Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim
KIYAMET VE SONRASI
KIYAMET VE SONRASI
* Halit Özdüzen Araştırmacı- Yazar
KIYAMET NE ZAMAN KOPACAK
Yüce Allah (C.C.) Casiye Suresinde âKıyamet kopunca, işte o gün batılda olanlar hüsrana uğrayacaklardır.â( 45/27) buyurduktan sonra, Ahirette sorguya çekildikleri zamanki şaşkınlıklarını da şöyle haber vermektedir: âGerçekten Allahâın vaadi haktır, kıyamet saatinde hiçbir kuşku yoktur.â denildiği zaman siz: âKıyamet saati de neymiş, biz bilmiyoruz; biz yalnızca bir zanda (ve tahminde) bulunup zannediyoruz; biz kesin bir bilgiyle inanmakta olanlar değiliz.â demiştiniz. (45/ 32) Bir başka ayette ise mealen: âSana ne zaman gelip çatacak diye kıyamet saatini soruyorlar. De ki ona ilişkin bilgi Rabbimin katındadır.â(Araf 7/187) buyrulmaktadır.
Bir kere daha altını çizerek belirtmek gerekirse, gerek Kurâanda, gerekse de hadislerde kıyametin kopuş zamanı konusunda bilgi verilmemiş, ancak o zamanın öncesinde ve gerçekleşme sürecinde ne tür olayların olacağı konusunda bazı bilgiler aktarılmıştır. Bunlardan en önemlileri: Dâbbetüâl arzın çıkışı (en-Neml 27/82), Gökten insanları saracak bir duman (duhân) yayılması (ed-Duhân 44/11-12) ve Ayâın yarılacağı (el-Kamer 54/1) ayetlerde geçmektedir. Ayetlerin yorumundan âdumanâ ve âAyâın yarılmasıânın kıyametin kopuşundan itibaren vuku bulacak olaylar olduğu anlaşılmakta olup, Ahmet Bin Hanbel ve Müslümâde yer verilen bir Hadis-i Şerifte, âDabbeânin bu olaylardan önce vuku bulup, bazı temel gerçeklerin kesin olarak anlaşılmasını sağlayacağı belirtilmektedir. âDabbeâ konusunu âlimler Müteşabihat olarak ele alıp, ona çeşitli anlamlar yüklemiş fakat mahiyeti hakkında, görüş birliği sağlayamamışlardır. Elmalılı Hamdi Yazır âdabbeâ sözcünün üzerinde durarak, âBu ayette geçen âdabbeâ nekre (belirtisiz isim) olarak geldiğinden bunun bildiğimiz dabbelerden başka bir dabbe olması akla gelir.â diyerek, konuya yeni bir anlayış ve yorum getirmiştir. Buradan yola çıkan bazı sözlük düzenleyicileri, âkelime olarak âdabbeânin hareket eden teknik alet ve nesneleri de kapsadığınıâ belirtmişlerdir. Bu nedenle yeni araştırmacı ve yorumcular âdabbeânin radyo, televizyon, bilgisayar ve internet olabileceğini savunmuşlardır.
Dabbetüâl Arzâdan Kurâan-ı Kerimde şöyle bahsedilmektedir: âO söz, başlarına geldiği zaman onlara yerden bir dabbe(canlı) çıkarırız, o da insanların ayetlerimize kesin bir dille inanmadıklarını söyleyecektir.â (Neml 27/82) Ayette varlığın canlı olduğu belirtilmiş, ancak hayvan olduğuna dair herhangi bir ibare konmamış olmasına rağmen, tefsir âlimlerinden bir çoğu ayette geçen âdabbeânin hayvan olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu güne kadar üzerinde görüş birliği sağlanamamasının önemli sebeplerinden biri de, ilk dönem araştırmacı ve alimlerinin âcanlı varlığıâ mitolojik hikayeler ve Yuhanna'nın Vahy kitabında (bap 13-14) geçen ve İsrailiyyat kaynaklarında olağanüstü bir varlığa benzetmelerinden kaynaklanmıştır. Bazı kitaplarda o yaratık anlatılırken gerçekmiş gibi resimlerle de süslenmesi, akılları iyice karıştırmıştır. Çağımız tefsir âlimleri ve araştırmacılar dabbeyi: kıyamete doğru insanların bazı gerçekleri anlamasını sağlayacak, o güne kadar bilinenlerin dışında bir canlı varlık olarak tanımlanmaktadırlar.
