Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Hadislerle 'anne'

Hadislerle 'anne'

Anne-babaya öf bile demeyelim
Hz. Ebu’d-Derdâ’nın (ra), şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Ben Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu işittim: “Anne-baba, Cennet’in orta kapısıdır. Artık sen o kapıyı ister zayi et, ister muhafaza et.” (Tirmizî, Birr, 3)

Rabbimiz bizi şöyle ikaz ediyor: “Rabb’in şöyle buyurdu: Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Anneye ve babaya güzel muamele edin. Şayet onlardan her ikisi veya birisi yaşlanmış olarak senin yanında bulunursa sakın onlara hizmetten yüksünme, [color=green]“öff!” bile deme, onları azarlama, onlara tatlı ve gönül alıcı sözler söyle. Şefkatle, tevazu ile onlara kol kanat ger ve şöyle dua et: “Yâ Rabbi, onlar küçüklüğümde nasıl beni ihtimamla yetiştirdilerse, ona mükâfat olarak Sen de onlara merhamet buyur!
(İsrâ Sûresi, 17/23-24) [/color]




En çok kim hak sahibidir?


Efendimiz’in hadislerine baktığımızda anne hakkının baba hakkından üç misli fazla olduğunu öğreniyoruz.
Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Bir adam gelerek: “Ey Allah’ın Resulü! İyi davranıp hoş sohbette bulunmama en çok kim hak sahibidir?” diye sordu. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam): “Annen!” diye cevap verdi. Adam: “Sonra kim?” dedi, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam) “Annen!” diye cevap verdi. Adam tekrar: “Sonra kim?” dedi Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam) yine: “Annen!” diye cevap verdi. Adam tekrar sordu: “Sonra kim?” Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam) bu dördüncüyü: “Baban!” diye cevapladı.” Buhârî, Edeb 2; Müslim, Birr 1)

* Abdullah İbn Amr İbn’l-Âs (radıyallahu anh) anlatıyor: Bir adam: “Ey Allah’ın Resulü benim malım ve bir de çocuğum var. Babam malımı almak istiyor” (ne yapayım?) diye sordu, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam): “Sen ve malın babana aitsiniz. Şunu bilin ki, evladlarınız kazançlarınızın en temizlerindendir. Öyle ise evladlarınızın kazanç­larından yiyin” buyurdu. (Kaynak: Ebu Dâvud, Büyû’ 79; İbn Mâce, Ticârât 64.)

Cennet onların ayağı altındadır

Muâviye ibn Câhime’nin anlattığına göre; Câhime (radıyallahu anh) Hz Peygamber’e ve (aleyhissalâtu vesselam) gelir ve: “Ey Allah’ın Resulü, ben gazveye (cihad) katılmak istiyorum, bu konuda sizinle istişare etmeye geldim” der. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam): “Annen var mı?” diye sorar. “Evet” deyince, “Öyleyse ondan ayrılma zira Cennet onun ayağının altındadır” buyurur. (Nesâî, Cihad 6.)

Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: “Hz. Peygamber (sas) bir gün: “Burnu sürtülsün, burnu sürtülsün, burnu sürtülsün” dedi. “Kimin burnu sürtülsün ey Allah’ın Resulü?” diye sorulunca şöyle buyurdu: “Ebeveyninden her ikisinin veya sâdece birinin yaşlılığına ulaştığı halde (rızasını alıp da) Cennet’e giremeyenin.” (Müslim, Birr 9)

Esma Bintu Ebî Bekr (r. anhâ) anlatıyor: Henüz müşrik olan annem yanıma geldi. Hz. Peygamber’den (sas) sorarak: “Annem geldi, görüşüp konuşmayı arzu ediyor, anneme iyi davranayım mı?” dedim. “Evet” dedi, "ona gereken hürmeti göster.” (Buhârî, Hibe 28, Edeb 8)

İbn Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: “Bir adam Resûlullah’a (aleyhissalâtu vesselam) gelerek: “Ben büyük bir günah işledim, buna tevbe imkanım var mı?” dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam): “Annen var mı?” diye sordu. Adam: “Hayır yok” dedi. “Peki teyzen de mi yok?” dedi. Adam: “Evet, var” deyince Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam): “Öyle ise ona iyilik yap! Teyze anne makamındadır.” diye emretti,” (Tirmizî, Birr 6.)

