Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Kur'an-ı Kerim'deki Peygamberlerin Duaları

Âdem (a.s)

قَالاَ رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ
7/23- (Âdem ve Havva): “Ey Rabbimiz! Biz ikimiz de kendimize yazık ettik. Eğer Sen, bizi bağışlamaz ve bize rahmet etmezsen işte o zaman biz, kesinlikle perişan oluruz.” dediler.

Ashab-ı Kehf

إِذْ أَوَى الْفِتْيَةُ إِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَداً
18/10- O gençler, mağaraya sığındıklarında: “Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve bizi bu işimizde başarılı kıl.” diye dua ettiler.

Büyücüler

رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْراً وَتَوَفَّنَا مُسْلِمِينَ7/126- “Ey Rabbimiz! Bizim üzerimize sabır yağdır ve bizim canımızı Müslümanlar olarak al.”

Cennetlikler

...وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَذَا وَمَاكُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلا أَنْ هَدَانَا اللّهُ لَقَدْ جَاءتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ وَنُودُواْ أَن تِلْكُمُ الْجَنَّةُ أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
7/43- …Onlar (cennette): “Bize bu (cennetin) yollarını gösteren Allah'a hamdolsun. Eğer Allah, bize bunun yolunu göstermeseydi, biz bu yolu asla bulamazdık. Rabbimizin peygamberleri bize gerçekten doğru şeyler getirmişler.” derler. Ve orada onlara: “İşte (dünyada) yaptıklarınıza karşılık hak ettiğiniz cennet, burasıdır.” diye seslenilir.

دَعْوَاهُمْ فِيهَا سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلاَمٌ وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
10/10- Onların da, oradaki bütün duaları: “Ey Allah’ım! Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız”, birbirlerine iltifatları: “selâm”, dualarının sonu da: “hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” demeleridir.

Eyyub (a.s)

وَأَيُّوبَ إِذْ نَادَى رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
21/83- Hani Eyyûb, Rabbine: “(Ey Allah’ım) şüphesiz bu hastalık beni bunalttı, Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” diye yalvarmıştı.

Havariler

رَبَّنَا آمَنَّابِمَا أَنزَلَتْ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ
3/53- Ve (Havariler): “Ey Rabbimiz! Biz, senin indirdiğine iman ettik, o peygambere uyduk. Öyleyse bizi de (bu dine) inananlarla beraber yaz.” (diye dua ettiler.)

İbrahim (a.s)

وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ {} رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِن ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَا إِنَّكَ أَنتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ {} رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولاً مِّنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ إِنَّكَ أَنتَ العَزِيزُ الحَكِيمُ

127- İbrahim ve İsmail, Kâbe’nin temellerini yükseltirken: “Ey Rabbimiz! (Bunu) bizden kabul buyur. Şüphesiz en iyi işiten ve eksiksiz bilen Sensin.” 128- “Ey Rabbimiz! İkimizi de Sana eksiksiz iman edenlerden kıl, soyumuzdan gerçekten Müslüman bir ümmet çıkar, bize ibadet şeklimizi (ve yerimizi) göster ve tevbelerimizi kabul buyur. Şüphesiz Sen, tevbeleri kabul eden ve çok merhamet edensin.” 129- “Ey Rabbimiz! İçlerinden onlara; Senin ayetlerini okuyacak, Kitap ve hikmeti öğretecek, kendilerini (batıl inançlardan) temizleyecek bir Peygamber gönder. Şüphesiz Sen, çok şerefli, hüküm (ve hikmet) sahibisin.” (diye dua ediyorlardı.)

وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هََذَا بَلَداً آمِناً وَارْزُقْ أَهْلَهُ مِنَ الثَّمَرَاتِ مَنْ آمَنَ مِنْهُم بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ
126- Hani İbrahim: “Ey Rabbim! Bu şehri güvenilir bir belde kıl ve oranın halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları çeşitli ürünlerle rızıklandır.” diye dua etti.

قَالَ يَا قَوْمِ إِنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تُشْرِكُونَ إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفاً وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ

6/78-79- …“Ey kavmim! Ben kesinlikle sizin (Allah'a) ortak koştuklarınızdan uzağım ve ben, bütün varlığımla yüzümü, gökleri ve yeri yoktan yaratan (Allah’a) çevirdim ve artık ben, asla O’na ortak koşanlardan değilim.” dedi.

وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَذَا الْبَلَدَ آمِناً وَاجْنُبْنِي وَبَنِيَّ أَن نَّعْبُدَ الأَصْنَامَ
14/35- (Bir zamanlar) İbrahim şöyle dua etmişti: “Ey Rabbim! Bu (Mekke) şehri(ni) güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzaklaştır.”

رَبِّ إِنَّهُنَّ أَضْلَلْنَ كَثِيراً مِّنَ النَّاسِ فَمَن تَبِعَنِي فَإِنَّهُ مِنِّي وَمَنْ عَصَانِي فَإِنَّكَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

14/36- “Ey Rabbim! Gerçekten o (putlar,) insanlardan birçoğunu yoldan çıkardılar. Artık kim bana uyarsa, o bendendir, kim de bana isyan ederse, şüphesiz (yine de) sen, çok bağışlayansın, çok acıyansın.”

رَّبَّنَا إِنِّي أَسْكَنتُ مِن ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ عِندَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقِيمُوا الصَّلاَةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِّنَ النَّاسِ تَهْوِي إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُم مِّنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ
14/37- “Ey Rabbimiz! Gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Senin kutsal evinin yanında ekin bitmeyen bir vadiye yerleştirdim; Ey Rabbimiz! Onları namazı dosdoğru ve devamlı kıla(nla)r(dan) eyle, insanlardan onlara meyleden kalpler kıl ve onları çeşitli meyvelerle rızıklandır. Umulur ki (Senin bu nimetlerine) şükrederler.”

رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفِي وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفَى عَلَى اللّهِ مِن شَيْءٍ فَي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء
14/38- “Ey Rabbimiz! Sen bizim gizli ve açık yaptığımız her şeyi bilirsin. (Zaten) yerde ve gökte hiçbir şey, Allah’tan gizlenemez.”

الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى الْكِبَرِ إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ إِنَّ رَبِّي لَسَمِيعُ الدُّعَاء
14/39- “İhtiyarlığ(ım)a rağmen bana İsmail'i ve İshak'ı armağan eden Allah’a hamdolsun. Şüphesiz benim Rabbim, (kendisine yapılan) duayı hakkıyla işitendir.”

رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء
14/40- “Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelenleri namazı dosdoğru kılanlardan eyle. Ey Rabbimiz! Duamı kabul buyur.”

رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ
14/41- “Ey Rabbimiz! (Ahirette) hesabın yapılacağı gün, beni, anamı, babamı ve tüm müminleri bağışla.”

وَاجْعَل لِّي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ {}وَاجْعَلْنِي مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ {}وَاغْفِرْ لِأَبِي إِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالِّينَ {}وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ {}يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ {}إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ {}
26/84- (İbrahim): “Bana, benden sonrakiler içinde, güzel bir şekilde anılmak nasip eyle!” 85- “Beni nimetlerle donatılmış cennetin mirasçılarından kıl.” 86- “Babamı da bağışla, çünkü o yolunu şaşıranlardandır.” 87- “(İnsanların) dirilecekleri gün, beni utandırma.” 88- “O gün ki; ne mal fayda verir, ne de oğullar!” 89- “Ancak Allah'a, (şirkten ve küfürden) arınmış bir gönülle gelenler hariç.” (diye dua etti.)

رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ
37/100- Ey Rabbim! Beni iyi kimselerle karşılaştır.

رَبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
60/4-5 Onlar (daha sonra): “Ey Rabbimiz! Biz sadece sana güvendik, sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır. Ey Rabbimiz! Bizi, zalimler topluluğu için (onları bize musallat ederek) deneme konusu kılma, Ey Rabbimiz! Bizi bağışla. Şüphesiz çok güçlü, hüküm (ve hikmet) sahibi olan ancak sensin.” diye (dua ettiler.)

Lut (a.s)

رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ
26/169- (Lut): “Ey Rabbim! Beni ve ailemi, onların yaptıklarından kurtar.” (dedi.)

