Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Sarıkamış Kahramanları

Sarıkamış Kahramanları

I. Dünya savaşında çarpıştığımız cephelerden biri de Doğu cephesi. Buradaki en önemli hadise olan Sarıkamış harekatı bir kış günü başlamıştı: 24 Aralık 1914.

O tarihte yürüyüşe geçen başkumandan vekili Enver Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusu, Erzurum yoluyla Kalaboğazı ve Keşer dağlarını aşarak Bardız’a gelmişti. Oradan ikiye ayrılıp, bir kol Soğanlı dağ larından, diğer kol da Allahüekber dağlarından Selim köyü yolu ile Kars’a ilerledi. Gayesi, Rus ordusuna karşı Kars-Sarıkamış demiryolu hattını kesmekti. Fakat erli halkın deyimiyle “Felek yar olmadı!” Moskof’un tabii yardımcısı olan dondurucu kış soğuğu Türk ordusunu perişan etti. 90.000 Mehmetçik, daha düşmanla karşılaşmadan karlar altında dondu! (25 Aralık 1914)

Bu faciadan kurtulabilen gazilerden Rıfat Şevki Bey, o günlere ait hatıralarını şöyle anlatır:“Allahüekber dağlarında onbinlerce askerimiz, birkaç gece içinde donarak öldü. Kurtulabilenler dağınık bir şekilde köylere sığındılar. Ben de Bardız köyüne gelebildim. Karşılarında kendilerine mukavemet edebilecek bir kuvvet kalmayan Ruslar, hızla Sarıkamış civarını işgal ettiler. Kasaba ve köylere giren Ruslar, yerli Müslüman halka görülmemiş eziyetler yapmaya başladılar. Zakim ve Göreşken köylerinde ne kadar erkek varsa toplayıp kurşuna dizmek üzere götürdüler. İçlerinde ben de vardım. Yolda, atlı bir Rus subayına rastladık. Bizi götüren Rus askerlerine:“Bunları nereye götürüyorsunuz?” dedi. Onlar:“Kurşuna dizmeye” dediler. Subay:“Biraz bekleyin burada” dedikten sonra atını mahmuzlayarak yanımızdan ayrıldı. 3 saat ecel terleri dökerek bekledikten sonra, “Geri dönün” haberi geldi. Sonradan, adının Aydemir olduğunu öğrendiğimiz Türk asıllı bu Rus subayı hayatımızı kurtarmıştı. Fakat bizi serbest bırakmadılar. Önce Sarıkamış’a götürüp bir ahıra tıktılar, sonra da ite kaka tren istasyonuna götürdüler. Burada bizi görünce etrafımızı saran yerli Ermeni ve Rumlar, sopalarla bize vurmaya başladılar. Nihayet kendimizi yük vagonlarına atarak ellerinden kurtulduk. Biraz sonra da hareket ederek Kars’a geldik. bizi kapattıkları yerde, 3 gün boyunca yiyecek bir şey vermediler. Paralarımızı da almışlardı. Üç gün sonra, içine tuz doldurulmuş siyah çamur gibi çavdar ekmekleri getirdiler. Bu ekmekleri yiyerek açlığımızı giderdik. Bu sefer de susamıştık. Ak sakallı ihtiyarlarımızın, ufak yavrularımızın “Ne olur bir damla su!” diye yalvarmalarına karşı, Kars çayının tezeklere bulanmış kısmından su içmemize müsaade edildi. Temiz suya koşanlar, süngülerle dürtülerek geri döndürüldü. Pis su yüzünden aramızda salgın hastalık başladı. Altı arkadaşımızı bu yüzden kaybettik. Birkaç gün içinde hepimizi alıp Tiflis’e naklettiler. Bazılarımızı da Bakû’daki Nargin adasına hapsettiler. Tiflis’te birkaç gün kaldıktan sonra tekrar trene bindirerek önce Rostov’a, oradan da Harkov’a getirdiler. Burada bir çalışma kampında bir sene çalıştırdılar. Bu arada 74 arkadaşı mız kaçmaya muvaffak olduysa da, yollarda öldüler. Nihayet geri kalan bizleri de Bakû’ya gönderdiler. 1917 senesi Ekiminde Bolşevik ihtilali ile Rusya, Brest Litovsk antlaşması ile harpten çekildi ve bütün esirler serbest bırakıldı. Bu sayede hürriyetimize kavuştuk ve tekrar Kars’a döndük. Fakat, esir kafilesindeki 197 kişiden, ancak 76 kişi kalmıştık. Aslında Ruslar tarafından esir edilen Türkler içinde en şanslı olanlar yine bizlerdik. Çünkü diğer esirler, bizim gibi Ukrayna’ya kadar değil, Sibirya’ya sürülüyor ve oradan geri dönebilen hemen hemen hiç olmuyordu."

