Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


İkazname

=İ K A Z N A M E=

بســـم الله الرحمن الرحيم
الحمد لله رب العالمين والصلوة والسلام علي سيدنا محمد و على اله و صحبه اجمعين

KUR’AN-I AZİMUŞŞAN’A GÖRE YAHUDİ VE HRİSTİYANLARIN VE HAKİKİ EHL-İ KİTABIN MAHİYETLERİ

Gayet ehemmiyetli mevzuları ihtiva eden bu ikazname, “Mukaddime”, “Tahkikat”, “Tetimmat” ve “Hatime” namı altında dört kısımdan oluşmaktadır. Bilhassa ahirdeki Hatime’nin dikkatlice mütalaasını muhterem okuyucumuza tavsiye ederiz.

MUKADDİME
Aziz kardeş! Bu ikaznamenin telif sebebi şudur ki: Son zamanlarda hristiyan rahibleri ve yahudi hahamları tarafından ve bilhassa aşağıda anlatacağımız üzere, bütün dünya devletlerini idare eden, gizli yahudi hükumetinin reisi olan haham tarafından “Hoşgörü” ve “Dinler Arası Diyalog” adı altında bir plan çevrilmekte ve İslam Alemi içine çeşitli vasıtalarla bu planları sokulmaktadır. Bu suretle müslümanların İslam’a ve Kur’an’a imanları zedelenmekte ve hıristiyan ve yahudilere karşı dostluk yapılmaya çalışılmaktadır. Onların da hakiki manada ehl-i kitab ve ehl-i tevhid olduğu ve hak peygamberlere ve kitablara inandıkları, dolayısıyla ehl-i necat ve ehl-i cennet oldukları gibi batıl fikirlerle müslümanların salabetlerini kırmaya çalışmaktadırlar. Biz Allah’ın tevfikiyle bu ikaznamede, başta Tevbe suresinin 29’dan 35. ayetine kadar olan kısmı olmak üzere bu hususu izah eden ayat-ı Kur’aniyeyi ehadis-i şerife ve ulema-i islamın kavilleriyle izah ederek göstereceğiz ki Yahudi ve hıristiyanlar hakiki ehl-i kitab değildirler. Hakiki ehl-i kitab ve ehl-i tevhid, onlardan Allah’a veled isnad etmek gibi akideleriyle şirk koşmayan ve ayırt etmeksizin bütün peygamberlere iman eden ve kitablarındaki evsaf-ı nebeviyeyi (A.S.M.) ketmetmeyip izhar eden ve ona iman edip resul olarak gönderildiğinde de itaat eden ve Allah’ın indirdiği bütün semavi suhuf ve kitablara iman edip ahkamıyla amel eden ve ahbar ve ruhbanların Tevrat ve İncil’e muhalif hükümlerini kabul etmeyen ehl-i Tevrat ve ehl-i İncil olan kimselerdir. İşte Kur’an-ı Azimüşşan hakiki manada ehl-i kitab ünvanını bu kimselere vermiştir ve bu kimselere Kur’an’ın hiçbir yerinde yahudi ve hristiyan tabiri kullanılmamaktadır. Kur’an onlara “müslümanlar” demektedir. Yani onlar “Müslüman İsevi” ve “müslüman museviler”dir. Amma diğerleri ise; yani Allah’a şerik koşan, ahbar ve ruhbanı rab ittihaz edip onların Tevrat ve İncil’e muhalif verdikleri hükümleri kabul eden ve evsaf-ı nebeviyeyi ketm edip Resul-i Ekrem’i (A.S.M.) ve Kur’an’ı inkar eden ve emredildikleri din-i İslam’dan çıkıp yahudileşen ve hristiyanlaşan kimselere ise; Kur’an onlara hakikatte değil, sadece zahir cihetiyle ve kızlarını nikahlama, yeme-içme, cizye ve hayat hakkı verme gibi dünyevi bazı ahkam noktasında, zahiri ehl-i kitab demiştir. Ve bu gibi kavl-i leyyin ifadelerle onları, hakiki ehl-i kitab olmaya teşvik