Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


İslam, Kuantum ve Çiftler

Bismillahirrahmanirrahim

Bölüm 1:
Din kesinlikle insan hürrtiyetine bırakılmıştır; ve inanç konusunda hiçbir zorlama olamaz. Bu yazının amacı insanlar üstünde baskı/zorlama oluşturmak veya bazı düşünce/fikirleri dikte etmek değildir. Amaç "Besmelenin" B harfinin açıklanması , dünyaya gördüğümüz dışında bir bakış açısı kazanması ve Kur'an ışığıyla ilmin kavranmasıdır. "İlim" herhangi bir şey hakkındaki kesin/net/doğru bilgiye denir. Bu doğru bilginin kişiden kişiye göre değiştiği zannedenler malesef hayatı kendi anlayışlarına ve nefsi arzularına göre şekillendirerek görenlerden başkaları değildir. İlim yaşadığımız hayat olarak isimlendirdiğimiz olgu içersinde asla değişmez. Bir noktaya uygulanan yerçekimi gibi sabittir; çünkü kendine ait kuralları ve sınırları vardır. İlmin anlaşılması için tüm doğru bilgilerin bir araya getirilerek, beynimizin içinde bulunan yanlış bilgi birimlerinden kurtulmamız gerekmektedir.

Bu yazıda ilk önce incelenmesi gereken vesvesenin ne olduğudur. Bunu Kur'an ayetleri kapsamında ele aldığımız takdirde vesvese ve şeytanın yanlış ve noksan bilgiden kaynaklanan düşünce ve algılamanın neticesi olarak ortaya çıkan davranış ve hayat görüşünün tümü olduğunu idrak etmemiz doğru olacaktır. Kur'an ayetlerinin bu konuyla ilişkisine göz atmamız gerekmektedir. Çünkü Allah tarafından indirilmiş olan bilginin orjinal ve gerçek suretidir.

Yanlış Bilgi ile Aldanma
Derken, şeytan ona şöyle diyerek vesvese verdi: "Ey Adem! Sana, sonsuzluk ağacıyla eskimez-çökmez mülk ve saltanatı göstereyim mi? "Nihayet ikisi de ondan yediler. Bunun üzerine çirkin yerleri kendilerine açıldı; üzerlerine cennet yapraklarından örtmeye başladılar. Adem, Rabbine isyan etmiş, azmış, ziyana uğramıştı. Sonra Rabbi onu arıtıp temizledi, onun tövbesini kabul edip kendisini iyiye ve doğruya yöneltti. Tâ Hâ Suresi (120 – 122)

Bu sürenin ayetlerinde şeytanın, mülk ve saltanat için nefsi yanımsamalarına kapılacak olan Hz. Adem ve soyunun yani insanın kendi gözleriyle aldatılacağı açıkça dile-getirilmekte, sonsuzluk ağacının da maddenin ta kendisi olduğuna işaret edilmektedir. Bu ağaçtan yiyerek insanoğlu bilgilenmiş ve farkında olsun yada olmasın doğruyu veya yanlışı görme ve ayırt etme kabiliyetine sahip olmuştur. Aldatmacada anahtar kelime "sonsuz" olarak tanımlanmış hiçbir zaman bitmeyecek maddesel boyut olarak insana sunulmuştur. Semavi dinlerin hepsinde doğru ortak buluşma noktası, maddenin ve diğer içindekiler ile bütün evrenin bir değişim sürecine tabi tutularak başka bir format/yapıda dönüşüme tabi olacağı gerçeğidir. Bir başka deyişle din anlayışı içersindeki ebedi ahiret hayatıdır. Herşeyi içeren kozmoz ve semalar dürülerek asıl büyük kıyamet Allah'ın belirlediği bir zamanda kopacak - iş ve oluş tamamlanmış olacaktır. Dönüşüm asla bir sona işaret etmez sadece değişik kanun ve kurallarla yeniden sabitlenir. Bu dünya hayatını gerçek zannetmiş benlikler ise kesin suret de kendilerini hüsrana uğrattıklarını ve ilimden nasiplerini almadan yaşadıklarının farkına varacaklardır.

