Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Kaddafi olayındaki gerçekler!...

Hani bir söz vardır: Yalancı, aşağı mahallede bir yalan uydurur; yukarı mahallede de bu yalanın yayıldığını görünce, kendisi de, kendi yalanına inanmaya başlar. Bazı basın organlarının tavrı, bu örneğe benziyor. 6 sene önce, Libya gezisiyle ilgili olarak, Erbakan hakkında bir yalan uydurdular, şimdi kendileri de inanmaya başladılar. Değilse, her fırsatta ısıtıp ısıtıp servise sunmanın ne anlamı olabilir?Bildiğiniz üzere, Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, Irak Devlet Başkan Yardımcısı Taha Yasin Ramazan’la görüşmüştü. Görüşme sonrasında birlikte düzenledikleri basın toplantısında, bir gazeteci “Türk Dışişleri, Musul ve Kerkük konusunda hak incelemesi başlattı” şeklinde sorunca Taha Yasin Ramazan şöyle cevap vermişti:
“- Bu soruyu yanıtlamam bile. Türkiye’nin bunu yaptığına inanmıyorum. Bunu ortaya atanlar, Amerikan şer yönetimine ve siyonistlere hizmet eder. Bu, Irak ve Türkiye’nin ilişkilerini zedeler.”
Bazı gazeteler, bu sözlerle, Türkiye’nin kötülendiğinden hareketle Kürşat Tüzmen’i itham eden yazılar yayınladılar. Sayın Tüzmen bunların cevabını verdi. Fakat, söz konusu gazeteler, bu olayı vesile yaparak Erbakan Hoca’yı da hedef alan yayınlar yaptılar. Meselâ Hürriyet ve Milliyet gazeteleri, olayı “İkinci Libya Vakası” (13.01.2003) şeklinde okuyucusuna duyurdu. Bazı gazeteler de bu olayı bahane ederek Erbakan’a yüklendi.
Bizim basının bazı kronik hastalıkları var. Meselâ, çok verimli ve başarılı geçen Erbakan’ın Libya gezisini her fırsatta diline dolar, olayı çarpıtarak kamuoyunu manipüle eder. Bu konuyu çok sık gündeme getirdikleri için Libya’da yaşananları tahlil etmeye çalışalım.Libya’da neler oldu?
Muhterem Erbakan, 54. Hükümetin Başbakanı olarak, Ekim 1996’da Mısır, Libya ve Nijerya’yı kapsayan bir gezi programı düzenlemişti. Libya ziyaretinin amacı ise şuydu: Türkiyeli müteahhitlerin Libya’dan oldukça yüksek alacakları vardı. Bu para uzun süredir ödenmiyordu. Müteahhitlerin bu konuda istekleri vardı. Libya’daki Türk Müteahhitler Birliği Başkanı Barlas Turan şöyle diyordu: “Refah-Yol hükümetinden çok umutluyum. Erbakan’ın Libya’daki itibarı sebebiyle, sorunlarımızı çözeceğine inanıyoruz.” (03.09.1996 tarihli gazeteler) Erbakan da bu paraların tahsili için Libya’ya gitmişti.
Erbakan Libya’da Kaddafi ile görüştü. Kaddafi’nin mizaç ve psikolojik yapısını bütün dünya biliyor. Görüşme sırasında Kaddafi, bazı patavatsızlıklar sergiledi. Erbakan Hoca Kaddafi’yi dinledi ve söylediklerine cevap verdi, yanlışlarını düzeltti, susmadı, kendine güvenen bir üslupla Türkiye’nin onurunu korudu. Müteahhitlerin haklarını gündeme getirdi, alacaklarını tahsil etti. O günlerde basında çıkan şu haber bunun ispatıydı: “Müteahhitler Libya’dan 15 milyar dolar kazandılar.” (12.01.2996) “Erbakan’ın Mısır, Libya ve Nijerya gezisi sayesinde Afrika ile köprü kuruldu.” (09.10.1996)
Olay manipüle ediliyor
Bütün bu güzel gelişmeler dururken, basın Kaddafi’nin tutumuna kafayı takmış, bu olayı bahane ederek hükümete ve Erbakan’a yüklenmeye başlamıştı. Bu başarıyı görmeyip ayrıntıya takılmaktan başka nasıl izah edilirdi? Amaç ise hükümeti yıpratmaktı. İş adamları da basının bu tutumundan rahatsız olmuştu. Sakıp Sabancı konu ile ilgili şu açıklamayı yapmıştı: “Hükümetin yıpratılmasını bekleyenler yanlış yapıyor.” (17.11.1996)
