Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Osmanlıların edep ve nezaketi.



Du Lair şöyle der:''Küfürbazlık,öfke ve intikam hislerinin müşterek mahsülüdür.Bu hıristiyan memleketlerinde pek yaygın bir şekilde tamamıyla mevcuttur.Ancak Osmanlıların sokaklarında da evlerinde de hiç küfür sözü işitilmez.Bunun yüzümüzü kızartacak ve bizi hayrete düşürecek tarafı da,Osmanlıların lisanlarında küfür kelimelerinin bulunmayışıdır.Onlar yalnız ''Vallahi'' şeklinde Allah'a yemin ederler''

Nitekim o devre şahit olan insanlar naklederlerki,bir şahsın kendisini kızdıran bir meselede muhatabı için kullandığı cümleler: ''La Havle'' ''La Havle vela kuvvete illa billah'' ''Hay Allah derdini alsın'' ''Fesübhanallah'' ''Hasbünallahü ve ni'me'l- vekil'' ''Ya sabur'' gibi güzel ve teskin edici ifadelerden ibarettir.

Tekke ve zaviyelerde'de duvarlara asılı levhalarda teselli için;''Bu da geçer'' ''Vazgeç'' ''Hoş gör Ya Hu'' sözleri meşhurdur.
Osmanlıların edep, nezaket ve terbiye hususunda kaydettikleri seviye hiç bir milletle kabil-i kıyas değildir.Onların muaşeret adabı, bir mükemmellik ve incelik arz eder.Bunlar millet ve mezhep ayrımı yapılmaksızın bütün insanlara karşı aynen riayet edilen ruhi ve vicdani bir kanun mesabesindedir.Dolayısıyla Osmanlı demek,imrenilecek edep ve nezaket timsali demek tir.


alıntı

Osmanlıda Edep:

Osmanlı'da sadaka taşları varmış, ihtiyacı olan sadaka taşının üzerindeki keseden, (yabancı elçilerin de şehadetleriyle) sadece ihtiyacı kadarını alırlarmış. Aynı şey, yolların üzerinde vakıflar tarafından kurulan konaklarda da uygulanır, yolcu eğer ihtiyacı varsa yatağının başucundaki keseden alabilirmiş. Bineğine ücretsiz bakılır, ücretsiz üç gün yemek verilirmiş.
Eskiden "Kapıyı kapat!" denilmezmiş. Allah (cc) kimsenin kapısını kapatmasın diye düşünülürmüş. "Kapıyı ört, ya da sırla" denilirmiş. Kapının kapanmadan yavaşça örtülmesi edebdenmiş.

“Lambayı söndür” demezlermiş. Allah (cc) kimsenin ışığını söndürmesin. "Lambayı dinlerdir" derlermiş. Lamba yakılmaz, uyandırılırmış.

Uyuyan birisi uyandırılmak İçin sarsılmaz veya adı ile çağırılmazmış. "Agâh ol eren­ler" derlermiş. Nezaket, incelik, edeb her işin başı imiş de ondan... Ona eren uyanık olurmuş. İnsanların sözü kesilmez, işaret ve işmar edilmez, fısıltılar, gizli konuşmalar hoş karşılanmazmış.

Hanımlar beylerine "Efendi" derlermiş, "siz" derlermiş. Hanımefendiliklerini gösterirlermiş.

Gezerken yere yumuşak basılır, ses çıkarmamaya çalışılırmış. Yerdeki haşerata basmamaya özen gösterdiği için adı "Karınca basmaz Efendi” ye çıkan insanlar varmış.

Kapıdan çıkarken arkasını dönmemek, geri geri çıkmak edebdenmiş.
Kapı eşiğindeki misafirlere ait ayakkabılar, dışarıya doğru değil, içeriye doğru çevrilirmiş. "Git bir daha gelme!" der gibi değil de. "Gitsen de ayağının yönü buraya dönük olsa" dercesine dizilirmiş.

