Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Temel İngilizce Dilbilgisi

İngilizcede sekiz sözbölüğü vardır. İngilizce sözcüklerin her biri bu sekiz türden birine aittir. Ancak, çeşitli anlam ve kullanılışı olan bir sözcük bu gruplardan birden fazlasına girebilir. Bu bakımdan birçok sözcük için sekiz gruptan şu gruba aittir demek mümkün değildir. Sadece o kullanılışıyla hangi gruba ait olduğu söylenebilir. Aynı sözcük başka bir anlamda kullanılışıyla diğer bir grup içinde yer alabilir.


Örneğin fast sözcüğü,


"oruç" anlamında isim
"oruç tutmak" anlamında fiil
"hızlı" anlamında sıfat
"hızlı, hızlı olarak" anlamında zarf


olarak kullanılabilir. Birçok sözcük için de durum aynıdır. Bu bakımdan bir sözcüğü öğrenirken onun anlamlarını ve bu anlamlardayken hangi grupta olduğunu da bellemek gerekir.

Sözünü ettiğimiz sekiz sözbölüğü şunlardır: Parantez içinde verilen örnek sözcüklerden bazılarının yukarıda sözünü ettiğimiz gibi birden fazla grup içinde olabileceğini hatırdan çıkarmayınız.



1. NOUNS - isimler (table, beauty, Helen, army)

2. ADJECTIVES - sıfatlar (good, white, this, every, what, some, my)

3. PRONOUNS - zamirler (you, he, this, each, himself, many, which)

4. VERBS - fiiller (go, learn, have, write)

5. ADVERBS - zarflar (quickly, badly, now, here)

6. PREPOSITIONS - edatlar (in, on, under, across, since)

7. CONJUNCTIONS - bağlaçlar (and, or, so, but)

8. INTERJECTIONS - ünlemler (Hey! Oh! Heaven!)


NOUNS-İSİMLER

common nouns - cins isimler
proper nouns - özel isimler
abstract nouns - soyut isimler
collective nouns - topluluk isimleri
compound nouns - birleşik isimler


ismin tanımı


Varlıklara ad olan sözcüklere isim denir. İsimler, insan, hayvan eşya gibi varlıkları ve soyut kavramları adlandıran sözcüklerdir.

tree (ağaç),Mary,
book (kitap), Ankara,
house (ev), England,
dog (köpek), Mrs Miller,
man (adam), Ahmet,
student (öğrenci), Turkey

crowd (kalabalık), beauty (güzellik),
group (grup), happiness (mutluluk),
team (takım), courage (cesaret),
army (ordu), whiteness (beyazlık),
class (sınıf), health (sağlık),
flock (sürü), poverty (yoksulluk)


sözcükleri birer isimdir. Bunlar tanımda belirttiğimiz şeyleri adlandırmaktadırlar.



isimlerin türleri


İngilizcede isimler genel olarak Türkçede olduğu gibidirler. Bunların türlerini ve özelliklerini sırayla görelim:

İngilizcede isimler aşağıda gördüğümüz dört gruptan birine girerler.

1. common nouns /'komın naunz/ cins isimler
2. proper nouns /'propı naunz/ özel isimler
3. abstract nouns /'ebstrekt naunz/ soyut isimler
4. collective nouns /kı'lektiv naunz/ topluluk isimleri



Bu grupları teker teker ele alıp inceleyelim :

1. common nouns - cins isimler

Tanımdaki örneklerin ilk bölümünde bulunan tree, house, man, dog gibi sözcükler common nouns sınıfındandırlar. Bunlar gösterdikleri varlıkların tümüne aittirler. Örneğin, tree (ağaç) sözcüğü tüm ağaç cinsinin ismidir; student (öğrenci) sözcüğü tüm öğrenciler için kullanılan bir isimdir.

table (masa), radio (radyo),
girl (kız), cat (kedi),
horse (at), shop (dükkân),
teacher (öğretmen), father (baba)


sözcükleri isimlendirdikleri türün hepsine isim olan ve hepsi tarafından paylaşılan isimlerdir. Bunlar birer common noun - cins isimdir.

2. proper nouns - özel isimler

Yukarıda gördüğümüz ve bir türün hepsine ait olan isimlere karşın, sadece bir tek şeye ait olan ve yalnız onu belirten isimler vardır. Bunlara proper nouns - özel isimler denir. Çoğunlukla şahıs, yer gibi varlıklara ait olan bu özel isimler Mary, Almanya, Paris, Konya, Mr Brown gibi bir tek şahıs veya yere ait olan, sadece onu gösteren sözcüklerdir.


Tom, Himalaya,
Miss Smith, Berlin,
Selma, Mr Green,
İstanbul, İspanya,
New York, London


Özel isimlerin baş harfleri daima büyük harfle yazılır.


3. abstract nouns - soyut isimler

Elle tutulup gözle görülen ve yukarıda gördüğümüz tür isimlerle isimlendirilen varlıklardan başka, birer kavram, nitelik, durum gösteren isimler vardır ki bunlar abstract nouns - soyut isimler türünü oluştururlar.

goodness (iyilik) joy (sevinç)
length (uzunluk) poverty (yoksulluk)
belief (inanç) charm (cazibe)
beauty (güzellik) hope (ümit)
fear (korku) hunger (açlık)



4. collective nouns - topluluk isimleri

Aynı cinsten birçok varlığı topluca adlandıran, onları bir bütün olarak belirten sözcüklere collective nouns - topluluk isimleri denir. Örneğin, forest (orman), crowd (kalabalık), audience (dinleyiciler), cattle (sürü) gibi isimler ağaç, insan, hayvan topluluklarını bir bütün olarak adlandırırlar.

committee (kurul) group (grup)
class (sınıf) family (aile)


compound nouns - birleşik isimler

Dört grupta topladığımız isimlerin bazıları birleşerek compound nouns birleşik isimler meydana getirirler. Bunların bazıları birleşik, bazıları ise aralarında (-) işareti ile yazılırlar.

teapot (çaydanlık) armchair (koltuk)
bedroom (yatak odası) maid-servant (kadın hizmetçi)
civil servant (memur) childcare (çocuk bakımı)
newspaper (gazete) shoemaker (ayakkabıcı)
bookseller (kitapçı) housewife (ev hanımı)


İsimlerin dört türünü ve bazı isimlerin birleşerek meydana getirdikleri birleşik isimleri gördükten sonra İngilizce isimlerde dişilik, erkeklik, cinsiyetsizlik durumlarını belirleyen (gender /'cendı/ - cins) konusunu, bundan sonra isimlerin nasıl çoğul hale getirileceğini açıklayan (plural /pluı:rıl/ - çoğul) konusunu, daha sonra da isimlerin cümle içindeki halini açıklayan (case /keys/ - hal) konularını inceleyerek isim konusunu tamamlayacağız


GENDER /'cendı/ - CİNS

eril, dişil şekiller
İngilizcede isimlerin dişi, erkek veya cinsiyetsiz oluşları Almanca, Fransızca dillerinde olduğu gibi gramer bakımından değil gerçek anlamları ile saptanır.



1. eril (erkek) cins

Man (adam), father (baba), policeman (polis), boy (erkek çocuk) gibi gerçekten erkek varlıkları gösteren isimler masculine gender /meskyulin cendı/- eril cins'tir.



2. dişil (dişi) cins

Woman (kadın), mother (anne), girl (kız), aunt (teyze) gibi dişi cins varlıkları gösteren isimler feminine gender /feminin cendı/ - dişil cins'tir.

3. cinsiyetsiz

Table (masa), book (kitap), car (otomobil), ship (gemi) gibi cansız varlıkları gösteren isimler neuter gender /'nyu:tı cendı/ - cinsiyetsiz cins'tir.

