Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


SEYH MUHAMMED SERĐF el-ARABKENDÎ (TANRIKULU)’NiN hayatı

1
SEYH MUHAMMED SERĐF el-ARABKENDÎ (TANRIKULU)’NiN
HAYATI
Seyh Muhammed, 1911 yılında Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı
Arabkent (Bayındır) köyünde dünyaya geldi.
Babası Arabkent’te medfun bulunan Seyyid Yusuf’dur. O da Seyyit
Muhammed’in oğludur. O da Seyyid Zinnun’un oğludur. O da Seyh
Muhammed’in oğludur. Seyh Muhammed Batman’ın Gercüs ilçesine bağlı
Bağas köyünde medfundur. Kabri günümüzde belli olup halen ziyaret
edilmektedir. Soyu, o yöre halkı arasında meshur “Bubi” ye ulasır. Bubi’nin
seyyid1 olduğu halk arasında yaygın olarak bilinmektedir. Babası, o daha çok
küçük iken vefat etmistir.
Annesi Rabia hatun Diyarbakır’ın Bismil iliçesine bağlı Mirza bey
(Mirzabega) köyünden S. Abdulkadir’in kızıdır. Seyh Abdurrahman’ın
kardesidir. O da meshur ve bilinen bir aileye mensuptur.
YETĐSMESĐ
Küçük yaslarda babasını kaybeden Seyh Muhammed, annesinin
himayesi altında, büyük abisi Hacı Mehdi ile birlikte zor sartlarda büyümüstür.
Annesi, Muhammed’i okutmak için elinden gelen çabayı harcamıstır. Sadece
kendi pak sütüyle büyütmüstür. Çocuğunun dısarıda ve özellikle düğün
yemeği yemesine müsaade etmeyip abdestli iken pisirdiği yemekleri yedirerek
büyütmüstür .
Bu çabalar sonucunda en güzel bir sekilde yetismesinin nasip olması
anlamında “fe enbetehü nebaten hasenen” sırrına mazhar olmustur.
1 Seyyid: Kisinin Peygamber Efendimizin soyundan olduğunu ifade etmek için halk arasında
kullanılan tabirdir.
2
Çocukluğu ve gençliği ilim tahsil etmekle geçen Seyh Muhammed aynı
zamanda tasavvuf terbiyesi de almıstır.
ĐLĐM TAHSĐLĐ VE HOCALARI
Đlim tahsilini, çok sıkıntılı ve zor sartlar altında, değisik mekanlarda
muhtelif zatlardan almıstır.
Đlk tahsiline köyün imamı Molla Said’in yanında Kuran’ı Kerim
okuyarak baslamıstır. Sonraları Seyh Muhammed, komsu köyde bulunan Seyh
Yusuf’un yanında Molla Said’in kardesi Molla Abdüsselam’ın gözetiminde
tahsiline devam etmistir. Bu iki kardesin yanında, medreselerde okutulan
küçük temel kitapları okumustur. Bir süre Mardin’in Savur ilçesine bağlı
Ahmedî köyüne gidip Seyh Hamid’in torunlarından Seyh Kemal’da tahsil
görmüstür. Đlim tahsiline Diyarbakır’ın Çınar ilçesine bağlı Yuvacık köyünde
Molla Tahir el-Yuvacığı’nın yanında devam etmistir. Belli zaman sonra,
çesitli vesilelerle molla Tehir’den çok istifade ettiğini ve onu asıl hocası
olarak kabul ettiğini ifade etmistir.
Hocalarından birisi de Nursin’li Seyh Muhammed Diyauddin
(Hazret)’in büyük halifelerinden Seyh Mahmud Tileylunî (Karaköy’lü Seyh
Mahmud) dir. Onun yanında bir süre ilim tahsil etmistir. Tahsiline Mardin’in
Kızıltepe ilçesine bağlı Avênâ köyünde, onun yanında devam etmistir.
