Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Ehl-i sünnet, ehl-i bidat ve aklını putlaştıranlar

EHL-İ SÜNNET, EHL-İ BİDAT VE AKLINI PUTLAŞTIRANLAR

Ehl-i Sünnet yani Sevad-ı Azam mensupları hoşgörülüdürler.
İtikadlarını zorla kabul ettirmeye çalışmazlar, kendinden olmayanı tekfir etmezler, sadece hangi noktalardaki hataların kişiyi dinden çıkaracağını emr-i maruf nehy-i münker vazifesi gereğince haber verirler.
Kimsenin yüzüne "sen kafirsin" demezler, öldürülmelerini de asla caiz görmezler.

Ehl-i sünnet dışındaki Ehl-i Bidat mezhepleri veya mezhep düşmanları ise mutaassıp ve sabit fikirlidirler, kendi dışındakileri direk tekfir ederler.

YABANCI İDEOLOJİLERİN TESİRİ

Yabancı din, felsefe ve ideolojilerin tesiri Ehl-i Sünnet'i etkilememiştir.
Ehl-i Bidat mezheplerinden Hariciler, Arapların cahiliye devrindeki görüşlerinin etkisinde kalmışlardır.


ŞİA VE ZERDÜŞTLÜK

Şiiler, İran-Pers kültüründen ve geçmişteki batıl dinleri Zerdüştlük'ten etkilenmişlerdir.
Şii itikadını incelediğimizde Zerdüştlük'ten kalma birçok bozuk inanç görürüz. Bunlar küfre götürecek derecede derin bozukluklardır.

Ebu’s-Suud Efendi gibi kıymetli ulemanın Şiilerin küfrüne hükmetmesi ve "Şiilere kız verilmez, kız alınmaz" şeklindeki fetvaları bu yüzdendir.
Bir Müslüman kime kız veremez? Kafire. Kimden kız alabilir? Sadece müslümandan ve ehl-i kitaptan. Buradaki ince noktayı iyi anlamak lazım.

MUTEZİLE VE GÜNÜMÜZDEKİ AKILCILAR

Mutezile, Yunan felsefesinin etkisinde kalmıştır.
Mutezile'de akılcılık ön plandadır. Nakli değil aklı esas alırlar.
Bugün prof lakaplıların birçoğu bilerek veya bilmeyerek Mutezile'nin görüşlerini benimserler.

Vehhabiler ve selefiler de bir nevi Mutezile'nin devamıdır. Akılcılığı savunurlar.
Ayetleri akılla izah etmeye çalışırlar, mezhepleri ve Ehl-i Sünnet’i küçümserler.
Cehl-i mürekkeb = "Katmerlenmiş cehalet" tam da bunlara uygun bir tabirdir. Hakikati bilmezler, bilmediklerini de bilmezler.
Üç ayet ezberlemekle tüm ilimleri devirdik zannederler.
Varsa yoksa akıllarıdır. Bu gibiler, aklının dinini yaşayanlardır.
Akıllarını adeta peygamber kabul ederler ve akıllarının dışına çıkmazlar.
Ayet ve hadisleri, yani nassları akıllarıyla tartarlar.
Akıl terazilerinden geçmeyeni cahilane bir şekilde uydurma ilan ederler. Sanki dünya bunların aklının etrafında dönüyor gibidir.
Halbuki hadis usulünden bile haberleri yoktur.
Aklı beğenmediyse iş bitmiştir.

İMAM-I AZAM VE BENZERİ ULEMAYI NİÇİN DİLLERİNE DOLARLAR?

Bu tiplerde akıl, eşittir nefis ön planda olduğu için aşırı komplekslidirler.
Doğruyu bile göremeyen zavallı akıllarını İmam-ı Azam gibi büyük fıkıh ve ilim dehalarıyla kıyaslarlar, o büyüklerin uzağından bile geçemeyeceklerini anlayınca da kıskançlıkla onları dillerine dolarlar.

