Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


...Kur'anı Anlayamayız!!!

"Biz bu Kur'an'ı Allah'a karşı gelmekten sakınanları müjdelemen ve inatçı milleti uyarman için senin dilinde indirerek kolaylaştırdık" (19 Meryem-97)

"İşte böylece Kuran'ı apaçık ayetler, olarak indirdik. Allah, şüphesiz, dilediğini doğru yola eriştirir'' (22 Hac - 16)

ve daha bir sürü ayet.

Kur'an'da bu ayetlere benzer daha birçok ayet bulunmaktadır. Bu ayetlerde de görüldüğü gibi Kur'an kendisinin anlaşılır olduğunu söyleyerek "Biz onu anlayamayız diyenleri yalanlamiş olmuyormu ?

Öyle ya! Kur'an mı doğru söylüyor , yoksa "onu anlayamayız" diyenler mi? Kur'an'ın ortaya koyduğu bu gerçeğe rağmen, "anlayamayız" anlayışını sürdürenler ancak akletmeyenlerdir. Akletmeden inanma ise "körü körüne" bir inanmadırki böyle bir inancın hiç bir değeri yoktur. Geçerli ve gerçek inanma, bilerek inanmadır. Zira Rabbimiz, kendisine körü körüne değil, bilerek inanmamızı istemektedir.

Düsünmeli değilmiyiz; Allah anlayamayacağımız bir kitabı ne diye bize göndersin? Anlamadığımız bir kitabı gönderip te bizi sorumlu tutar mı hiç ? Bu Allah'ın adaletine yaraşır mı? Eğer öyle olsaydı ozaman anladığımız bir kitap olmadığı îçın „senin doğru yolunu öğrenemedik" demeye hakkımız olmaz mı? Allah Kullarına zorluk dilemediğine göre ne diye anlayamayacakları bir kitabı göndersin?

Kur'an'ın ortaya koyduğu gerçek odur ki Allah biz kullarına, kitabını anlayacak düzeyde akıl vermiş, kitabını da aklımız düzeyinde anlaşılır olarak indirmiştir. Kur 'ani ancak aklı olmayanlar anlamaz. Aklı olmayanlar ise zaten sorumlu değildir.

Kur'an'a tabi olunmadan Allah'a kul olunmaz; Allah'a kul olmak isteyen ise O'nun gönderdiği Kitab'ı bilmek zorundadır. Kitabı bilmek anlamayı, anlamak da okumayı gerektirir. Allah'a giden yolda Kur'an'ı hayatına rehber edinmeyen kimse serapları (din adına uydurulmuş bid'at ve hurafeleri) gerçek yerine koymuş olur.

Serap ise sadece yanıltıcı bir görüntüdür. Serap ve gerçek birbirinden ne kadar uzak ve farklı şeyler ise Kur'an'a, Kur'anın yerine insanın rehberliğine sunulan şeyler de birbirinden o kadar farklı ve uzaktır. Ve seraplarla aldatılan Müslümanlar, Kur 'ana yönelmedikleri sürece bu aldanışın içinde yaşamlarını tüketeceklerdir.

Kur'an adına ve fakat Kur'ansız bir hayatı yaşamanın çelişkisini anlamak/görmek ve bu gerçeği bütün bir insanlığa ulaştırmak ve Kur'anı yeniden Müslümanların rehberliğine geçirmek kurtuluşumuz için tek yoldur. Evet, bizi Allah'ın dininden, Kur'an'dan ayırarak uzaklaştırdılar. O halde yeniden dine dönmek, dinî Allah'a has kılmak için Kur'an'a dönmeliyiz.

Kur'an'dan daha iyi ve doğru rehber olmadığına göre Onun rehberliğine teslim olmalı değilmiyiz? Bir yandan Rehberimiz Kur'andır diyeceğiz diğer yandan da Onun içinde olanı bilme gereğini duymayacağız. Onu okuyup anlama çabası içinde olmadıkça bize asla rehberlik etmeyecektir .Çünkü, Onu rehber edinmenin şartı ne dediğini anlamaktır.

Kur'an'ı anlayamayız anlayışını insanların düşüncesine yerleştirenlerin gerçek amacı, onları kendilerine bağımlı hale getirmektir. Uydurdukları, „her bir ayetin yüzlerce, binlerce anlamı olduğunu", Hz. Ali'nin, "bir tek besmeleden yedi deve yükü kitap olacak kadar anlam çıkarabileceğini söyledigini“ Ebu hanife'nin, „bilmediklerimi ayaklarımın altına koyarsam başını göklere değer" dedigini ve benzeri gibi yalanlarla hatta bu yalanlarıda böylesine şerefli alimlere mal ederek Müslümanları uyuttular.

Müslümanlarla Kitap'ları arasına kurulan bu büyük tuzaktan akletmeden kurtulmak mümkün değildir. Bu tür yalanlarla güya islamı yüceltmek ve ne kadar degerli olduğnu anlatılmak istenmektedir. Oysa ki gerçek hiç te öyle değil. Böyle düşünmekle, iyi niyetli de olunsa yapılan şey Müslümanları Kur'an'dan uzaklaştırmaktır. Nasıl mı? şimdi düşünün

Bir kimse , bütün yaşamını ilme vermiş olmasına rağmen yine de bilmediklerini ayaklarının altına koyduğu zaman başı göğe değdigine göre,bir besmelenin yedi deve yükü kitap dolusu anlamı olduğuna göre, 'biz kim , islamı ve Kur an'ı anlamak kim?' diye düşünmez miyiz?