Şeytan ve vesvese birbirinden ayrılmayacak iki unsurdur. İnsanın sadece duyu organlarıyla dış dünyayı yanlış algılamasını sağlıyan şeytani/yanlış algılama, akıl ve doğru bilgiler arasında blokaj oluşturur; diğeri ise doğru olmayan kirli düşüncelerin şekillendirdiği vesvese kavramıdır. Bu ikisi birbirlerini tetikliyerek insanın kendi benliğini unutmasını ve fiziksel fani/yapay aleme dalıp gitmesine neden olurlar. Eski zamandan günümüze bunun açılımı" Eûzubillâhimineşşeytânirracîym" kelimeleri arasında yer alan "racîym" sözcüğüyle karşımıza çıkmaktadır. Taşlaşmış şeytanın şerrinden Allah'a sığınırım. Taşlaşmış/Taşlanmış kelimesinin kullanmamın sebebi taşlanarak kaplanan enerjinin taş kesilmesi ve sonucta maddeye dönmesidir. Recim cezasıda buna en iyi misal olmuş, geçmişte suçlu kişilerin bedenlerine taşlar fırlatılarak ölümüne sebebiyet verilerek ruh devre dışı kalmış, sadece maddesel bedenler dünyaya dahil olmuştur. Başka bir örnek olarak Kur'an-ı Kerim'in bazı surelerde anlatıldığı üzere Allah'ı inkar eden ve emirlerine uymayarak maddi/nefsi arzularını takip eden toplumların yok olması sırasında gökten kendilerine damgalı taşlar fırlatıldığı anlatılmaktadır.

Önemli nokta şu şekilde açıklanabilir, madde ve görselliğin aldatmacasıyla ceza hükmünün bireyin kendi başına gelmesi. Bir diğer anlamda, kendi enerjisel ve yapısal bilgi oluşumunu inkar eden veya görmezlikten gelen Hz. Adem'in torunlarının, kendilerinde var olan gerçek bilginin ışığında hayatı anlamadıklarından dolayı kendi benliklerini hüsrana uğratmalarıdır. Bu sebeplerin bir anlamda topladığımız zaman şeytan kavramının insanın ve cinlerin kendi dışında arayacağı bir varlık olmadığı bunun aksine bireyin yanlış algılamalarının oluştuduğu düşünce/fikirlerin bir bütünü olarak karşımızda bulunduğu aşikardır. Bu kavramda Kur'an daki bilgi/verilere uygun düşmeyen ve aksi istikametde oluşturulmuş bütün teori ve kanunların doğru bir bakış açısıyla evrene bakıldığında, hiçbir geçerliliklerinin bulunmadığı ve zaman içinde yok olmaya mahkum bırakılacak olmaları kaçınılmazdır. Dinimizin kaynağını Ku'ran dan alma ve anlamanın getireceği güzellik ise, İslam'ın içine aktarılmış bulunan deccal ve kurtarıcı beklentisi içeren uydurma hadislerin geçerliliklerini yitirmesi; aynı zamanda insanın Kur'an-ı Kerim ile birlikte ebedi ilim yolculuğunun madde boyutunda tamamlaması ve cennet boyutunda devam ettirmesi, bir başka deyiş ile kendi kurtarıcısının kendisi haline gelmesidir. Bu iki hakikat sayesinde gerçekleşir:" iman/ibadet" ve "ilim".

Bir zamanlar Rabbin meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım." demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı: "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysa ki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsatıp yüceltiyoruz."Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim."Ve Adem’e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere göstererek şöyle buyurdu: "Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz.. Melekler: Yâ Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz Alîm ve Hakîm olan ancak sensin, dediler. Allah buyurdu: "Ey Adem, haber ver onlara onların adlarını."Adem onlara onların adlarını haber verince, Allah şöyle buyurdu: "Dememiş miydim ben size! Ki ben, göklerin ve yerin gaybını en iyi bilenim. Ve ben, sizin açığa vurduklarınızı da saklaya geldiklerinizi de en iyi biçimde bilmekteyim." Bakara Suresi (30 -33)

