Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


müzik Allah ı hatırlatıryorsa...?

s.a
ben biyerde
"müzik Allah ı hatırlatıyorsa günah değildir ama hüzün ve şehvet duygularını arttırıyorsa günahtır "
diye bi yazı okudum..
bu doğru mu?
ilahilerde müzikler insana eğlence veren müzikler olduğu için bence de dinlenmemeli ama şiir arkası fon müziği koymak bana Allah ı daha çok hatırlatır
bu bana mantıklı geldi
bu düşünce doğru mu acaba?

Müzik Cenab-ı Hakk'ı hatırlatmaz. :)

Hatırlattığını söyleyenler tekrar düşünmeliler, hatırladıkları Cenab-ı Hakk mıdır, yoksa öyle mi zannediyorlar?

Hz. Allah in, sayisini hic bilemeyecegimiz kadar yarattiklari varken ;
Hz. Allah i hatirlamak icin müzige gerek duymak ne kadar sacma olur dogrusu...


Müzik Cenab-ı Hakk'ı hatırlatmaz. :)

Hatırlattığını söyleyenler tekrar düşünmeliler, hatırladıkları Cenab-ı Hakk mıdır, yoksa öyle mi zannediyorlar?




Çok doğru. Müzik ve çalgılı aletler zaten şeytanın aletleridir. Şeytanın aletlerinin Allah'ı hatırlatması ne kadar doğru olabilir ???

Düşünmek gerekir :-\

Bence hatırladıkları sandıkları Cenab-ı Hak değildir, şeytanın öyle sandırması, şeytanın bir oyunudur..

Televizyonda bir kus seyrettim. öyle garip hos bir müzik yapiyor ve dans ediyordu.
Renkleri harika, sari kirmizi bir sürü renk.
Acaba Rabbimin ayetlerine baksak (yani yeryüzündeki yarattiklarina) fetva da bulunmasak nasil olur?
SInIr kime konur?
Bu müzigi yapan kim?
Bu dansi yaptiran kim?
Imkan olsada sizinlede paylassam.
Onu görüpte Yaradani anmamak imkansiz.
Acaba Mûzik seytandanmi?
Yaradani Görmedigin yer varmi? Görene!

selman-ı pak kardeşime katılıyorum şeytanın aletleri mevlayı zülcelali nasıl olur da hatırlatabilirki bu olsa olsa şeytanın bizi aldatmacasıdır.

ama mevlana da müzik eşiliğinde dönmüyormuydu?
o tür videoları izlerken gerçekten Allah ı hatırlıyorsunuz başka ne hatırlatabilir ki o görüntü insana....
melissa kardeşim de haklı bir kuşun ötüşü bile müzik yaparken hayatta müziksiz yaşamak nasıl mümkün olabilir ki
müzik dinlemenin caiz olup olmadığı niyete göre de değişebilir mi acaba :-\

@ Melissa & ~Nur~

Kusun müzik yaptigi nerde görülmüs nerde duyulmus? Kus yapsa yapsa, civildar, öter. O onun lisanidir.
Biz insanlar konusuruz, kuslar ise öter.

Bu sebeple burda mevzu bahis olan müzik ile bir kusun ötüsünün kiyaslanmasi çok ters.. Bir kus eline çalgi çengi alip müzik yapar, ayni anda öterse ancak o zaman bu kiyaslama mümkün olur.. Yani hiç bir zaman...

Bu konuda farukaktas kardesimin yazdiklarina katiliyorum..

Mevlana dönmüyordu ki, onu şu anki Mevleviler yapıyor.

Kuş sesi, su sesi, bunlarda sorun yok. Nefse hoş gelen, Cenab-ı Hakk'ı unutturan, gaflete düşüren şeyler, yani çalgılar caiz değildir.

Şu an birtakım ilahilerdeki hareketli, düğün çalgısı şeklinde olan sesler mesela...

Bir yere kadar abartılı olmayan çalgılar da dinlenebilse de, şiirlerdeki fonlar gibi, "ne güzel" deyip kendini tamamen kaptırmak tehlikelidir.

mevlana nın hayatını okudum ben
orda döndüğünü söylüyodu yanlış mı anlatılmış acaba
hemde yanında ney hüflendiği yazıyo

....

diğer tür müzikler nefse de hoş geliyo doğru söylüyosunuz nefsimizin dediğini yapmamamız lazım

Bilemiyorum, Mevlana'nın da velidir, derecesini bilemeyiz tabi. Hayatını anlatan eserlerde belirtilse de ben ney çalıp döndüğünü düşünmüyorum. Şu zamanki Mevlevilerin yaptıkları tamamen Mevana'dan uzak davranışlar, hayatını da bu doğrultuda kaleme almış olabilirler. Bilmediğim için yorum yapmam da doğru değil.