herkonudan.com

Allah (cc) razı olsun.. :'(
bu toprakların kıymetini bilmiyoruz.. bilmiyoruz..

Bir gece de donan binlerce askerimiz..
Sarıkamış Dramı

Mollacami.com Adem Yakut teşekkür ediyoruz...




herkonudan.com


kopyanin kopyasinin kaynagi olmaz ki. nereden aldigimiz degil orjinal kaynagi neresidir orasi önemli..

paylasim icin tesekkür ederiz

Onlar kopya etmiş kaynak yazmamış. Biz de bir ikincisini yapsak daha doğru olmazdı. :) Varsa aslî kaynağı, yoksa en azından alınan site.


Onlar kopya etmiş kaynak yazmamış. Biz de bir ikincisini yapsak daha doğru olmazdı. :) Varsa aslî kaynağı, yoksa en azından alınan site.


Kaynak göstermek güzel ve yerinde davranistir. Ancak hersey yerinde güzeldir. Bu bizim Hassasiyetimiz olmali ama hastaligimiz degil..

Eger bir yer kaynak göstermeden yazi eklemisse ordan alinan kaynak gösterilirse bu dürüstlük degil karsi tarafa bu yaptigindan dolayi prim vermek olur.. aferin cok güzel yapmissin. al seni falanca yerde ödüllendirdim gidip bakabilirsin... :o

arkadaşlar net aleminden aldığımız çoğu yazı alıntı kaynak aranır bulamadığımız zamanda alıntı yazıyoruz şimdi burda ankebut kardeşimize yüklenmeniz nederece doğru

Mollacami.com Adem Yakut teşekkür ediyoruz...

bu nedemek lütfen açıklayın ecyad...

Eger bir yer kaynak göstermeden yazi eklemisse ordan alinan kaynak gösterilirse bu dürüstlük degil karsi tarafa bu yaptigindan dolayi prim vermek aferin cok güzel yapmissin. al seni falanca yerde ödüllendirdim gidip bakabilirsin...


Çok ilginç bir görüş Pirireis !sizemi ait! 8)
sütten çıkmış ak kaşık olmaya çalışmayalım! :)

Meseleyi fazla uzatmaya gerek yok. Biz kaynak belirtmekte haklı olabiliriz ama şöyle bir düşündüm; Piri Reis'in dediklerini de fazla yabana atmamak lazım.

Lakin kaynak belirtme hassasiyeti "hastalık" dercesine varmış olsa da bizce makbul.

Mesele biraz da "Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık" kabîlinden. Yazının sonuna "alıntı" yazmak herşeye çözüm olmadığı gibi, hiçbirşey yazılmamış haliyle "(ç)alıntı" bir yazı da çözüm değil.

Selam ve sevgiler...

Eger bir yer kaynak göstermeden yazi eklemisse ordan alinan kaynak gösterilirse bu dürüstlük degil karsi tarafa bu yaptigindan dolayi prim vermek olur.. aferin cok güzel yapmissin. al seni falanca yerde ödüllendirdim gidip bakabilirsin...


Ankebut kardeş prim için teşekkür:)



Çok ilginç bir görüş Pirireis !sizemi ait! 8)
sütten çıkmış ak kaşık olmaya çalışmayalım! :)




hosgeldiniz safalar getirdiniz ghost kardesim. sizleri molla da görebilmek ne büyük seref. Onurlandirdiniz bizi. Allah razi olsun. Mekaniniz cennet olsun :)

cayciii nirde kaldi caylarimiz. misafirler uzak yoldan gelmisler. bekletmiyelim gönül korlar sonra..

