Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Söyleyin mutluluk nerede?...

İsterseniz bir masal tadında başlayalım kelama…

Bir varmış, bir yokmuş. Dağların ardında, ağaçların arasında, dere kenarında muhteşem bir köy varmış.
Ailede ki her bireyin bir görevi varmış. Baba; bağ-bahçe ile ilgilenir, anne; ev ve ahır işlerine bakar, çocuklarsa; oyun oynarmış…

Çocuklar kimi zaman tahtalar ile yaptıkları arabaları yarıştırır, kimi zamanda çamurdan bir şeyler icat etmenin mutluluğunu yaşarmış. Anne-babalarına zararları yok, daha çok fayda sağlarlarmış…

Evin annesi inekleri sağar, yumurtaları toplar, bahçe sebzeleriyle harika sofralar hazırlarmış. Aynı zamanda kimyasal madde tanımayan annemiz tertemiz çamaşırlar yıkar, evi mis gibi kokarmış…

Baba da bağ-bahçe ile ilgilenir, evin ihtiyaçları için çabalarmış. Kış geldiğinde, her tarafı beyaz örtü kapladığında üşümeyelim, sıcacık evimizde rahat oturalım diye odun stoklar, gıda yönünden mahrum kalmayalım diye de genel ihtiyaçları toparlar, ambarda saklarmış…

Akşam olunca aile halkı leziz yemekleri tadabilmek için sabırsızca sofranın etrafında toplanırlarmış. Koca bir kâse çorbaya ekmek doğranır, etrafına kaşıklar sıralanırmış. Evin reisi eline kaşığı alınca mis gibi tarhana yudumlanırmış…

Şimdi Bir Yere Dikkat Çekmek İstiyorum;

Gel zaman, git zaman yeni, yeni icatlar çoğalmış. Her bir köşeye ulaşmayı hedefleyen mucitler büyük bir başarı sağlamış…

Bizim köylüler çorbaları ayrı tabakta yemeyi duymuşlar. İlk zamanlarda saçma gelse de göre, göre alışmışlar. Alışkanlık sonrası merakta kalmışlar…

Alabilmek için ekstra malzemeleri, daha çok çalışmalı elbette. Baba der ki; “Ben kasabaya ineyim. Hem çok paralı iş bulayım hem de size yeni, yeni eşyalar, kıyafetler alayım." Kimin hoşuna gitmez ki?

Baba gider kasabaya, evdekiler başlar beklemeye. Eli dolu gelen baba hürmetle karşılanır kapıda.
Evleri kap-kacak, yeni eşyalarla dolar ama artık köy sıkıcı olmaya başlar ve karar verilir kasabada yaşamaya.
Ev taşınır, okullar açılır, masraflar çoğalır. Zaman geçtikçe daha çok para lazımdır…
Anne der ki; “köyde çalışan ben burada neden boş durayım?” mantıklı gelir babaya ve anne de başlar çalışmayaaa…

Koskoca kasaba da yetmeyince bir tebdil-i mekân daha yapılır; şehre…

Baba iş peşinde koşturur, anne ise üç beş kuruş için yorulur. Çocuklar evde perişan ve mutsuzdur. Onlar mutlu olsun diye oyuncaklar alınır sürüsüyle. İlk zamanlarda hoşlansalar da minikler; kendi elleriyle yaptıkları arabaların, çamurdan icatların verdiği mutluluğu arar dururlar hep…

Mis gibi kokan leziz sofraların yerini; 5 tabaklı, 10 kaşıklı masalar alır.
Mis gibi şifa veren tarhana yerine hazır çorbalar yapılır.
Bahçe sebzelerinden yapılmış yemekler yerini bir tencere makarnalar alır.
Gaz lambası ile aydınlanan, ocak ile ısınan evlerin yerini; göz kamaştıran spotlar, her daim sıcak kaloriferler alır…

Ve Bir Anda Bakmışsınız ki;

Baba, daha gergin, daha mutsuz ve asabidir…
Anne, ne evi ne de çocukları ile yeterince ilgilenebilir…
Çocuklarsa, eski mutluluklarını ararlar dört duvar arasında…

VE DAHA ANLATAMADIKLARIMIZ!...
Globalleşen dünyada kaybettiklerimiz de diyebiliriz buna…

Şimdi; Söyleyin mutluluk nerede?

