Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve Siyaset

Rasülümüz bize nasıl yaşamamız hususunda önderlik etmiş; evet. Hangi kavme reislik yaptığını bana söyler misiniz? O (s.a.v.) İSLAM dininin rehberiydi, O(s.a.v.) Müslümanların lideriydi. Kimi zaman politik davrandı, kimi zaman siyasi hareket etti. AMA HİÇBİR ZAMAN BİL-FİİL SİYASET İÇERİSİNDE OLMADI.


Ergenekon konusunda böyle bir yorum yapmıştım. Aslında arkası açık bir yorum. Yani bir çok yöne çekilebilir.
Çok derin tarihi bilgiye sahip değilim. Bildiğim kadarıyla birkaç açıklama yapmak istiyorum.
Bu tarih ile ilgili olan ve bilgi sahibi olan kardeşlerimiz varsa, lütfen bildiklerini bizimle paylaşsınlar...

Dediğim gibi Peygamber Efendimiz kimi zaman politik davrandı, kimi zaman siyasi hareket etti, çoğu zaman devlet yönetimi hususunda bilgiler verdi fakat kendisi bir devlet yöneticisi olmadı.

İslamın anlatılmaya başlandığı zamanlarda zaten az olan insanların yönetimi kolaydı. Bunun için bir devlet yönetimine gerek yoktu. (devlet yönetimi derken bu gün ki yönetimle karıştırmamak daha doğru olur) İslamın yayılması, Müslümanların çoğalmasıyla yönetime ihtiyaç duyuldu. Ve ilk İslam Devleti Hz. Ömer zamanında kuruldu. Hz. Muaviye dönemine kadar devam etti.

Hz Ali'nin şehit edilmesiyle 661 yılında Hz. Muaviye Emevi devletini kurdu. Emeviler'de 750 yılına kadar hüküm sürdü. Emeviler'de bir islam devletiydi. 750 yılında Abbasiler tarafından yıkıldı.

Konu dışı bir bilgi daha vereyim, duyduğumda benim çok hoşuma gitmişti. Emeviler döneminde yanlış hatırlamıyorsam İspanya tarafında Dünya'nın en büyük kütüphanesi kurulmuştu. Burada din işlerinden tutun; devlet işleri, bilimden tutun; sağlık ve benzeri hususlarda bir çok bilgiyi barındıran kitaplar vardı. Emevilerin gücünden korkanlar tarafından bu kütüphane yakıldı. Hatta günümüzde bazı bilim adamları der ki; o büyük kütüphane yakılmamış olsaydı, insanlık 300 yıl önce aya çıkmış olacaktı.

Tüm tarih kaynakları İslam Dininin kurucusu olarak Peygamber Efendimizi gösteriyor olabilir. İslam Devletinin temelini atmıştır bu doğru. Yönetim hususunda bize bilgiler vermiştir bu da doğru. Ama yine de kanıt olarak gösterilen bu bilgiler Rasülümüzün siyaset erbabı olmasını gerektirmez değil mi?


Rasülümüzün siyaset erbabı olmasını gerektirmez değil mi?


Evet katılıyorum...
O malüm konuyu az çok biliyordum ve bir kaç cümlede ben söyledim ve burdada söyleyeyim...

Konu neden o hallere düştü yani Neden efendimizin siyaset anlayışına kadar gitti...
Onu çözmemiz lazım veya düşünmesi lazım...Ve şunuda ilave edeyim Hiç bir kimse efendimizle bir başkasını
aynı kefeye koyamaz, dünya bir yana efendimiz bir yana...
Kaldı ki o kadar çok sünnet var ki, işlenecek en son o kalır geriye işlenecek...

peygamberimiz ne yaptıysa doğru yapmıştır.ser serimi ser çovimi(başım gözüm üstünde)

ya ben Ona gurban olurum...ne etmişse...ne demişse...

bence ii ce araştırın bakın ondan sonra konuşalım


bence ii ce araştırın bakın ondan sonra konuşalım


Ben iddia ettiğim konuyu araştırdım ve yorumladım. Aksini iddia eden sizsiniz. Onu da bi zahmet siz araştırıverin.

neyse sizle konuşmayacağım siz herşeye bir şey uyduruyorsunuz


neyse sizle konuşmayacağım siz herşeye bir şey uyduruyorsunuz

buyrun kardeşim, derdiniz ne, neyi araştıracağız...