Melekler

قَالُواْ سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاإِلاَّمَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
2/32- (Bunun üzerine) melekler: “(Ey Rabbimiz!) Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Sen bize ne öğrettiysen biz ancak onu biliriz. Şüphesiz Sen, her şeyi bilirsin ve hüküm (ve hikmet) sahibi olanın tâ kendisisin.” dediler.

Muhammed (a.s)

قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَن تَشَاء وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّن تَشَاء وَتُعِزُّ مَن تَشَاء وَتُذِلُّ مَن تَشَاء بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ {} تُولِجُ اللَّيْلَ فِي الْنَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الَمَيَّتَ مِنَ الْحَيِّ وَتَرْزُقُ مَن تَشَاء بِغَيْرِحِسَابٍ
3/26- (Ey Muhammed! Sen, Rabbine): “Ey hükümranlığın gerçek sahibi olan Allah’ım! Sen hâkimiyeti dilediğine verdiğin gibi, dilediğinden de hâkimiyeti geri alırsın. Dilediğini şereflendirdiğin gibi, dilediğini de rezil edersin. Çünkü her türlü iyilik senin elindedir. Senin gücün her şeye yeter.” 27- “Sen geceyi gündüzün içine soktuğun gibi, gündüzü de gecenin içine sokarsın. Ölüden diriyi çıkardığın gibi, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.” (diye dua et.)

قُلْ إِنَّ صَلاَتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ لاَ شَرِيكَ لَهُ وَبِذَلِكَ أُمِرْتُ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُسْلِمِينَ
6/162-163- “Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, hep âlemlerin Rabbi olan ve ortağı bulunmayan, Allah içindir. Ben bununla emrolundum ve (böyle inanarak) Müslüman olanların ilki de benim.” de.

وَقُل رَّبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَل لِّي مِن لَّدُنكَ سُلْطَاناً نَّصِيراً {} وَقُلْ جَاء الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقاً
17/80- Ve (o namazda): “Ey Rabbim! Beni girilecek en doğru olana girdir ve çıkarılacak en doğru olana çıkart ve bana yardımcı olarak kendi katından bir kuvvet ver. 81- Hak geldi, batıl yok oldu, şüphesiz batıl yok olmaya mahkûmdur.” diye (dua et.)

قُل رَّبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَايُوعَدُونَ {}رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي فِي الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ {}
23/93- (Ey Muhammed!): “Ey Rabbim! Eğer onların tehdit edildikleri (azaba çarptırıldıklarını) bana mutlaka göstereceksen, 94- “Ey Rabbim! Bu durumda beni, şu zalimler topluluğunun içinde bırakma.” (de.)

وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ {} وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ {}
23/97- Ve: “Ey Rabbim! Şeytanların (her tür) kışkırtmalarından sana sığınırım. 98- Ve “Ey Rabbim! Onların Bana yaklaşmalarından da sana sığınırım.” de.

وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ
23/118- Ve (Ey Muhammed!): “Ey Rabbim! (Beni) bağışla ve (bana) merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.” de.

Musa (a.s)

فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ
7/143- Musa, ayılıp kendine gelince: “(Ey Rabbim!) Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Sana tevbe ettim ve ben, buna* inananların ilkiyim!” dedi.

* Yani: “Sen, Beni asla göremeyeceksin. Fakat dağa bak, eğer o yerinde durabilirse, sen de beni görürsün.” sözüne…

قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ أَهْلَكْتَهُم مِّن قَبْلُ وَإِيَّايَ أَتُهْلِكُنَابِمَا فَعَلَ السُّفَهَاء مِنَّا إِنْ هِيَ إِلاّ َفِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَن تَشَاء وَتَهْدِي مَن تَشَاء أَنتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الْغَافِرِينَ {} وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ

7/155-156- Musa: “Ey Rabbim! Dileseydin bunları da, beni de daha önce helâk ederdin. Şimdi bizi, içimizdeki o beyinsizlerin yaptıkları yüzünden helâk mi edeceksin? Bu, sadece senin kendisiyle dilediğini şaşırttığın, dilediğine de yol gösterdiğin bir imtihanındır. Bizim tek sahibimiz sensin. Bizi affet ve bize merhamet et, çünkü sen bağışlayanların en hayırlısısın. Ve bize, hem bu dünyada, hem de ahirette iyilik yapmayı nasip et. Biz gerçekten, Sana yöneldik.” dedi.

قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي {} وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي {} وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِّن لِّسَانِي {} يَفْقَهُوا قَوْلِي {} وَاجْعَل لِّي وَزِيراً مِّنْ أَهْلِي {} هَارُونَ أَخِي{}اشْدُدْ بِهِ أَزْرِي{}وَأَشْرِكْهُ فِي أَمْرِي {}كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثِيراً {} وَنَذْكُرَكَ كَثِيراً {} إِنَّكَ كُنتَ بِنَا بَصِيراً {}
20/25- (Musa): “Ey Rabbim! Benim göğsüme genişlik ver,” 26- “Bana işimi kolaylaştır,” 27- “Dilimdeki anlatım bozukluğunu gider,” 28- “Ki sözümü iyi anlasınlar,” 29-30- “Ailemden birisini, Kardeşim Harun'u bana yardımcı kıl,” 31- “Onunla arkamı kuvvetlendir,” 32- “Ve onu işimde bana ortak kıl,” 33- “Böylece Seni daha çok tesbih edelim.” 34- “Ve Senin adını daha çok analım.” 35- “Şüphesiz Sen, bizi (her an) görüp duruyorsun.” dedi.

قَالَ رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي 28/16- Musa: “Ey Rabbim! Doğrusu ben, kendime zulmettim. Beni bağışla” dedi.

قَالَ رَبِّ بِمَا أَنْعَمْتَ عَلَيَّ فَلَنْ أَكُونَ ظَهِيراً لِّلْمُجْرِمِينَ
28/17- (Musa): “Ey Rabbim! Bana bu lütfundan dolayı, artık suçlulara asla destekçi olmayacağım.” dedi.

قَالَ رَبِّ نَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
28/21- (Musa): “Ey Rabbim! Beni bu zalimler topluluğundan kurtar.” dedi.

فَقَالَ رَبِّ إِنِّي لِمَا أَنزَلْتَ إِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقِيرٌ
28/24- (Musa): “Ey Rabbim! (başıma) getirdiğin hayırlı işlerden dolayı (şimdi de) fakir düştüm (yardımına muhtacım.)” dedi.

Müslümanlar

وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
2/285- Ve onlar: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Bizim günahlarımızı bağışla. Çünkü dönüş, Sanadır.” dediler.

رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْراً كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
2/286- (Ve onlar): “Ey Rabbimiz! Eğer unutur ya da yanılırsak bizi hesaba çekme. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme, bizi affet, günahlarımızı bağışla ve bize merhamet et. Çünkü bizim tek efendimiz Sensin. Kâfir toplumlarına karşı bize yardım et.” (dediler.)

وِمِنْهُم مَّن يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
2/201- Onlardan öyleleri de vardır ki: “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver ve bizi cehennem azabından koru!” diye dua ederler.

رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ {} رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ {} رَّبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِياً يُنَادِي لِلإِيمَانِ أَنْ آمِنُواْ بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الأبْرَارِ {} رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَى رُسُلِكَ وَلاَ تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّكَ لاَ تُخْلِفُ الْمِيعَادَ {}

3/191- O (akıl sahipleri): “Ey Rabbimiz! Sen, bütün bunları boşuna yaratmadın. Biz, Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız, bizi Cehennem azabından koru.” 192- “Ey Rabbimiz! Sen, kimi cehenneme koyarsan onu rezil-rüsva edersin. Artık orada zalimler için bir yardımcı da yoktur.” 193- “Ey Rabbimiz! Biz, 'sadece Rabbinize iman edin' diyerek (tüm insanları) imana çağıran davetçiyi* işitir işitmez, hemen iman ettik. Ey Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kusurlarımızı ört ve bizleri itaatkâr kullarınla beraber huzuruna kabul et.” 194- “Ey Rabbimiz! Bize peygamberlerin vasıtasıyla vaat ettiklerini ver ve kıyamet günü bizi, rezil-rüsva etme. Şüphesiz Sen, verdiğin sözden asla dönmezsin.” (diye dua ederler.)

*Bu davetçi, Peygamber efendimiz olabileceği gibi Kur’an veya daha sonra gelen davetçiler de olabilir.