Asıl mesele de anlaşıldı sanırım. :)

asıl mesele aslında mevlana :)
mevlana konusu anlaşılamadığı için çoğu islami çevre mevlana yapmışsa bizde yapabilirz diyip ney gibi çalgılara izin veriyolar...
ben bu konuyu iyice araştırayım, mevlanın hayatını başka kaynaklardan da okuyayım kesin bişeye ulaşırsam sizlerle de paylaşırım inşallah...

Mevlevilere Reddiye: HZ. MEVLANA NEY ÇALMADI

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, olgun, âlim ve velî bir müslüman idi. Onun çeşitli din, mezheb, meşreb sâhibi kimseleri kendisine hayran bırakan merhameti, insan sevgisi, tevâzuu, gönül okşayıcılığı gibi üstün vasıfları, İslâm dîninin emrettiği güzel ahlâkından bâzı nümûnelerdir.

Onda, bunlardan başka İslâm ahlâkının diğer hususları da kemâl derecede mevcuttu. Bunların hepsini saymak, İslâmiyet’i tamam olarak anlamak ve anlatmakla mümkün olur. Hazret-i Mevlânâ'yı yalnız bir mütefekkir, şâir gibi düşünmek ve o şekilde anlamaya çalışmak, aslı bırakıp, herhangi bir özelliği içinde sıkışıp kalmaya benzer.

Bu ise, en azından Mevlânâ'yı çok eksik ve yarım anlamaya, hattâ hiç anlamamaya sebep olabilir. Nitekim Hazret-i Mevlânâ'yı, sözlerini, yolunu anlamanın anahtarını, kendisi bir rubâisinde şöyle dile getirmektedir:
Ben sağ olduğum müddetçe Kur'ân'ın kölesiyim
Ben Muhammed Muhtâr'ın yolunun tozuyum
Benim sözümden bundan başkasını kim naklederse,
Ben ondan da bîzârım, o sözlerden de bîzârım
Külliyât-ı Dîvân-ı Şems-i Tebrîzi, Rubaiyyat: 1331)

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî tasavvuf deryâsına dalmış bir Hak âşığıdır. İlmi, teşbihleri, sözleri ve nasîhatları bu deryâdan saçılan hikmet damlalarıdır. O, bir tarîkat kurucusu değildir. Yeni usûller ve zikir şekilleri ihdâs etmemiştir.

Ney, rebap, tambur gibi çeşitli çalgı âletleri çalınarak yapılan törenler ve âyinler, ilk defâ 15. asırda ortaya çıkmıştır. İlk mevlevî bestelerinin bestelenmesi de aynı zamâna rastlar. Bu târih, Mevlânâ hazretlerinin yaşadığı devirden 3-4 asır sonradır. Onun Mesnevî'sinde geçen "ney" kelimesi, bâzı kimseler tarafından çalgı âleti olan ‘ney’ şeklinde düşünülüp anlaşıldığı için, yanlış olarak, kendisinin ney çalıp dinlediği sanılmıştır.


Allah-u teâlânın aşkı ile dolmuş, evliyânın büyüklerinden olan Celâleddîn-i Rûmî (kuddise sirruh) ney ve başka hiç bir çalgı çalmadı.

Sultan İkinci Abdülhamîd Han zamânında Ankara vâlisi olan, Âbidin Paşa, Mesnevî Şerhi'nde, ney'in insan-ı kâmil olduğunu, dokuz türlü isbât etmektedir. “Mevlevîlik, sonraları câhillerin eline düşdüğünden, "ney"i çalgı sanarak, ney, dümbelek gibi şeyler çalmağa, dans etmeğe başlamışlar, ibâdete harâm karıştırmışlardır.”

“Dînimizin ve Celâleddîn-i Rûmî'nin (kuddise sirruh) beğenmediği bu oyun âletleri, tekkelerden toplanarak, o tasavvuf üstâdının türbesine konunca, şimdi türbeyi ziyâret edenlerden bir kısmı, bunları, onun kullandığını zannederek aldanmakda ise de, (Mesnevî şerhlerini) okuyarak, o hakîkat güneşini yakından tanıyanlar, elbette aldanmamaktadır.”

Ney çalmak, ilâhi okumak, oynamak, zıplamak şöyle dursun, Celâleddîn-i Rûmî (kuddise sirruh), yüksek sesle zikr bile yapmazdı. Nitekim Mesnevî'sinde;

Pes zi cân kün, vasl-ı cânânrâ taleb,

Bî leb-ü bî gâm mîgû, nâm-ı Rab!

buyuruyor. Yâni, "O hâlde, sevgiliye kavuşmağı, cân u gönülden iste. Dudağını ve damağını oynatmadan, Rabbin ismini (kalbinden) söyle!" demektedir.



“Sonradan gelen, Mevlânâ'yı tanımayanlar, ney, saz, def gibi çalgılar çalarak, gazel okuyup dönerek, dans ederek, nefslerini zevklendirmişlerdir. Bu, dînimize uygun olmayan hâllerine ibâdet adını verebilmek ve kendilerini din adamı tanıtabilmek için, Mevlânâ da böyle yapardı. Biz Mevleviyiz, onun yolundan gidiyoruz diyerek, asıldan uzaklaşmışlardır.”