4. ortak cins

Teacher (öğretmen), child (çocuk), parent (ebeveyn), friend (arkadaş) gibi her iki cinsten olabilecek varlıkları gösteren isimler common gender /komın cendı/ - ortak cins'tir.


eril isimlerin dişil şekilleri

Bazı eril isimler, sonlarına ekler getirilerek dişil şekline sokulurlar.

actor (aktör) actress (aktris)
host (erkek ev sahibi) hostess (kadın ev sahibi)
waiter (erkek garson) waitress (kadın garson)
conductor (biletçi) conductress (kadın biletçi)
hero (erkek kahraman) heroine (kadın kahraman)


Bazı isimlerin eril ve dişil şekilleri vardır.

prince (prens) princess (prenses)
bull (boğa) cow (inek)
cock (horoz) hen (tavuk)
boy (erkek çocuk) girl (kız çocuk)
uncle (amca, dayı) aunt (hala, teyze)
brother (erkek kardeş) sister (kız kardeş)
son (oğul) daughter (kız evlat)
husband (eş, koca) wife (eş, karı)
father (baba) mother (anne)
man (adam) woman (kadın)
lord (lord) lady (leydi)
nephew (erkek yeğen) niece (kız yeğen)
master (efendi) mistress (hanım)
bachelor (bekâr erkek) spinster (bekâr kadın)
widower (dul erkek) widow (dul kadın)


Bazı isimlere dişilik gösteren she, girl, woman gibi sözcükler eklenerek dişil cins isimler yapılır.

friend (arkadaş) girl-friend (kız arkadaş)
goat (keçi) she-goat (dişi keçi)
salesman (erkek satıcı) saleswoman (kadın satıcı)
spokesman (erkek sözcü) spokeswoman (kadın sözcü)
chairman (erkek başkan) chairwoman (kadın başkan)

CASES OF NOUNS - İSİMLERİN HALLERİ


possessive case /pı'zesiv keys/- mülkiyet hali

İsimlerin mülkiyet hali (tamlayan hali) aşağıdaki kurallara göre yapılır.

1. İsmin mülkiyet hali tekil isimlerin sonuna ('s) konularak yapılır.

the girl's hat - kızın şapkası
the teacher's book - öğretmenin kitabı
a policeman's shirt - bir polisin gömleği

Mehmet's friend - Mehmet'in arkadaşı
Tom's house - Tom'un evi
the horse's legs - atın bacakları
a child's toy - bir çocuğun oyuncağı
Turkey's exports - Türkiye'nin ihracatı


Sonu (s) ile bitmeyen çoğul isimler de ('s) ile mülkiyet haline girerler.

the women's shoes - kadınların ayakkabıları
the children's toys - çocukların oyuncakları


2. (s) ile sona eren çoğul isimlere sadece (') ilave edilir.

the girls' hats - kızların şapkaları
the soldiers' barracks - askerlerin kışlası
the students' school - öğrencilerin okulu
the cows' horns - ineklerin boynuzları
the dogs' tails - köpeklerin kuyrukları


3. Sonu (s) ile biten özel isimler ('s) veya sadece (') alırlar. Her iki şekil de mümkündür:

Mr Jones's father - Bay Jones'un babası
Mr Jones' father - Bay Jones'un babası


4. Birleşik isimlerde son ismin sonuna ('s) ilave edilir.

His father-in-law's bag - Kayınpederinin çantası
My mother-in-law's hat - Kayınvalidemin şapkası


5. Bir şeye sahip olan kişiler birden fazlaysa sadece son isme ('s) ilave
edilerek mülkiyet haline sokulur.


Turgut and Selma's dog - Turgut ve Selma'nın köpeği
The girl and her friend's flat - Kız ve arkadaşının dairesi

Your mother and father's room - Annen ve babanın odası



('s) ve (of) ile mülkiyet halinin kullanılışı

Genel olarak ('s) ile mülkiyet hali insan ve hayvanlar için kullanılır. Yani ('s) ilavesinin yapılacağı isim bir insan veya hayvan gösteren isim olmalıdır. Örneğin, man (adam), teacher (öğretmen), the pilot (pilot), Mr Smith (Mr Smith), the horse (at), the bird (kuş)

Selim's pen - Selim'in kalemi
the workman's shoes - işçinin ayakkabıları
the pilot's hat - pilotun şapkası
the pilots' hats - pilotların şapkaları
the cat's tail - kedinin kuyruğu
the elephant's teeth - filin dişleri
Gordon's friends - Gordon'un arkadaşları
the soldiers' gun - askerlerin silahı
the soldier's gun - askerin silahı


Cansız varlıklara ait isimlerin mülkiyet hali bu isimlerin önüne of getirilerek yapılır.

of the door - kapının
the key of the door - kapının anahtarı

of the garden - bahçenin
the walls of the garden - bahçenin duvarları

of the church - kilisenin
the doors of the church - kilisenin kapıları

of the trees - ağaçların
the leaves of the trees - ağaçların yaprakları

of the room - odanın
the window of the room odanın - penceresi

of the table - masanın
the legs of the table - masanın ayakları


Cansızların mülkiyet halinin of ile yapılması kuralına uymayarak, insan ve hayvanlar için kullanılan ('s) ile mülkiyet hali yapılan isimler şunlardır:

a. Gemi ve diğer deniz araçları.

the ship's deck - geminin güvertesi
the yacht's crew - yatın tayfası


b. Zamanla ilgili sözcükler.

a week's holiday - bir haftalık tatil
today's newspaper - bugünün gazetesi
five days' work - beş günlük iş
twenty minutes' break - yirmi dakikalık istirahat
tomorrow's program - yarının programı
an hour's time - bir saatlik zaman
half a day's walk - yarım günlük yürüyüş
yesterday's news - dünün haberi
ten minutes' delay - on dakikalık gecikme
an hour's wait - bir saatlik bekleyiş


c. Para isimleriyle birlikte worth sözcüğü kullanıldığı takdirde.

fifty billion liras' worth of - elli milyar liralık evler
houses
a dollar's worth of food - bir dolarlık yiyecek
two pounds' worth of - iki paund'luk çiçek
flowers


d. Bazı deyimlerdeki isimler.

a stone's throw - bir taş atımı (mesafe)
the journey's end - yolculuğun sonu
at his wit's end - şaşırmış
in the mind's eye - hayalde, düşte
the water's edge - su kenarı


e. İşyeri gösteren isimler genellikle ('s) almış durumda kullanılarak onu izleyecek (sahip olunan) isim kaldırılır.

butcher's (butcher's shop) - kasap (kasap dükkânı)
chemist's (chemist's shop) - eczane (eczane dükkânı)


f. Bazı cümlelerde bu sözcüğü tekrarlamamak için sahip olan isme ('s) eklenerek sahip olunan isim kaldırılır.

This is my chair, and this is my mother's. (Bu benim sandalyem, bu anneminkidir.)
She brought your letters but she didn't bring Tom's. (Sizin mektuplarınızı getirdi, fakat
Tom'unkini getirmedi.)
Is it your book or your sister's? (O senin kitabın mı yoksa kız kardeşininki mi?)


Bu cümlelerde mother's isminden sonra chair, Tom's isminden sonra letters, sister's isminden sonra book tekrarlanmamıştır.

g. Bazı durumlarda bir cümlede hem of hem de ('s) ile yapılmış iki mülkiyet hali birden bulunur.

a friend of Hasan's - Hasan'ın bir arkadaşı
a book of Hemingway's - Hemingway'in bir kitabı
a play of Arthur Miller's - Arthur Miller'in bir piyesi



('s) ve (of) kullanılmadan yapılmış isim tamlamaları

Türkçede olduğu gibi İngilizcede de iki isim yan yana gelerek bir tamlama yaparlar. Bu tamlamalar bazan iki yalın isimden, bazan bir isim ve ing alarak isim olmuş sözcükten oluşur.

college library - kolej kitaplığı
garden gate - bahçe kapısı
kitchen table - mutfak masası
summer holiday - yaz tatili
travel agent - seyahat acentesi
winter clothes - kış giysileri
petrol tank - benzin deposu
tennis court - tenis kortu
bottle-opener - şişe açacağı
love story - aşk öyküsü
car driver - oto sürücüsü
traffic lights - trafik ışıkları
river bank - nehir kenarı

fruit picking - meyve toplama
weight-lifting - ağırlık kaldırma
stamp-collecting - pul toplama
bird-watching - kuş gözleme
surf-riding - sörf yapma

waiting list - bekleme listesi
fishing-rod - balık oltası
dining-room - yemek odası
driving licence - sürücü belgesi
swimming pool - yüzme havuzu

COMPARISON OF ADJECTIVES
SIFATLARIN KARŞILAŞTIRILMASI


Sıfatlar, sahip oldukları özelliklerin derecelerinin belirtilmesi bakımından (degrees of comparison - karşılaştırma derecesi) denen üç halden veya şekilden birinde bulunurlar.