etmiştir. Bizim bu ikaznamede maksadımız ise yahudi ve hristiyanların hakikat noktasında ve ahiret cihetiyle ehl-i kitab ve ehl-i tevhid olmadıklarını beyan etmektir. Yoksa ahkam-ı zahiriye ve dünyeviye noktasında değil... İşte Kur’an, bu zahiri ehl-i kitaba “Yahudi” ve “Hristiyan” tabirlerini kullanmaktadır. Yani onlar ahbar ve ruhbanın ihdas ettiği tamamen batıl ve semavi suhuf ve kitablarla ve peygamberlerle alakası olmayan bir din üzerindeler ve din-i İslam’dan çıkıp yahudileşmiş ve hristiyanlaşmış kimselerdir demektedir. Şöyle ki:
• Allah indinde tek din İslam’dır. Hz. Musa ve Hz. İsa gibi bütün peygamberler, Kur’an’ın gösterdiği bu islam dini üzerine gelmiştir. Yalnız bazı teferruat mesailinde şeriatları ayrı ayrı gelmiştir. İslam ise; tevhid inancı üzerine kurulu bir dindir. Yahudilik ve Hristiyanlık gibi dinler Allah’ın indirdiği, Hz. Musa (A.S.) ve Hz. İsa (A.S.)’ın insanlara öğrettiği hakiki bir semavi din değil, belki Tevrat ve İncil’in hükümlerine muhalif ve yahudi hahamları ve hristiyan rahibleri tarafından icad edilmiş ve beşerin hevasından çıkmış arzi bir dindir. Maalesef çoğu müslümanlar, yahudilik ve hristiyanlığın, her ne kadar bazı bozulmalar olsa da, esasta Tevrat ve İncil’e bağlı hakiki semavi bir din olduğunu zannetmektedirler. Halbuki aşağıda zikr edeceğimiz ayetlerin bize bildirdiği üzere; yahudi ve hristiyan alimleri Tevrat ve İncil’i terk ederek, tamamen kendi kafalarından uydurma bir din icad ettiler ve kendi milletleri de bu ahbar ve ruhbanlarını rab ittihaz ederek onların uydurduğu bu dini kabul ettiler. İşte Kur’an, bu uydurma dine yahudilik ve Hristiyanlık adını vermiştir. Yoksa Allah’ın kabul ettiği ve bütün peygamberlere indirdiği tek bir din vardır. O da İslamdır. Yahudiler ve hristiyanlar ise tevhid inancı üzerine kurulu bu islam dininden çıkmış, Hz. İsa ve Hz. Üzeyr’e Allah’ın oğlu diyerek ve alimlerini ve abidlerini rabler edinip, onların ihdas ettiği dini kabul ederek müşrik olmuşlardır. Netice olarak diyebiliriz ki yahudilik ve hristiyanlık, ibadetleri, muamelatı, münakehatı gibi ekser hükümleri kendi alimleri tarafından icad edilmiş bir dindir. Buna delil, dini esaslara dayalı bir devlet, gerek yahudi aleminde, gerek hristiyan aleminde bulunmamasıdır. Eskiden hristiyan ruhbanları yüz senede bir defa toplanarak, Tevrat ve İncil’in dışında yeni hükümler koyarlardı. Şu anda ise onbeş-yirmi senede bir toplanarak asra göre, Tevrat ve İncil’e dayanmayan hükümler koymaktadırlar.
• Burada şu hususu da belirtelim ki, onların islamdan çıkıp müşrik olmaları ve ahbar ve ruhbanlarını rabler edinmeleri, yani müslüman olmaktan çıkıp yahudi ve hristiyan olmaları Kur’an ve Resul-i Ekrem Efendimiz (A.S.M.) geldikten sonra vuku bulmuş bir hadise de değildir. Bunlar Kur’an gelmeden evvel de bu günkü gibi kafir yahudi ve hristiyan idiler. Bu noktayı izah için, hristiyanların ilk olarak nasıl bozulduklarını beyan eden Tefsir-i Kurtubi’de zikr edilen Maide suresinin 14. ayetindeki فَأَغْرَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَة وَالْبَغْضَاء إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ (yani: biz o hristiyanların arasına kıyamete kadar adavet ve buğz attık) ayetinin manasını gösteren şu kıssayı aynen aktarıyoruz.