Suriye’nin meshur alimlerinden Seyh Ahmed Haznevi’nin Amud’da
ikamet eden halifesi Molla Abdullatif’in yanında da bir süre tahsil görmüstür.
Orada öğrenimini sürdürürken, gözlerinden ve basından çok rahatsız olmustur.
Bu hastalık neticesinde gözleri okuyamaz hale gelen Seyh Muhammed
memleketine geri dönmek zorunda kalmıstır. Bu durum on seneden fazla
devam etmistir. Bu sürede ilim tahsilinden uzak kalmıstır. Bazı ilim dallarında
usûlen okunması gereken önemli kitapların bir bölümünü okuyamamıstır.
Aradan geçen bu süreden sonra, birgün misafirliğine gelen bir dervis,
gözleri için bir ilaç verip kullanmasını tavsiye etmistir. Gece o ilacı
3
kullanınca çok siddetli bir ağrı duyduğunu anlatan Seyh Muhammed, bir ara
“gözlerim hiç görmeyecek” hissine vardığını söylemistir. Fakat ortalığın
aydınlanmasıyla birlikte gözlerindeki rahatsızlığın iyiye doğru gittiğini fark
eden Seyh Muhammed, kullandığı ilacın bir benzerini Mardin’e ısmarlamıstır.
Böylece gözleri eski sağlığına kavusmustur.
Bas ağrısının ise değisik bir hikayesi vardır. Günün birinde köyüne
gelen kervana mensub bir adam, kendi yörelerinde, bu hastalığa “nüzûl” adı
verildiğini ve bunu tedavi eden bir hocanın bulunduğunu söylemesi üzerine
Seyh Muhammed, etrafındakilerin ısrarı üzerine tedavi olmus ve bas ağrısında
farkedilir bir hafifleme hissetmistir.
Harikulade zeka ve hafızası sayesinde ilim tahsiline on sene ara verdiği
halde yarıda bıraktığı öğreniminde herhangi bir eksilme olmamıstır.
Medresede takip edilen metoda göre okuyamadığı kitapların
mukaddimesini veya basından teberrüken bir-iki ders okuyup Seyh Ahmed
Haznevi’nin büyük oğlu Seyh Masum’dan ilim icazeti almıstır.
Fevkalede bir zekaya sahip olmasının diğer bir nisanesi de hocalarının
kendisinden istifade etmis olduklarını çesitli vesilelerle ifade etmeleridir.
Hatta ilmî ıstılahların hocadan alınması gereğinden olmasaydı, hocadan
okumaya ihtiyaç bile hissetmeyecekti.
TASAVVUFĐ TERBĐYESĐ
Tasavvufî terbiyesini, o yörede meshur olan Seyh Kemal’in yanında
almıstır. Ve seyhin en çok sevdiği üç kisiden biri olmustur. Bu müddet
zarfında seyhinden büyük bir teveccüh görmüstür. Böylece gençliği, ilim ve
tasavvufla yoğrulmustur. Yasıtları, Seyh Muhammed’in bazı geceleri
sabahlara kadar zikirle geçirdiğini ifade etmislerdir. Bundan dolayıdır ki
salavat getirirken Peygamber Efendimiz (s.a.v)’i defalarca gördüğünü
anlatmıstır.
4
Seyh Kemal vefat edene kadar onunla birlikte olmus ve kimseye intisap
etmemistir. Yalnız Seyh Ahmed el-Haznevi’nin meshur teveccühüne mazhar
olduğu, kendisinden rivayet edilmistir. Đlim tahsili esnasında Seyh Ahmed
Haznevi’nin müridleriyle bir süre beraber olmus, fakat ona intisab
etmemistir.
Arapkent’te imam iken, oralardan geçen bir kervan kendisine
yanlarında bulunup da okuyamadıkları birkaç risaleden mütesekkil bir kitap
vermislerdi. Risaleler arasında bulunan Sıbğatullah’ın “el-Mineh” adlı
risalesini okuyunca çok etkilenmistir. Bundan dolayı Naksibendi tarikatının
Seyyid Sıbğatullah’tan gelen koluna çok sempati ve istiyak duymustur.