1. positive degree - tabii derece

Bu, sıfatın şimdiye kadar gördüğümüz normal şeklidir.

young (genç), strong (kuvvetli),
big (büyük), useful (yararlı),
long (uzun), soft (yumuşak),



2. comparative degree - daha üstünlük derecesi

Bir şahıs veya şeye ait sıfatın, başka bir şahıs veya aynı sıfattan daha üstün olduğunu belirtmek için kullanılan derece şeklidir. Bunu yapmak için sıfata, kısa bir sözcükse er eklenir, uzun bir sözcükse önüne more getirilir. er ve more Türkçedeki "daha" sözcüğünün karşılığıdır.

younger (daha genç), brighter (daha parlak),
higher (daha yüksek), longer (daha uzun),

more expensive (daha pahalı), more beautiful (daha güzel),
more useful (daha yararlı), more interesting (daha ilginç)



3. superlative degree - en üstünlük derecesi

Bir şahıs veya şeye ait sıfatın diğer benzerleri arasında en üstün düzey- de olduğunu anlatmak için kullanılan derece şeklidir. Bunu yapmak için sıfata, kısa bir sözcükse est eklenir, uzun bir sözcükse önüne most getirilir. Ayrıca sıfatın önüne the konulur. est ve most Türkçedeki "en" sözcüğünün karşılığıdır.

the longest (en uzun), the youngest (en genç),
the biggest (en büyük), the brightest (en parlak),

the most expensive (en pahalı), the most beautiful (en güzel),
the most useful (en yararlı), the most difficult (en zor)



comparison of adjectives - sıfatların karşılaştırılması

positive comparative superlative
degree degree degree


high - higher - the highest
old - older - the oldest
small - smaller - the smallest
careful - more careful - the most careful
interesting - more interesting - the most interesting
expensive - more expensive - the most expensive


İki heceden fazla olan sıfatların üstünlük ve en üstünlük dereceleri more, most ile yapılır.

İki heceli sıfatlar ya er, est eklenerek ya da önlerine more, most alarak üstünlük ve en üstünlük haline girerler. Bazıları da her iki şekilde kullanılabilirler. Bu konuda çok kesin bir kural yoktur.

Sonu y ve er ile biten sıfatlar er, est alırlar.

clever - akıllı
cleverer - daha akıllı
the cleverest - en akıllı

pretty - güzel
prettier - daha güzel
the prettiest - en güzel

holy - kutsal
holier - daha kutsal
the holiest - en kutsal


ful ve re ile biten sıfatlar genellikle more, most alırlar.

doubtful - şüpheli
more doubtful - daha şüpheli
the most doubtful - en şüpheli

hopeful - ümitli
more hopeful - daha ümitli
the most hopeful - en ümitli

obscure - müphem
more obscure - daha müphem
the most obscure - en müphem


Bunun dışında, aşağıdaki sıfatlar hem er, est hem de more, most ile kullanılabilirler.

able, polite,
common, simple,
cruel, feeble,
handsome, noble,
narrow, pleasant



kurala uymayan sıfat dereceleri

Bazı sıfatların üstünlük ve en üstünlük dereceleri belirttiğimiz kurallar uyarınca yapılmaz. Bunların bu dereceler için ayrı şekilleri vardır.


good - better - the best ( iyi - daha iyi - çok iyi )
bad - worse - the worst (kötü - daha kötü - çok kötü )

little - less - the least ( az - daha az - en az )
many - more - the most ( çok - daha çok - en çok )
much - more - the most ( çok - daha çok - en çok )

far - farther - the farthest ( uzak - daha uzak - en uzak )
old - older - the oldest ( yaşlı - daha yaşlı - en yaşlı )


Elder ve eldest sadece aynı aile içindeki iki şahsın yaşlılık dereceleri söz konusu olduğu zaman kullanılır.


sıfatların karşılaştırılmaları ile cümleler

Positive degree "tabii derece" comparative degree "daha üstünlük derecesi" ve superlative degree "en üstünlük derecesi" halinde bulunan sıfatların yer aldığı cümle yapılarını inceleyelim :


a. eşitlik karşılaştırması

Bir sıfata eşit derecede sahip olunduğunu gösteren eşitlik karşılaştırmasında sıfat tabii derecedeki haliyle yani eksiz olarak iki as arasına konulmak suretiyle cümle kurulur.

as ... as ... = kadar
as high as ... ... = kadar yüksek


The wall is as high as the tree. (Duvar, ağaç kadar yüksektir.)
Mary is as old as Ali. (Mary, Ali kadar yaşlıdır.)
She is as clever as your son. (O, oğlun kadar akıllıdır.)
I am as careful as his mother. (Ben onun annesi kadar dikkatliyim.)
This car is as expensive as the other car.(Bu otomobil diğer otomobil kadar
pahalıdır.)
These questions are as difficult as the others (Bu sorular diğerleri kadar zordur.)
Is Tom as tall as his father? (Tom, babası kadar uzun mudur?)
Are you as fat as my sister? (Benim kız kardeşim kadar şişman
mısınız?)


Bu tip cümlelerin olumsuz şekli bu yapıya sadece not ilavesiyle yapılabileceği gibi, ilk as yerine so da getirilebilir. Her iki şekil mümkündür. Anlam bakımından fark yoktur.

Your bag is as heavy as mine. (Senin çantan benimki kadar ağırdır.)
Your bag is not as heavy as mine. (Senin çantan benimki kadar ağır değildir.)
Your bag is not so heavy as mine. (Senin çantan benimki kadar ağır değildir.)
Apples are not so big as oranges. (Elmalar portakallar kadar büyük değildir.)
Our teacher is not so old as your teacher.(Bizim öğretmenimiz sizin öğretmeniniz kadar yaşlı değildir.)
This street is not so wide as the others. (Bu cadde diğerleri kadar geniş değildir.)



b. daha üstünlük karşılaştırması

Bir şahıs veya şeyin bir sıfata diğerlerinden daha fazla sahip olduğunu anlatmak için "daha üstünlük karşılaştırması şekli" kullanılır.

Sıfata er ekleyerek veya önüne more getirilerek yapılan bu karşılaştırma şekli cümlede aşağıda görüldüğü gibi kullanılır. Bu yapı için cümleye ayrıca than sözcüğü eklenir.


small - küçük
smaller - daha küçük
smaller than ... - ...den daha küçük
expensive - pahalı
more expensive - daha pahalı
more expensive than ... - ...den daha pahalı


A tower is higher than a house. (Bir kule bir evden daha yüksektir.)
Towers are higher than houses. (Kuleler evlerden daha yüksektir.)
She is shorter than my sister. (O kız kardeşimden daha kısadır.)
She is more beautiful than my sister (O kız kardeşimden daha güzeldir.
)
The waiter is more careful than your son. (Garson senin oğlundan daha
dikkatlidir.)

Helen is not older than Mary (Helen, Mary'den daha yaşlı değildir.)
Are they cheaper than our carpets? (Onlar bizim halılarımızdan daha
ucuz mudur?)
Your English is better than mine. (Senin İngilizcen benimkinden daha
iyidir.)


c. en üstünlük karşılaştırması

Bir şahıs veya şeyin bir sıfata diğerleri arasında en fazla sahip olduğunu belirtmek için "en üstünlük karşılaştırması şekli" kullanılır. Sıfata est ekleyerek veya önüne the most getirilerek yapılan bu karşılaştırma şeklinde cümle içinde çoğu zaman in veya of bulunur.

short - kısa
the shortest - en kısa
the shortest in ... - ... içinde en kısası
the shortest of ... - ...nin en kısası

interesting - ilginç
the most interesting - en ilginç
the most interesting in ... - ...içinde en ilginci
the most interesting of ... - ...nin en ilginci

This is the shortest of my dresses. (Bu elbiselerimin en kısasıdır.)

Ted is the shortest student in his class. (Ted sınıfında en kısa öğrencidir.)

Ted is the shortest student of his class.(Ted sınıfının en kısa öğrencisidir.)

My son is the cleverest of this group. (Oğlum bu grubun en akıllısıdır.)

