Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Kaş ve tüy yolma, dövme yaptırma, dişleri seyreltip inceltme

Yazıya ilgi gösterip mesajlar yazmak zahmetinde bulunan fakat bu güne kadar kendilerine cevap veremediğim tüm üyelerimize şükranlarımı sunuyorum.

arvas kardeşimizin söylediklerini de "acemi"liğine hamledip kendisini incitmek istemem.

Ancak kısaca şunları bilmesinde yarar var:

"Şifre", "rumuz" "işaret" denilen şey nedir? Gerek yazıda ve gerekse şifahi iletişimde yeri var mıdır? Varsa, -ki vardır- neden bunu göz önünde bulundurup da böylesine gereksiz bir şeyi adeta boğaya kırmızı gösterir gibi rahatsız edici renklerle çamur gibi önümüze atmıştır?

Söz konusu işaretleri kullanmak neden mahzurlu olsun?! Kadim ulema da pekala kullanmışlardır. Arapça olsun sair lisanlarda olsun eski eserlere kısa bir nazar edivermesi yeterli olurdu. Kaldı ki yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de de yok mudur pek çok şifre..?

Türkçemizdeki güzel ifadesiyle, "Eski köye yeni âdet" kabilinden bir şeyler ortaya atmak, belki ilk anda dikkat çekici olur ama, neticede sahibini de gülünç durumlara düşmekten alıkoyamaz.

Bu tür bir uygulama tembellikten neş'et eden bir şey değil, teamül gereğidir, vakitten tasarruftur, bilinenin hatırlatılmasından ibarettir. Sen onları gördüğün an, o hürmet cümlelerini söyleyeceksin canım. Mesele bu kadar basit. Yoksa doktor sıfatının kısaltılmışı olan dr.'yi "dır" okuyan acemi milletvekilleri-meclis kâtipleri gibi, sallalâhü aleyhi ve sellem' in (s.a.v.) rumuzunu sav okumayacaksın. Tamam mı sevgili arvas'ım!

Malayaniden kaçınmamız temennisiyle...

Selam ve dualar...

kur'an-ı kerimde sav yada cc gibi bana bir ifade göstermenizi arzu ederim.

[b]afedersiniz unutmuşum. siz dr. gibi mesleki kısaltmalarla sav gibi hürmet bildiren ifadeleri birbirine karıştırmışsınız. kasten mi bunları aynı kefeye koydunuz yoksa gerçekten bilmediğinizden mi anlayamadım. beni aydınlatır mısınız! :o [/b]

Değerli arvas kardeşim;

Konuyu fazlaca takıntı yapmaya gerek olmasa gerek. Sayın Halis Hocam'ın yazdıkları konunun anlaşılması için yeterli değil mi?

Osmanlı ecdadımız da bu "rumuz" dediğimiz kısaltmaları kullanmıştır nitekim. Bakınız eskilerden bir mektup zarfını misal verecek olursak;





Zarfın bu görünen arka yüzündekileri, günümüz alfabesiyle ifade edecek olursak:

Ankara:

Sıhhıyye vekîli doktor Refik Bey Efendi'ye takdîm.


...şeklinde.

En altta da pul ve mühür...

Peki en üstteki işaretin ne olduğunu merak ettiniz mi?

İster inanın ister inanmayın ama o bir "besmele" işareti. Yani kısaltılmış rumuz hali...

Bu sebeple fazla takıntı yapmadan daha faydalı paylaşımlara yönelsek daha makbûldür diye düşünüyorum.

Selam ve duâ ile...

sayın ankebut. ben halis ece'ye gereken cevabı verdim ama isterseniz size de yazayım. önmeli olan tatmin olmanız. evvela rumuzun ne olduğunu yazayım:

Rumuz, takma ad, ayama, rumuz veya lakap, ismini açıklamak istemeyen kişilerin sanal veya gerçek dünyada kullandıkları sahte isim veya yer tutucudur.