Bundan sonra, kendisine en yakın hissettiği, Naksibendilerden Seyh
Ahmed Haznevi’nin büyük oğlu Seyh Ma’sum’a intisab etmistir. Seyhine olan
bağlılığından dolayı her türlü hizmeti yapmaktan geri durmamıstır. Hatta Seyh
Ma’sum’un yanında tasavvufî sülûkuna devam ederken, sıradan bir mürid
olmayıp büyük bir alim olmasına rağmen, elleri sisip hiçbir sey tutamayacak
hale gelinceye kadar çalısmıstır. Öyleki Seyh Ma’sum’un Tilmaruf’lu
köylüleri, Seyh Muhammed’i tanımadıklarından kendi aralarında “ne güzel
hizmetçi” keske Seyh efendi ona ücret verseydi de sürekli hizmet etseydi veya
Seyh efendinin darılmayacağını bilsek aramızda onun ücretini karsılayıp
burada kalmasını sağlasaydık seklinde fısıldasıyorlardı. Seyh Muhammed
orada geçen bir anısını söyle anlatmaktadır: “ Birgün cami ve avlusunu
temizledikten sonra, avluda beklerken, Seyh Masum’un ‘keske burada birkaç
ağaç olsaydı’ sözünü duydum. Ağaç dikme zamanı olmadığı halde seyhin
isaretlerini birer emir olarak telakki ettiğim için, ağaçlardan birkaç dal kesip
isaret ettiği yere ektim. Çevremdeki insanlar benimle alay edip, diktiğim
ağaçları söktüler.”
Tasavvufi terbiyesini Seyh Masum’un yanında mükemmel bir sekilde
ve sülûk hususunda güzel örnek olacak sekilde tamamlayıp ondan halifelik
almıstır.
5
Tarikat hayatı, üstadlarına çok bağlı, sofilerin hurafe ve satahatlarından
uzak bir üslubla devam etmistir. Naksibendi tarikatının her yönüyle sahânî bir
tarikat olduğunu tesbit etmistir.
ĐLME HĐZMETĐ
Çocukluğu ve gençliğinin büyük bir bölümü ilim tahsili ile geçmistir.
Đlimde, üstün zekası ile emsalleriyle mukayese edilemeyecek bir üstünlük elde
etmistir. Daha önce belirttiğimiz gibi hastalığından dolayı ilim tahsiline uzun
bir müddet ara vermistir. Tahsil sırasında bile hastalığı dolayısıyla fazla cehd
edememesine rağmen emsali az görülür bir ilmi üstünlük elde etmistir.
Arapkent’e döndükten sonra sağlığı elverince ilim tedrisatına tekrar
baslamıstır. Köy sakinleri su ihtiyaçlarını yağmurdan sonra sarnıçlarda
biriken su ile karsılıyorlardı. Bununla beraber köylüler fakirlik ve yoksulluk
içinde idiler. Bu zor sartlar içersinde elli-altmıs talebeyi sürekli okutmustur.
Köylüler 10’a yakın öğrencinin ihtiyacını karsılarken Seyh Muhammed geri
kalan öğrencilerin tüm ihtiyacını karsılıyordu. Tüm gelirini talabelere
harcıyordu. Hatta evinde de hiçbir sey kalmayınca köyünde bulunan, her türlü
hizmetini yapan sırdası Hacı Đbrahim’i çağırıp, hiç kimseye anlatmamasını da
tenbih ettikten sonra, çok değerli cübbesini satıp, karsılığında da buğday
almasını istemistir. Bu sekilde satın alınan buğdayla öğrencilerin eğitimini
sürdürmüstür. Seyh Muhammed’in tedris hayatında buna benzer sayısız
örneklar mevcuttur. Đki hanımı da, öğrencilerin yemeğini ve ekmekleri pisirip
ihtiyaçlarını karsılıyorlardı. Hatta su sıkıntısından dolayı Arapkent köyünden
Mirzabey köyüne gitmek zorunda kalan Seyh Muhammed ve öğrencileri orada
da tahsil faaliyetini aksatmadan sürdürmüslerdir.