Dediğim gibi Peygamber Efendimiz kimi zaman politik davrandı, kimi zaman siyasi hareket etti, çoğu zaman devlet yönetimi hususunda bilgiler verdi fakat kendisi bir devlet yöneticisi olmadı.




Aslinda islenmesi gereken cok derin bir mesele.

Fakat müsadenizle kardelen kardesim bu noktada kullanmis oldugunuz terimlere ve özelliklede "kimi zaman politik davrandi, kimi zaman siyasi hareket etti " ifadenize katilmiyorum.
Cok muglak ve konu hakkinda asgari derecede bilgisi olmayanlar acisindan yanlis algilanilabilecek bir durum teskil ediyor.

Politik...yani Politikanin gerektirdigi gibi, demek oluyor.
Politika Insan ürünü olan ideolojilerin ,yani fikir akimlarinin ,siyasi alandaki tesekkülü ve uygulamasi demektir yanilmiyorsam...
Tamamen insan odakli ve insan ürünü...
Halbuki islam dininin kendine özel tamamen Ilahi kaynakli siyasi ve ictimayi bir nizami vardir.
Yani Politika gibi insan ürünü olmayan ve kaynaginda yalnizca Allah'in emir ve yasaklarina dayanan bir düzen sekli...
Dolayisiyla Efendimiz (s.a.v.) risaletinden sonra hayati boyunca hep bu minvalden hareket etmistir. Ve "kimi zaman" degil...her zaman ve her an bu sekilde yasamistir...

uzun bir cevap olacak galiba ama Bismillah deyip başlayalım,

ve şunu rica edeyim,lütfen yazıları Türkiye'deki siyaset ve politikayı düşünerek okumayın bir müddette olsa ;)

politika ne demek;yunancada çok yüz anlamina gelir aslında belirlenen bir hedefe gidilirken izlenmesi gereken davranislari sistemli bir siraya sokan ve gereğince ileri ya da geri adim atma surecine verilen isim.

çok yüz denmesinin nedeni ise bir çok insanın hedeflerinin farklı ve bu hedefe giderken ki yollarının farklı olması galiba

anladığım bu politikadan,

peki siyaset ;devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış

yani ne anlıyorum ben bundan; siyasette yani devlet işlerini düzenleme ve yürütmede bir hedefe ulaşmak vardır o hedef devlet idaresi altındaki insanların hep var olan ve olması gerekli olan can,mal,namus din ve vicdan hürriyetlerini korumak , ve o hedefe ulaşmak için gereken davranışlardır politika.....

şimdi şu bir kaç gün içinde okuduğum pek çok gazeteden birindeki bir yazı dizisini hemen hemen aynı şeyleri yazacağım için tembellik yapıp sizlerle paylaşıyorum,

ve diyorumki Efendimiz gelmiş geçmiş en büyük lider,en büyük siyasetçiydi,vesselam.....

Peygamber Siyaseti (1)



Mevlit kandili dolayısıyla...

O'nu anmak, O'nu canından çok sevmek, O'nu öğrenmek, O'nu rehber edinmek, ne mutluluktur? Ne akıllılıktır? Ne güzel bir duygudur. Nasıl oluyor da? Ahlaksız bir cahiliye toplumunu, akıllı, ferasetli, yüksek ahlaklı, biligili, alim, fazıl, cesur, sabırlı, lider, ne zulmeden? Ne de zulme uğramayan? Bir sahabe toplumu haline getiriyor, O...

Her ne kadar O'na aşık olmak, "Senin yolundayım" demek gerekiyorsa da, sorunların çözümü, mağdur bir İslam toplumunun başını dik, karnını tok, alnını açık etmeye yetmiyor. O halde, O'nu yeniden tanımak, O'nun yaptıklarını, yapmadıklarını iyi irdelemek gerekiyor.

İşte O'nun hayatını incelerken, siyasetini de öğrenmek, kavramak, bu başarıyı nasıl elde ettiğini, güttüğü stratejiyi, taktiklerini anlamak ve top yekun insan oğlunun kurtuluşunu, mutluluğunu temin etmek her halde bir sırat-ı müstakim olmalıdır.

