Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


NEFSİMDEN KURTULAMIYORUM.YETER ARTIK YARDIM.

selamunaleyküm
29 yaşındayım.evli bir kız çocuğu(9 aylık) babsıyım.
bu nefsim benim mahvetti.maalesef kurtulamıyorum.nasıl olcak hocam bu iş.cehenneme doğru yol aldım gidiyorum.şuan ağlayarak yazıyorum.kaç kez yemin ettim.ama irade maalesef sahip olamıyorum.her gece yatakda birini düşünerek defalarca boşalıyorum.çıo üzlüyorum.işe giderken yıkanıyorum.işte dualr okuyorum.namaz vakti gelsede namazımı kılsam diye düşlerken yine alışkanlıkdan dolayı birini düşlüyorum yine boşalıyorum.ya ALLAH aşkına çare bulalım ya.böyle müslümanlık olmaz.psikiyatriste gidicem utanıyorum.yüzüne bakıp nasıl anlatabilirimki ne diye bilirimki.nolursunuz ya.irademe asla sahip çıkamıyorum.irade sahip çıkarım allahım beni sensiz bırakma diyorum.ama herhalde anlamam en varlıklasrın en şereflisi kıldım akıl verdim diyerek yardım etmiyormu ne?
olmaz bu böyle geçnliğimi heba etmek istemiyorum
halkubi dindar bir ailenin evladıyım.kuran kurslarında yetişmiş.her hafta dini sohbetlere giden namazlarını kılan biriyim.nolursunuz ya.kesin bir çözüm lazım bana.çareler bulalım.kurtulayım bunlardan ben.
cevabınızı bekliyecem.yani dualra okuyorum olmuyor.abdestli duruyorum olmuyor.ya.nolcak o zaman.

Ve aleykümselâm...

***

Gençliğimizin belli noktada ciddi sıkıntılarıdır değinmiş olduklarınız. Belli yaşlarda şehevâni arzuların götürdükleri, psikolojik sorunların başını çekebiliyor. Bizlerce genciz ve sizi anlayabilecek yaş ve tecrübedeyiz aşağı yukarı. Zaman âhir zaman, nefisle şeytanla, fisk u fücura götüren yollarla mücadelenin zorluğu dille ifade edilebilecek kadar kolay değil. Ama kendini koyuvermerk çare olmadığı gibi, kendimiz düstûr edinmemiz gereken söz-slogan da bellidir; "Allâh haramdan kaçanı korur!"

Ben aciz aklımla diyebilirim ki, bir genci huzursuzluğun dip kuyusuna atan yegâne sebep, şehvetâni arzularıdır. Bunu çoğu kişi dile getirmekten kaçınır ama bilinmesi gereken gerçek ise, bir gencin düşmanın bu veya benzer versiyonları olduğudur.

Siz sorunun nerde olduğunu bulmuş, analizi üzerinde yoğunlaşmışsınız. Hatasını anayabilmek, sersem tavuk misali huzursuzluğunun panzehirini dahi bilmekten aciz olanlar grubundan ayırır sizi.

***

İçinizi kemirir, ama "kermirenin" ne olduğunu anlamak güçtür. Dahası, belli dini eğitimden geçmiş olan kardeşlerimiz bu "kemirgen"in ne olduğu anlar ama panzehirini bilemez. Veya o panzehiri içmeye kendinde dermân bulamaz. İslâm su, insan balık. Suya gir kurtul!

Çaresizlik anları olarak telakki edilir o anlar. Yaşamak anlamsızdır, bazen "ölmek" temennisi eser beyinlerde. Bazen çaresizlik o kadar büyütülür ki gözde, yol yoktur. Uçsuz bir ummandadır sanki, dörtte üçü denizlerle kaplı olan dünyanın denizlerinin orta koordinatlarındadır da, el sallayıp bağırıp binecek bir geminin geçmesi ihtimal kapsamında bile değildir.

Aslında öyle birşey yoktur!

Yukarda "umutsuzluk ummânı" psikolojisini betimlemeye çalıştığım hal, yalnızca şeytanın bir vesvesesinden ibârettir. İlmihal kitaplarımızda Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyi edepsizlik olarak öğrendik. Kaybolan iğnemizin bulunması için dahi o Mevla-yı Zülcelâl'in kapısını çalmayı "zevk" bildik. Öyle öğrendik...

O'na yöneldiğinde "o" dahi, çölde su dolu devesini kaybetmiş birinin devesini bulduğundaki sevincinden daha fazla sevindiğini bildirmişse, bizim nasıl çalacak başka yüce bir nasıl kapımız olabilir?

Kulunu o huzursuzluğun dip bucağından çekip kurtarmak için bekleyen, bunun için bir kıpırtı isteyen mevlayı zülcelâlin sepetine el uzatmayı çok görmemek herşey için yeterli olacaktır.

***

Bir de referansınız olsun. "İsteme" fiilini icrâ ederken "Şu zâtın referansıyla kapına geldim ey Allah'ım!" deyin ki, boşalan göz yaşlarınızı, hâl-i pürmelâlinizi öncelikle o zata sunup "himmet" isteyin.

Hatırlayın, Sahib-i Zamân Hazretlerini hatırlayın. Mekânını hatırlayın, bir "Karacaahmet" misâli onu gönül konağınızda ebediyyete kadar misafir edin. Onu aracı edin. Nuru-feyzi alabilmek için adeta bir çocuk misâli nazlanın. Kısaca; Mevlânın dostlarıyla bağ kurun! Sağlam olsun bu bağ, kalbî bir "râbıta"nız olsun ki, nefsin başıboşluğuna boyun eğmeyesiniz. Şikayet ettiğiniz nefs-i emmâreyi demir parmaklıklar ardına gönderesiniz.

***

Rahmeti, ihsânı, lûtuf ve keremi sonsuz ve her an dâim olan Rabb'imizin zikrinden uzak yaşanan bir hayat, mânâsız olduğu gibi, insanı tatminsizliğe götürür.

Bütün sıkıntı, stres ve sapıklıkların temelinde ise, kalb huzûrsuzluğu-tatminsizliği vardır; kalbin tatmini, huzûr ve sükûnu ise, ancak Allâh'ı zikirle mümkündür.

Son olarak;

Sizi www.zehirliok.com sitemize dâvet ediyoruz.

Selam sevgi ve duâ ile...

www.zehirliok.com adresine bakabilirsiniz

Evlilik öncesi yasadiklariniz ve esiniz ile aranizdaki iletisim kopukluklari en bas nedenler arasinda görülüyor. Ayrica cevreniz arkadaslariniz ve isinizdekilerinde önemini unutmamak gerekiyor..

evlilik öncesi süfliyata fazla ilgi gösterdiniz ise evlilikten beklediginiz mutlulugu bulamiyor olabilirsiniz. Imtihan dünyasi bazen insan yaptiklarinin cesasini ceker..

Mücadele ve sabir anahtar kelime olmali..

www.zehirliok.com adresini okuyunuz
selam sevgi ve dua ile

benim bu konuda tek tavsiyem var :*ORUÇ* ve *DUA*

kadınların 9 nefsi erkeklerin 1 nefsi var ama o 1 nefis 9una bedel
Allah yar ve yardımcınız olsun

Bunun tek çaresi var kardeşim. Zİkr-i Kalbi. Yani kalp ile Allahı zikr etmek. Allah yardımcın olsun...

ankebut kardeşim eline diline sağlık...izaahat kâfii üstüne söz söylemk zâid olur.

...HÜRMETLER...


Dini Sorular ve Cevaplar

MollaCami.Com