Bu sekildeki zor sartlar altında birçok büyük alim yetistirmistir.
Bunlardan bazıları sunlardır: Molla Muhammed Emin Gercüsî, Molla Nuri
Hanikî, Molla Muhammed Salih el-Ğursî, Molla Muhammed el-Ğursi, Molla
Hıdır el-Gursî, Molla Rıdvan, Molla Nusrettin, Molla Celal Yıldız (halen
6
Mardin müftüsüdür), Molla Burhan, Molla Selahattin, Molla Hüsnü, Molla
Said, Molla Serif Eroğlu, Molla Hasan, Molla Ramazan, ve daha nice
öğrencileri... Bu hocaların büyük çoğunluğu Seyh Muhammed’in kendilerine
gösterdiği yolda halen ilim tedrisatına devam etmektedirler.
Seyh Muhammed’in tedris faaliyeti sağlık durumu elverinceye kadar
devam etmistir. Birçok hastalığa mübtela olunca bedenen yorgun düsmüs ve
tedris faaliyetini bırakmak zorunda kalmıstır.
ĐLMĐ ÜSTÜNLÜĞÜ
Đlimde büyük bir üstünlük sahibi idi. Hatta o yörenin alimleri, “alet ilminin
tümü dünyadan kalkmıs olsa Seyh Muhammed onu tekrar icad eder.”
demislerdir. Onun zeki ve basarılı talebeleri diyorlar ki: “Herhangi bir ders
verdiği kitabı ya kitabın müellifi seviyesinde veya daha üstün bir sekilde
biliyordu.” Ders verirken “Ben kâle yekulû” ile uğrasmam. “Kale yekuluyu”
anlatamam diyordu. Yani onun yanında okuyan talebenin ilmi seviyesinin
olması gerekiyordu. Đbare tercüme etmek yerine nüktelerin ortaya çıkarılması
ve kitabın içinde geçen hilafların, alimlerin görüslerinin tahlili, birini tercih
diğerini tenkit ederek veya ikisini de reddedip kendi görüsünü ortaya koyarak
ders isliyordu. Derslere hazırlanmadığı halde, çok seviyeli dersler veriyordu.
Eser yazmaya gelince; önceki alimler geleceğe çok seyler
bırakmıslardır. Yalnız “durum ve zaman müsait olmadığından dolayı yazma
imkanı bulamadık” diye beyan ediyordu. Yalnız Keskül’ün “el-kafiye” lafzı
üzerindeki leğazını serhetmistir. Ve onun tarikat terbiyesiyle ilgili bazı
sözlerini talebesi Molla Muhammed Salih el-Gursi, es-Sezeratü’l-
Muhammediye adı altında toplayıp derlemistir. Ayrıca Naksibendi tarikatının
adabından küçük bir risale ve bazı tavsiyeler ve arapça kasideler yazmıstır.
7
VERA VE TAKVASI
Takvası ve Allah’tan korkması tarif edilemeyecek sekildedir. Öyleki
bazı zamanlarda yemek yeme istahı olmuyor, uykusuz kalıyordu. Hatta bazı
sohbetlerinde “bizim sevgi, sevgi değildir, bizim korkumuz da korku değildir
diyordu. Çünkü seven sevilenle bulusunca yemeği ve uykuyu unutur.
Allah’tan korkan kisinin de uykusu ve istahı kaçar diyordu.