[right]Kardelen'den sevgilerle...[/right]

çok güzeldi ya tşkkrlr.. :)

Ben teşekkür ederim leyya, okuyan gözlerine sağlık ;)
Yine vakit buldukça yazmaya devam edecem inşallah :-[


çok güzeldi ya tşkkrlr.. :'(

sn kardelen şimdi size iki yol sunulsa,

biri köy ve anlattığınız şartlar,diğeri de şehir ve yine anlattığınız şartlar deseler ne yaparsınız, ???

ve diğer kardeşler ne yaparlar merak ediyorum,

paylaşırmısınız duygu ve düşüncelerinizi ::)

her zaman için,şehrin basık,yabancı,yalancı,gazlarla dolmuş havası,temiz çevreye,temiz havaya hasret kalarak,araba gürültülerinden uzakta,yeşilliklerin ortasında,kendine ait küçük bir bahçe,sakin bir hayat,huzurlu mutlu bir hayat varken,şehri tercih etmezdim..... :)

kışsa sabah kalkıp soba yakacaksınız,

soba yakmak için odun kırıp,kömür taşıyacaksınız,

hayvanlarınıza bakacaksınız,

inekler sabah namazından sonra ve genelde akşam namazından önce,koyunlarda yazıda sıcağın altında ve genelde öğlene doğru sağılıyor,koyunu tavsiye etmem hayatınız allak bullak oluyor,

altlarını alacak,yemlerini tedarik için yazın ot biçip,kışın saman hazırlığı yapacaksınız,

hiç saman çektiniz mi?

inanın hoş bir deneyim değil,

ocağa yemek koyacaksınız,

bunun için sebze bahçesine bakmanız ve ilgilenmeniz gerekiyor,

otlarını yolacak,gübreleyecek,sulayacak ve ihtimam göstereceksiniz,çünkü onlar pazardaki ve manavda ki sebzelere benzemezler, ::)

eviniz de ekmeğinizi kendiniz yapacaksınız,bunun için tandır veya kuzine lazım ya,ikisini de yakmak ve tavında ekmekleri koymak var,niğde,tokat,nevşehir tarafı ise yufka ekmek olur bunun için sabah namazından sonra yatmayıp bazı tutacaksınız,birileri açacak siz sıcağın karşısında ekmek pişireceksiniz ve bunu en az 2 ayda bir tekrar edeceksiniz,

çamaşırları unutmayın bu arada,

temiz ve doğaya zarar vermeden kimyasal maddesiz çamaşırlar için küle ve beyazlar için çivite ihtiyacınız olacak!

kül ayrı bir sobada yakılıp içine başka pis madde atılmayacak çünkü mekruh oluyor,temiz kül ile çamaşırları dere kenarında tokuçlayıp evire çevire yıkayacak ve asacaksınız,

çocuk sayınıza göre ve yaş aralığına göre bez-belek durumunu hesap edin lütfen! :-\

yazın kolay olan bu işi kışın anlatmak bile istemiyorum,

sularınız donmasın diye musluklarınızı azıcık açık bırakıp arada alevle şöle bi dağlayacaksınız,

ve didinip,uğraşıp sofraya bir kap tarhana,ev makarnası,burcu burcu kokan ekmeği koymaya çalışırken genelde vakit namazları ve sohbetleri kaçıracaksınız çünkü çok işiniz ve akşam namazından sonra ağrıyan bacaklarınız ve kollarınız ve uykudan kapanan gözleriniz olacak,

ben yazar giderim zira yazın bilfiil yaşadık aynılarını ,

ve bişey daha,

Efendimizin de şu hadisine ortak olacaksınız,

''cehennem ehlinin çoğu köylüler ve kadınlardır''

köylü ve kadın oldun mu % artıyor,

istisnalar var mı var,

ama istisnalar kaideyi bozmaz! ;)