Bu ayetler de insanın yapısının ve özelliklerinin az bir kısmının melekler tarafından daha Hz. Adem yaratılmadan önce de bilindiği ama denklemin öbür tarafında ise eşyanın/maddenin/evrenin ad ve matematiksel anlamlarının Hz. Adem'e öğretildiğini net olarak insanoğluna tebliğ edilmiştir. Buna ilişkin olarak gerçek hakikat bilgisinin her insanda genetik olarak kodlandığı sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Aynı zamanda melekler insan denen varlıktan üstündür veya değildir; neden secde ettirildiklerinin tartışılabilir olması gerekmektedir. Melekler ilk yaratılan insana secde ettirilmiş ve kendi seviyelerinin insanoğlundan fazla olmadığını bir nevi kabul etmiş veya temsili olarak bir mana verilmiştir.
Bu husus da insanoğlunun üstünlük sağlayan tek ve yegane şey doğru bilgi, ve beynimizin alabileceği ve kavrayabileceği ölçüdeki ilimdir. Tabi olarak inanç ve ibadet de çok önemli yer tutar. Kur'an-ı Kerimin öngördüğü şekilde ibadetimizi yaparak - kalbimizin bu evrenin "Ehad"(Bir) hakimi olan Allah'a yönelmesi ve insanoğlunun ilim ile kavradığı bilginin, kendisini gerçek manada teslimiyete ulaştıracağıda kaçınılamaz bir noktadır. Bu dünyanın ve etrafını saran kozmozun yapay/olasılık alemi olduğunu idrak eden insan, "0 ve 1" ikili kod sistemi arasında var olduğunun bilincine erişerek, dünya hayatının aslında bir oyun eğlence, bir bilgi öğrenim merkezi aynı anda ibadet ve Allah'ın koyduğu emir ve yasaklara ne kadar uyulduğunun sağlamasının yapıldığı, kısa bir test zamanı dışında başka bir şey olmadığının farkına varacaktır.

O Melik/O Hak hükümdar olan Allah, yüceler yücesidir. Sana vahyi tamamlanmadan önce, Kur’an hakkında aceleci olma. Şöyle de: "Rabbim, ilmimi artır!" Tâ Hâ Suresi (114)

Bölüm 2:

Doğru Bilgiyle Kurtuluş:
Kur'an-ı Kerim bütün insanlara hitaben yüce Allah tarafından gönderilen bir dinin kaynağının olmasının dışında aynı zamanda kavrıyabileceğimiz kadarki evren ve yaratılış bilgisini barındıran kaynaktır. Tâbi olduğumuz evrendeki yaratılışa, sebep ve nedenlerini veren sistemin tümüne İslam adını verirsek de yanlış söylemiş olmayız. İnsanlar idrak etsin veya etmesinler, Kur'an da açıklanmış bir sistem içinde varlıklarına sürdürmektedirler. Gayb kavramını insan idrak edip bilemez ve bilemeyecektirde; yanlız kendi ihtiyacını karşılayacak ve yaşamına mana verecek kadarını bilecektir.

Hayata yön veren modern bilim ile din arasında duvarlar örülmüştür. Allah'ın kelamında mevcut bulunan gerçekler de göz ardı edilerek – doğru ve yanlış bilgilerin tümü insanoğluna sunulmuş, okullarda ders olarak öğretilmiştir. Örneklendirmek gerekir ise Kopernik ve Kepler'in güneş merkezli sistem içersinde yer alan dünya formülü yanlışına karşın Batlamyus'un dünya merkezli güneş ve evren sistemi; Darwin'in evrim teorisine karşın insanın toprak ve sudan yaratılmış ilk insan olan Hz. Adem örneği, Dawkinsin gen merkezli evrim yorumlarına karşın Prof. Abdul Wahid'in açıkladığı "mim" – "memetik" adı verilen taşinabilir bilginin evrimini ve yayılımını inceleyen bilim dalı.. ve daha saymakla bitremeyeceğimiz birçokları. Her yanlış verilmeye çalışılan bilginin karşısında doğru bilgi mevcudiyetini koruyacaktır. Bu alternatif öğretilerin ışığında oluşmuş sistemin başarılı olma şansı olmadığı gibi, insanoğluna ve kendi evi olarak gördüğü dünyaya da ciddi zararları olmuştur. Doğru bilgi(ilim) Kur'an-ı Kerim' de mevcut bulunmaktadır. İlim ile gerçek din olgusunun çatıştığını söylemek mümkün olmaz; çünkü din olgusunun içinde Allah'ın neyi, neden ve niçin yarattığı sorularının tüm cevapları bulunmaktadır. Hayatta bulunmamızın nedenlerinden biride budur. Hata bulduklarını iddia edenlerin hepsi yanlış din öğretisinin peşinden koşanlar, yahut dini kendi arzu ve isteklerine göre uyduranlardır.