Harry is the politest waiter in this restaurant. (Harry bu lokantada en kibar
garsondur.)

Ayşe is the most beautiful girl in this village. (Ayşe bu köyde en güzel kızdır.)

I'll give you the most interesting book in my library. (Sana kütüphanemdeki en ilginç kitabı vereceğim. )

This is the happiest day of my life. (Bu hayatımın en mutlu günüdür.)

Erciyes isn't the highest mountain in Turkey. (Erciyes Türkiye'de en yüksek dağ değildir.)

Is this the oldest church in Rome? (Bu Roma'da en eski kilise midir?)

This is a short stick. (Bu kısa bir çubuktur.)

This stick is as short as a pencil. (Bu çubuk bir kalem kadar kısadır.)

This stick is not so short as a pencil. (Bu çubuk bir kalem kadar kısa değildir.)

This stick is shorter than that branch. (Bu çubuk şu daldan daha kısadır.)

This stick is the shortest stick in the garden. (Bu çubuk bahçede en küçük çubuktur.)



karşılaştırma şekillerinin diğer kullanılış yerleri

Bir sıfatın gittikçe artışını göstermek için bu sıfatın daha üstünlük şekli aralarında and olmak üzere iki kere söylenir.

The water is getting hotter and hotter. (Su gittikçe sıcaklaşıyor.),(Daha sıcak oluyor.)

The weather is getting colder and colder. (Hava gittikçe soğuyor.)

She is getting fatter and fatter. (Gittikçe şişmanlıyor.)

The town is getting bigger and bigger (Şehir gittikçe büyüyor.)


Önüne more alan uzun sıfatlarda sıfat tekrarlanmak yerine more tekrarlanır.

The girl became more and more interested in football matches. (Kız futbol maçlarıyla gittikçe daha fazla ilgilendi.)

Your daughter will be more and more beautiful. (Kızınız gittikçe daha güzel olacak.)

Everything will be more and more expensive. (Her şey gittikçe daha pahalı olacak.)

Bir sıfatın artışıyla diğerinin de buna paralel olarak artışı şöyle anlatılır.

The newer the better. Daha yeni daha iyi. (Ne kadar
yeniyse o kadar iyi.)

The bigger the heavier. Daha büyük daha ağır. (Büyüdükçe
daha ağır.)

The bigger the armchairs are the heavier they will be. (Koltuklar büyüdükçe daha ağır olacaklar.)

The richer he gets the happier he is. (Zenginleştikçe daha mutludur.)


Daha üstünlük dereceleri, yani er, more ile kullanılan sıfatlar aşağıdaki
gibi cümlelerde than almadan da kullanılırlar.


I know a better place. (Daha iyi bir yer biliyorum.)

Could you give me a newer chair? (Bana daha yeni bir sandalye verebilir misiniz?)

You must take a smaller hat. (Daha küçük bir şapka almalısınız.)

This is too small; give me a bigger one. (Bu çok küçük; bana daha büyüğünü ver.)

She is better today. (Bugün daha iyi.)

It will be warmer tomorrow. (Yarın hava daha sıcak olacak.)

The man is happier now. (Adam şimdi daha mutlu.)

The people were richer then. (İnsanlar o zaman daha zengindi.)

The workers made the road wider. (İşçiler yolu daha geniş yaptılar. (genişlettiler))

She made everything cleaner. (Her şeyi daha temiz yaptı.)

The student did his homework better. (Öğrenci ev ödevini daha iyi yaptı.)



(than) ve (as)'den sonra zamir ve yardımcı fiil

Than ve as'den sonra şahıs zamiri geliyorsa genellikle bunu takiben cümlenin fiili tekrarlanır.

Gül has more money than he has. (Gül'ün ondan daha fazla parası var.)

We are as rich as they are. (Onların olduğu kadar zenginiz.)

The house is as big as his is. (Ev onunki kadar büyüktür.)

Ann is more beautiful than she is. (Ann ondan daha güzeldir.)

The children are cleverer than they are. (Çocuklar onlardan daha akıllıdır.)



Than veya as'den sonra you veya I zamirleri geliyorsa sondaki fiil atılabilir.


He is stronger than you. (O sizden daha kuvvetlidir.)

She is as clever as you. (O sizin kadar akıllıdır.)

He has more money than I. (Onun benden daha çok parası var.)

He isn't as rich as we. (O bizim kadar zengin değildir.)


Son iki örnekteki I ve we sadece çok resmi konuşmalarda kullanılmakta, bunun yerine halk arasında daima me ve us tercih edilmektedir.

The man is shorter than me. (Adam benden daha kısadır.)

The tourists are not so healthy as us. (Turistler bizim kadar sağlıklı değillerdir.)

TANIMLAMAYAN İLGİ CÜMLECiKLERİ
(NON-DEFINING RELATIVE CLAUSES)


Bu tür ilgi cümlecikleri bilinen ve hakkında açıklama gereği olmayan isimler hakkında biraz daha ayrıntı vermek için kullanılırlar. Çok önemli olmadıkları için cümlenin esas anlamını bozmadan atılabilirler. Bu tür ilgi cümleciklerinin önemli bir özelliği cümle içinde iki virgül arasında bulunmalarıdır. Bu şekliyle cümleye parantez içinde fazladan ilave edilmiş çok önemi olmayan ek bir açıklama durumundadırlar.


şahıslar için tanımlamayan ilgi cümlecikleri

Bu tip ilgi cümleciği başında kullanılacak tek ilgi zamiri, özne durumunda who, tümleç durumunda whom, iyelik halinde whose'dur. Edatlarla birlikte olunca whom kullanılır.


özne durumunda tanımlamayan ilgi cümlecikleri

Bu durumda şahıslar için kullanılacak tek ilgi zamiri who'dur. Verdiği anlam "ki o, ki onlar"dır.

Anita's father, who is a doctor, is coming to our office. (Anita'nın babası, ki o bir doktordur,
büromuza geliyor. Anita'nın bir doktor olan babası büromuza geliyor.)

My son, who was in London last year, is a famous football player now. (Oğlum, ki o geçen yıl Londra'daydı, şimdi ünlü bir futbolcudur. Geçen yıl Londra'da olan oğlum şimdi ünlü
bir futbolcudur.)

Dora and Frank, who are playing in the living room, are very clever children.
(Dora ve Frank, ki onlar oturma odasında oynuyorlar, çok akıllı çocuklardır.Oturma odasında oynayan Dora ve Frank çok akıllı çocuklardır.)


tümleç durumunda tanımlamayan ilgi cümlecikleri

Yukarıdaki üç örnekte who ilgi zamiri özne durumunda kullanılmıştır. Tümleç olarak, yani -i halinde kullanılacak şekil whom'dur. Bunun vereceği anlam "ki onu, ki ona" olacaktır.

Hilda, whom we met at the concert, visited us. (Hilda, ki ona konserde rastladık, bizi ziyaret etti. Konserde rastladığımız Hilda bizi ziyaret etti.)

Our history teacher, whom everybody likes, is in hospital now. (Tarih öğretmenimiz, ki onu herkes sever, şimdi hastanededir. Herkesinsevdiği tarih öğretmenimiz şimdi hastanededir.)

The secretary, whom you saw in my office, has left England. (Sekreter, ki onu büromda gördün, İngiltere'den ayrıldı. Büromda gördüğün sekreter İngiltere'den ayrıldı.)



edatlarla tanımlamayan ilgi cümlecikleri

Edatla birlikte kullanılacak zamir whom'dur. Çeşitli edatlarla bir araya gelebilir.

with whom - ki onunla
about whom - ki onun hakkında
from whom - ki ondan

Gerald, with whom I went to Paris last summer, wants to see you. (Gerald, ki onunla geçen yaz Paris'e gittim, seni görmek istiyor. Geçen yaz birlikte Paris'e gittiğim Gerald seni görmek istiyor.)

The man, from whom you bought a car, is sitting at that table. (Adam, ki ondan bir otomobil aldın, şu masada oturuyor. Bir otomobil
aldığın adam şu masada oturuyor.)

The girl, about whom they told us bad things, is a very good nurse. (Kız, ki onun hakkında bize kötü şeyler söylediler, çok iyi bir hemşişiredir. Bize hakkında kötü şeyler
söyledikleri kız çok iyi bir hemşiredir.)



iyelik halinde tanımlamayan ilgi cümlecikleri

Kullanılacak zamir whose'dur. Verdiği anlam: "ki onun" dur.