Onlar için istiğfar edip, amel defterlerini açık tutabilirsiniz?

Ebu Üseyd Mâlik İbn Rebra es-Sâidî (radıyallahu anh) anlatıyor: “Bir adam: “Ey Allah’ın Resulü, anne ve babamın vefatlarından sonra da onlara iyilik yapma imkânı var mı, ne ile onlara iyilik yapabilirim?” diye sordu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam): “Evet vardır” dedi ve açıkladı: “Onlara dua, onlar için Allah’tan istiğfar (günahlarının affedilmesini) taleb etmek, onlardan sonra vasiyetlerini yerine getirmek, anne ve babasının akrabalarına karşı da sıla-i rahmi yerine getirmek, anne ve babanın dostlarına ikramda bulunmak.” (Ebu Dâvud, Edeb 129)

Samimi niyet ve dua


Ebû Hüreyre rivayet ediyor: “Sizden önce geçenlerden üç kişi çocuklarının geçimini sağlamak için yola koyuldular. O sırada yağmura tutuldular." Bunun üzerine bir mağaraya sığındılar.

Daha sonra bir kaya parçası düşerek mağaranın ağzını kapattı. Aralarında şöyle konuştular:

“Mahvolduk, taş düştü." Bunun sebebini yalnız Allah bilir. Yaptığımız en güzel davranışları dile getirerek Allah’a dua etmekten başka çaremiz yoktur.

İçlerinden biri anlatmaya başladı:

“Allah’ım, hoşuma giden bir kadın vardı. Ona sahip olmak istedim. Fakat o kabul etmedi. Bunun üzerine bir miktar para verdim. Kabul etti. Tam ona yaklaşacağım sırada vazgeçtim. Bilirsin ki, bundan sırf senin rahmetini kazanmak, azabına uğramamak için uzaklaştım. Şu kayayı bizden uzaklaştır.” deyince kaya parçasıbir miktar açıldı.

Diğeri şöyle anlattı:

“Yâ Rabbi, bilirsin, benim çok yaşlı anne-babam vardı. Onlara akşam sütünü içirmeden ne çocuklarıma ne de başkalarına bir şey içirmezdim. Bir gün odun toplamak için uzağa gittim. Döndüğümde onlar uyumuştu. Akşam sütlerini hazırladım, fakat onlar uykudaydı. Onlar içmeden önce çocuklarımla birlikte akşam süt içmeyi uygun bulmadım. Onlar uyanıncaya kadar süt kabı elimde olduğu halde bekledim. Sonunda sabah oldu, uyandılar ve sütlerini içtiler. Allah’ım, eğer bunu sırf Senin rızanı kazanmak için yapmışsam su kayayı buradan uzaklaştır.” dedi.

Bunun üzerine kaya parçası biraz daha açıldı. Fakat çıkılacak gibi değildi.

Sonra bir diğeri şöyle anlattı:

“Allah’ım, bilirsin bir gün bir işçi tutmuştum. Yarım gün çalıştı. Ücretini verdim. Kızarak ücretini almadı.

Çekip gitti. Ben de her çeşit maldan onun hesabına çoğalttım. Bir zaman sonra ücretini almaya geldi. Ben de; ‘Şu gördüklerinin hepsini al, tamamı senindir, dedim. İstesem yalnız önceki ücretini verir, diğerlerini vermezdim. Allah’ım bilirsin ki, bunu sırf senin rahmetini umduğum, azabından korktuğum için yaptım. Şu kayayı buradan uzaklaştır”
dedi. Kaya parçası bütünüyle kalktı. Onlar da çıkıp yola koyuldular.’