Bir gün Bismil’de bir müridin evinde büyük bir kalabalık ile irsad için
misafir iken onu talebesi ve halifesi Molla Abdulhalim el-Hêsterekî dısarda
bir arkadasına seyda niçin milleti rahatsız ediyor diye söyler. Đçerde bulunan
seyda dısarı çıktığında onu çağırıp Abdulhalim diye seslenmistir. Eskiden
beri kalbimden, Allah için olmayan hiçbir hatıra geçmemistir. Çok hastalıklı
olduğundan dolayı bedeni çok zayıf olmasıyla beraber hiçbir zaman camide
cemaatla namaz kılmayı terketmemistir. Camiye giderken bir iki nefes alarak
istirahat edip öyle giriyordu. Aynı sekilde teheccüt namazlarını da terk
etmiyordu. Bir defasında hastalık çok ağır basmıs olup kalkmamayı kalbin
geçirmisti. Nefsine hitap ederek köyü düsman basarsa ne kadar düsmandan
kaçacaksın, yarım saat kaçmayı içinden geçirmisti. Madem öyleyse niçin
Allah’ın hoslanmadığı seylerden yarım saat kaçmayıp Allah’ın rızasına
kosmayalım, demistir. Seyh Ma’sum Nursinî: “Kime bakarsan onların
kalbinde mal-mülk düsüncesi olduğunu görüyorum. Seyh Muhammed’e
baktığımda ise Allah’tan baska kalbinde hiçbir sey yoktur, demistir. Bazen
zikrin etkisinden ve Allah korkusundan dolayı yanıyordu. Küçük hanımı
diyordu ki elbisesini yıkadığında kalbinin üstüne gelen bölümü yanıktı. Ona
elbisene ne yaptın dediğimde, “bana karısma sen anlamazsın” diyordu.
8
FERASET VE HĐKMETĐ
Derin bir feraset ve hikmet sahibiydi. Müridlerine baktığında muvazzaf
oldukları, evradları yapıp yapmadıklarını veya gevsek davrandıklarını
simalarından anlıyordu. Bu durumları onların yakın arkadaslarına anlatarak
dolaylı olarak ikaz ediyordu. Seyh Ma’sum, Nursin’i ziyarete giderken hazır
bulunan cemaata; “kalblerinizi kontrol edin. Seyh Muhammed gelmistir. O
kalblerin casusudur” diye uyarıyordu. Onun hikmetli sözlerini öğrenmek
isteyen varsa Sezeratı Muhammediye adlı risalesini okuyabilirler. Risalesinden
birkaç örnek vermekle yeteneceğiz.
“Haram yeme ve kötü insanlarla oturup kalkma, kalbi ifsat eden
seylerin basında gelir.
“Fitne ve insanlar arasındaki geçimsizliğin nedeni kibir ve dünya
sevgisidir.”
“Đnsanların irsadına kendini adayan, sürekli kendini kusurlu gördüğü
halde irsad esnasında kendi kusurlarını görmeyen kimsedir.”
ĐRSAD HAYATI
Sağlık durumu tedrisata müsaade etmeyince tedrisatı bırakıp irsada
baslamıstır. Halk tarafından büyük bir teveccüh gördü. Özellikle o yörede
bulunan hocaların çoğu müridi olmustur. Müridlerinin çoğu alim olduğundan
dolayı bidat ve hurafelerden tarikatı muhafaza etmislerdir. Bu sebepten çoğu
insanların kalbini feth etmistir.
Seyh Muhammed büyük bir kabul görmüstü. Bu kabülü yaptırdığı bir
cami insaatı sırasında müsahade edilmistir.
Batman’da bir cami yapmaya tesebbüs etti. Cami için hiç kimseden
yardım taleb etmedi. Ve yardım taleb edilmesini yasakladı. Buna rağmen bu
9
büyük insaat külliyesiyle beraber ilk kazmayı vurup tavana ulasana kadar,
halk, zengin-fakir demeden cami insaatında çalısıp ve yardımda yarısarak 17
günde tavana kadar tamamlandı. Bu insaat bu duruma gelene kadar, sadece 8
yevmiyelik isçi parası verilmistir. Bu vesileyle tarihi bir olay gerçeklesmistir.