My sister, whose husband is a lawyer, is coming to dinner. (Kız kardeşim, ki onun kocası bir
avukattır, akşam yemeğine geliyor. Kocası bir avukat olan kız kardeşim
akşam yemeğine geliyor.)

The postman, whose son is in our school, is going past our door. (Postacı, ki onun oğlu bizim okuldadır, kapımızdan geçip gidiyor. Oğlu okulumuzda olan postacı kapımızdan geçip gidiyor.)

The inspector, whose car is in front of the house, is waiting for you. (Müfettiş, ki onun otomobili evin önündedir, seni bekliyor. Otomobili evin önünde olan müfettiş seni bekliyor.)



nesneler için tanımlamayan ilgi zamirleri

Şahıslar için tanımlamayan ilgi zamirlerini gördükten sonra şimdi aynı şeyin insanlar dışında nesneler için nasıl yapıldığını görelim.

özne durumunda tanımlamayan ilgi cümlecikleri

Kullanılacak sözcük which'tir. Verdiği anlam: "ki o, ki onlar" dır.

The train, which should arrive at six, is late.
(Tren, ki o altıda gelecekti, rötarlıdır. Altıda gelecek olan tren rötarlıdır.)

Our school, which is very famous, has a basketball team. (Okulumuz, ki o çok ünlüdür, bir basketbol takımına sahiptir. Çok ünlü olan okulumuzun bir basketbol takımı var.)

Walking, which is a good sport for old people, will make you healty. (Yürüyüş, ki o yaşlılar için iyi bir spordur, seni sağlıklı yapacak. Yaşlılar için iyi bir spor olan
yürüyüş seni sağlıklı yapacak.)

His villa, which is in the forest, was sold yesterday. (Onun villası, ki o ormandadır, dün satıldı. Onun ormandaki villası dün satıldı.)


tümleç durumunda tanımlamayan ilgi cümlecikleri

Bu amaçla kullanılan sözcük yine which'tir. Fakat verdiği anlam "ki onu, ki ona, ki onları, ki onlara"dır.

The book, which you read yesterday, belongs to my sister. (Kitap, ki onu dün okudun, kız kardeşime aittir. Dün okuduğunkitap kız kardeşime aittir.)

The fruit, which they buy from Allan's, is expensive. (Meyva, ki onu Allan'dan alırlar, pahalıdır. Allan'dan aldıkları meyve pahalıdır.)

The river, which you saw yesterday, flows through many forests. (Nehir, ki onu dün gördün, birçok ormanların arasından akar. Dün gördüğün nehir birçok ormanların arasından akar.)

The film, which my friends recommended, was about the Second World War. (Film, ki onu arkadaşlarım tavsiye ettiler, İkinci Dünya Savaşı hakkındaydı. Arkadaşlarımın tavsiye ettikleri film İkinci Dünya Savaşı hakkındaydı.)


edatlarla tanımlamayan ilgi cümlecikleri

Which ile çeşitli edatların birlikte kullanılmasıyla yapılır. Edat which zamirinin önünde olabileceği gibi cümle sonuna da konulabilir.

about which = ki onun hakkında
with which = ki onunla
from which = ki ondan
for which ki = onun için


The key, with which they open the cellar, is kept golden in a box. ( Anahtar, ki onunla kileri açarlar, altın bir kutuda saklanır. Kileri açtıkları anahtar altın bir kutuda saklanır.)

The war, about which many books were written, lasted twenty years. (Savaş, ki onun hakkında birçok kitaplar yazıldı, yirmi yıl sürdü. Hakkında birçok kitaplar yazılan savaş yirmi yıl sürdü.)

The suitcase, for which I paid eighty dollars, isn't big enough. (Bavul, ki onun için seksen dolar ödedim, yeterli büyüklükte değil.Seksen dolar ödediğim bavul yeterli büyüklükte değil.)

The suitcase, which I paid eighty dollars for, isn't big enough. (Seksen dolar ödediğim bavul yeterli
büyüklükte değil.)

iyelik halinde tanımlamayan ilgi cümlecikleri

Nesneler için kullanılan of which ve özellikle hayvanlar için kullanlan whose ilgi zamirleri "ki onun" anlamındadır.

The famous book, of which the last pages are torn, is kept in the museum. (Ünlü kitap, ki onun son sayfaları yırtıktır, müzede saklanıyor, Son sayfaları yırtık olan ünlü kitap müzede saklanıyor.)

My dog, whose ears are very big, likes sleeping on my lap. (Köpeğim, ki onun kulakları çok büyüktür, kucağımda uyumayı sever. Kulakları çok büyük olan köpeğim kucağımda uyumayı sever.)

John's car, of which two tyres are stolen, is behind the house. (John'un otomobili, ki onun iki lastiği çalınmıştır, evin arkasındadır. John'un iki lastiği çalınmış otomobili evin arkasındadır.)


Yukarıda örneklerini gördüğümüz nesneler ve hayvanlar için iyelik halinde ilgi cümleciklerine yazılı İngilizcede rastlanırsa da konuşma dilinde hiç tercih edilmezler. Aynı anlamı vermek için başka cümleler, örneğin iki basit cümle kullanılarak bu durumdan kaçınılır.

Bu konuda şunu da ilave edelim: tanımlamayan ilgi cümlecikleri özne halinde, -i halinde, edatlarla ve iyelik halinde kullanılışları da dahil olmak üzere, özellikle konuşma dilinde tercih edilmezler.



bağlayıcı ilgi zamirleri

Who ve which zamirleri ayrı iki cümleyi and sözcüğünün anlamına benzer bir şekilde bağlayabilirler. Tabii yine bu durumda da who şahıslar, which nesneler için kullanılır.

They gave me a book and I liked it very much. (Bana bir kitap verdiler ve ben onu çok sevdim.)

They gave me a present, which I liked very much. Bana bir hediye verdiler, ki onu çok sevdim. (Bana bir hediye verdiler; onu çok sevdim.)

She has two children and they go to primary school. (Onun iki çocuğu var ve onlar ilkokula giderler.)

She has two children, who go to primary school. (Onun iki çocuğu var, ki onlar ilkokula giderler. Onun iki çocuğu var; onlar ilkokula giderler.)

We bought a new house. It had four rooms. (Yeni bir ev aldık. Onun dört odası vardı.)

We bought a new house, which had four rooms. (Yeni bir ev aldık, ki onun dört odası vardı. Yeni bir ev aldık; dört odasıvardı.)

They helped the poor man. He thanked them several times. (Yoksul adama yardım ettiler. O onlara birkaç kez teşekkür etti.)

They helped the poor man, who thanked them several times.( Yoksul adama yardım ettiler ki o onlara birkaç kez teşekkür etti. Yoksul adama yardım ettiler; o onlara birkaç kez teşekkür etti.)

He slept in a tent. lt was very comfortable. (Bir çadırda uyudu. O çok rahattı. Bir çadırda uyudu, ki o çok rahattı.)

He slept in a tent, which was very comfortable. (Bir çadırda uyudu; o çok rahattı.)


VERBS - FİİLLER

Fiilin tanımı

Fiiller bir şahıs veya şeyin ne yaptığını, ne durumda olduğunu veya kendisine ne yapılldığını bildiren sözcüklerdir. Başka bir deyişle, fiiller, bir hareket, oluş ve durum bildirirler.

Fiiller eylem veya durumları gösterirken onların zamanını, süresini, tamamlanma hallerini de belirtirler.


to go = gitmek
Go!( Git!)
He is going. (O gidiyor.)
They sleep here. (Onlar burada uyurlar.)
We drank water. (Su içtik.)
She will sing. (Şarkı söyleyecek.)
We have eaten the cakes. (Pastaları yedik.)
He must come. (O gelmeli.)
Mary can carry it. (Mary onu taşıyabilir.)
She may sell the ring. (Yüzüğü satabilir.)
We ought to repair his car. (Otomobilini tamir etmeliyiz.)
They used to visit us. (Bizi ziyaret ederlerdi.)
The man is tired. (Adam yorgundur.)


Örneklerde görülen fiiller, yukarıda tanımladığımız anlamlarda kullanılmış birer sözcüktür.