Bu konuda üzerinde durulması gereken görüşlerden birisi de daha önce âKıyamet Saatinde Deb-betüâl Arz, Mehdi ve Hz. İsaâ isimli makalede yer verdiğim Adıyamanlı müteveffa âlim, Kazım Yardımcıânın yorumudur. âTanrının Dab-betüâl Arz buyruğu, yerin özelliği anlamınadır. Yerin özelliği atomdur. Dinimizin işaret ettiği Dâbbetüâl Ard (z) atomun bölünüşüyle zuhur etmiştir. Atom bölünmüş, yerin özelliği ortaya çıkmıştır. Dâbbetüâl Arz olan atomun bölünüşü, en küçük parçanın yok olmayıp tersine sonsuzlaşması, ağırlık ve boyutlarından çıkıp ışığa dönüşmesi ve her şeyin aslının bir tek nur olduğunun anlaşılması, bunun apaçık işaretidir. Artık anlaşılmıştır ki: İki şey yoktur; her şeyin aslı bir tek nurdur ve bu nur kenarsız ve sonsuzdur. Atomun bölünüşü, âÂlemin yokluktan var olduğuâ(düşüncesindeki ) âAkılcı İslam Feylesoflarınınâ görüşünü yok etmiştir. Onlar (atom için), âCüzâi la yetecezaâ yani parçalanması mümkün olmayan, parçalanınca da yok olacak olan parçayı nazari olarak kabul etmişlerdi. Atomun bölünüp yok olmadığı, aslının ışık â nur- olduğu ve sonsuzluğa karıştığı kesinlikle anlaşılınca, bu gün artık klasik teoriler iflas etmiştir.â (Varlık s.52,53)
Atomun parçalanmasından sonra insanlık şimdi de en küçük zerrecik olarak nitelenen evren birimini aramaktadır; o birimin nur olduğu ve koca evrenin o zerrede gizli olduğu anlaşıldığı gün, İlahi iradeyle varlıkta var olunduğunu ve ölümle yok olunmayacağı anlaşılacaktır.
KIYAMETTE GERÇEKLEŞECEK OLAYLAR
Kurâanın haber verdiğine göre: Kıyamet saati gelip çattığında, onun gerçekleşmesi için dört büyük melekten biri olan Hz. İsrafil tarafından iki kere Surâa üflenecektir. Tefsir alimleri Surâun boru şeklinde bir alet olduğunu belirtmektedirler. Melek ilahi bir varlık olduğundan üfleyeceği alet de mutlaka ilahi özellikler taşıyan bir alet veya vasıta olacaktır. Nitekim Surâun üflenmesi sonrasında çıkacak ses, yeryüzünün her yanına ulaşacağı gibi cinler, melekler ve ruhlar aleminde de duyulacaktır. Bu birinci üfleme kıyamet saatinin başladığının ilanıdır. âSura üflenildiğinde; Allahâın dilediği kimseler dışında göklerde ve yerde ne varsa çarpılıp yere yıkılır.â(Zümer 39/68) İsrafil (A.S.)âin çıkardığı melekuti sesin şiddetinden gökteki bazı varlıklar baygın, yerdeki varlıklar ölü konumuna gelecektir.
Surâun üflenmesiyle kıyamet başlamış olmaktadır. Kıyamet müminler için o kadar korkulacak bir son değildir; üflenen Sur muttakiler için, Hz. Mevlanaânın bahsettiği Şeb-i Arusâun başlangıcıdır. Birinci Surâun üflenmesinin arkasından Dünya, Ay ve Güneş sistemi ile yıldızlar âlemi, maddi yaratılışın tersi olan çözülme evresine girecektir. Kâinatta hüküm süren kozmolojik düzenin bozulması, Ayâın yarılması ve Güneşâin batıdan doğması gibi bir takım kozmik olaylar başlayacaktır. â(O) Gün olur göğü yazı tomarlarını dürer gibi düreriz. İlk yaratılışta başladığımız gibi onu baştan yaparız.â (Enbiya 31/104) Kurâanâda olacaklar sayılırken : âDağların yerlerinden sökülüp dünyayla çarpışacağıâ (69/14, 73/14) âDağların toz duman olacağıâ (56/6), âYerin sarsılarak yarılıp ağırlıklarını dışarıya çıkaracağıâ (99/1-5), âDenizlerin kaynayacağıâ (81/6, 82/3); âGöğün yarılıp erimiş yağ gibi ve kıpkızıl bir gül rengini olacağıâ (55/37), âYıldızların kararıp döküleceğiâ ( 81/2) ⦠bildirilmektedir.
Bu olaylar yaşanırken yeryüzü, sarsıntı ve depremlerle çözülerek mağmanın dışarı çıkmasından sonra, denizlerin kaynayarak buharlaşması, patlamalarla Dünyaânın kızıl bir ateş yığınına dönerek uzaya savrulması kaçınılmaz olacaktır. Aynı şekilde Dünyaânın çekim kuvvetinden kurtulan Ayâın da Dünyaâyla çarpışarak yok olması veya Dünya gibi çözülerek uzaya saçılması doğaldır. Güneş sistemindeki düzenin bozulmasıyla beraber Güneş ve yıldızların birbirleriyle çarpışarak gökyüzü ve uzayın erimiş kızıl alev kitlesine dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır. Rabbüâl Aleminâin mağfiretinden, insanlar ve canlılar ölmüş oldukları için, hiçbir canlı o korkunç olayı kurgu roman ve filmlerde olduğu gibi seyrederek yaşamayacaktır!