“Büyük âlim Abdullah-i Dehlevî -ks- hazretleri; "Üç kitabın eşi yoktur. Bunlar; Kur'ân-ı kerîm, Buhârî-i şerîf ve Mesnevî'dir." buyurdu. Yâni evliyâlık yolunun kemâlâtını bildiren kitapların en üstünü Mesnevî'dir. Fakat evliyâlık ve nübüvvet kemâlâtını bildiren kitapların en üstünü, İmâm-ı Rabbânî -ks- hazretlerinin Mektûbât kitabıdır.”



Mevlânâ ölüme, "Şeb-i Arûs= düğün gecesi" adını vermektedir. Onun için, tasavvuf ehline göre ölüm; bir felâket değildir, güzel ve tatlı bir şeydir. Tekrar Allah'a dönmek olduğundan, ancak bir sevinç vesîlesidir. Tasavvufta keder ve ümidsizlik yoktur. Yalnız sevgi ve tecellîler vardır. Bunun için Mevlânâ'nın



"Gel, gel, her kim olursan ol gel!

Allah'a şirk koşanlardan, mecûsîlerden, puta tapanlardan da olsan gel!

Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir.

Tövbeni yüz defâ bozmuş olsan bile gel!"

buyurduğu söylenmektedir.

Netice olarak; Mevlâna'nın bir kâmil mürşid olarak manevi vazifesi, yaratılışın gayesi çevresinde, insanların hidayetine ve ebedi saadetine vesile olabilmektir. Bu ilahi gayenin gayreti ve yüklediği manevi vazifenin şuuruyla; "Biz pergel gibiyiz. Bir ayağımız Şeri'at'de (ayet, hadis, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukaha üzerine kurulmuş olan din kaidelerinde) sağlamca durur, öteki ayağımız yetmiş iki milleti dolaşır" demektedir



(Midhat Bahârî BEYTUR, Mesnevî Gözüyle Mevlâna, s.103)



KAYNAKLAR
CÂMÎ, Nefehatü'l, Üns, Lamii Tercümesi, İstanbul, 1289.

EFLÂKÎ, Ahmed, Ariflerin Menkıbeleri (Tahsin Yazıcı Çevirisi), Şark İslâm Klasikleri: 26, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1964.

MEVLÂNA, Celâleddîn, Dîvân-ı Kebîr (Abdülbaki Gölpınarlı Çevirisi), Remzi Kitabevi, Yükselen Matbaası, İstanbul 1959.

MEVLÂNA, Celâleddîn, Külliyat-ı Dîvân-ı Şems-i Tebrizi, Çap-u İntişarat-ı Emir-i Kebîr 1345 Hicri, Şemsi.

MEVLÂNA, Celâleddîn, Mecalis-i Seb'a F. Nafiz Uzluk Basımı, Bozkurt Basımevi, İstanbul, 1937.

MEVLÂNA, Celâleddîn, Mektuplar (Abdülbaki Gölpınarlı Çevirisi), İnkılap ve Aka Kitabevleri, Yeni Matbaa, İstanbul, 1963.

SEYYİD BUHRANEDDİN Muhakkak-Tirmizi, Maarif (Abdülbaki Gölpınarlı Çevirisi), Türkiye iş Bankası Yayınları - 134, Ankara.

SİPEHSALAR, Feridun b Ahmed, Risale-i Sipehsalar ve Menâkıb-ı Hazret-i Hüdavendigar (M. Bahârî Tercümesi), Dersaadet,1331.

SULTAN VELED, İbtidâ-Nâme (Abdülbaki Gölpınarlı Çevirisi), Ankara, 1976

ŞEMS-İ TEBRÎZİ, Makalat (M.Nuri Gençosman çevirisi), Hürriyet Yayınları: 81, İstanbul 1954

Güzel bir araştırma, teşekkür ederiz; eksik bilgilerimizi tamamlamış olduk.

İmam Gazalî Hazretleri ise (İhyâ, 2: 279-81) musikîyi, haram, mekruh ve mubah olmak üzere üç ana başlık altında inceleyerek şöyle der:

Dünya arzusu ve şehvet hisleri ile dolup taşan kimseler için yalnızca bu duyguları tahrik eden sesler haramdır.

Vakitlerinin çoğunu buna veren, meşguliyeti âdet haline getiren kimse için mekruhtur.

Allah sevgisi ile dolup taşan, duyduğu güzel ses kendisinde yalnızca güzel sıfatları tahrik eden kimse için müstehaptır.

İmam Gazalî daha sonra, musikîyi haram kılan şeyin kendisi değil, sonradan ârız olan bazı sebepler olduğunu ifade eder.


Alinti.

Allah razı olsun ...
bunlardan çıkardığımız sonuç=müzik dinlemiyoruz.... :)


Dini Sorular ve Cevaplar

MollaCami.Com