Fiillerin türleri

İngilizcede iki tür fiil vardır:
1. auxiliary verbs - yardımcı fiiller 2. ordinary verbs - olağan fiiller. Bunları ele alarak inceleyelim:



2. ORDINARY VERBS-OLAĞAN FİİLLER

On iki adet olduğunu gördüğümüz yardımcı fiiller dışında kalan bütün fiiller olağan fiiller olarak isimlendirilir.

to read = okumak
to walk = yürümek
to sleep = uyumak
to drink = içmek


İngilizce fiillerin mastar eki olan ve Türkçe fiildeki "-mek, -mak"ın anlamını veren to, fiil gövdesinin önünde yer alır. İngilizcede fiilin bu şekline (infinitive - mastar) denir.

Fiillerin çeşitli zamanların yapılmasında kullanılan şekilleri, aldığı ekleri, düzenli, düzensiz diye ikiye ayrılışını ve belirttikleri eylemlerin özne ile nesne arasındaki geçişlilik durumlarını ele alarak inceleyelim:

Fiiller verdikleri anlam ve kullanılış yerleri uyarınca şu şekillerde bulunurlar :



1. Mastar halinde, yani çekimsiz biçimde (infinitive)

to drink = içmek
to work = çalışmak
to give = vermek
to talk = konuşmak


2. Geniş zaman halinde bir cümlede bulundukları zaman önlerindeki to mastar eki kalkmış olarak (simple present tense)

they drink = içerler
you work = çalışırsın
we give = veririz
I talk = konuşurum


Bu zaman halindeki cümlelerin öznesi tekilse, yani bir tek şahıs veya şeyi gösteriyorsa fiil -s ekini alır.

he drinks = o içer
Dora works = Dora çalışır
Andrew gives = Andrew verir
she talks = o konuşur


3. Şimdiki zaman halindeki (present continuous tense) bir cümlede veya (gerund - isim fiil) olarak kullanıldığında sonuna ing eki almış olarak

Drinking = içme, içenworking = çalışma, çalışan
giving = verme, veren
talking = konuşma, konuşan

We are drinking. (Biz içiyoruz.)
She is working. (O çalışıyor.)
They are giving. (Onlar veriyorlar.)
Mary is talking. (Mary konuşuyor.)


4. Geçmiş zaman halinde bir cümle yapısı içinde bulundukları zaman (simple past tense). Geçmiş zaman ifadesi (ve 5. maddede göreceğimiz zaman) için kullanılacak biçimleri bakımından İngilizcede olağan fiiller iki gruba ayrılırlar.

A. düzenli fiiller
B. düzensiz fiiller


Düzenli fiiller grubundan bir fiil geçmiş zaman haline girerken sonuna "-ed" eklenir.

she worked = çalıştı
Mary talked = Mary konuştu


Düzensiz fiiller grubundan bir fiil geçmiş zaman haline girerken bu fiilin geçmiş zaman için mevcut olan şekli alınır. Bu gruptaki her fiilin geçmiş zaman için kullanılmak üzere ayrı bir şekli vardır. Bu fiilleri, geçmiş zaman için kullanılan şekilleriyle birlikte ileride bir liste halinde göreceğiz.

we drank = içtik
they gave = verdiler


5. Şimdiki bitmiş zaman halinde bir cümlede bulundukları zaman (present perfect tense). Böyle bir zamanda bulunan cümlede fiilin bu amaçla kulla- nılacak şekli yer alır. Fiil düzenli fiiller grubundansa "-ed" ilave edilmiş şekli, düzensiz fiiller grubundansa fiilin bu amaçla kullanılan üçüncü şekli kullanılır. Bu açıklamaya göre, düzenli fiillerin geçmiş zamanda kullanılan şekilleriyle, yakın geçmiş zamanda kullanılan şekilleri aynıdır. Her ikisi de "-ed" eki almış durumdadır.

she has worked = çalıştı
Mary has talked Mary = konuştu


Düzensiz fiillerin geçmiş zaman için kullanılan şekillerinden başka şimdiki bitmiş zaman (present perfect tense) için kullanılacak ayrı bir üçüncü şekilleri vardır. Past participle (geçmiş zaman ortacı) adı verilen bu üçüncü şekilleri de düzensiz fiiller listesinde görülmektedir.

we have drunk = içtik
they have given = verdiler


Yukarıda açıkladığımız fiil biçimlerini bir tablo halinda aşağıda bir daha görelim :


olağan fiillerin biçimi

1. mastar halinde = to drink - to talk
2. geniş zaman = drink, drinks - talk, talks
3. şimdiki zaman = drinking - talking
4. geçmiş zaman = drank - talked
5. şimdiki bitmiş zaman = drunk - talked



regular and irregular verbs - düzenli ve düzensiz fiiler

İngilizcede olağan fiiller iki grupta toplanırlar. Bir fiil ya "regular -düzenli" ya da "irregular -düzensiz"dir. Düzenli fiillerin özelliği, geçmiş zaman biçimlerinin fiil köküne "-ed" ilavesiyle yapılmasıdır.

I walk = yürürüm
I walked = yürüdüm
she helps = yardım eder
she helped = yardım etti
they want = isterler
they wanted = istediler


Bu tip fiiller şimdiki bitmiş zaman kipinde kullanılırken yine aynı biçimlerini, yani "-ed" eki almış biçimlerini korurlar.

I walk = yürürüm
I walked = yürüdüm
I have walked = yürüdüm

she helps = yardım eder
she helped = yardım etti
she has helped = yardım etti

they want = isterler
they wanted = istediler
they have wanted = istediler


Görüldüğü gibi düzenli fiiller geçmiş zamanda da, şimdiki bitmiş zamanda da "-ed" eki almaktadırlar.


irregular verbs - düzensiz fiiller

Düzenli fiillerin ikinci ve üçüncü şekillerinin hep aynı oluşu, yani "-ed" ilavesiyle yapılmasına karşın düzensiz fiillerin, geçmiş zaman için kullanılan ikinci ve şimdiki bitmiş zaman için kullanılan üçüncü şekilleri ayrı biçimdedirler.

Aşağıda üç sütun halindeki listenin ilkinde fiilin mastar (infinitive) halini, ikincisinde geçmiş zamanda (past tense) kullanılan şeklini, üçüncüsünde şimdiki bitmiş zamanda (present perfect tense) kullanılan şeklini görmekteyiz. Üçüncü şekil "geçmiş zaman ortacı - sıfat fiil" (past participle) olarak isimlendirilir



THE PRESENT TENSES - ŞİMDİKİ ZAMANLAR

Bu grubun içinde iki zaman vardır.

a. the present continous tense - şimdiki zaman
b. the simple present tense - geniş zaman


Her bir zamanı kısaca açıklayarak kullanılma yeri, şekil olarak nasıl meydana getirildiği ve çeşitli hallerini gözden geçirelim.


the present continuous tense - şimdiki zaman

Fiil köküne -ing takısı eklenerek önüne, özneye uygun to be yardımcı fiili getirilirse şimdiki zaman kipi meydana gelir.

to be yardımcı fiilinin şimdiki zamanda kullanılacak üç şekli am, is, are dır. Özne I ise am kullanılır. Özne tekil bir şahıs veya şeyse is, çoğulsa are kullanılır.


I am going to the park. (Ben parka gidiyorum.)
He is drinking milk. (O süt içiyor.)
They are running. (Koşuyorlar.)


Bu zaman halindeki bir cümleyi soru yapmak için cümledeki to be yardımcı fiili (am, is, are) cümle başına getirilir, olumsuz yapmak için to be ile esas fiil arasına not ilave edilir.

Am I going to the park? (Ben parka gidiyor muyum?)
Is he drinking milk?( O süt içiyor mu?)
Are they running? (Koşuyorlar mı?)
I am not going to the park. (Ben parka gitmiyorum.)
He is not drinking milk. (O süt içmiyor.)
They are not running.( Koşmuyorlar.)


the simple present tense - geniş zaman

Özneden sonra fiil yalın halde kullanılırsa geniş zaman kipi meydana gelir. Yalnız, özne tekilse fiile "s" ilave edilir.

I read a letter. (Bir mektup okurum.)
He drives the car. (Otomobili kullanır.)
They run. (Koşarlar.)