Diğer bir örnek ise Bismil-Arabkent arasını bağlayan yolun 6-7 km’lik
bölümün kazma, kürekle, onun talimatıyla 4 günde halk tarafından sose yol
tamamlanmıstır.
Bu ve benzeri hizmetlerin yanında yörede kan davalarının ve arazi
anlasmazlıklarının bir çoğunun barısını sağlamıstır. Yörede barısmayan nice
aileleri barıstırmıstır. Ve bu durum vefatına kadar devam etmistir.
VEFATI
Hastalığından dolayı tedavi için Ankara’ya gitmisti. Fakat Đbn Sina
hastanesinde Çarsamba günü 1 Nisan 1987’de Hakk’ın rahmetine kavustu..
Cenazesi Ankara’dan Arapkent’e getirildi ve on binlerce kisiden olusan bir
kalabalık tarafından defnedildi. O gün, cenaze hava limanından alınana kadar
Diyarbakır’da trafik durmustu. Yası 76’ idi. Ama onu görenler hastalığından
dolayı 80’den fazla sanıyorlardı. Đki evli ve her iki hanımının da çocukları
olmamıstı. Birisi dayısının kızı, Seyh Abdurrahman Mirzabek’nin kızıdı,
diğeri de Mir Osman Arabkendi’nin kızıdır.
Kendi dedelerinden Seyhlik yapanı isitilmemistir. Ancak Seyh
Muhammed’i Bagasî’nin türbesi ziyaret edilmektedir. Ancak seyhlik yapıp
yapmadığı hususunda kesin bir bilgi yoktur.
10
HALĐFELERĐ
12 Halifesi vardır.
1-Yeğeni Said Muhammed Naci, halen Arap kent köyünde ikamet etmektedir.
2-Molla Muhamed Emin’i Gercüsi, halen Batman’da ikamet etmektedir. Bir
süre tedrisatla uğrastıktan sonra sartların müsait olmamasından dolayı tedrisata
ara vermistir.
3-Molla Bekir el-Hasbinasî, Halen Gaziantep’de ikamet etmektedir. Đrsad
faaliyetleri devam etmektedir.
4-Molla Abdulhalim el-Hesterikî, halen Batman’a bağlı Ancülin köyünde
ikamet etmektedir.
5-Molla Nasruddin, halen Van’da ikamet edip hizmet ve irsatla mesguldur.
6-Molla Resat, halen Batman’da ikamet etmektedir.
7-Molla Muhammed su anda Mardin’in Kızıltepe ilçesinde ikamet etmektedir.
Đlmi hizmet ve tedrisatla mesguldur.
8-Molla Muhammed Salih el-Ğursi, halen Konya’da ikamet etmektedir.
Bugüne kadar birçok öğrenci yetistiren hoca efendi, halen çok sayıda
öğrenciye islami ilimlerde ders vermektedir. Birçok eseri yayımlanan değerli
hocanın, çesitli konularda te’lif ve tahkik çalısmaları devam etmektedir.
Yayınlanmıs bazı eserleri: 1) Faslu’l-Hitab, arapça kaleme alınan bu eser
“Sahabe Dönemi” adı altında türkçeye çevrilmistir. 2)el-Đcabe 3)es-Sünnetü’n-
Nebeviyye hücciyeten ve tedvinen 4)el-Hasiye ala Nuhbeti’l-Fiker 5)
Menhecü’l-Kasıd, bu eseri de Nebevi sünnet adıyla tercüme edilmistir 5)el-
Fikrü’l-Đslami inda’l-Đmam Veliyullah ed-Dehlevi, bu eser Đmam Dehlevi’nin
Yenilikçi Düsüncesi adı altında tercüme edilmistir.
9-Molla Ahmed Halilî, halen Diyarbakır’ın Çınar ilçesinin Ömera köyünde
imam olarak görevini sürdürmektedir.