قَالُواْ ربَّنَااغْفِرْ لَنَاذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَافِي أَمْرِنَاوَثَبِّتْ أَقْدَامَنَاوانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
3/147- O (sabredenler): “Ey Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve yaptığımız işlerdeki aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı kaydırma ve kâfirler karşısında bize yardım et.” derler.

رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَامِن لَّدُنكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ{} رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لاَّ رَيْبَ فِيهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُخْلِفُ الْمِيعَادَ
3/8- (Akıl sahibi olan kimseler): “Ey Rabbimiz! Bizleri doğru yola ulaştırdıktan sonra, kalplerimizi haktan saptırma, bize kendi katından rahmet bağışla. Şüphesiz, tek karşılıksız veren, Sensin.” 9- “Ey Rabbimiz! Kendisinde şüphe olmayan (mahşer) gününde, insanları bir araya getirecek olan, kesinlikle Sensin. Şüphesiz Allah, verdiği sözden asla dönmez.”

رَبَّنَاأَ خْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَ اجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيّاً وَ اجْعَل لَّنَامِن لَّدُنكَ نَصِيراً
4/75- “Ey Rabbimiz! Bizleri bu halkı zalim olan memleketten kurtar, bize katından bizi iyi idare edecek bir sahip ve yine bize katından bir kurtarıcı gönder.”

رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
3/191- … “Ey Rabbimiz! Sen bütün bunları boşuna yaratmadın, biz Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız, bizi Cehennem azabından koru.” (derler.)

رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ
3/192- “Ey Rabbimiz! Sen kimi cehenneme koyarsan onu rezil-rüsva edersin. Artık orada zalimler için bir yardımcı da yoktur.”

رَّبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِياً يُنَادِي لِلإِيمَانِ أَنْ آمِنُواْ بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الأبْرَارِ
3/193- “Ey Rabbimiz! Biz, 'sadece Rabbinize iman edin' diyerek (tüm insanları) imana çağıran davetçiyi işitir işitmez hemen iman ettik. Ey Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kusurlarımızı ört ve bizleri itaatkâr kullarınla beraber huzuruna kabul et.”

رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَى رُسُلِكَ وَلاَ تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّكَ لاَ تُخْلِفُ الْمِيعَادَ
3/194- “Ey Rabbimiz! Bize peygamberlerin vasıtasıyla vaat ettiklerini ver ve kıyamet günü bizi rezil-rüsva etme. Şüphesiz sen, verdiğin sözden asla dönmezsin.” (diye dua ederler.)

وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَاماً

25/74- (Ve o kullar): “Ey Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzü aydınlatacak (nesiller) bağışla ve bizi takva sahiplerine öncü kıl!” derler.

يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلّاً لِّلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ
59/10- Onlardan sonra gelenler de (onlar için): “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve iman edenlere karşı gönüllerimizde çekememezlik bırakma. Ey Rabbimiz! Gerçekten Sen, çok acıyan ve çok merhamet edensin.” diye dua ederler.

رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ{}رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
60/4- Onlar, (İbrahim’in kavminden olan müslümanlar): “Ey Rabbimiz! Biz sadece sana güvendik, sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır.” 5- “Ey Rabbimiz! Bizi, zalimler topluluğu için (onları bize musallat ederek) deneme konusu kılma, Ey Rabbimiz! Bizi bağışla. Şüphesiz çok güçlü, hüküm (ve hikmet) sahibi olan ancak sensin.” diye (dua ettiler.)

يَقُولُونَ رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِير

ALLAH celle cealluhu ebeden razı olsun
çok güzel bilgiler dualar RABBİM amil olmamızı nasip eylesin...

amin, Allah sizden de ebeden daimen razı olsun kardeşim.


ALLAH celle cealluhu ebeden razı olsun
çok güzel bilgiler dualar RABBİM amil olmamızı nasip eylesin...

bütün dualarda 2 şey dikkatimi çekti...
biri..ifadeler inanılmaz sade...diyeceğini direk demişler..
ikincisi de..Rabbimizden muazzam bir çekinme var...

Amin... Allah cümlemizden razı olsun.


Kur'ân-ı Kerîm ve Tefsir

MollaCami.Com