O EN BÜYÜK LİDERDİ

Tabii ki, O özel yaratılmıştı. Koyun kuzu güderken üstünde bir bulut dolaşırdı. Bir gün kalbi özel olarak açıldı ve temizlendi. Ondan sonra da hiç kalbinde kin ve garaz kalmadı. Taif halkını doğru yola davet ederken onların taşla başını yaralamalarında yüzü gözü kan, revan içinde iken, Cebrail geldi. "Cenab-ı Hak istersen bu beldeyi helak edecek" dediğinde O; Yarabbi! Onlar bilmiyorlar, bilseler yapmazlardı. Onları affet" dedi. Onlar gerçekten bilmiyorlardı. Cenab-ı Hak O'nu alemlere rahmet olarak göndermişti. Ulu Yaradan; Kur'an da şöyle dedi; "Ya Muhammed! Biz senin yumuşaklıkla İslam'ı yaymanı sağladık" gerçekten o çok yumuşaktı. Sevgi dolu idi. Yüzüne bakanlar huzur bulur, mutlu olurlardı. Günlerce onun yüzünü seyretmekten usanmazlardı.

O baktı mı en uzaktakini görürdü. Yüzyıllar ötesini bile... Kimsenin işitmediğini işitirdi. Güzel yüzlü, güzel gözlü, endamı güzel bir sevgili idi. Ona herkes aşık olurdu. Söylerse doğru söyler, daima geleceğe umut vaat ederdi. O kadar dosdoğru bir adamdı ki, o ne yapsa herkes "O doğru yapar. Doğru söyler" derlerdi. O'na "Muhammed-ül Emin" dediler. O'nun sevgisi için bütün insanlar dinini değiştirip O'nun yoluna koşmadılar mı?

Ebu Kubeys dağında, Kureyş Ulularına; "Şu dağın ardında bir ordu var desem inanır mısınız?" dediğinde, hepsi birden "Evet inanırız, Çünkü sen daima doğru söylersin" dediler. O herkesi severdi. O'nun sevgisi o kadar yüksekti ki, geceleri gözlerine kan doluncaya kadar ağlar; "Ümmetim" diye inlerdi.

O; alim, sabırlı, kararlı, ne yapacağını bilir. Doğru kişilerle istişare eder, son sözü ve kararı kendisi verirdi. Az yer, az uyur, az konuşurdu. Konuştukları Hadistir, yaptıkları sünettir. Halâ günümüze ışık tutmaktadır.

Biz sıkıştık ve bir konuyu çözmek isteğimizde hemen onun hadisine sarılır. Onun sözlerinden imdat bekleriz. O'nun sözleri hep bizi kurtarmıştır.

O'nun yolundan giderler hep başarılı oldular. O'nu rehber eden sultanlar devletlerini daha adil daha güzel yönettiler. O'nun yolundan ayrılanlar hep helak oldular.

"Hıristiyanları ve Yahudileri dost edinenler" kafirleri ve hukuklarını rehber edinenler, onların emir komutasına girenler, Kafirlere varıp "Sizdenim, ben onları kandırıyorum" diyenler, Müslamlara gelip "kafirleri kandırıyorum" diyen kandırıkçılar hep mahv-ı perişan oldular. Olacaklar... Çünkü; Allah Resulü'nün ve doğruların yardımcısıdır. O ne güzel dosttur.

O lider her ne kadar, özel yaratılmış ve bir resul (elçi) ise de O, aynı zamanda bir kuldur. Bizim gibi yaşayıp bize örnek olmuştur.(Devam edecek)

seyfi şahin

PEYGAMBER SİYASETİ -2


O alemlere rahmet olarak gönderilen, eşsiz insan, dossoğru, emin insan, büyük lider Hazreti Muhammed Mustafa (SAV) çok yüksek zekası, kuvvetli şahşiyeti, olgun ve kamil kişi olarak elbette tartışılmaz bir liderdi. Çünkü o dünyanın nizamını değiştirdi.