Bu felaketler sonrasında gerçekleşecek zincirleme reaksiyonlarla yeniden oluşacak büyük patlama ile maddi alem yaratış öncesinde olduğu gibi, evren birimiyle kaplı sonsuz nur denizine dönüşecektir.
SURUN İKİNCİ ÜFLENMESİ
Surâa üflenme sonrasında Güneş sistemi yok olup, âYer başka bir yer; göklerde başka gökler haline getirileceğiâ (14/48) için, bu oluş evresinde ne kadar zaman geçeceğini bilmek oldukça güçtür. Aslında zaman, yerini zamansızlığa terk edeceğinden zamandan bahsetmek de yanlıştır. Yüce Rabbin iradesiyle başlayan süreçte yeni âlemin, eski âlemle hiçbir ilgi ve benzerliği kalmayacaktır. âGökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini yaratmaya kadir değil mi? Elbette (öyledir); O yaratandır ve her şeyi bilendir. O bir şeyi istediğinde onun buyruğu âOlâ demektir. O da hemen oluverir.â ( Yasin 36/81,82)
Bu oluşum sonrasında yeni bir tecelli gerçekleşerek İsrafil ikinci sefer Surâa üfleyecektir. Bu üfleyiş yeniden dirilişin müjdesidir. â⦠Sura bir daha üflenmiştir onlar ayağı kalkmış( dirilmiş) durumda çevreye bakınıyorlar.â (Zümer 39/68)
Yeniden dirilen kavimler bölük bölük kendileriyle görevli meleğin çağırdığı yerde toplanınca, sıra yüce divanın kurulmasına gelecektir. Herkes toplandıktan sonra Melekler sıra sıra dizilecektir. Her şey hazır olunca Yüce Divanın Hâkimi Allah ( C.C.) , divanı yönetmek için ilahi tecellisiyle teşrif ederek, Divanı şereflendirecektir. Onun gelişi ve güzelliğinin nuruyla her yer binlerce kat tekrar parlayıp aydınlanacaktır⦠Derken Yüce Divan açılıp kitap ortaya getirilerek herkesin yaptığı işlerin kayıtları açılacaktır. Yargı sırasında sadece kayıtlarla yetinilmeyip yargılanan şahsın ve ümmetlerin bağlı olduğu peygamberler ve şahitler (Peygamberlerin varisi olan takva sahibi âlimler) de o celsede hazır bulunacaktır. Yargı sırasında herkese sonsuz savunma hakkı verile-cektir.(Yaptığımız işler ayrıntılı olarak ortaya konulduğunda kimin savunmaya takati kalabilecek ki!) Yüce Allahâın Adil, Rahman ve Rahim isimleri tecelli ederek, yapılacak yargılama sonrasında insanlar arasında tam bir adaletle hüküm verileceği vaâdedilmiştir. Hüküm verilmeden önce âAllahâın izin verdikleriâ şefaat haklarını kullanacaklardır. (İslam geleneğinde dayanağını Bakara Suresi 255. ayetten alan görüşe göre, başta Peygamber Efendimiz olmak üzere, diğer peygamber ve veli kulların Allahâın izniyle şefaat yetkisi olduğu, çoğunluk tarafından kabul edilmektedir.) Herkes yaptığının karşılığını tam bulup bazı yüzler sevinçten gülerken, bazı yüzleri korku ve hüzün kaplayacaktır. (Ayrıntılı bilgi için Bkz: Zümer 39/ 67-75)
Divan ve yargının bitiminde yüzü gülenleri sevinçli ve mutlu bir yaşam beklerken, hüzünlüleri de kasvetli ve elemli bir yaşam beklemektedir. Yüce Divanın sonunda Melekler Rabbimizin Arşâını çevreleyerek Oânu tesbih etmeye başlayıp, yeri göğü inleten tezahüratta bulunacaklardır. âAralarında Hak ile hüküm verilmiştir. Ve: âAlemlerin Rabbine Hamdolsunâ denilmiştir.â (Zümer 39/75)
Yüce Allah o günümüzde yardımcımız olsun. O ne güzel Mevla, ne güzel yardımcıdırâ¦
* Özdüzenâin çalışmalarından Aşk Yolcusu, Tasavvuf Yolcusu ( Ötüken Yayınları/İst.) ve Esmaüâl Hüsna ( Beyaz Kule Yayınları/Ank.) yayımlanmıştır. Ayrıca çok sayıda şiir, makale ve denemesi gazete, dergi ve Internet sitelerinde yayımlanmaktadır. Şiirlerinden bir bölümü çeşitli formlarda bestelenmiş olan yazarın, araştırmalarında kitaplaşanlardan bir kaçı yayımlanmak için yayınevinde sıra beklemektedir.