’Hz. Adem A.S.'a öğretilen ve genler ile günümüze kadar taşınan hakikat bilgisi hicri 1300'lü yıllarda su üstüne kuantum teorisi ile çıkmıştır. Kuantum teorisnin kısa bir özetini yapmak gerekir ise, atomun en ufak yapı taşı olmadığı aksine onun değişken, fotonlar veya elektronlardan oluştuğu ve bunlarında gerek parçacık gerek dalga gibi davrandıklarını bilimsel olarak ispatlayan teoriye verilen addır.1900 yılında Max Planck'in radyasyonun kuanta diye adlandırdığı paketer halinde yayılarak emildiklerini ispat etmitş; akabinde 1905 yılında Einstein ışıktaki enerjinin kuanta ve foton diye isimlendirilen paketler halinde taşındığı iddasını kanıtlayarak Nobel ödülü kazanmıştır. Böylelikle atomun alt dünyasındaki bir parçacığın bir çok yerde değişik halleder bulunmasının mümkün olduğu kanıtlanmıştır. Kuantum teorisi ile matematiksel düzlemlerde yapılan çalışmalar sonucunda yeni transistörler – lazer – süperiletkenler vb. birçok yeni buluş ortaya çıkmıştır.

Kuantum teorisine takiben kuantum mekaniği, klasik fiziğin ve onun getirdiği kurallarının doğrulukları nın sorgulanmasına neden olmakla kalmayıp; birçok fiziksel ve matematiksel denklemlerinden yeniden yapılandırılmasını sağlamıştır. Örnek vermek gerekir ise atomun içinde 10-18 kadar inen kuantum mekaniği mikro dünya hakkında ki bilgilerin daima belirsiz kalacağını, atomun iç yapısındaki olayların hiçbir zaman tam olarak bilinmeyeceğimizin ispatı olmuştur. Bunu Kur'an daki 19 şifreleme methodunun bir işareti olarak da almamız mümkündür (neden bilim ile -19a inilemedi atomun alt dünyasında?). En iyi cevap tüm gaybın yanlız Allah tarafından bilinebileceğine işarettir ve 19 rakamıda konulan sınırların sistematik bir işaretidir. Şimdi ise insanoğlu değişik kuantum bilgisayar modelleri yaratma çabası içine girmiştir. Matematiğin bilimsel teorilerin ortaya çıkmasındaki rolü tartışılamaz bir gerçektir. Bu konuda ilerlemeden önce başlangıç olarak kökbilim olarak adlandırılan ikili rakam sisteminin ne olduğunu anlamamız gerekmektedir.

Bugün itibariyle insanoğlunun "bit"(binary digit) ismini verdiği ve bilginin depolanarak saklanmasını sağlayan en temel, ufak ünitedir. Programlama-bilgi işlem-iletişim- vb. alanlarda hızla geliştirilerek kullanılmaktadır. Bilgisayar, işletim sistemleri ve tüm programların arka planlarında 0 ve 1 rakamsal değerlerin oluşturduğu veriler/datalar bir okyanus misali kendilerine verilen talimatları ve onların sonucu olarak işlevleri yerine getirmektedir. Ayrıca 0 ile 1'in mantıksal değerleri , doğru veya yanlış, ya da açık veya kapalı olarak tabi oldukları programlar tarafından yorumlanmaktadır. Ekranda gördüğümüz resimler, filmler, uygulamalar programlar bütün işlemler bu rakam dizinlerini kullanarak hareket eder ve mana bulurlar. Her yazılan harfin veya rakamın bu ikili kod sistemi içersinde bir değeri mevcut bulunmaktadır.
19 = 00110001 00111001 ("19" sayısının ikili rakam sistemindeki açılımı)
Adam = 01100001 01100100 01100001 01101101 ("adam" sözcüğünün ikili rakam sistemindeki açılımı)