Yanmasını ister miydin!


Abdullah bin Ebî Evfâ rivayet ediyor: Peygamberimizin huzurunda bulunuyorduk. Bu sırada birisi geldi: “Yâ Resulallah ölüm döşeğinde yatan bir genç var. Kendisine, ‘La ilahe illallah’ de, dendiği halde bir türlü bunu söyleyemiyor.” dedi. Efendimiz sordu: “Namaz kılar mıydı?” “Evet, kılardı.” Bunun üzerine Peygamberimiz kalktı. Biz de onunla birlikte kalktık. Peygamberimiz gencin yanına girdi ve ona, “La ilahe illallah de.” buyurdu. Genç, “Bunu söyleyemiyorum” dedi. “Niçin söyleyemiyorsun?” deyince, gelen adam: “Annesine âsi idi” dedi. Efendimiz, “Annesi sağ mı?” diye sordu. “Evet, sağdır” dediler. Kadın geldi. Efendimiz kadına; “Bu hasta senin oğlun mudur?” diye sordu. Kadın, “Evet” dedi. Efendimiz; “Bak, şurada bir ateş hazırlansa ve ‘Oğluna şefaat edersen, onu bu ateşte yakmayız, fakat şefaat etmezsen bu ateşte yakarız’ deseler ne yapardın? Şefaat eder miydin?” diye sordu. Kadın, “Onun şefaatçisi ben olurdum” dedi. Efendimiz, “O halde sana âsi olan bu oğlunu cehennemden kurtarmak için hakkını ona helâl edip ondan razı olduğuna Allahu Teâlâyı ve beni şahit göster.” buyurdu. Kadın, “Allah’ım! Seni ve Resulünü şahit tutuyorum, oğlumdan razı oldum, hakkımı ona helâl ettim.” dedi.
Bunun üzerine Peygamberimiz hasta gence, “La ilahe illallahü vahdehû la şerike leh ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve Resûlühû de.” diye buyurdu. Hasta hemen şahadet getirdi. Bunun üzerine Efendimiz şöyle buyurdu: “Allah’a hamdolsun ki, bu genci cehennem ateşinden kurtardık.”

[color=red]Ana-babaya iyilik yapmak hac ve umre sevabı kazandırır

Hacc-ı mebrur insanı anasından doğduğu gibi günahsız hâle getirir. Efendimiz (sas), anne babayı sevindirmeyi de bu çerçevede değerlendiriyor. Bu müjdeyi kaçırmayalım.

Efendimiz (sas) tarihe doğruluğun ve vefanın sembolü olarak geçen Hz. Ebu Bekir’le yapmış olduğu hicret yolculuğunu bitirmiş ve 622 yılında Medine’yi şereflendirmişti.
Bu hizmet kervanına katılmayı çok arzuladığı hâlde, elinden de fazla bir şey gelemeyecek durumda olan Ümmü Süleym düşündü taşındı ve Efendisine canından bir parçayı, Hazreti Enes İbn Malik’i hizmetinde bulunması için getirdi, verdi. O bu fırsatı çok iyi değerlendirmişti. Çünkü oğlunu öyle bir rehber ve muallime bırakmıştı ki artık gözü arkada kalmazdı.

Çünkü bu rehber ve muallim iki cihanın rehberi ve muallimiydi. "Enes İbn Malik" iradesi dışında gelişen bu hayat sürecini küçüklüğünden itibaren çok iyi kullandı. Rabbisi tarafından terbiye edilen Zat’ın huzurunda edebi öğrendi.
Ve asırlar sonra bizim de hissedar olabilmemiz için O’nun hayatından kesitleri bize aktardı. O “Sevgilim” diye nitelendirdiği Efendimiz’i vefatından sonra her gece rüyasında gördüğünü itiraf etmişti.

