Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Yolumuzun üstündeki Apis öküzleri

BAZI konuların konuşulamadığı hususu yeni eğitim yasası dolayımında bir kere daha ortaya çıktı. Niçin bazı konular açıkça konuşulamıyor? Açıkça konuşamadığımız bir konuda sağlıklı kararlar alınması nasıl mümkün olabilir?


Niçin sürekli çalıyı dolanarak konuya yaklaşma yöntemini kullanıyoruz ve bu “yöntem” bizim düşünce hayatımızı, dolayısıyla ülke siyasetini nasıl etkiliyor? Onu hangi handikaplara maruz bırakıyor?


28 Şubat sürecinde eğitim yasası değiştirilirken yasa koyucunun kafasının arkasındaki problem nasıl ki imam hatip okullarının orta kısmının kapatılmasıydı, fakat bunu açık bir dille ifade etmek yasa koyucunun işine gelmiyor idiyse; şimdi yeni yasa yapılırken de amaçlardan biri imam hatip okullarının orta kısmının yeniden tedrisata açılmasını sağlamakken bu durum açıkça beyan edilmekten kaçınılmıştır. Niçin?

Çünkü fikrimizi açıkça söylemenin önünde duran Apis öküzleri var!
Ona dokunmak yasak, ona ancak tapınabilirsin!
Yeni anayasa çalışmaları başlamadan öncesinde bile çalışmayı yürüteceklerin karşısına ilkin bu Apis öküzleri dikiliyor. Bir el önünüze çıkıyor ve size: “Yasaktır hemşehrim!” diyor.


Bu yasağı getirenlerin de vaktiyle biz şimdiki faniler gibi fani insanlar olduğu her nasılsa unutuluyor. Adları “kurucu irade” kabilinden cafcaflı kelimelerle beyan edilince dokunulmazlıkları, kutsallıkları önyargı haline getirilebiliyor. Baksanıza eski darbeci paşa kendini “kurucu irade” olarak tanımlayabiliyor. Eğer bu savunma kabul edilebilir görülürse dokunamayacaksın!


Konuların açık bir dille konuşulamaması önümüze hangi badireleri getiriyor, belli... 28 Şubat’ın banileri eğitim yasasını yaparken açıkça konuşabilseydiler, imam hatip okullarının orta kısmının kapatılması ile yetinilebilecekken, bütün sanat ve meslek okullarının önü kesilmemiş olacaktı.


Halen yürürlükte olan Anayasa’nın 174. maddesi yolumuzun üstündeki en görkemli apis öküzüdür. Madde şunları öngörüyor:
“I. İnkilap Kanunlarının Korunması
Anayasa’nın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkilap kanunlarının, Anayasa’nın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasa’ya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz:


1. 3 Mart 1340 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu;

2. 25 Teşrinisani 1341 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanun;

3. 30 Teşrinisani 1341 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun;

4. 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medeni nikah esası ile aynı kanunun 110’uncu maddesi hükmü;

5. 20 Mayıs 1928 tarihli ve 1288 sayılı Beynelmilel Erkamın Kabulü Hakkında Kanun;

6. 1 Teşrinisani 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun;

7. 26 Teşrinisani 1934 tarihli ve 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa Gibi Lakap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun;

8. 3 Kânunuevvel 1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun.”


Öngörülen bu 8 bentte zikredilen yasaların değiştirilmesini, kaldırılmasını bir yana bırakalım Anayasa’ya ve demokrasiye aykırı olduğunun söylenmesi ve o yönde yorumlanması bile yasaklanıyor.
Böyle olmasına rağmen 2. bentteki şapka iktisası (giyilmesi), 7. bentteki lakaplar ve unvanların kullanılması hususundaki emri ve yasağı, hayatın gerçeği ezip geçmiştir. Diğer bentlerde öngörülen hususları ise keza hayatın gerçekleri yavaş yavaş tesviye ediyor.
Ancak öyle bir yasa var ki, onun mutlaka yeniden gözden geçirilmesi, tesviyesinin zamana bırakılmaması gerekiyor.


O da 1. bentte öngörülen Tevhidi Tedrisat Kanunu’dur. Bu yasa günün şartlarına göre değiştirilmedikçe eğitim alanında yapılan tüm iyileştirmeler palyatif kalmaya hükümlü olacaktır. Bu yasa yürürlükte oldukça bu ülkede özel okul açılması ve kurulması imkân dışı kalmaya devam eder. Halen özel okul adıyla açılmış olan okulların özel kişiler marifetiyle işletilen devlet okulu olduğu gerçeği akıldan çıkartılmamalıdır.

Rasim Özdenören, Yeni Şafak,

bu Düzenbazlar , Madrabazlar ve Katiller insanları Korkutarak yönetmek isteyenlerdir ..
HAK KORKARAK ve tırsarak savunulamaz..
Korkaklıkda ZİLLET vardır..
Biz Hakkın ,Haklının ve Müstezafların mücadelesini veriyorsak ve buna İMAN etmişsek kimse bizi asla KORKUTAMAZ...
Sayın Başbakan ve Yoldaşları Dünyanın en büyük GAVURLARININ karşısında Onurla DİMDİK DURUYORLAR ALLAHU EKBER.


Siyasi Haberler

MollaCami.Com