Kübitler ise kuantum bilgisayar modellerinde kullanılan, 0 ve 1 'den oluşabildikleri gibi aynı zamanda 0 ile 1 arasında bulunan ara değerleri de kendi bünyelerinde barındırırlar. Normal bir bilgisayar ve kuantum bilgisayarları arasında çalışma ve mantık bakımından büyük farklar vardır. Misallendirmek gerekir ise, güncel bir bilgisayar sisteminde iki bit alan bir mantık kapısı dışarı çıktı olarak sadece bir bit verir; ama kuantum versiyonunda birden çok kübit alan mantık kapısı çıktı olarak bir veya birçok kübitler meydana getirir. Bu aynı zamanda kuantum mantık kapılarının da değişik özellikler barındırdığına işaret eder. Örnek olarak sadece 0 ve 1 yapıda bulunduran kübitleri mantık kapısına geçirdiğimizde elimize 0 ve 1 arası olan kübitler oluşacaktır; bu normal bilgisayar sistemlerinde uygulanamaycak bir methotdur. Elimizdeki mevcut bilgisayarlar ile hesap etmekte güçlük çekeceğimiz çok büyük bir tam sayıyı - asal sayı çarpanlarına indirgeme işlemi kuantum algoritmaları kullanılarak basit bir hale gelmiştir. Ayriyeten bugünlerde modern bilimin en büyük tartıştığı konuda evrenin bir kuantum bilgisayar vari yapısı ve izahıdır.

Teorik açıdan "Bismillahirrahmanirrahim" sözcüğünün başlangıcında bulunan "B" harfinin manasına anlatmaya başlamanın zamanı geldi. "B" ismi kapsamında Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Peki neden "b" harfiyle başlamaktadır? Bu insanlar için ne anlam taşımaktadır? Sorusuna verilecek en güzel cevap aşağıda bulunan resimle izah edilmiştir.





Tepeden aşağı doru bu resmin analizi :
"A" ve"B" : gerçel sayı aralığını yani bulunduğumuz olasılık alemini ifade etmektedir. Aradaki sonsuzluk işareti bugünün modern bilminin sonsuz varsaydığı sonsuz maddi alemdir; gerçekte sonsuz değildir sadece genişlemektedir."1" ve tek gerçek hakikate edilen yolculuk sadece bir (b) harf ile bu kadar muhteşem güzellikte ancak izah edilebilir. Önemli nokta ise kozmozun/evrenin sadece akıl almaz büyüklükte olan bir kübit olmasıdır. Yaşadığımız alemin sadece bir olasılık halinden doğan izahı. Aynı zamanda Kur'an da geçen "Biz" ifadesinin de tam karşılığıdır."İğreti dünya" hayatı tabiriyle Kur'an da izah edilen bilgi daha enbaştaki B harfiyle insanoğluna sunulmuş ve sadece gözlerle bakmanın aldatmacasından akıl ile kaçınmaları uyarısı yapılmıştır. Sonuç olarak bu alem ve içinde bulunan herşey tam manasıyla bir olasılık boyutundan başka birşey değildir; bu Kur'an-ı Kerim de anlatılan bilgilerlede örtüşmektedir.

(اب)Bu noktada bir parantez açmak gerekir ise, bir şeyin var edilişinin, ıslâhının ya da zuhûrunun ortaya çıkışının sebebi olan herşey “eb” olarak isimlendirilmektedir. Bu Hz. İsa'nın baba isminde kullandığı sözcüğün tam manasına da işaretdir; Hz. İsa fiziksel manada baba sözcüğünü kullanmamıştır. Sadece herşeyin varlığının tek hükümdarına işaret etmiştir (yukarda resimde açıklandığı gibi). Aramca ve arapça birbirine yakın iki dildir. Dilbilimcilerin iddiasına göre ibranice, arapça ve farsça gibi lisanların kökeni aramcadır. Asurluların kullandıkları aramca lisanından sonra 10 dalık sayıbirime uygun düşen yeryüzündeki tek dil arapçadır. Aramaic Dictionary adresinden "father" sözcüğünün çevirisini yaptıklarında Root(kök) : B0 vermektedir. En güzel örneki bu iki ayet arasında belirmektedir.

Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, "Beni ve anamı, Allah’tan başka iki tanrı bilin" diye sen mi dedin, buyurduğu zaman o, "Hâşâ! Sana boyun eğerim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, halbuki ben senin zâtında olanı bilmem. Gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca sensin. “Onlara, senin bana emrettiğin şu sözden başka bir şey söylemedim: ‘Benim Rabbim ve sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin.’ İçlerinde olduğum sürece üzerlerine tanıktım. Sen beni vefat ettirince yalnız sen gözetleyici oldun. Ve sen zaten herşey üzerinde bir Şahid’sin, bir tanıksın.” Maide Suresi (116-117)

Kuantumun Kur'an la Uyumunun İncelenmesi :
Kuantum Teorisiyle, bir maddenin kökenine inildiğinde karşınıza 2 özellik taşıyan kök birim çıkıyor, bunlar bulundukları ortama göre gerek dalga, gerekse parçacık gibi davranıyorlar. Yani çift boyutlu bir yapıyla karşılaşıyoruz. Bu kapsamda "Besmele"nin içinde geçen "Rahman" ve "Rahim" sözcüklerinin derinlemesine ele almamız gerekiyor. "Rahman" sözcüğü İyiliğini sonsuz bir şekilde yayarak bu dünyada herkese nimetler/maddeler oluşturan anlamındadır. Yani temsili olarak rahmetiyle içinde bulunduğumuz evren ve içindekileri nimetlendiren(maddesel boyut) manasına gelmektedir. "Rahim" sözcüğünün karşılığı ise merhameti, sevgisi sınırsız olan; dünyadaki emir ve yasaklarına uyanlara ölümden sonra (dalgasal boyutta) bol ikramda bulunacak olan manasındadır.

İnsanlar maddesel boyut içinde varlıklarını sürdürür ve ölürler; ama yok olmazlar. Madde boyutundan başka bir boyuta geçiş yaparak berzah alemi dediğimiz sürece tabi olurlar. İslamın bakış açısına göre ruhlar daha dünyadaki yaşantılarına tekamül etmeden önce yaratılmışlardır. Bu kavramı İncil'den de desteklememiz mümkündür. Hz. İsa A.S.'mın " Hz. İbrahimden önce ben vardım sözü" buna bir örnektir. Önce ruhani varlik bir boyutda var olur; sonra dünyada tekamül eder. Belirlenmiş süresini tamamlar ve sonra berzah alemi diye adlandırılan boyuta geçer. Taki yeniden dirilme ve ebedi başlangıç süreci gelene kadar. Bu evrene tabi olan, madde boyutunun frekans/dalga yapısında bulunan doğru ve yanlış bilgileri bünyelerinde bulunduran varlıkların cin oldukları aşikardır. Aynı zamanda cinler dalga boyutundaki bilinçli varlıklardır, kendilerine göre karar verme ve doğru ve yanlışı üzerinde seçim yapma hakları oldukları düşünülebilir. İnsandan çok önce yaratıldıkları ve görülemeyen varlıklar oldukları bilinmektedir.

Yecüc ve Mecüc nasıl dünya ve berzah aleminde kafir varlıklara verilen ad ise, İnsan ve cin de aynı dünyayı paylaşarak hayatlarını devam ettiren bilinçli ve özgür iradeli yaşam formlarıdır. İki yapıyı Kur'an da geçen "insan ve cin toplumu" ifadesinden dolayı birbirinden herzaman yanlış düşünülmüş ve fantastik kurgular düzenlenmiştir. Kur'an-ı Kerime bakıldığında hep bu ikilemli anlatım mevcudiyetini korur. Bu konuyu derinlemesine ele almadan önce aşağıdaki ayetlere göz atmamız gerekmektedir:

Küfre batmış olanlara şöyle haykırılır: "Allah’ın öfkesi, sizin kendi benliklerinize öfkenizden elbette ki daha büyüktür. Hani, siz imana çağrılıyordunuz da inkar ediyordunuz!" Onlar: Rabbimiz, bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Biz de günahlarımızı itiraf ettik. Bir daha çıkmaya yol var mıdır? derler. (Mumin Suresi 10-11)

Sizi çiftler halinde yarattık; (Nebe Suresi
Her şeyden iki çift yarattık. Olur ki inceden inceye düşünürsünüz. (Zariyat Suresi 49)

Beyki başlangıçta kavranması zor olucak ama, hepimizin cini şu anda şu dakika içinde hayatta bizimle birlikte yaşamaktadır. Frekans boyutunda oldukları için onları göremeyiz. Buda "bizi ikikez öldürdün" sözünün tam manasına uymaktadır. Yani insanlar bir benliğin iki farklı yüzünden sadece bir tanesidir. Maddenin ötesini göremeyen insanlar, sadece kendi bedenlerinde bulunan ruh yapısını taşıdıklarını sanırlar. Bu kısmi açıdan doğru olmasına karşın aynı fiziksel bedene bağlı ikinci "cin" benlikleride frekans boyutunda devam etmektedir. Nasıl bir maddenin atom yapısının altında hem parça hemde frekans bütünlüğü maddeyi fiziksel yapıyı ortaya çıkıyorsa buda aynı izah manasındadır. Meleklerin içinde/yapılarında bulunan ve görülemez dalga boyutundaki varlık(bilinç) "İblis" olarak karşımıza çıkmaktadır. Yanlış/yetersiz billginin oluşturduğu bilincin en kibirli olanı. Nasıl bir tesadüftür ki bu aynı insanın içindeki(paylaştığı alemdeki) frekansal cinle aynıdır.

Sadece melekler içsel yapılarındaki şeytan adlı doğru olmayan bir frekans yapısına sahiptirler; veya bizim gibi çift benlikleri olması ihtimal dahilindedir. Başta anlattığımız vesvese kavramıyla doğru olmayan bilgiler ve hakikat kavramlarını düşünülünce anlamlar tam yerine oturmaktadır. Bu yüzden hiçbir zaman için birinin öyle dünyaya gelme Deccal (filmlerde izletildiği gibi çift boynuzu, kırmızı bedeni, kuyruğunu savuran canavar vari bir yaratık) olma şansı yoktur. İnsanoğlu hayal gücüyle kendisini eğlendirir. Kötü fikir ve yanlış bilgiyle bu dünyaya bakan insanlar zaten canavarların yapacağı zararın fazlasını dünyaya ve doğaya yaparak, şeytanı bile hayret içinde bırakmış olmaları mümkündür. Ayriyeten şeyhlerin ve diğer adlar verilen tarikat liderlerinin biz ölmüş evliyaların ruhlarını çağırıyoruz veya yardım istiyoruz söylemleri, Kur'an perspektifinden bakıldığını da kendi cinlerine maskara olmuş bir grup insan dışında başka birşey ifade etmemektedir. Bir parantez açmak gerekirse; rekarnasyon yani ruhun başka bedenlere göçüde cinlerin yanlış bağlamdaki inançlarından dolayı insanlara enjekte edilmiş olması mümkündür. Böyle bir şeyin olması söz konusu değildir; çünkü o zaman hangi bedenin hangi ruhla tekrardan yaratılacağının cevabının verilmesi gerekmektedir. Bunun Kur'an-ı Kerime bir uygunluğuda yoktur. Ayrıca uyku esnasında ruh alındığını ifade eden Kur'an-ı Kerime göre yerini de (o boşluğun) ikinci benliğin doldurduğunu söyliyebiliriz. Bu nedenden dolayı yataktan kalkınca abdest almamız emredilmiştir. O yüzden Kur'an da geçen "Siz" ifadeleri bu bakış açısıyla gözden geçirilmelidir. Bu konuyu özetlememiz gerekirse dünyada yaşıyan her bireyin frekans aleminde bir tane eş benliği (cini) bulunmaktadır. Bu cinler illada kötü veya şeytani olmaları gerekmez. İyiye doğruya yönelenleri olduğu gibi kötü yanlış bilgiyle bezenmiş şeytanlarıda vardır; aynen insanlarda olduğu gibi. Aşağıdaki Cin Suresinin ayetlerinde bakın onlar kendilerini nasıl açıklıyorlar:

"Bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü murat edildi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi? Şu da bir gerçek ki, bizden hayra yönelenler/barışçılar vardı; ama bizden başka türlü olanlar da vardır. Dilim dilim yollar olmuşuz biz. "Ve biz şunu sezdik; Biz yeryüzünde Allah’ı asla aciz bırakamayız; kaçarak da onu aciz bırakamayız." (Cin Suresi 10 -12)

Onların da bilgileri bizim gibi sınırlıdır. Dilim dilim yollarla anlatılan dalga/frekans yapısıdır. Kendileri de yeryüzünde (arzda) bulunduklarını ayen beyan söylemektedirler. Kaçsalarda heryer Allah'a ait diyerek ve Allah'ın bir olduğunu bildiklerini dile-getirmişlerdir. Ayrıca Mısırlı firavunlarda çift benlikleri olduklarını farketmişler; bu yüzden bendenlerini yakmamış veya toprağa gömmemişler; bunun yerine özel bir mumyalama metoduyla bedenlerinin belli ölçüde çürümesini önlemeye çalışmışlardır. Onlardaki inanç veya bilgiye göre beden cürüyerek – toprağa veya ana elementlerden birine dahil olmadığı takdirde dalgasal boyuttaki eş benlikleri devamlılığını sürdürmektedir. Bu doğru veya yanlış olabilir. Ama her nefsin bir gün öleceği bildirilmiştir. O yüzden bu alemde şu an için ölümsüzlük ve sonsuzluk kavramları pek nitelik taşımazlar. Çift yapı, aşağıdaki son ayet ile örneklendirilmektedir:
وَإِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْ
Ve izen nufûsu zuvvicet. (Benlikler çiftleştirildiğinde)
Genel olarak Kuantum teorisiyle ortaya çıkan atom parçacıklarının bazen parça olarak bazen de dalgasal yapıda değişik yerde bulunmalarının yukarıda anlatılan insan ve cinlerin boyutsal farklılıklarıyla uyumlu olduğunu kesindir. Paralel evren arayışında olan bazı yazarlar aslında onun üzerinde oturduklarının farkına birgün muhtemelen varacaklardır. Yaşadığımız alemin çift yapılıdır; veya daha fazladır. Ama yaşamsal etkime sadece bu çift yapı üzerinde devam etmektedir. Bu çift boyutun değişken özelliklerine bakıldığında bilim bir sonuca ulaşamamış; ve Tamamlayıcılık ilkesiyle Allah'ın kuantum boşluklarını doldurduğu(ki bilim insanları bu teori kapsamında bu belirsizliğin bir ilahi güç tarafından kontrol edildiğini gözlemlemişler), belirsizlik ilkesi – insan zihninin kuantlarla etkileşimine kadar bir çok alternatif teoriler oluşturulmuştur. Kur'an-ı Kerim'in kaynağı Levh-i Mahfuz olduğu bilinmektedir. Her bilginin kayıtlı olduğu hafıza bölgesi (kitap). Kuantum bilgisayar yapısıyla evrene bakıldığında bir parçacığın/dalganın birçok yerde bulunması; ve bir Kur'an ayetinin de değişik Sure'ler içinde farklı detaylandırmalarla anlatıldığı bu şekilde işleyen sistemin bir diğer kanıtıdır.
Doğrusunu Allah bilimektedir. Benim çalışmam sadece anlamaya yönelik bir gayretden ötesi değildir.
Saygılarımla,
Mehmet Alpay

Referanslar:
Seth Llyod – Programing The Computer Universe
Prof. Abdul Wahid – Islamic Science
Kur'an-ı Kerim Mealleri
Caner Taşlaman - kuantum.gen.tr


Alternatif Bakışlar

MollaCami.Com