Akılları sıra onlarda hata ararlar, yerli yersiz İmam-ı Azam şurada hata etti, burada hata etti diye bozuk saat gibi öterler.
Aslında bu sadece komplekslerinden kaynaklanır.
Her şeyini aklına ve nefsine bağlayan biri, karşısında okyanus gibi bir akıl görünce doğal olarak kıskançlık duygularına esir olacaktır.
İkiye bir o büyükleri diline dolayanların psikolojik ruh halinin özeti budur.
KAFATASININ İÇİNDEKİ ÇOK GÜVENDİĞİ AKLININ İÇİNE SIKIŞIP KALMIŞ BİR RUH!

Aynen şeytanın kendi ateş yaratılışını, topraktan yaratılan insandan üstün görmesi gibi. Ateşin üstünlüğü fikrine saplanıp kaldığı için hataya sürüklenmiştir.

Aklının üstünlüğüne saplanıp kalan kişi, kendinden üstün akılları görünce, şeytanın kapıldığı o derin komplekse kapılır.
Profesöründen tut az bir şey bileninden cahiline kadar, o büyükleri diline dolayanların psikolojik profili budur.
Sadece kompleks!
Bu manevi bir hastalıktır. Sadece tevbeyle tedavi edilir.

İmam-ı Azam Ebu Hanife'ye hata etti diyecek adam, en az onun kadar ilim sahibi olmalıdır!
Onun ilminin binde birine bile sahip olmayan cahillerin sözleri sadece kompleks ve hezeyandır, dikkate alınmaz.
Sözleri en fazla fıkra olarak değer görür, gülünüp geçilir.


SEVAD-I AZAM NEDİR?

İslam, Sevad-ı Azam’dır. Nedir Sevad-ı Azam?
Hadis-i şerif:
"Ümmetim, sapıklık üzerinde bir araya gelmez. İhtilâf gördüğünüz zaman size 'Sevâdu'l-Azam'ı (en büyük olan ve hak üzere bulunan topluluğa katılmayı) tavsiye ederim." (1)

Büyük fıkıh-hadis alimi ve tarihçi İbni Esir, Sevâdu'l-Azam'ı "Sırât-ı Müstakim metodunu benimseme hususunda görüş birliği içinde bulunan topluluk" olarak tefsir etmiştir. (2)

Peygamberimiz s.a.v., cemaate yani sahabenin izinden giden çoğunluğa uyulmasını emretmiştir.
Bu çoğunluğu da bizzat Peygamberimiz "Sevad-ı Azam" olarak isimlendirmiştir.

Cemaât; ilk dönemde sahabîler; sonraki dönemlerde onların izinde giden sâlih amel sahibi alimlerdir.
Sahabenin izinde olanlara Tabiyn denilir.
Sevad-ı Azam’la aynı anlama gelen Ehl-i Sünnet mezhebinin imamları Tabiyn ulemasındandır.
Hepsi direk Sahabe’den veya onlardan ders okuyanlardan ders okumuş, ilim öğrenmiş ve İslam’ın fitneciler eliyle bozulmadan günümüze kadar gelmesine canla başla hizmet etmişlerdir.
O kıymetli alimler bu çalışmaları yapmamış olsalardı, bugün onlara ufacık akıllarıyla muhalafet edenlerin; muhalefet edecekleri bir dinleri bile olmayacaktı!

Buradan bile anlıyoruz ki, İslam akıl dini değil nakil dinidir.

Gerçek İslam, Sevad-ı Azam yani Ehl-i Sünnet’tir.
Diğerleri İslam’ın içinden çıkmış bozuk yol ve görüşlerdir, ama gerçek İslam'ı temsil etmezler.

Hazret-i Allah Sevad-ı Azam’dan, Ehl-i Sünnet’ten, Sırat-ı Müstekim’den ayırmasın.