İşte bu talihli sahabi bize huzuru nebevîde müşahede ettiği bir konuşmayı naklediyor. Birgün bir sahabi Efendimiz’in huzuruna girerek, “İçimde Allah yolunda hizmet etmeye, ilâyı kelimetullaha karşı müthiş bir istek var. Fakat pratikte bir şey yapamıyorum buna güç yetiremiyorum.” demişti. Efendimiz (s.a.s.) ona “Anne babandan sağ olan var mı?” diye sordu.

O da “Annem sağdır Ya Rasûlallah.” dedi.
Bunun üzerine Efendimiz (s.a.s.) ona çok önemli bir fırsat olarak değerlendirilebilecek şu altın nasihati yaptı. “Öyleyse annene saygıda kusur etme, onun gönlünü almak için fırsat kolla. Eğer böyle yaparsan bil ki hacı da olmuş olursun, umre de yapmış sayılırsın ve Allah yolunda hizmet etme şerefine nail olan mücahidlerin sevabını kazanırsın. Bir de annen senden razı oldu mu, artık hep takva dairesinde yaşamaya ve annene iyi davranmaya devam et.”(Ebû Ya’lâ, el-Müsned 5/149; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, 4/372.)

Cenab-ı Hak ne kadar engin rahmet ve şefkat sahibi! Kulları farz kıldığı ve yapılmasından çok hoşnut olduğu amelleri, davranışları yapmaya güç yetiremezlerse, herkesin yapabileceği altın fırsatlar sunuyor.
Henüz sadece annesi veya sadece babası hayatta olan insanlar bu fırsatı çok iyi değerlendirmelidirler.
Hayatı anne ve babalarımızla bir defaya mahsus olmak üzere paylaşacağız.
Ahirete göçmüş anne babalarımızı geri getirebilme iktidarına sahip değiliz.


Bundan dolayı ebeveynimiz hayatta iken onları cennete ulaştıran bir Burak gibi iyi değerlendirmeli ve Al­ah’ın rızasını onların rızasında aramalıyız.

Abdullah İbn Abbâs Hazretleri’nin rivayet ettiği bir hadiste de Peygamberimiz (sas) bir insanın anne babasına sevgi ve merhamet dolu bakışlarla bakmasının kendisine hacc-ı mebrûr sevabı kadar sevap kazandıracağını belirtir. (el-Münâvî, Feyzu’l-Kadîr, 5/483)

ailem.zaman

[/color]

HZ.ALLAH sizden razi olsun binlerce..o kadar güzel bir paylaşım ki....inş.ömürleri yettikçe ve ömrümüz yettikçe laik olmaya çalışır ve inş. o cennetin orta kapısını muhafaza edenlerden oluruz..

allah(c.c) razı olsun..

zambak ve cennet ırmağı kardeşim
o güzel yorumalrınız için çok teşekkür ederim
RABBİM sizden razı olsun gözlerinize sağlık.

sizdende razi oolsun güzel paylaşımlarınızı severek okuyor ve devamını bekliyoruz..


HZ.ALLAH sizden razi olsun binlerce..o kadar güzel bir paylaşım ki....inş.ömürleri yettikçe ve ömrümüz yettikçe laik olmaya çalışır ve inş. o cennetin orta kapısını muhafaza edenlerden oluruz..

zambak ve deliprof kardeşim
ellerinize gözlerinize sağlık
çok teşekkür ederim..


HZ.ALLAH sizden razi olsun binlerce..o kadar güzel bir paylaşım ki....inş.ömürleri yettikçe ve ömrümüz yettikçe laik olmaya çalışır ve inş. o cennetin orta kapısını muhafaza edenlerden oluruz..

teşekkür ederim gözlerinize sağlık RABBİM amil olmamızı nasip eylesin..


Hadis ve Sünnet

MollaCami.Com