“Denildi ki: Hz. İsa’nın göğe çekilmesinden seksen sene sonraya kadar hristiyanlar İslam dini üzerine idiler. Kıbleye (Kudüs) doğru namaz kılıyorlar, Ramazan orucunu tutuyarlardı. Bu, onlarla yahudiler arasındaki harbe kadar devam etti. Yahudilerin bir kumandanı vardı, çok cesur idi. Ona “BOLİS (Pavlos)” deniliyordu. İsa’nın ashabından çok kişi öldürdü. Bolis yahudilere dedi ki:
“Eğer İsa hak ise, peygamber ise onunla beraber olanlar da haktır. Biz ise onları vurduk, öldürdük. Bizim yerimiz Cehennem’dir. Biz zarar ederiz. Onlar Cennet’e, biz ise Cehennem’e gireceğiz. Onlara (İsevilere) hile yapıp saptıracağım ve onları da Cehennem’e sokacağım.”
Bolis’in “İkab” adında bir atı vardı. Bolis hristiyanların yanına gitti, pişmanlığını dile getirdi, başına toprak saçtı, hristiyanlara dedi ki:
“Ben Bolis’im (Pavlos). Sizin düşmanınızım. Gökten bana bir ses geldi. Bana, -Senin tevben kabul olunmaz. Ancak hristiyan olursan kabul olunur- dedi.”
Bunun üzerine hristiyanlar onu (Bolis’i) kilisenin bir odasına koydular. Bir sene gece-gündüz orada kaldı ve hiç dışarı çıkmadı. İncil’i iyice öğrendi. Bir sene sonra kiliseden çıktı. Hristiyanlara dedi ki:“Bana gökten ses geldi, Allah bana tevben kabul oldu dedi.” Hristiyanlar onu tasdik etti ve onu sevdiler. (Bolis onların reisi oldu) Sonra Beyt-ul Makdis’e geçti. “NASTURA” denilen birini onlara halife yaptı. Nastura’ya sır verdi (bir şey öğretti), dedi ki “İsa ilahdır (Meryem oğlu İsa ilahdır).” Sonra Rumlara döndü, onlara “İsa’nın bir ilahlık, bir de insaniyet yönü vardır” diye bildirdi. Sonra “YAKUB” denilen bir adama sır verdi (öğretti) ki “İsa insan değildir ki insan olsun, cisim değildir ki cisim olsun. O Allah’ın oğludur.” dedi. Başka bir adam çağırdı, onun ismi de “MELİK” idi. Ona da “Allah ölmez ki İsa da ölsün” dedi. Bu üç adamı ayrı ayrı çağırıp görüştü ve bu sırları verdi. Onlara ayrı ayrı, “Siz benim sırdaşımsınız. Ben İsa ile görüştüm. Benden razı oldu” dedi. Sonra yine onlara ayrı ayrı “kendimi yarın keseceğim, kurban edeceğim” dedi. Sonra mezbeheye (kurban kesimi yapılan yer) girdi ve kendini kesti. Bolis’in kendini kesmesinin üçüncü gününde bu üç kişi halkı kendi fikirlerine çağırdı. Onlara (bu üç kişiye) ayrı ayrı taifeler tabi oldu. Bu taifeler bu güne kadar birbirlerini öldürdüler, ihtilaf ettiler. Bu şekilde hristiyanlar üç fırkaya ayrıldılar. Onların şirke girmesine bu BOLİS denen adam sebeb oldu. –Allahu A’lem-”
(Tefsir-i Kurtubi- Nisa suresi- ayet 171)

teşekkürler...emeğine sağlık..


teşekkürler...emeğine sağlık..


Kur'ân-ı Kerîm ve Tefsir

MollaCami.Com