Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


ZİLZÂL SÛRESİ ŞİFA TEFSİRİ


Tefsirini yapacağımız bu sûre Medine'de nazil olmuştur, sekiz ayettir. Kısa bir sûre ama Efendimiz (s.a.v) bu sure hakkında, "Kur'ân'ın dörtte birine eşit olduğunu" ifade ediyor.[1] Bir başka hadis-i şeriflerinde de, yarısına denk olduğu ifade ediliyor.[2]
Bu iki hadis arasını bulmak için hadis sarihleri şöyle bir açıklama getirmişler; "Kur'ân-ı Kerim bizim iki tane yurdumuz olduğunu ifade ediyor. Birinci yurt malum. 70-80 senelik, bazılarına göre bir nefeslik olan bu dünya hayatı. Efendimizin ifadesiyle, yolculuk esnasında serin bir ağacın gölgesinde dinlenme gibidir bu dünya.[3] Yani yolumuz uzun.
İkinci yol, varacağımız yer, yani bizim hakiki yurdumuz. "Ahiret yurdu daha hayırlı, daha güzel, daha sevimli ve devamlı." Birinci evimizden ikinci evimize geçeceğiz. Ancak buradaki evimizde nelere la­yık olmaya çalışmışsak, ahirette öyle karşılanacağız.
Onun için bu dünya yurdunun geçici olduğunu ahire tin ebedi oldu­ğunu ve bu "zilzal suresi" de tamamıyla ahiret aleminden bahsettiğin­den, Kur'ân-ı Kerim'in yarısını özetlemektedir. Gerçekten de Kur'ân-ı Kerim'in yarısı bize ahireti anlatmakta, yansı da, "bu dünyada insan­lar ahirete nasıl hazırlanır?" onu anlatmaktadır.
Kur'an'da bize bildirilenler itikat, ibadet, muamelat ve haberlerdir. Zilzal suresi, itikat bölümünün ahirete imandan bahsettiğinden, dörtte biri denmiştir.
Arapçayı bilmeyenlerin bu sureyi okurken veya dinlerken, sanki manasını da anlar gibi olduklarından eminim. Çünkü Kur'ân Rabb'cadır. Gülün kokusunun kimyasal karışımının ne olduğunu bil­meyiz ama göremediğimiz bu kokuyu aldığımız gibi Kur'ân'ın o güzel kokusunu ruhumuzda hissediyoruz. Kur'ân'ın Allah kelamı oluşunun delillerinden birisi de budur.[4]

1- Yeryüzü sarsıldıkça sarsıldığında,

2- Yeryüzü ağırlıklarını çıkardığında,

Kıyametin dehşetli anını anlatıyor. Zaten kelimenin kendisinde de bir titreme vardır. Buradaki "zelzele" evlerimizi sallayan 4-5 şiddetin­deki zelzele değildir. Dağların, tıpkı yünün kıllarının havada, hallacın önünde savrulduğu gibi sallandığı, yeryüzünün en ince zerrelere par­çalanıp, toz duman olduğu dehşetli bir gün.
Evlerimiz, paralarımız, altınlarımız yok olup gidecek. Hiç bir gücün fayda vermediği boylebir güne varmadan, Yunus'un dediği gibi olmaya çalışın:
-Ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim.
-Aşkın ile öğünürüm, hana seni gerek seni.

Ben böyle olmaya çalışıyorum ve kendimi zorluyorum sizde öyle olmaya çalışın.

"Yeryüzü içindekini çıkarıverdiğinde." Yani dünya, Hz. Adem'den dünyaya gelecek en son insana kadar hepsini çıkarıvereçek. Kaybolan kimse olmayacaktır. Bir böyle mana verilmiş, bir de yeryüzünde gizli kalan değerli madenler dökülüverdiğinde. Dünyada iken bu kıymetli madenler için adam öldüren katil, onu gördüğünde, "ben bunun için mi adam öldürdüm?" diyecek. O gün insan için en değerli şeyler, en de-. ğersiz hale geliverecek.[5]

3- İnsan "Buna ne oluyor?" dediğinde

Yani öyle dehşetli bir sahne insanın gözünün önüne geliverdiğinde "ne oluyor ona?" deyiverecektir.
Bu ayetler, genel kıyametten bahsediyor. Ama hepimizin şahsi kı­yametleri var. O genel kıyamete biz ulaşırmıyız, ulaşmazmıyız? Allah bilir.

Her nefes alışımızda kendi kıyametimize doğru biraz daha yaklaşı­yoruz. Öyleyse her anımızı iyi değerlendirmemiz gerekiyor. İyinin öl­çüsü de, Allah'ın razı olduğu işlerle uğraşmaktır.[6]

4- O gün (yeryüzü) bütün haberlerini anlatacak.

Yani yer konuşacak diyor Allah (c.c).

Mehmet Akif Mısır'da iken bir ulema meclisinde konuşuyorlarmış. Kur'ân-ı Kerim'in kıraati ile ilgili bir ihtilaf var aralarında. Akif merhum demiş ki; "inşallah ilim ilerler.