Mehmet Barlas da daha gezi öncesi başlatılan kampanya karşısında olayı “işin anasını unutup danasına takılmak” olarak nitelendirerek şunları yazıyordu:
“1974 sonrasında, Amerikan ambargosu yediğimiz zaman, Türk askerî uçaklarına yedek parçalar Libya’dan gelmedi mi?
1980’lere girerken, Türkiye’nin ihracatçıları ve müteahhitleri, ilk provalarını Libya’da yapmadı mı? Hiç unutmayalım.” (Sabah, 29.09.1996)
Erbakan, Libya gezisinde tam bir devlet adamı olgunluğu göstermiş, Kaddafi’ye kabadayı üslubuyla cevap verme hafifliğine düşmemiş, fakat susmayan, kendine güvenen ve ikna eden yaklaşımıyla devlet onurunu korumuştu. Aslında bu gerçekleri basın da biliyor. Fakat, gerek husumet, gerekse seviyesiz siyasi rekabet sebebiyle hakikati gizliyorlar. Hatta bu çevrelerin kendi aralarında, Erbakan’ın başarılarına iç geçirdiğini de görürsünüz. Daha kısa bir süre önce Yalçın Pekşen, “Gardrop Dinciliği” başlıklı yazısı içinde Erbakan’a yapılan haksızlık konusunda şöyle yazmıştı: “Kaddafi’nin çadırında yaşananlar ise, -hakkını yemeyelim- onun değil, Kaddafi’nin patavatsızlıklarıydı.” (Akşam, 27.1.2002)
Erbakan Türkiye’nin önünde gidiyor
Uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Bener Karakartal, “Erbakan’ın başarıları ve devlet adamı olgunluğu”nu Erbakan’ın Afrika gezisi sonrası verdiği bir mülakatta şunları söylemişti:
“Erbakan Türkiye’nin bir adım önünde yürüyor. Türkiye’nin Erbakan’dan öğreneceği çok şey var. Türk demokrasisi şu anda Erbakan’ın gerisinde yürüyor.
Siz hiç Erbakan’ın “kavgaya kavga ile cevap” verdiğini gördünüz mü? Sinirlilik ve hırçınlıkla bütün vaktini diğer parti liderlerine sataşarak geçirdiğini gördünüz mü? Türkiye’de siyasetin içine sürüklendiği tüm “sinirlilik ve gerginlik” ortamına rağmen Erbakan kavganın dışında ve üstünde yer almaktadır, polemiklere girmemektedir. Ve hepsinden önemlisi tebessümü ve güleryüzlülüğü ile Erbakan Türk siyasetçilerine demokrasi dersi vermektedir. İşte demokrasinin ta kendisi budur. (Nedim Odabaş’ın Röp. Millî Gazete, 30.11.1996)
Bütün bu gelişmeler ortada iken, bazı basın kuruluşlarının Erbakan aleyhinde yerli yersiz kampanya yürütmesi, hiç de anlaşılabilir bir tutum değildir. Sanki bu anlayıştaki basın için başarılı olmak suç. Türkiyemizin güzel günlere ulaşması için vargücüyle çalışmak affedilmez birşey (!) Halbuki, muhterem Erbakan siyasi hayata atıldığından beri ne istiyordu. İşte bazıları:
– Yaşanabilir bir Türkiye istiyor.
– Kendi gücüyle kalkınmış bir Türkiye istiyor
– Dış güçlerin müdahalesinden kurtulmuş bağımsız bir Türkiye istiyor.
Basın sorumluluğunu bilmeli
Basının ülkenin yüzünün gülmesi için yapılan her türlü çalışmaya destek vermesi gerekmez mi? Fakat öyle olmuyor. Bazı basın kuruluşlarında kronik bir “Erbakan fobisi” oluşmuş. Hem de haksız yere “siyasi yasaklı bir lider” haline getirilmesine rağmen… Bazıları “kafese konulmuş arslan”a karşı kahramanlık gösterisinden özel bir zevk alıyorlar, herhalde…
“Hakkı yenilmiş bir siyasi lider”in hakkını savunmak basının görevleri arasında olmalı değil mi?
Basın Türkiye’de güç ve itibar kazanmak istiyorsa, bunun yolu dürüst ve bu ülkenin gerçeklerine uygun yayın politikası uygulamaktan geçer.
Yerli yersiz temiz insanlara cephe almak, ambargo uygulamak basına hiçbir şey kazandırmaz.
Basın aslî görevinin ne olduğunu çok iyi bilmeli ve ülkeye karşı sorumluluğunu hiçbir zaman unutmamalıdır.
Şakir TARIM, 22.01.2003, Milli Gazete