valla bizim ordaki köylerde teknoloji pek gelişmiş,
evlerde klima(ahırlara bile vantilatör takarlar),
ekmek makinası var,süt sagma makinaları var...vs...
bende yapabilecegim işleri yaparım... :D
sizin o dediklerinize hiç katılmıyorm... :o
yada yardımcım olur öyle bi hayatım olsa.... :)
ama ancak hayali olur...
ancak yaş ilerleyince olur inşllh... ;D ;D ;D
dogal hayat her zaman en ideal ve güzel olandr bnm için.... ;) ;) ;)

yanlış anlaşılmamışımdır inşaAllah,

ben de doğal hayattan yanayım,

ama hala böyle yaşayan kardeşlerimiz var,

bi de yazıyı kardelenin çizdiği tablo üzerine yazdım malumunuz,

yazıda bir ikilemden bahsediliyor,bir karşılaştırma yapılıyor,

o karşılaştırma üzerine yazıp-çizdim yani!

;) ;) ;) :D :D :D

Öncelikle konuya olan ilginiz için teşekkürler...

Sn Cepni, bana deseydiniz ki köy hayatını anlat, emin olun sizin kadar derin anlatamazdım sanırım :)

Gelelim sorunuza;
Hayat alışkanlıklar üzerine kuruludur.
Köy hayatına alışık olan insan, zaten bu hayatı yaşadığından herhangi bir sorun yoktur.
Şehir hayatına alışık olan insan da, zaten bu hayatı yaşadığı için sorun yoktur.
Peki ben; şehirde doğup büyüyen biri olarak bu saydıklarınız elbette gözümü korkutuyor :) ama yine de özlemeden edemiyorum ::)

Misal, biz de yazları annaneme yardım için köye gideriz. Az buçuk fındık bahçesinde ki toplama işine yardım ederiz. Aynı zamanda köyde yaşadığımız zaman diliminde yiyeceğimiz rahat ve bol olsun diye annanecim evin bahçesini donatır, bahçe işi vardır.

Peki nasıl yapılıyor bu iş? Sabah namazdan sonra uyunmaz. Hanımlar evi toplar, bir kısmı kahvaltı hazırlar, Erkekler dışarda bahçe işi ile ilgilenir bu arada. Kahvaltı yapılır yapılmaz sabahın erken saatinde fındık bahçesine gidilir. Evde bir kişi yemek hazırlamaktadır. Öğlen yemeği vakti geldiğinde iki kişi eve gider, yemekleri alıp doğru fındık bahçesine. Akşama kadar fındık toplama maratonu.
Akşam eve gelindiğinde bahsettiğiniz gibi öğlen bulaşıkları vardır, akşa yemeği hazırlanacaktır, e üst baş çıkartılır ki çamaşır, he unutmadan bizde de ekmek ev de yapılır vs. iş başı aşar elbette :)

Akşam eve dönüldüğünde en çok sevdiğim şey; bahçeden kızarmış domatesleri, büyümüş fasülyeleri, sütlenmiş mısırları toplamak. Ekmesi hususunda pek bilgim olmasa da toplamasını seviyorum ;D

Eskiden birde hayvanlar da vardı, şimdi onlar yok azıcık rahatlık var ama hayvanların olduğu zaman da daha çok bereket vardı sanırım, yorgunlukta hakeza çok ::)

Şimdi teknolojiden faydalanıyoruz ki bu çok güzel bir şey çamaşırlar makinada yıkanıyor, fındık bahçesine arabayla gidiliyor, geliniyor, kuzine keyfi olarak yakılıyor vb. :)

Bunun benzeri konuları konuşurken annanem sorar bana; "Köyde mi yaşamak istersin? Yoksa Şehirde mi?" diye. Cevabım şu olur; "Köyde yaşayabileceğimi zannetmiyorum ama özlemeden de edemiyorum. İyi ki köy var da yazın uğrayabiliyorum."