Bu cümleleri soru yapmak için cümlenin, başına do yardımcı fiili ilave edilir. Olumsuz yapmak için fiilin önüne do not getirilir.

Do I read a letter? (Bir mektup okur muyum?)
Do they run? (Koşarlar mı?)
I do not read a letter. (Bir mektup okumam.)
They do not run. (Koşmazlar.)


Öznenin tekil olması durumunda fiile eklenen "s" soru ve olumsuz yapılma halinde fiilden alınır, cümleye ilave edilen do yardımcı fiiline eklenir. Do yardımcı fiilinin son harfi "o" olması nedeniyle bu ekleme "does" şeklinde olur.


He drives the car. (Otomobili kullanır.)
Does he drive the car? (Otomobili kullanır mı?)
He does not drive the car. (Otomobili kullanmaz.)




THE PAST TENSES - GEÇMİŞ ZAMANLAR

Bu grubun içinde iki zaman vardır.

a. the simple past tense - geçmiş zaman (di'li)
b. the past continuous tense - sürekli geçmiş zaman


Bu zamanları da çok kısa bir şekilde ve örnekleriyle görelim :


the simple past tense - geçmiş zaman

Özneden sonra fiil, düzenli fiiller grubundansa, -ed eki almış olarak, düzensiz fiiller grubundansa, ikinci şekliyle, yani geçmiş zaman şekli getirilerek geçmiş zaman kipi yapılmış olur.

I walked to the window. (Pencereye yürüdüm.)
She drank some coke. (Biraz kola içti.)
We cleaned the table. (Masayı temizledik.)
They wrote letters. (Mektuplar yazdılar.)


Bu cümleleri soru yapmak için cümle başına (do yardımcı fiilinin geçmiş şekli olan) did getirilir. Olumsuz yapmak için fiilin önüne did not getirilir. Cümleye bu ilaveler yapılırken esas fiil düzenli bir fiilse ed ilavesi kalkar, düzensiz bir fiilse geçmiş zaman için kullanılan ikinci şeklinden çıkıp ilk şekli olan yalın hale (infinitive) döner.

Did I walk to the window? (Pencereye yürüdüm mü?)
Did she drink any water?( Hiç su içti mi?)
Did we clean the table?( Masayı temizledik mi?)
Did they write letters? (Mektuplar yazdılar mı?)

I did not walk to the window. (Pencereye yürümedim.)
She did not drink any water. (Hiç su içmedi.)
We did not clean the table. (Masayı temizlemedik.)
They did not write letters. (Mektuplar yazmadılar.)



the past continuous tense - sürekli geçmiş zaman

Ing eki almış esas fiil önüne to be yardımcı fiilinin geçmiş zaman halleri getirilirse sürekli geçmiş zaman kipi oluşur. To be fiilinin geçmiş zaman şekilleri was ve were'dir. Özne tekilse was, çoğulsa were kullanılır.

I was walking. (Yürüyordum.)
He was resting. (İstirahat ediyordu.)
You were swimming in the pool. (Yüzme havuzunda yüzüyordunuz.)
They were building a bridge. (Bir köprü yapıyorlardı.)


Bu cümleleri soru yapmak için to be yardımcı fiili (was, were) cümlenin başına getirilir. Olumsuz yapmak için to be ile esas fiil arasına not konulur.

Was I walking? (Yürüyor muydum?)
Was he resting? (İstirahat ediyor muydu?)
Were you swimming in the pool? (Yüzme havuzunda yüzüyor muydunuz?)
Were they building a bridge? (Bir köprü yapıyorlar mıydı?)
I was not walking. (Yürümüyordum.)
He was not resting. (İstirahat etmiyordu.)
You were not swimming in the pool. (Yüzme havuzunda yüzmüyordunuz.)
They were not building a bridge. (Bir köprü yapmıyorlardı)




THE PERFECT TENSES - BİTMİŞ ZAMANLAR

Bu grubun içinde altı zaman vardır.

a. the present perfect tense - şimdiki bitmiş zaman
b. the past perfect tense - geçmişte bitmiş zaman
c. the present perfect continuous tense - sürekli şimdiki
bitmiş zaman
d. the past perfect continuous tense - sürekli geçmişte
bitmiş zaman
e. the future perfect tense - gelecekte bitmiş zaman
f. the future perfect continuous tense - sürekli gelecekte bitmiş zaman
Bunları da kısaca örneklerle verelim.



the present perfect tense - şimdiki bitmiş zaman

Bu kipte, fiilin üçüncü şekli yani "past participle - geçmiş zaman ortacı" ile onun önünde have yardımcı fiili kullanılır. Bilindiği gibi düzenli fiillerin üçüncü şekilleri "ed" ekiyle yapılır, düzensizlerin üçüncü şekilleri ise ayrı olarak mevcuttur. Bunlar 112-116 sayfalarda bir liste halinde görülmektedir.

Have yardımcı fiili, cümlenin öznesi tekilse has şekline girer.


I have finished my work. (İşimi bitirdim.)
She has seen the visitors. (Ziyaretçileri gördü.)
You have taken their pens.( Onların kalemlerini aldın.)
He has changed his mind. (Fikrini değiştirdi.)
They have gone to Paris. (Paris'e gittiler.)


Bu cümleleri soru yapmak için have yardımcı fiili cümlenin başına getirilir, olumsuz yapmak için esas fiille have arasına not konulur.

Have I finished my work? (İşimi bitirdim mi?)
Has she seen the visitors? (Ziyaretçileri gördü mü?)
Have you taken their pens? (Onların kalemlerini aldın mı?)
Has he changed his mind?( Fikrini değiştirdi mi?)
Have they gone to Paris? (Paris'e gittiler mi?)

I have not finished my work. (İşimi bitirmedim.)
She has not seen the visitors. (Ziyaretçileri görmedi.)
You have not taken their pens.( Onların kalemlerini almadın.)
He has not changed his mind. (Fikrini değiştirmedi.)
They have not gone to Paris. (Paris'e gitmediler.)



the past perfect tense - geçmişte bitmiş zaman

Fiillerin üçüncü şekli "past participle - geçmiş zaman ortacı" önünde have yardımcı fiilinin geçmiş şekli olan had kullanmak suretiyle yapılır. Had her türlü özne önünde aynı kalır. Tekil ve çoğul için değişmez.

You had accepted his offer. (Onun teklifini kabul etmiştin.)
She had washed the towels.( Havluları yıkamıştı.)
We had eaten the sweets. (Tatlıları yemiştik.)
He had broken your glass. (Sizin bardağınızı kırmıştı.)


Bu cümleleri soru yapmak için had yardımcı fiili cümlenin başına getirilir, olumsuz yapmak için esas fiille had arasına not konulur.

Had you accepted his offer?( Onun teklifini kabul etmiş miydin?)
Had she washed the towels? (Havluları yıkamış mıydı?)

Had we eaten the sweets? (Tatlıları yemiş miydik?)
Had he broken your glass? (Sizin bardağınızı kırmış mıydı?)

You had not accepted his offer. (Onun teklifini kabul etmemiştin.)
She had not washed the towels.( Havluları yıkamamıştı.)

We had not eaten the sweets. (Tatlıları yememiştik.)
He had not broken your glass. ( Sizin bardağınızı kırmamıştı.)



the present perfect continuous tense -
sürekli şimdiki bitmiş zaman


Fiilin ing eki almış şekli önünde have ve to be yardımcı fiillerinin birlikte kullanılmasıyla yapılır.

To be fiilinin bu kipte kullanılan şekli been'dir. Have fiili tekil öznelerle has, çoğul öznelerle have şeklinde olur.

You have been waiting for hours. (Saatlerdir bekliyorsun. (beklemektesin.))
She has been cleaning the carpets. (Halıları temizliyor. (temizlemekte.))
They have been working on a project. (Bir proje üzerinde çalışıyorlar.)
He has been typing my letters. (Mektuplarımı daktilo ediyor.)


Bu cümleleri soru yapmak için have yardımcı fiili cümlenin başına alınır, olumsuz yapmak için not sözcüğü have ile been arasına getirilir.

Have you been waiting for hours? (Saatlerdir bekliyor musun?)
Has she been cleaning the carpets? (Halıları temizliyor mu?)