Bir gün gelir Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)'in bu fezada kaybolma­yan sesini bulur da bu ayeti nasıl okuduğunu o zaman öğreniriz." Yani o rivayet farklılıklarında hangisinin daha kuvvetli olduğunu Efendimizin sesinden dinleriz diyor.

"Yaptıklarınızı biz kayda geçiyoruz" ayetini de onlara okuyuvermiş.[7]

"Hocam, nasıl olur? Toprak konuşur mu?" diyenlere. Telefonunuz konuşuyor. Halbuki o topraktan çıkmadır. İnsanoğlu toprağı konuştu­rur da, Allah konuşturamaz mı? O Allah(cc), insanın konuşan dilinin etini yaratıyor ve eti konuşturuyor.

Yeryüzünden maksat; evinizin duvarları, camları, kapıları, taban­ları, tavanları, yataklar, yorganlar, yastıklar, koltuklar, yürüdüğümüz asfaltlar, dükkanlarınızda sattığınız mallar, gezdiğiniz ve eğlendiğiniz yerlerdir. Bunlar üzerinde tasarrufda bulunurken, Rabbimin kuralına uygun hareket etmedinizmi, kayda geçiyor. Rabbimin kuralına göre hareket ediyorsanız yine kayda geçiyor.

Yani dükkanınızda otururken, o dört duvar sizin filminizi alıyor, sesler ve görüntüler kayda geçiyor. Her şeyiniz kayda geçiriliyor hem de altı cihetten,

Öyle -olunca mü'minler bu dünyada fotoğraf çektirir gibi yaşarlar. Her şeylerine dikkat etmeye çalışırlar.[8]

5- Çünkü Rabbin ona (yeryüzüne bütün haberlerini anlatma­sını) vahyetmiştir.

Yani Allah(cc), yeryüzüne konuşmasını emretmiştir. Konuşma özelliklerini Allah verdimi konuşur. Bizler yeryüzünün konuşacağı o günde lehimize şahitlik yapılacak işlerle meşgul olmalıyız.[9]

6- O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilmek için ayrı ayrı (kabirlerinden) çıkarlar.

Ayrı ayrı çıkarlar derken, iki türlü mana verilmiş. Birincisi, ayrı ayrı yani yahudiler, yahudi grubu olarak, hıristiyanlar, hıristiyan grubu ola­rak çıkacak. Bir başka ayetinde Allah (cc) şöyle buyurur; "Bütün in­sanları önderleriyle beraber çağırırız."[10] Peşinden gittiğiniz in­sanla ahirette de beraber olmak istiyorsanız, buyurun devam edin.

Biz Peygamberimizin yolundan gidiyoruz. Onun yolunun sonu ke­sin cennettir. Bütün Peygamberlerin yolunun sonu kesin cennettir. Ama bu gün yahudiler Hz. Musa'nın yolundan, Hıristiyanlar Hz. İsa'nın yolundan gitmiyorlar. Zamanında peygamberlerinin yolundan gidiyorlardı. Fakat Tevrat'ı kendi elleriyle tahrif ettiler, incili çıkar metâı haline getirdiler.
İkincisi, teker teker çıkarılırlar. Önderlerinizin arkasnidasınız ama herkes kendi derdine düştüğünden, onlar da yalnız sayılır. Herkes kendi hesabını vereceğinden herkes tek başına sayılır orada.
Ahirette görmekten ve görülmekten utanmayacak işler yapalım bu dünyada.[11]

7- Kim zerre ağırlığında hayır işlemişse onu görecektir.
8- Kim zerre ağırlığında kötülük yapmışsa onu görecektir.

Zerreyi bir ilim adamı şöyle tarif etmiş: Camdan içeriye güneş ışığı giriyor ve bir yere değiyor. O esnada havada güneş ışınları arasında gözle gördüğünüz bir şeyler var. İşte zerre odur. Yani o kadarlık hay­rınız varsa, onun karşılığını göreceksiniz.

Sevgili Peygamberimiz bunu şöyle açıklamış bize; "Velevki bir hurmanın yarısı kadarda olsa, cehennem ateşinden kendinizi koru­yun.''[12] Öyleyse biz amellerimizi küçümsemiyeceğiz.

Yeryüzünde bir tek hurmadan başka birşeyiniz olmasada; "Ben zengin değilimki, nasıl sadaka, vereyim?" demeyin. Elinizde var olanın yarısını vermeniz, sizin cennete girmenize sebep olabilir.[13]
----------------------------------------------------------------------------
[1] Tirmizi sevabüi Kur'an 10.
[2] Tirmizi sevabüi Kur'an 10.
[3] Tirmizi zühd 44, İbni mace zühd3.
[4] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/335-336.
[5] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/336-337.
[6] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/337.
[7] Casiye29.
[8] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/337-338.
[9] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/338.
[10] İsm 71.
[11] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/338-339.
[12] Buhari Menakıp 25.
[13] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/339-340.

Cenab-ı Allah-c.c.-razı olsun.


Cenab-ı Allah-c.c.-razı olsun.


Kur'ân-ı Kerîm ve Tefsir

MollaCami.Com