Büyük alimler bile „İslam bir deniz, bizim bîldiğimiz ancak ondan bir damladır“ dedîklerine göre, "O "âlimler denizden bir damla kadar onu bilebildiklerine göre, bizim islam'ı öğrenebilmemiz, anlayabilmemiz, mümkün mü ?" önyargısı ile ondan uzak durmazmıyız?

Bu anlayışla alimlere uymaktan başka yol yoktur, „nasıl olsa onlar biliyorlar, bizede onlara uymak düşer" diyerek, Kur'an'ın yerine onların din anlayışlarına uymuş oluyoruz.
Bu arada şununda altını çizelim. sahi bu ümmet neden parçalandi ve neden herkez kendi cematine uyarda bir diger cemate düşmanca bakar ?

Böyle bir görüşe doğru demek, beraberinde şu soruları cevaplamayı da getirmektedir: Bu, islam'ı kişilerin tekeline vermek değil mi? Bu, kişiler sayısınca din ve kitabın ortaya çıkması demek değil mi?
Bütün hayatımızı versek bile, bırakın tümünü, bir kısmını dahi anlama imkanımızdan yoksun olduğumuz bir dinden üstelik tümünden nasıl sorumlu olabilriz ? Bütün hayatını İslam'ı öğrenmeye adamış bir kimsenin bile öğrendikleri, öğrenmesi gerekenlerin yanında denizden bir damla kadar olduğuna, bizim bu dini örenmek için milyonlarca yıl ömüre sahip olmamız gerekmez miydi ?

Bize yeterince ömür vermediği için Allah haksızlık mı etmektedir.? Öyle ya, milyonlarca yılda öğrenilebilecek bir dini anlamak için bize yeterince ömür vermeli değil miydi? Bu ve buna benzer daha çok soru cevapsız kalmak zorundadır.

Eğer Kur 'an ı anlamayı yukardaki şartlara bağlı görürsek bu bir çelişki olur. Böylesi bir çelişkiyi islam'a maletmeye kimsenin hakkı yoktur.

Allah kullarına hiç haksızlık yapar mı? Elbette ki yapmaz. Zira Allah adildir. Bu Allahın adaletine sığmaz. Rahman ve Rahim olan Allah yüce kur'an'da demiyor mu ki:

"Anlayasınız diye Kitap ta her'şey açık açık izah ederek kolaylaştırdım“.
“Hiç kimseye taşıyabileceğinden fazla yük yüklemedim": ''inanıp iyi işler yapanlar, -ki hiç kimseye gücünün üstünde bir şey yapmasını yüklemeyiz işte onlar cennet halkıdır, onlar orada ebedi kalacaklardır" (Araf - 42).

Kur'an, ilmi ve bilgisi ne olursa olsun, kendisine bağlanan herkesi en doğruya iletecek bir rehberdir. O'na teslim olan, Allah'ın kopmaz ipine tutunmuş olur. Kur'an, Allah'ın, tutulsunlar diye kullarına uzattığı iptir, İpi Allah'ın ipinden daha sağlam olan kim vardır?

Ne kadar garip bir seydir ki; Kur'an'ı yüceltmek adına bizim hayatımızdan çıkardılar. Kur'an'a dayanmayan bir hayat, nasıl İslam olarak nitelenebilir? Bu konuyu çok iyi düşünmek zorundayız, ki, Allah'ın Kitab' na dönmekten başka çıkar yol olmadığını iyice anlayabilelim.

Kitab'ının açık ve anlaşilır olduğunu söyleyen Allaha rağmen siz anlayamazsınız anlamanız da gerekmez anlayanlara uyun yeter diyenler, hesap,günü bizim yerimize hesap verebileceklermi?

Veya biz hesaba çekilirken bize yardımcı olabileceklermi? Elbetteki yardımcı olmaya güçleri yetmeyeceğine göre ve herkes Kur'an dan hesaba çekileceğine göre, bir takım kimselerin Kur'anı anlayamazsınız diyerek Kur'an'la aramıza girmelerine izin verirsek, Kitapla aramızda engel oluşacağından imtihanı kaybedenlerden olmaz mıyız? Hepimizin imtihap kitabı Kur'an'dır. Herkes Kur'an'dan imtihan çekilecektir. Kim ki imtihanı vermek istiyorsa bu Kitaba çalışmak zorundadır.

Bir yandan Kur'an'ın anlaşılır olduğunu, o'nu anlamak için hiçbir engel bulunmadığını; diğer yandan da O'nu anlamada engel olarak gördüğümüz birçok şeyi sıralamış bulunmamız bir çelişki gibi görülmemelidir.

Zira Kur'an'ın ilk indiği toplumda böylesi engeller yoktu. Bu engeller tarihi süreç içinde oluşan yanlış anlayışlardan kaynaklanan engellerdir. Yoksa Kitabin kendisinden kaynaklanan engeller değildir. Kitapla, aramızda iletişim kurmada oluşan bu engeller, Kitab'ı gereğince anlamamızda aşılması ve yok edilmesi şart olan engellerdir.


Alternatif Bakışlar

MollaCami.Com