Have they been working on a project? (Bir proje üzerinde çalışıyorlar mı?)
Has he been typing my letters? (Mektuplarımı daktilo ediyor mu?)
You have not been waiting for hours. (Saatlerdir beklemiyorsun.)
She has not been cleaning the carpets. (Halıları temizlemiyor.)

They have not been working on a project. (Bir proje üzerinde çalışmıyorlar.)
He has not been typing my letters. (Mektuplarımı daktilo etmiyor.)


the past perfect continuous tense -
sürekli geçmişte bitmiş zaman


Fiilin ing eki almış şekli önünde have yardımcı fiilinin had şekliyle to be yardımcı fiilinin been şeklinin birlikte kullanılmasiyle yapılır. Had ve been her türlü özne için aynı kalırlar.

I had been sleeping. (Uyumaktaydım.)
He had been reading.( Okumaktaydı.)
We had been trying to repair the machine. (Makineyi tamir etmeye çalışmaktaydık.)
They had been drinking. (İçmekteydiler.)


Soru haline sokmak için had cümle başına alınır, olumsuz yapmak için had ile been arasına not sözcüğü yerleştirilir.

Had you been sleeping? (Uyumakta mıydın?)
Had he been reading? (Okumakta mıydı?)
Had we been trying ta repair the machine? (Makineyi tamir etmeye çalışmakta
mıydık?)
Had they been drinking? (İçmekte miydiler?)

You had not been sleeping. (Uyumakta değildin.)
He had not been reading. ( Okumakta değildi.)
We had not been trying to repair the machine. (Makineyi tamir etmeye çalışıyor
değildik.)
They had not been drinking. (İçmekte değildiler.)



the future perfect tense - gelecekte bitmiş zaman

Fiillerin üçüncü şekli ile shall (will) ve have yardımcı fiillerinin birlikte kullanılmasıyla yapılır.

I shall have finished the book. (Kitabı bitirmiş olacağım.)
You will have learnt.( Öğrenmiş olacaksın.)
He will have eaten the food. (Yiyeceği yemiş olacak.)
They will have seen everything. (Her şeyi görmüş olacaklar.)


Soru hali shall (will) cümle başına alınarak, olumsuzluk shall (will) ile have arasına not konularak yapılır.

Shall I have finished the book?( Kitabı bitirmiş olacak mıyım?)
Will you have learnt? (Öğrenmiş olacak mısınız?)
Will he have eaten the food? (Yiyeceği yemiş olacak mı?)
Will they have seen everything? (Her şeyi görmüş olacaklar mı?)

I shall not have finished the book . (Kitabı bitirmiş olmayacağım.)
You will not have learnt. (Öğrenmiş olmayacaksın.)
He will not have eaten the food. ( Yiyeceği yemiş olmayacak.)
They will not have seen every thing.
(Her şeyi görmüş olmayacaklar.)



the future perfect continuous tense -
sürekli gelecekte bitmiş zaman


ing eki almış fiilin önünde shall (will), have ve to be fiillerinin üçünün birden kullanılmasiyle yapılır. Özneye uygun shall (will) yardımcı fiillerinden biri alındıktan sonra have getirilir. Bundan sonra da to be yardımcı fiilinin been şekli konulur.

I shall have been working. (Çalışıyor olacağım.)
She will have been singing. (Şarkı söylüyor olacak.)
You will have been running. (Koşuyor olacaksınız.)
They will have been playing. (Oynuyor olacaklar.)


Soru şekli için shall (will) cümle başına alınır, olumsuzluk için shall (will) ile have arasına not konulur.

Shall I have been working? (Çalışıyor olacak mıyım?)
Will she have been singing? (Şarkı söylüyor olacak mı?)
Will you have been running? ( Koşuyor olacak mısınız?)
Will they have been playing? (Oynuyor olacaklar mı?)

I shall not have been working. (Çalışıyor olmayacağım.)
She will not have been singing. (Şarkı söylüyor olmayacak.)
You will not have been running. ( Koşuyor olmayacaksınız.)
They will not have been playing. ( Oynuyor olmayacaklar.)


Bu fiil zamanı İngilizcede pek az kullanılır.


THE FUTURE TENSES - GELECEK ZAMANLAR

Bu grubun içinde iki kip ile bunlara ilaveten going to yapısı vardır.

a. the future tense - gelecek zaman
b. the future continuous tense - sürekli gelecek zaman
c. going to form - going to yapısı


Bunları da teker teker ele alarak kısaca bilgi verelim:




the future tense - gelecek zaman

Bu zaman kök halinde "infinitive - mastar" fiil önüne shall (will) yardımcı fiilini getirmek suretiyle yapılır. Özne I ve we ise shall, bunlar dışında will kullanılır. (Fakat I ve we ile de çoğu kez will kullanıldığı görülür.)

I shall understand it. ( Onu anlayacağım.)
You will like them. (Onları seveceksin.)
He will buy a boat. (Bir kayık alacak.)
They will come again. (Tekrar gelecekler.)


Soru yapmak için shall (will) cümle başına getirilir, olumsuzluk için shall (will) ile esas fiil arasına not konulur.

Shall I understand it? (Onu anlayacak mıyım?)
Will you like them? (Onları sevecek misin?)
Will he buy a boat? (Bir kayık alacak mı?)
Will they come again? (Tekrar gelecekler mi?)

I shall not understand it. (Onu anlamayacağım.)
You will not like them. (Onları sevmeyeceksin.)
He will not buy a boat. (Bir kayık almayacak.)
They will not come again. (Tekrar gelmeyecekler.)



the future continuous tense - sürekli gelecek zaman

ing eki almış fiil önüne to be yardımcı fiilinin be şekli ile shall (will) getirmek suretiyle yapılır.

I shall be waiting for you. (Seni bekliyor olacağım.)
She will be sweeping the room. (Odayı süpürüyor olacak.)
You will be sleeping then. (O zaman uyuyor olacaksın.)
It will be eating the food. (Yiyeceği yiyor olacak.)


Soru yapmak için shall (will) cümle başına alınır, olumsuz yapmak için shall (will) ile be arasına not konulur.

Shall I be waiting for you? (Seni bekliyor mu olacağım?)
Will she be sweeping the room? (Odayı süpürüyor mu olacak?)
Will you be sleeping then? (O zaman uyuyor mu olacaksın?)
Will it be eating the food? (Yiyeceği yiyor mu olacak?)
I shall not be waiting for you. (Seni bekliyor olmayacağım.)
She will not be sweeping the room.
(Odayı süpürüyor olmayacak.)
You will not be sleeping then. (O zaman uyuyor olmayacaksın.)
It will not be eating the food. (Yiyeceği yiyor olmayacak).


going to form - going to yapısı

Yalın halde bir fiilin önüne going to getirilirse gelecek zaman ifadesi veren bir yapı kurulmuş olur. Bu yapıda going to'dan önce cümlenin öznesine uygun to be fiili kullanılır: I için am, tekil özne için is, çoğul özne için are.

Türkçe'ye future tense - gelecek zaman gibi çevrilen going to yapısı anlam bakımından ondan biraz farklıdır.

I am going to sell my carpet.( Halımı satacağım.)
He is going to make a toy. (Bir oyuncak yapacak.)
We are going to pay the bill. (Hesabı ödeyeceğiz.)
They are going to clean the house.
(Evi temizleyecekler.)


Soru haline sokmak için cümledeki to be fiili başa getirilir, olumsuzluk için not sözcüğü to be ile going arasına yerleştirilir.

Am I going to sell my carpet? (Halımı satacak mıyım?)
Is he going to make a toy? (Bir oyuncak yapacak mı?)
Are we going to pay the bill? (Hesabı ödeyecek miyiz?)
Are they going to clean the house?
(Evi temizleyecekler mi?)

I am not going to sell my carpet. (Halımı satmayacağım.)
He is not going to make a toy. (Bir oyuncak yapmayacak.)
We are not going to pay the bill. (Hesabı ödemeyeceğiz.)
They are not going to clean the house.
(Evi temizlemeyecekler.)

Teşekkür ederiz whitenight kardeşim, emeğinize sağlık...


Teşekkür ederiz whitenight kardeşim, emeğinize sağlık...
;)


İngilizce Kursu

MollaCami.Com