YORUMLAR
Yazıyı okumadım.başlığa binaen yazıyorum.çünkü bu konuda kendime ait bir yorumum var yıllardır.

bizim medya o zaman erbakana yüklenmişti.lakin muhterem erbakan hocayı o zamanlarda çoğu kimse anlamamıştı.aslında erbakan hoca gayet doğru yapmıştı.çünkü bizim kaddafiye edebilecek tek lafımız yoktur.aslında türkiye kaddafiye büyük haksızlık etmiştir.kaddafi ne kadar sitem etse azdır.

kıbrıs çıkartmasında kaddafinin verdiği uçak yakıtlarını kullandık.sadece buda değil,epey maddi desteği oldu.ama biz hem vatandaş,hemde devlet yetkilileri olarak çok unutkan bir millet olduğumuz için kaddafinin bu kadar iyiliğini çok çabuk unuttuk.birde çıkartma olduğunda bize sözlü olarakda kaddafiden başkası destek çıkmadı.kaddafi aynısını zamanla bizdende bekledi.oysa türkiye tek kelime bile edemedi.kaddafi haklıdır bile diyemedi.yazıklar olsun.

yani kaddafi değil bize laf söylemek dövse yeridir.yada tamamen küsse sonuna kadar haklıdır.tarhite bu tür olaylara baktığım an edebildiğim tek cümle biz vefasız bir milletiz.malesef öyle.dostlarımızı unutur yeni dostlar arayışına gireriz.

ahanda buraya yazıyorum.esas olarak türkiyenin dostu dünyada libya ve pakistandır.

AKŞAMDAN ALINTI

Erbakan, Libya gezisinde tam bir devlet adamı olgunluğu göstermiş, Kaddafi’ye kabadayı üslubuyla cevap verme hafifliğine düşmemiş, fakat susmayan, kendine güvenen ve ikna eden yaklaşımıyla devlet onurunu korumuştu. Aslında bu gerçekleri basın da biliyor. Fakat, gerek husumet, gerekse seviyesiz siyasi rekabet sebebiyle hakikati gizliyorlar. Hatta bu çevrelerin kendi aralarında, Erbakan’ın başarılarına iç geçirdiğini de görürsünüz. Daha kısa bir süre önce Yalçın Pekşen, “Gardrop Dinciliği” başlıklı yazısı içinde Erbakan’a yapılan haksızlık konusunda şöyle yazmıştı: “Kaddafi’nin çadırında yaşananlar ise, -hakkını yemeyelim- onun değil, Kaddafi’nin patavatsızlıklarıydı.” (Akşam, 27.1.2002)