Rumuzun İngilizcesi nicknamedir. Bir bilgisayar terimi olarak da kullanılmaktadır. İnternet yaygınlaştıkça "nickname" (veya Türkçe "takma ad") kullanımı artmıştır. İnsanlar sanal ortamda nicknameleri gerçek kimliklerini gizlemek için kullanmaktadırlar. Günümüz Türkçesinde, nickname, İnternette beli bir iletişim (haberleşme) hizmetini, düzenli olarak kullanmak isteyen kişinin, kendi adından farklı olarak, bu hizmeti, gerçek adını gizleyerek kullanmak için, kendine taktığı ad veya ad yamasıdır. "Kullanıcı adı" ile ayama (nickname) arasındaki en büyük fark, İnternet kullanıcısı, adını, birinde, gizleme ihtiyacı duyarken, diğerinde, gerçek adını ya da kimliğini gizleme ihtiyacı duymaktadır.

peki şimdi soruyorum size sav, cc gibi ifadelerin rumuz ile uzaktan yakından bir angajmanı var mı?

arvas nicknameli kardeşim;

Yazdıkların o kadar basit ve inadi şeyler ki, aslında cevap vermeye bile değmez.

İlkokul çocuklarına has ansiklopedik bilgi aktarmana gerek yok. Mugalataya hiç mi hiç gerek yok. Ne demek:

"dr. gibi mesleki kısaltmalarla sav gibi hürmet bildiren ifadeleri birbirine karıştırmışsınız. kasten mi bunları aynı kefeye koydunuz yoksa gerçekten bilmediğinizden mi anlayamadım. beni aydınlatır mısınız!"

Tarafımızdan karıştırılan bir şey yok, karıştıran birileri varsa, o sensin.

Netice itibariyle her ikisi de bir kısaltmadır. Bunun mesleki bir ünvan veya ta'zim ifadesi olması hüküm olarak bir şeyi değiştirmez. Eğer meseleleri idrak noktasında bir problemin yoksa bu soruyu sormaman gerekirdi zaten...

Öncelikle kafandaki "peşin hükm"ü sil at. Gerçi Alman-Yahudi fizikçinin dediği gibi, bu iş atomu parçalamaktan zordur ama, gene de bir dene... Yoksa bu durumda sana bir şey anlatmamız muhal olur!

Ben ne söylüyorum, sen ne anlıyorsun! "Ben bayram haftası..." diyorum, sense devamını söylüyorsun.

Kur'an'daki onca şifreyi gözün görmedi mi? Hiç mi Kur'an'la ünsiyetin yok? En azından bu sitedeki bizim Müteşabih ve Mukattat'la alakalı makalemize de mi bir göz atmadın! Lütfen...

Sen bana söyler misin, bu kısaltmaların sana ne gibi bir zararı dokunuyor? Veya asıl'la-usûl'le ne gibi bir ilişkisi var bunların?

ankebut rumuzlu kardeşimizin koyduğu belgede "Besmele" rumuzunu da görmüşsündür herhalde değil mi benim güzel kardeşim..?

Son olarak sana sorum:

Temel İslami ilimlerden gerek alet ve gerekse âli kısmından nelerle ne kadar alakan var? Münazaramızı ona göre yapalım. Boşa kürek sallamayalım. Lütfen cevabını bekliyorum.

Selamlar...

Değerli arvas;

Rumuz'un manasını bize "internet lugati" ile hatırlatmışsın. Sağolasın, varolasın...

Ama takdir edersin ki, konu "dini sahâ" ise vereceğin cevapta internet lugati değil, "Arabî lugat" olmalıydı. Biz burada "chat" üzerine müzakere yapmıyoruz ki önümüze "chat siteleri"nin tanımını servis yapıyorsunuz. Google Hoca'ya fazla güvenmeyin, çoğu zaman yanıltır.

Arapça kökenli "rumuz" kelimesi; "remz" yani "işaret etmek"ten gelir. "Mermûz" kelimesi de aynı kökten...