Canlı cansız her şeyin bir hatırı varmış. Bediüzzaman, kendisine arkadaşlık eden, vefa gösteren eski elbisesinden bir parçayı koparıp alırmış. Yumurtayı ucundan, çok az kırar, fazla kırmayı tahrip olarak düşünür, tahribin hiçbir türünü sevmezmiş.
Eskiler hayatı o kadar nurani, o kadar temiz, o kadar manâlı yaşarmış.

Üstad Necip Fazıl bu hali “Komşuya hatır soran sıra sıra terlikler,
Ölçülü uzaklıkta yakın beraberlikler."
diye tarif eder.

Eskiler "Edeb Ya Hu!" derler, O'nu görüyor gibi yaşamaya çalışırlarmış. O (cc) varken başkasına bakmaz, Onu unut­muş gibi hallere girmezlermiş. Ezel ve Ebed Sultanı'nın huzurunda nasıl hareket edilmesi gerekiyorsa öyle hareket et­mek isterlermiş. "Bizi takip eden, her halimizi perdesiz, engelsiz gören, şu anda bizim durumumuza bakan Allah var!" der gibi, o mânâyı hatırlatmak için her yere "Edeb Ya Hu!" yazarlarmış. "Allah'ın huzurunda edeb" demekmiş bu.

İnsan nerede olursa olsun Allah'ın huzurunda değil midir?

Edeble Alâkalı Beyitler:


İlim meclislerinde aradım, kıldım talep.
İlim geride kaldı ille edep ille edep.
(Y. Emre)

Hadd-i zâtında kim olmazsa edib.
Feleğin sillesi eyler te'dib. (Nabi)

Setr eder ayıbın insanın hep.
Ne güzel nâme imiş sevb-i edep.
(Sümbül-zâde Vehbi Efendi)

Edep bir tâc imiş nûr-î Hûda'dan.
Giy ol tâcı emîn ol, her belâdan. (La edrî)

Edep iledir âlem-i nizâm.
Edep iledir kemâl-i âdem.
(La edrî)

Edebtir kişinin dâim libası.
Edebsiz insan üryana benzer. (La edrî)

Edeb; ehl-i ilimden hâli olmaz.
Edebsiz ilim okuyan, âlim olmaz.
(La edrî)

teşekkürler emeğine sağlık...

Allah cc razı olsun kardeşim ecdadımızın hayatları gerçekten bizlere bir rehber.Malesef şimdiki yabancılar gelip sokaklarımıza şöyle bi dolaşsalasr yada bi otobüse binseler binbir çeşit edepsiz söz duyabilirler. ve bunlar kız erkek demeden gayet rahat bir şekilde telaffuz ediliyor. O eski incelikler zaten hakgetire ...Mevlam cümlemize kendimizi ve evlatlarımızı bu kötülüklerden uzak tutarak hayırlı, ecdadımıza ve efendimize layık ,nesiller yetiştirmeyi nasib eylesin inşallah.


teşekkürler emeğine sağlık...

letaif beyaz kelebek ve anise kardeşlerim
yorumlarınız için teşekkürler
sizlerinde gözlerinize sağlık

emeğinize sağlık.....ecdadımız.layık olmayı Cenabı Hak bizlerede nasip eylesin..


teşekkürler emeğine sağlık...


emeğinize sağlık.....ecdadımız.layık olmayı Cenabı Hak bizlerede nasip eylesin..


aminn inşallah..

Bu da geçer, Vazgeç, Hoş gör Ya Hu...


teşekkürler emeğine sağlık...

bende teşekkür ederim sizinde gözlerinize sağlık..



evet hoş ve güzel vede çok bilgilendirici , benim çok çok hoşuma gitti . Allah razı olsun...


evet hoş ve güzel vede çok bilgilendirici , benim çok çok hoşuma gitti . Allah razı olsun...


sizden de MEVLAM razı olsun beyendinize sevindim
gözlerinize sağlık..


Osmanlı Tarihi

MollaCami.Com