[color=purple]kasiklarimiz sütten cikmasada cay bardagindan cikar hep.. beyaz olmasada sapsaridir.. rengini agartamasakta sariligimiz kirli oldugumuzdan degul altun'un tabiatindandir....[/color]

selam sevgi ve dua ile

Ecyad kardeşim daha önceden hazırladığım bir slaytı koymaya çalışmış sanırım ama link kırık görünüyor. Dileyenler buradan>>> indirebilirler.

Öncelikle Ankebut hassasiyetiniz için teşekkür ederim,bazen yazıların kaynağı bulunamıyor,buna rağmen yazıyı ekleyen arkadaşımızın emeğine saygı göstermişsiniz,güzel yazılarınızın devamını bekleriz.

hosgeldiniz safalar getirdiniz ghost kardesim. sizleri molla da görebilmek ne büyük seref. Onurlandirdiniz bizi. Allah razi olsun. Mekaniniz cennet olsun

Teşekkür ederim,Pirireis
lakin sonradan pişman olmayın ::)
sonra başınızı vuracak duvar aramayın 8)
size bir duvar tahsis ederiz :) ama www.herkonudan.com kaynaklı olur bilmem kabul edermisiniz ;D

kasiklarimiz sütten cikmasada cay bardagindan cikar hep.. beyaz olmasada sapsaridir.. rengini agartamasakta sariligimiz kirli oldugumuzdan degul altun'un tabiatindandir....





Hiçbir maden yokturki,kendisinden saf halinde iken,alemin görüntüsünü içine alan bir ayna yapılmasın,
Ancak pas onun cevherine işler, ve onu ziyan eder ,dünya hırsı ve günahların galip geldiği bir kalp,buna kavuşamaz, pas derecesine iner,böylece liyakat gider....

Altının membağında olan hepimizin,dikkat etmesi gereken bir husus

;) :)

soy metaller (altın, platin gibi) dışında diğer metaller havada paslanır.örneğin soy metal olan altın ve platin akkor haline gelene kadar ısıtılsa dahi oksijen, su ve asit gibi kimyasalların bir çoğuna karşı dayanıklıdır. ;)

demir, oksijen ve suyun oluşturduğu pas tarafından aşındırılır. Bu nedenle demir korunmazsa giderek bozulur.Altın, havanın oksijeni, su veya asitler tarafından bozulamaz. Bu yüzden de paslanmaz. ;)

altın yoğun olmakla birlikte, oldukça yumuşak bir metaldir. ;)

altının değerli olmasının nedenlerinden biri, az bulunan bir metal olmasıdır, insanların sahip olmak istedikleri bir madde ne kadar azsa, değeri o kadar artar. ;)



Teşekkür ederim,Pirireis
lakin sonradan pişman olmayın ::)
sonra başınızı vuracak duvar aramayın 8)
size bir duvar tahsis ederiz :)



samimiyetimiz ipekten de zarif ise verilen emekler basa tac olur..

Lakin Pamuk kadar beyazken arkasi beton gibi önyargilar sakli ise basa vurdugumuz duvar olur..

biz de size tesekkür ederiz..

insaallah altun gibi olan yüreginiz molla cami icinde atar..

selam sevgi ve dua

ayy ya konu nerelerden nerelere gelmiş:))
konuyu okudum tamgaz neredeyse muharebeye gidecek kadar
aşka geldim aşalara indikçe tatlı bir çekişme
benimde konsantrayanum bozuldu:))
muharebeye gitmekten vaz geçtim dermişim :)
afedersiniz biraz zamane ağzı oldu
işimiz şaka kusura bakmayın kardeşler...
neyse ciddiyyet...

Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı:

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:

Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.



Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?

Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.



Ruhumun senden, İlâhi, şudur ancak emeli:

Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.

Bu ezanlar - ki şahâdetleri dinin temeli -

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.



O zaman vecd ile bin secde eder - varsa - taşım,

Her cerîhamdan, İlâhi, boşanıp kanlı yaşım,

Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;

O zaman yükselerek arşa değer belki başım.



Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.

Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:

Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istikl


MEHMET AKİF ERSOY


RABBİM dinimiz ve vatanımızın uğruna şehit düşen
bütün şehitlerimizin şehitliklerini kabul buyursun..


Osmanlı Tarihi

MollaCami.Com