilmediğini ayağının altına yığsa başı göğe değer.
• İnsan kabahati daima kendinde aramalı.
• Kişi ettiğini bulur, kimi tez, kimi geç.

Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“Kıyâmet günü şefaatim Allâh’tan başka ilah olmadığına ve benim de Allâh’ın resûlü olduğuma şehadet eden kimse içindir.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat)



21
Ağustos Salı 2012

Hicrî: 3 Şevval 1433 - Rûmî: 08 Ağustos 1428

Rusya'nın Çekoslovakya'yı İşgali (1968) • Mescid-i Aksa'nın Yahudilerce Yakılması (1969)

Peygamberimizin (s.a.v) Şefâati

Resûlullah’ın (s.a.v) şefâatleri dünyada ve âhirette devamlıdır ve hâlen şefaat etmektedir.
Resûlullah’ın (s.a.v) kıyâmet günü birçok şefâati vardır.
Birincisi büyük şefâattir ki Âraf ehline, mahşer halkınadır.
İkincisi, cehenneme girmeyi hak eden günahkar mü’minleredir, şefâati ile cehenneme girmezler.
Üçüncüsü, cehenneme giren günahkar mü’minleredir. Şefâati ile oradan çıkarır.
Dördüncüsü, cennete hesapsız girenler hakkındaki şefâatidir.
Beşincisi, cennettekilerin derecelerinin yükselmesini sağlayan şefâattir.
Altıncısı, Medine’de ölenlerin nâil olacağı şefâattir.
Yedincisi, amcası Ebû Tâlib’in azabının hafiflemesi için şefâattir.
Sekizincisi, kendisine salât ve selâm getirenlere şefâatidir.
Dokuzuncusu, sevabı ve günahı denk olanların ve Âraf ehlinin cennete girmeleri için şefâattir.
Onuncusu, ümmetinin diğer ümmetlerden önce cennete girmesi için şefâattir.
On birincisi, ümmetinden büyük günah sahibi olanlara şefâatidir.

Kıyâmet günü âsi mü’minlerden bazıları cehenneme girerler. Cehennem ehli onları ayıplayarak şöyle derler: “Siz Allâhü Teâlâ’ya kulluk ediyor ve ona hiçbir şeyi ortak koşmuyordunuz. Buna rağmen cehenneme girdiniz ve çıkmayacaksınız.”
Bunun üzerine Allâhü Teâlâ bir avuç su ile bir melek gönderir. Suyu bu insanların içinde bulunduğu ateşe serper. Cehennemlikler onlara gıpta ederler. Daha sonra cehennemden çıkıp cennete girerler.”
Allâh’ım! Bizi Hz. Muhammed (s.a.v)'in şefâatiyle hiç azaba uğramadan geniş rahmetinle cennete koy. Sen Erhamu’r-Râhimînsin.

Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi'r- rahmâani'r - rahıym"

“En fazîletli zikir ‘Lâ ilâhe illallâh’, en fazîletli duâ da ‘Elhamdülillâh’dır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)



22
Ağustos Çarşamba 2012

Hicrî: 4 Şevval 1433 - Rûmî: 09 Ağustos 1428

Barbaros Hayreddin Paşa'nın Tunus'u Fethi (1534) • Sultan İkinci Mustafa'nın Hal'edilmesi; Üçüncü Ahmed Han'ın Tahta Çıkışı (1703)

Kelime-i Tevhid'in Bazı Esrarı

Lâ ilâhe illallâh’ın bazı sırları: Bütün harfleri ağız içinden; dudaklar hareket etmeden okunabilir. Bunda onu (Kelime-i Tevhîd’in manasını Allâh’dan başka ilah olmadığını) ikrarın içten yani kalpten olması gerektiğine işaret vardır.
Onda hiç noktalı harf yoktur. Bu da Allâhü Teâlâ’dan başka bütün ilahlardan alakayı kesmeye işaret eder.
Kelime-i Tevhid senenin on iki ayı gibi on iki harften meydana gelir. Bir gün yirmi dört saattir. Kelime-i Tevhid de “Muhammedün Rasûlullah” kısmıyla beraber yirmi dört harften meydana gelir. Her bir harfi günün her bir saatinde işlenen günahlara keffaret olur.
Kelime-i Tevhid ‘Muhammedün Rasûlullah’ ile beraber yedi kelimedir. Cehennemin kapıları da yedi tanedir. Her bir kelime cehennem kapılarından birini kapatır.

Bir adam elinde yedi çakıl taşıyla Arafat’ta durur ve “Ey taşlar! Benim Kelime-i Şehâdet getirdiğime şahit olun!” der. O gece rüyasında kıyâmetin koptuğunu görür. Günahları sevaplarından fazla gelir ve ateşe atılması emredilir. O arada çakıl taşları onun için duvar örerek Cehennem kapısını kapatırlar. Bütün zebaniler bir araya gelerek uğraşırlar, fakat taşı kaldıramazlar. Bunun üzerine zebaniler adamı da alarak arşın altına giderler ve taşlar da adamın peşinden giderek ona şefaat edince adamın cennete konulması emredilir.
Taşlar adamdan önce cennetin kapısına varırlar ve her biri “Ey Allâh’ın kulu! Benim yanımdan gir.” diye neredeyse yalvarır.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Yeryüzünde ‘Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm’ sözünü söyleyip -denizköpüğü kadar olsa- günahları bağışlanmayan kimse yoktur.”

Atalar Sözü:
• İnsanın izzeti de elindedir, zilleti de.
• Kişinin ayıbını bir avuç toprak örter.





“Sadaka fakire verilirse 10 misli; âmâ ve âcize verilirse 70 misli; yakın akrabaya verilirse 1000 misli;
ana babaya verilirse 10 000 misli; talebe ve âlime verilirse 1 000 000 (milyon) misli olarak mukabele eder."

İmâm-ı Suyûti (r.a)


kıssadan hisse

MollaCami.Com