Birde; yazının ikileminden, karşılaştırmasından bahsedeyim;
Eski yaşam ve yeni yaşamı yeniden bir göz gezdirmekti maksat. Aynı zamanda hatıralarımızda canlanması bazı şeylerin. Maksat hasıl olduysa ne âlâ.
Bunları düşünürken arada farkedip de "aaa bak bunu halen daha yapabiliriz, neden olmasın" benzeri cümleler oluşuyor, hatta ve hatta bunlar hayata geçiyorsa aliyyül âlâ ;)

İşte böyle sevgili Cepni ;)
Muhabbetle...

bnm sizinikler gibi degil.daha yeni.aslında yaş ilerleyince inşllh,şöyle sessiz sedasız çekilip bi yerlere,,dag etginde,orman manzaralı,meyve bahçeli,havuzlu,çatı katı olan,kaloriferli,her teknolojiye sahip,bide yardımcı olursa tmm...balıklar,tavuklar,bir çift koyun,1çif inek,bide at,bide güvercinler olsun,bide kendi yetiştirdigim gül bahçesi olsa...daha ne isterimki....bu düşündüklerim bundan yıllar sonra....Grrsek tabi o günleri.. :D :D :D :D :D

Oy oy çok güzel bir hayal. İnşallah hayalde kalmaz tadarsın o günleri sevgili leyya :)
Bizde tadalım mıııı :D

cepni kardeş benim aslım köylü biz şehirde oturuyoruz..
kardelen kardeşimizin dediği gibi hepimiz köyü istiyoruz..

bizimkiler eskiden sabah ezanı ile çıkıp dağın arkasına inek gütmeye giderlermiş..
ekmek katığı olarakta bulurlarsa üzüm yada şekerli yoğurt kullanırlarmış..
hala nerede o eski günler tekrar gelse tekrar aynı yşardık diyorlar..

saman atması eskiden çok zordu şimdi balya olarak geliyor..
köylerde gelişti belki çoğu ilçeden daha iyidir dee

Benim bir köyüm yok...
Merkezde büyüdüm ama müstakil bahçeli bir evde...o küçük bahçemizin bile ne çok işi vardı.

Asmadan dökülen yaprak döküntüler her sabah karo döşeli avlu yıkanıp temizlenicek çiçeklerin bakımı yapılacak.Tabi bunlarala hep annem ilgilenirdi.

Çardağın altında oturup çay içmek ayrı bir güzel.
Muhabbetle yenilen yemekler gecenin ilerleyen saatlerinde çitlenen çekirdek sesleri eşliğinde anlatılan komik espriler,anılar...bazen o kadar çok gülerdikki gözlerimizden yaş gelirdi...

Bağ bahçe işinden anlamam,uzun süreli köyde yaşamayıda istemem sanırım... Kıraç ,ve kurak köyler olduğu gibi yeşilliğiyle,sevecen insanlarıyla öyle güzel köyler varki arkadaşlarımdan biliyorum, oralarda kısa süreli tatil amaçlı bulunmak isterdim.

Teknolojinin olmadığı yerler sanırım insanın alışkanlıkları dışında olduğu için yaşamı sınırlandırdığı alışa geldğimiz işlerimizn aksamasına,zorluklar yaşamamıza neden olduğu için sıcak bakamıyoruz uzun süreli köy hayatına...

Büyük şehirlere alışkanlığımız herne kadar trafiğiyle,su sıkıntısıyla,gürültüsüyle bizleri bunaltsada mecburen ''insanın mekanı doğduğu yer değil doyduğu yer'' olarak şekil alıyor.İmkanı olanlar büyük şehirlerdede bu olanağı yakalayabiliyorlar ama parası olana tabi...

Gönül ister şöyle şehire az bi uzakta dublex,çiçeklerle bezeli,havuzu ,bahçıvanı olan bir ev :D yok olmadı villa demeliydim... :P
Bizler isteyelim İnşaAllah mevlam bizlerede bahşeder... :)



hayaller güzel,

yukardaki köy nasıl?

elektrik yazın var sadece,karlı halini istek alırsa gönderirim,

çamaşır makinası yok, ::)

içinde balıklar olan bir havuz ve meyva ağaçları yok,

bir yardımcı hiç yok ;)

efendiiiimmm bakkal yok :o

doğa ve siz başbaşasınız!

kolay gelsin,

ne romantik dimi?


Sizin Makaleleriniz

MollaCami.Com