O, dünyaya lider ve sultan ümmetleri ile hak ve adaleti getirdi. Nizamı alem kurdu ki, orada yaşayanlar hep mutlu oldular. O'nun davası ve doktrini ilahi idi. O'nun dünyası mutluluklar hazinesi idi. O, insanları beden ve ruh olarak mutsuz edecek her türlü muzır nesnelerden uzak etmişti. Çünkü O Allah'ın yasaklarını insanlığa tebliğ etmişti. O, Allah'ın emirlerini cihana ulaştırmıştı. Dünya ve ahirette elbette saadetin kaynağı, insanların Cenabı Hakk'ın emir ve yasaklarını uygulaması idi.

İşte O böyle bir dava ve doktrin'in adamı idi.

TEŞKİLAT

O, Cebrail yolu ile Allah'tan aldığı tebliği, önce cennet kadınlarının efendisi Hazreti Hatice'ye ulaştırdı. O yüce kadın hiç şek ve şüphe etmeden kabul etti. Hazreti Ali'ye davasını anlattı. O yeni yetişen genç de hemen kabul etti. Durumu, Kureyş'in olgun akıllı, sadık ve kamil insanı Hz. Ebu Bekir'e söyledi. O dost ve sevgili insan da kabul etti. Nasıl ömründe hiç yalan söylememiş bir övülmüş insan'ın peygamberliği ret edilebilirdi ki... sırayla köle Zeyd, Ammar, zengin ve harı sever Osman sırayla girdiler. artık teşkilat yavaş, yavaş diziliyordu. Bilal güzel sesiğ ve işkenceye dayanıklılığı ile ille de Allah bir diyordu. Yeğenine yapılan işkenceye ve zulme dayanamayan, aslaln, avcısı, yiğitler yiğidi amca Hz. Hamza da sahabeler kervanına katıldı. Ama hala Erkam'ın evinde toplantılar gizli, gizli yapılıyordu. Kur'an gizlice okunuyordu.

Yüce Resul elini kaldırdı. "Yarabbi! İki Ömer'den birisini nasip et!"

Bir gece Ömer bin Hattap, kızdı. Nasıl olur da Muhammed (SAV) diye bir adam atalarının dinini ret eder ve yeni bir din getirir. Bu kabul kabul edilemezdi. Cesur ve yiğit olan bir Ömer'in bulunduğu belde d kim onların töresini bozabilirmiş, görürdü. Kılıcını kuşandı yola çıktı. İlk rastladığı Müslüman'ı öldürmeli ve sonra da Muhammed(SAV) e haddini bildirmeli idi. Rastladığı ve Müslüman olduğunu duyduğu bir kişinin yakasına yapıştı. "Sen de mi Müslümansın?" o kişi; "Sen önce bacına ve eniştene karış" dedi. Ömer çıldırdı. "Ne! benim Bacım da mı Müslüman?" Doğru evlerine gitti kapıyı dinledi. İçerden güzel bie ses, güzel bir söz geliyordu. O ne mana idi Allah'ım, o ne belegat, o ne fesahat, o ne nezahaht, o ne güzellik, ta yüreklerine işledi, Ömer'in... Ama kendine geldi. O ne için gelmişti. Derhal eniştesini öldürmeli idi. Hışımla içeri girdi. Eniştesine saldırdı. Önüne geçen kız kardeşi, "Biz Müslüman'ız öldürsen de asla bundan dönmeyeceğiz". Diyerek o da dişi aslan gibi Ömer'e kükredi. Ömer'in nevri dönmüştü. Dünyası altüst oldu. Kendine geldi. "Neydi o ses?" dedi. "Kur'anı Kerim" dediler. "Bana da okuyun" dedi. Ömer şahadet kelimesi getirmişti. "Her şey süt liman oldu. Ömer Müslüman oldu.(NFK)"

Beni o doğru insan, Muhammed(SAV)e götürün dedi. Ona götürdüler. Artık teşkilat tamamlanmıştı.

Ömer yeni bir insan ve cesaretle, kükredi. Ezanı açıktan okuyalım. Bu dini cihana yayalım. Her diyarda "Allahüekber, Allah Uludur. Allah'tan başka tanrı yoktur. Muhammed onun kulu ve elçisidir. Haydin namaza, haydin kurtuluşa, Allah en büyüktür. ondan başka tanrı yoktur" densin, dedi.