Yalçın KÜÇÜK'TEN ALINTI

...Erbakan hükümetinin laisizm nedeniyle devrildiğini kabul edemeyiz.Güzel bir Frenk atasözü vardır,bir insanı büyü ile öldürebilirsiniz,yalnız kahvesine miktar-ı kafi arsenik şarttır;devrilmesinin üç maddi nedenini biliyorum.
Bir ;.....Malezyadan ucuz otomobil başta Koç olmak üzere yerli otomobil yapımcılarını ve montojcılarını çok zorladı.
İki;bedelsiz ithalat yoluyla daha çok Almanyadan ikinci el otomobil ithaline izin veridi.Bu ise başkta Koç olmak üzere yerli montajcılara ikinci büyük darbe oldu.Kahvesine arsenik koymayı sürdürüyordu.
Üç;Hazinenin bankalarla ilişkileri için "havuz sistemi" hazırlığını duyurdu;Hazine ,parasının bir kısmını özel bankalarda tutuyordu ve aynı zamanda,bütçe finansmanı için özel bankalardan bor alıyordu.Kısacası,bankalarda parası varken borç alıyordu;yalnız parasına düşük faiz ,borcuna yüksek faiz uygulanıyordu.Bunu kaldırmayı vaat etti;Koç ve Sabancının değirmenlerine
akan suyu keseceğini ilan etmişti;günahı büyüktür.
Dördüncü büyük günahını (!)da ben ben ekliyeyim: D8 projesi.

Erbakan-Kaddafi Görüşmesi Nasıl Çarpıtıldı?
________________________________________
İşte İslam Aleminin kurtuluşu için Erbakan hocamızdan 5 formül !
________________________________________
Birincisi: Müslümanlar kendi birleşmiş milletlerini kurmalı.

İkincisi: Müslümanlar kendi Nato’sunu kurmalı.

Üçüncüsü: Müslümanlar kendi para birimlerine geçmeli.

Dördüncüsü: Ekonomik İşbirliği yapılmalı.

Beşincisi: Ortak İslam Ordusu kurulmalı. İşte kurtuluş budur.
__________________
Ey Siyonistler ! Müslümanları namaz kılan köleler yapamayacaksınız !

''Müslümanlar artık birleşip, güç oluşturup, doları bırakmalı ve İslam dinarına geçmeli ve birleşmeliler. Biz 4''Müslümanlar artık birleşip, güç oluşturup, doları bırakmalı ve İslam dinarına geçmeli ve birleşmeliler. Biz 40 senedir bunu anlatıyoruz. Yahudiler anladı, Müslümanlar da anlamalı. Müslümanlar anlayıncaya kadar söylediklerimizi, Yahudiler hemen anlıyor ve önlem alıyorlar.''

Prof. Dr. Necmettin Erbakan
0 senedir bunu anlatıyoruz. Yahudiler anladı, Müslümanlar da anlamalı. Müslümanlar anlayıncaya kadar söylediklerimizi, Yahudiler hemen anlıyor ve önlem alıyorlar.''

Prof. Dr. Necmettin Erbakan
Bunu Allah c.c Resulu 1400 Sene önce söylemişti Cennetin anahtarını Müslümanlara müslümanların biribirilerini sevmeleri ile olabileceğini hatırlatmıştı.

Amenna diyorum bu Maddelere bende bu sözlere diyenler ve diyende ne kadar güzel demiş.
ama mış veya mişler vede muşlar ile bu gemi gitmiyor.

Bu millet hastalık okumaktan bıktı hastalığı herkes biliyor buna artık çözüm gerek.
Çözüm ise Erbakan hocamızın kendisi ile bitmez, ve bitmiyorda,

Bu Maddeye birde şunu ekleyelim Hele şu ismi şeyh Ahmed veya Muhammed olan zenginler paralarını bir çeksinler Amerikan bankalarından.

Bunlara aslında hiç gerek yok Müslümanlar bir petrol exportunu kessin bakalım Avrupa veya Amerika ne yapıyor.

D8 ve yine D8 ben bir kaç gün önce yazmıştım Adamlar bir yere saldırdığı zaman Ne Nato ne Fato vede Lottoyu takıyor,AB yi kim taktı irak konusunda kimse takmadı Birde şu BM var, bunun varya dünya ile alakası yok,Kofinin yırtılmadığı yeri kalmadı dikmişler zenciyi oraya kendi kendine konuşuyor bir şeyler orada takan dinleyen kimse yok.

Bu Sorun 3 şık ile çözülür.

1.Zengin Müslümanlar Amerikadan elini ayağını kesecek.
2.Dünya üzerinde halkı müslüman olan bir ülke seçilecek ve o ülkede yemeden içmeden silaha tanklara ve uçaklara yatırım yapılacak.
3.Diplomatik değil bu Diplomatik midir omomatikmidir ne karın ağrısı ise çalışmıyor resmen şu an dünya,Gerektiği an gerekli yerler vurulacak ve askeri çıkartma yapılacak.