"Misalli Büyük Türkçe Sözlük"te diyor ki; Açıkça belirtilmeyip işaret ve imâ yoluyla ifade edilen demektir.

Mehmet Kanarlı'nın sözlüğünde ise "sembol" olarak tanımlanıyor.

Ve bir beyt:

Eşrefoğlu Rûmî sözlerin senin mermûzdur.
Ârif olanlar bu remzi fehm eder işâreden.

(Eşrefoğlu Rûmî)

Demekki ârif olan bir alaka kurabiliyormuş.

Selamlar...

sevgili kardeşlerim,
bi konuyu bu kadar uzatmaya gerek yok sanırım. (sav) (ra) gibi kısaltmalar uzun zamandan beridir islam alimlerinin kitaplarında var ve bu konu o kadar uzatılacak bir konu değil sanırım.
hepiniz Allah(cc)a emanet olun....


kur'an-ı kerimde sav yada cc gibi bana bir ifade göstermenizi arzu ederim.
ayrıca Kur'an-ı Kerimde NAMAZIN NASIL KILINACAĞI hakkındada bir açıklama yok. o halde siz namazı neye göre kılıyorsunuz?! yani Kur'an-ı Kerimde yok diye namaz kılmayalımmı?!!!

elhamdulillah ki ehl-i sünnet alimlerinin kitabıyla tanıştık. bu denli teferruata dikkat eder olduk, bizler de aklımızı bırakıp o büyüklere sarıldık. sizin kadar bilmiyor olabilirim zira yaşım müsaid değil. ama dini ilimlerde aklımı bıraktım. münazaralarımda da kendi görüşümü iddia etmez bilakis ehl-i sünnet alimlerinden nakiller yaparım.
Akıl kavuşana kadar lazımdır. Kavuştuktan sonraki akıl, akıl değil, akılsızlıktır. Mevlana hazretleri, hocamı buldum, aklımı bıraktım ve kurtuldum buyurdu. sizler de aklınıza tabi olup osmanlı zamanında herhangi bir vatandaşın (besmele olup olmadığıda muamma) yazdığı mektubu bana beyyine olarak arz ediyorsunuz.


elhamdulillah ki ehl-i sünnet alimlerinin kitabıyla tanıştık. bu denli teferruata dikkat eder olduk, bizler de aklımızı bırakıp o büyüklere sarıldık. sizin kadar bilmiyor olabilirim zira yaşım müsaid değil. ama dini ilimlerde aklımı bıraktım. münazaralarımda da kendi görüşümü iddia etmez bilakis ehl-i sünnet alimlerinden nakiller yaparım.
Akıl kavuşana kadar lazımdır. Kavuştuktan sonraki akıl, akıl değil, akılsızlıktır. Mevlana hazretleri, hocamı buldum, aklımı bıraktım ve kurtuldum buyurdu. sizler de aklınıza tabi olup osmanlı zamanında herhangi bir vatandaşın (besmele olup olmadığıda muamma) yazdığı mektubu bana beyyine olarak arz ediyorsunuz.

ben kimseye akıl hocalığı yapacak durumda değilim sevgili kardeşim. sadece uzatılacak bir mesele olmadığını düşünüyorum. ama siz uzatmak istiyorsanız siz bilirsiniz. saygı ve sevgilerimle..

Allah hamdini tezyid eylesin sevgili arvas...

Ancak sana tavsiyem; aklını tatil etme, ona ihtiyacın var bu âlemde bulunduğun sürece... Zira Rasûlüllah Efendimiz (s.a.v.), "Limen lâ akle leh, lâ dîne leh" buyururlar...

Yani imanla muhatap olabilmenin şartı akıldır. İnsana verilen nimetlerin en büyüğü de akıldır, ondan sonra sıhhat gelir. Diğer nimetlerse bunların ardından...