E.Zuhal Bilge 03.08.2012



(1) İbn Mâce, Fiten, 8
(2) İbnü'l-Esir, en-Nihâye, II, 419

Israrla bu konu burada neden işleniyor anlamıyorum aslında anlıyorum ama size ne oluyor onu anlamıyorum. Mutezile iktidarı muhazafa edebilseydi ve kendi inancını Ehl-i Sünnet gibi millete dayatsaydı emin olun bugün Mutezile'nin durduğu yerde Ehl-i Sünnet veya Ehl-i Hadis duracaktı. Yani sizler bu durumda Mutezile olacak ve Ehl-i Sünnet'i sapık olarak bilecektiniz : ))

Sadece bu gerçeği Allah için bir düşünün. İnsanlar çoğunluğu hak olarak görür ve onu canla başla savunmaya başlar.

Bakınız Vehhabi düşmanlığı yapanlar vehhabi diye itham ettikleri İbn Teymiyye'nin tek bir eserini dahi okumamışlardır aynı şekilde Tasavvufa düşman olanlar gerçek Tasavvufu hiç okumamışlardır. Ve bu kutuplaşmalar tarihte de vardı ondandır Ehl-i Sünnet iktidar olunca ne kadar Mutezile eserler varsa hepsini toplayıp yakmıştır ve düşüncelerinin yayılmasını şiddet uygulayarak önlemeye çalışmışlardır. Mutezile iktidarı korusaydı aynı şeyi onlar da yapacaktı ve nihayetinde yapmaya da başlamıştı.

Mesela Zahiri alimlerinden İbn Hazm karşılaştığı en büyük felaketin eserlerinin ve makalelerinin gözlerinin önünde parçalanıp yakıldığı o anlar olarak nitelendirir. Ve der ki: "Kağıtları yaksanız bile içeriklerini yakamayacaksınız çünkü onlar kalbimdedir, ayaklarım nereye yönelse onlar da benimle gelir, benimle biner, benimle iner ve benimle kabre girer."

Bunlar farazi şeyler değildir, 4 Halife'den sonraki İslam tarihini tarafsız bir gözle okuyun ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Mutezile yunan felsefesine göre hareket ettiği için zaten ehl-i sünnet dışı kaldı. Eğer onlar kalsaydı ve ehli sünnet tarafından bozuk fikirleri iptal edilmeseydi, İslam dini Hıristiyanlığın ilk günlerinde bozulması gibi ta o günlerde bozulacaktı. Fakat Allah dinini kitabını kıyamete kadar koruyacağını vaad etti.

Çoğunluk, yani ehli sünnet şüpheye yer olmayacak şekilde haktır. Bu konuda bir sürü sahih hadisler var. Bu, tartışılması gereksiz bir konu.

İbni Teymiye'nin ne olduğu da bellidir. Zahiri mezhebi ve ibni Hazm ehli sünnet dışıdır. İbni Hazm da Teymiye'nin başka bir versiyonudur, sözleri dikkate alınmaz. Sözlerine yönelik birçok reddiyeler zaten yazılmış, görüşleri iptal edilmiştir.

.....


Çoğunluk, yani ehli sünnet şüpheye yer olmayacak şekilde haktır. Bu konuda bir sürü sahih hadisler var. Bu, tartışılması gereksiz bir konu.



Çoğunluğa uymak şeytan'ın bir aldatmasıdır.

“Elif, Lam, Mim, Ra. Bunlar Kitab’ın ayetleridir. Ve sana Rabbinden indirilen haktır. Ancak insanların çoğu iman etmezler.” (Ra’d Suresi, 1)

Onların çoğu Allah’a iman etmezler de ancak şirk katıp-dururlar. (Yusuf Suresi, 106)

Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak ‘zan ve tahminle yalan söylerler.’” (En’am Suresi, 116)

Bu konuya daha fazla konuşmak yersiz ve kırıcı olacak onun için susmakta fayda var.

Kuran-ı kerim'den ayetleri cımbızlayarak alıp şahsi fikirleri ispat etmek için kullanma usulü geçersiz bir usuldür.
Dolayısıyla cevap verilmeye değmeyen geçersiz bir cevap verilmiştir.


Sizin Makaleleriniz

MollaCami.Com