10-Molla Sabri, Batman’ın Kozluk ilçesinde ikamet etmektedir. Yakın zaman
kadar tedrisatla mesgul idi. Hastalığı nedeniyle bırakmak zorunda kaldı. Su an
yatalak haldedir.
11
11-Molla Rıdvan, halen Mardin’in Kızıltepe ilçesinin Selağ köyünde ilim
tedrisatıyla mesguldür.
12-Molla Đbrahim Kerhi, Dıyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Üçtepe köyünde
ikamet etmektedir.
Alim ve muttaki olan bu insanlardan Allah razı olsun. Allah’u Teala
hepsine sağlıklı ve bereketli bir hayat ve uzun ömürler versin.
KERAMETLERĐNDEN BĐR ÖRNEK
Seyh Muhammed, kasım aylarının soğuk günlerinden birinde, hac
yolculuğu sırasında, Kızıltepe’de halifesi Molla Salih’in babası Molla Ahmed
el-Ğursi’nin evine misafir olmustu. Evi o sıralarda satın aldığından, sobayı
henüz kuramayan Molla Ahmed, Seyh Efendi evine misafir olduktan sonra
sobayı kurar. Seyh Muhammed misafir kaldığı müddet içerinde soba gayet
güzel bir sekilde tutusur ve yanar. Seyh Efendi ayrıldıktan sonra ortalığı
duman kaplar soba yanmaz. Hayrete düsen Molla Ahmed, oğlu Besir’e dama
çıkıp bacaya bakmasını ister. Dama çıkan Besir, henüz yeni olan evin baca
deliğinin açılmadığını görünce hayret içersinde durumu babasına anlatır. Baba,
çocuklar ve misafirler olaya bizzat tanık olmak için dama çıktıklarında aynı
manzarayla karsılasırlar ve tamamen kapalı olan bacayı açarlar. Molla Ahmed
sobanın, Seyh Muhammed’in himmetiyle yandığını anlar ve bunu defalarca
anlatır. Molla Salih Efendi, bizzat kendisinin dama çıkıp baca deliğinin
üzerinde bir karıs toprak bulunduğunu ve toprağın altında ayrıca teneke ile
kapatıldığına bizzat sahit olduğunu ifade etmistir.
SEFKAT VE CÖMERTLĐĞĐ
Đnsanlara, hatta hayvanlara karsı son derece sefkatli idi.
Yanına gelen misafirlerin durumunu sorar, fakir bildiği insanlara
imkanları ölçüsünde yardım ederdi. Gelen-giden misafirleri için bizzat
minübüs soförleri ile pazarlık yapardı. Fazla ücret aldıklarında, onu tekrar alıp
12
memnun olmadığını ifade ediyordu. Fakirlerin ve özellikle öğrencilerin yol
parasını kendisi veriyordu. Gelecek misafirlerini çok kıt imkanlarına rağmen
en güzel sekilde ağırlamaya gayret sarf ediyordu
Hayvanların yem ve barınma durumlarını takib ediyordu. Hatta
hayvanların su ihtiyacı için kendisi kazma ve kürekle küçük göletler yapıyor
ve hayvanların su içmesini sağlıyordu.
Kendi ifadesiyle; “kurtulusu hiçbir amelimde görmüyorum”,
“arkadaslarıma yaptığım hizmetleri hiçbir minnetini kalbimde geçirmiyorum”,
“keske onlar lehimize ve aleyhimize olmasalar bize yeterli olur” diyordu. Ve
sunu ekliyordu: “Ancak evlatlarına sefkatli davranıp tehlikelerden koruyan bir
anne gibi, sefkatimiz ve onlara samimi nasihatımız hariç. Biz, bunların
kurtulusumuza sebeb olacağını düsünüyor ve arkadaslara bununla minnet
ediyoruz. Hatta onların aleyhlerine delil olacağından korkuyoruz”.


Cemaat ve Düsünceler

MollaCami.Com