Bak sen o zaman dünyanın düzeni nasılda diplomatikleşiyor.

Ben şahsen bunu Amerikadan görmekteyim tüketim sayısı dünyada 1 numara olan ülke silaha öyle bir yatırım yapıyorki insan şaşırıyor.

Tabii bunun ismi zulüm olur müslümanlar onların yaptığı gibi devletlere saldırsa,
O zaman efendim müslümanlar bu dünyada kan ağlamaya çile çekmeye öldürülmeye mahkumdurlar.

Bunun ilerisi gerisi kalmadı artık.

Bu 5 Maddeyi uygulayana kadar müslüman kalmayacak dünyada çoğunu öldürmekteler.

Her Madde için 50 yıl hesaplasak, Sonuçta inanmayanlar ayda biz dünyada olacağız bu gidişle.

Birde şu Ekonomi konusu Allahını seven şurada, halkı müslüman olan insanların ne ürettiğini yazabilirmi.Bence artık güçlü ve zengin müslümanların silaha yatırım yapması geçikti açıkcası.Bunu yapmalı hangi devlet olursa olsun.

Ve bu konuda ben şahsen iranı tebrik ediyorum.
Bu gün Amerika ve israilin zulmünün yeğane sebebi ellerinde güçlü silahların olması ve onlara güvenmeleri değilmi?.

Şu dünyada 5 tane Iran gibi devlet olacak haddini bildirir bu alçaklara,
Bunlar kağıt,kalemden anlamıyorlar artık bunu zorlamaya gerek yok.
Anladıkları dilden konuşmak gerek.Ve o dil için yatırım yapmak gerek.
__________________
Yazacağın yazının efendisi, yazmış olduğun yazının kölesi ol
DF:BİR ÇOK CEVAP


Lionheart Erbakan sessiz mi kalmış ? bırak Allahını seversen bari sen şu Kartelin dediklerine inanma...

Erbakan ozaman susmadı cevabını verdi...

Ama mehmet barlasın dediği gibi bizim medya işin anasına değil danasına takılı kaldığı için yok erbakan ülke onurunu ayaklar altına aldıda cart curt yalanlar attı

Kaddafi istediği kadar patavatsızca konuştu ama noldu sonuç ?

İki ülkenin Yani Türkiye ve Libyanın yayınladığı ortak bildiride PKK’nın terörist örgüt olduğu ve Libya tarafından kınandığı ifadesi yer aldı ...

Kaddafi istediği kadar zırladı...

Erbakan sessiz kalmış diyorsunda sen onu kimden duydun..
sessiz kalmışmış bak sen şu işe..

Bak bakalım Kaddafi ne demiş
Erbakan ne demiş

KADDAFİ
Kürtler'in Türkiye, Libya, Irak, İran’da, heryerde müstakil olmaları gayet doğaldır. İstiklale varmak isteyen milletlere savaş açmak netice vermez. Türkiye bunu denemiştir. Ortadoğu güneşi altında Kürt milleti yerini almalıdır.

ERBAKAN
Türkiye büyük bir imparatorluğun varisidir. Bu imparatorluktan çeşitli ırklara mensup vatandaşlarımız vardır, ama bunların hepsi asırlardır yoğrulmuştur. Aynı imana sahiptirler. Onun için Türkiye’de 65 milyon tek bir milletiz. Bunun içinde Balkanlar'dan, Kafkaslar'dan gelen kardeşlerimiz, Arap, Kürt kardeşlerimiz vardır. Biz hep beraber tek bir milletiz. Kanunlarımız ve anayasamız ayrım yapmaz. Türkiye ‘de bir mesele vardır, o da terördür. Türkiye’de Kürt meselesi yoktur, terör meselesi vardır.Anladın mı ?

YORUM

Sana kötülük yapanın kötülüğünü en güzel bir şekilde sav, göreceksinizki size düşman olanlar size dost oluvermişler ayet

İyilik yapana iyilik yamak herkesin işi, ama kötülük yapana iyilik yapmak ER KİŞİ işidir. Güzelsöz


Siyasi Haberler

MollaCami.Com