Tasavvuftaki o "aklı bir kenara bırakmak" tabiri ayrı bir fasıldır. Burada onu ele almanın bir anlamı olmasa gerek. Bilenler zaten bilir o meseleyi...

Aklını tatil ettiğin için demişsin ki;

"osmanlı zamanında herhangi bir vatandaşın (besmele olup olmadığıda muamma) yazdığı mektubu bana beyyine olarak arz ediyorsunuz."

Herhangi bir vatandaşın değil, bütün Müslümanların evrakının-mektubunun-mevkutelerin başına yazdığı-koyduğu o "Bismihî" rumuzu Besmelenin kısaltılmış şeklidir. Bunu bilmeyen yoktur... Hatta okur-yazar olmayan Osmanlı vatandaşları bile bilir onun Besmele olduğunu. Sen merak etme. Kaldı ki sen de öğrenmiş oldun bu vesileyle...

Selametle...

Selim olan akıl ile gerçekler görülür. Selim olan akıl ise ancak Peygamberlerde bulunur. Selim olmayan kendi aklımıza uyarsak doğruyu bulmak çok güç, hatta imkansızdır. Çünkü her gruptaki insan, Bu grup doğru yolda diyerek ona girmiştir. Bu işte, selim olmayan akıl ölçü olmaz. Ölçü olsaydı, bu kadar grup meydana çıkmazdı. Bu gruplara girenler de, aklına göre bu grupları tercih etmişlerdir. Akla uyulduğu için sayısız grup, sayısız hizip meydana çıkmıştır. Hatta akla uyulduğu için, beşeri dinler uydurulmuştur. Akla uyulduğu için, bu ümmetin arasından da 72 sapık fırkanın çıkacağını Resulullah efendimiz haber vermiştir. İslamiyet, nakle dayanan selim akıl dinidir) buyuruluyor. Selim akıl herkeste bulunmaz. Bulunsa idi, bütün dünya Müslüman olurdu. Bu İslamiyet gerçekten akla uygun derlerdi. Peygamber efendimiz bir anda Miraca çıkıp geldi, bu selim olmayan akla zıt olduğu için müşrikler inanmadı.Hangi grup çoğunlukta ise doğru odur mantığı ile hareket edilirse, yine doğruyu bulmak mümkün olmaz. Çünkü Allahü teâlâ, (İnsanların çoğuna uyan sapıtır) buyuruyor.

Bu girişten sonra sanki doğruyu bulmak zor zannedilebilir. Hiç de zor değildir. Cenab-ı Hak, anlaşamadığımız bir işte, âlimlere uymamızı, âlim olanların da, Kur'an-ı kerime ve hadis-i şeriflere uymalarını emrediyor. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okuyanlar, doğruyu bulur. Doğru olan bir taife her zaman bulunur.

Dinde dört delil vardır. Akıl bunların içinde değildir. Akıl ile dini ölçmek yanlıştır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
Dini akılla ölçmek kadar zararlı bir şey yoktur.

Sevgili arvas'ım!

Sen bu kopyaları kendine sakla. Belki lazım olur ileride... Ama şunu da bil ki, bunların içindekilerde de açıklama gerektirecek, tefsir ve te'vil iktiza eden noktalar var. Ayrıca usûl hataları da adeta sırıtıyor.

Kısacası halin, "Çabalama kaptan, ben gitmem!" diyen geminin durumu gibi... Bence tartışmayı kesmen, senin de diğer okurların da lehine olur kanaatindeyim...

Sana acizane tavsiyem;

Bu sitedki bizim köşe yazılarını ciddi şekilde okuman... Umarım ondan sonra daha sağlıklı düşünebilir hale gelirsin.

Selametle...

bence de. yazılarınızı okumaya niyetim yok, zira allahu teala ve resulüne hürmet bildiren ifadelerde bu derece yanılmanız başka konularda hangi raddeye varır bilinmez. bu koyu taassubunuz umarım çok kişiyi yanıltmaz. :'(


Fıkıh - İlmihal

MollaCami.Com