Artık Ömer Müslüman olmuş ve kuvvet dengesi kurulmuştu. Kabe'den yeniden nur fışkırdı sanki... Hz. İbrahim'in, Hz. İsmail ve Hacer'e Allah için yaptığı bu ev asli görevine dönüyordu.

Artık Kainatın Efendisi(SAV) yavaş, yavaş devletini kuruyordu. Ömer Müslüman olmakla önemli bir adım atılmıştı. (Devam edecek)

seyfi şahin

Peygamber Siyaseti (3)



Peygamber Efendimizin hayatı, insanların mutluluğunu temin etmek için, insanın kendisi, ailesi, komşusu, akrabası, kavmi, milleti, bütün Müslümanların kardeşliği ve top yekûn insanlığın karşılıklı ilişkilerinin düzene sokulması, sorunların çözülmesi ve beşeri alakaları bir ahenk içinde yürütmesi üzerine düzenlenmiştir.

Elbette ki, insanların her türlü sorunlarının halledilmesi, pek çok unsurun düzenlenmesine bağlıdır. İnsanların başta yaşama hakkı, mal ve can güvenliği, olmak üzere ekonominin, kültürün, sağlığın, eğitimin, üretimin ve her türlü sosyal girişimin başarılı olması için iyi bir devlet düzenin ve yapısının kurulması lazımdır. Elbette ki devletin varlığı, gücü ve her türlü düzenlemeyi yapmaktaki kabiliyeti, o devletin fertlerinin sonunda mutluluğu ve bedbahtlığını da etkiler.

İşte, insanlara iki dünya saadeti vaat eden İslam'ın ve onun lideri Peygamberimizin (SAV), önce Allah tarafından konulmuş kanunların ve Peygamber Efendimizin, yaptıkları ve söylediklerinin önemi büyüktür. Bu kaidelerin insanlığı gerçekten mutlu etmesi mümkün müdür?

Bütün bu soruların cevabı, İslam'ın ve özellikle Peygamber Efendimizin, insanlığa getirdiği yeni devlet düzeninin, başarısı, stratejisi ve hem çok özel ve hem de genel prensipleri o zamanın toplumunu ne derecede etkilemiştir?

Ama biz şunu iyi biliyoruz ki; hiç devlet olamamış çok verimsiz, güvensiz ve asla birbirlerine itimadı olmayan, karının, kocadan, babanın evlattan, evladın kardeşinden mal kaçırdığı bir ortamın, içkinin, zinanın, kumar ve faizin, kul hakkının, güçlünün zayıfı ezdiği bir ahlaksız toplumun insanları, nasıl oluyor da 25 yılda dünyanın iki süper devleti olan Bizans'ı ve Sasani'yi al aşağı edebiliyor?

Nasıl oluyor da böyle aşağılık bir toplum liderleşebiliyor. Ve insanlık tarihinin en şerefli insanlarından oluşabiliyor. Bu insanlar ki, belki karınları doymamış belki de başları yastık görmemiştir. Ama o insanların yaşadığı döneme biz mutluluk asrı (asrı saadet) diyoruz. Çünkü onlar hep mutlu yaşadılar. Kılıç darbeleri altında gönüllerindeki huşu, şevk ve mutluluk hiç kaybolmadı. Onlar yeni bir yaşama sevinci buldular. Güle, güle, ölüme gittiler. Ağlaya, ağlaya dünya nimetlerini paylaştılar. Onlar hep verdiler, hep verdiler...

İnsanların içine konan ve hiç bitmeyen, usanmayan, bıkmayan bu enerjinin acaba kaynağı ne idi?

Sanırım bu, insanları yerinde durdurmayan, devamlı çevreye sevgi saçan, bu potansiyeli veren güç, insanların peygamberimize karşı duyduğu sevgidir, aşktır. Yüce Resul bu aşkı Allah'a yöneltmiş ve kendisine bağlılığı perçinlemiştir.

Siyaset, insanların hayatını düzenleyen bir sosyal olaydır. Hiçbir kişi buna bigane kalamaz, beni ilgilendirmez diyemez. Çünkü her din veya siyasi akım insanlara mutluluk vaat etmiş, ama İslam'dan başkası bunu başaramamıştır. Çünkü bu Allah'ın vaadidir. O merhametli Yaradan; insanlığa bir lider ile doğru yolu göstermiş, bunu da bizatihi uygulatmıştır. Daha sonra bu yoldan giden sultanlar hep muvaffak olmuştur.

O halde, bu yol, bu siyaset nedir? Yani Peygamber siyaseti nedir?

Bu siyasi prensipler, bunalımın, karşılıklı güvensizliğin, kendi kendini yiyen, insanlığı kitle imha silahları ile tehdit eden, dünya nimetlerini ya dalavere veya cebren gasp eden, haksızlığın, adaletsizliğin, önüne geçebilir mi? (devam edecek)

seyfi şahin

YAZININ DEVAMINI YAZAR YAZDIKÇA PAYLAŞACAĞIM,

Okuyan herkese teşekkür ederim.....

Benimki de uzun bir cvap olacak sanırım :P

Öncelikle şunu bilin isterim; bu konuda sözünü ettiğim siyaset "İlahi" anlamda ki siyaset değildir. İlahi siyaseti kurcalamak benim ne haddime. Hz. Allah'ın verdiği hükümler elbette ki itirasız kabulümüzdür.

Aklımı kurcalayan ve canımı sıkan mevzuyu bu konuda açıklayamayacağımı anladım. Umarım yakında toparlar ve ayrı bir konuda izah etmeye çalışırım. Ama özeti şu ki; Rasülümüz ve Ashabı ön görülerek bu günün siyaset hayatını kurtarmaya çalışanlara kızgınım. Demokratik bir ülkede yaşıyoruz. Bizi yönetecek kişileri biz seçiyoruz. Bu noktada İslam'ı kullanmayan ama İslam'a hizmet eden birini seçmemiz gerektiğini düşünüyorum. Tüm endişelerim bu yönde.

Cepni kardeşim, izahınız için teşekkür ederim. Ayrıca paylaşmış olduğunuz -sanırım köşeyazısı- konuları biliyor olmama rağmen yeniden okumak güzeldi. Şey yazar öyle güzel bir havada yazmış ki; içerisinde ki "doktrin" kelimesi göze batar olmuş ::) Doktrin ya hiç olmasaymış ya da bunun gibi birkaç kelime daha olaymış. İlla eleştirecemya :P

Bu işin şakasıydı konuya devam etmem gerekirse şu anlaşılsın isterim; elbette Rasülümüz idari konuda çok iyi bir Liderdi. İnsanlara İslamı anlatmak için, Müslümanlığa davet için çok iyi yöntemler olması gerekiyordu. Çünkü bir tabu yıkılıyordu. Yıllarca farklı inançlara sahip olan kişilerden inancını değiştirmeleri isteniyordu. Bunlar kolay olmasa gerek. Bu gün anne-babalar evlatlarının hatalarını düzeltmeleri için binbir çaba gösterirken, kocaman insnaların düşüncelerini değiştirmek hiçte kolay değil. Titiz bir çalışma, özveri, sabır ve sayamayacağımız bir çok büyüklükleri gerektiriyor. Bu bağlamda politik davranmak gerekiyor elbette. Bunu asla reddetmiyorum.

İtirazım İslam'ın kullanılması. Günümüz siyasetinde "Rasül'ün izindeyiz" denmesi beni kandırmaz açıkçası.
DİNi kullanmayan ama DİNe hizmet etmesi muhtemel birini bulduğumda idari amirim olsun isterim elbette!...


Fakat müsadenizle kardelen kardesim bu noktada kullanmis oldugunuz terimlere ve özelliklede "kimi zaman politik davrandi, kimi zaman siyasi hareket etti " ifadenize katilmiyorum.
Cok muglak ve konu hakkinda asgari derecede bilgisi olmayanlar acisindan yanlis algilanilabilecek bir durum teskil ediyor.


Konuya ilginiz için teşekkür ederim fakat, asgari derecede bilgisi olmayanlar yoktur zannedersem ::)


YAZININ DEVAMINI YAZAR YAZDIKÇA PAYLAŞACAĞIM,

Okuyan herkese teşekkür ederim.....


Devamını merakla bekliyor olacağım.


Siyasi Haberler

MollaCami.Com