Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Sesleri Zamanında Duyabilmek..

Sesleri zamanında duyabilmek

-Aannee!...
Küçücük boyuyla bir apartman devinin önüne dikilmiş, gözleri dördüncü katın kahverengi çerçeveli penceresinde, ciğerlerinin olanca gücüyle bağırıyor;

-Aannee!...
Körpecik sesi ilk önce ikinci katın balkonundan içeri giriyor, tansiyon hapını alıp salondaki kanepeye uzanmak üzere olan Hayri Amca’nın kulaklarına değiyor. Hayri Amca içinden bir ‘la havle…’ çekiyor ama kısa pantolonlu minik ses vazgeçmiyor;

-Aannee!...
Çünkü minik sesin yaşı henüz dört. Çünkü dev apartmanın girişindeki zillerine henüz yetişemiyor. Boyu zile yetişemediği gibi, sesi de annesine yetişemiyor bir türlü. Gözleri Ali abisini arıyor bir süre. Ali abisinin boyu her yere yetişebiliyor ama o da arkadaşlarıyla koşarak gittiği aşağı mahalleden dönmedi daha.

-Aannee!..
Kararlı ses bu kez komşu apartmanın zemin katındaki küçük odada uyuyan Burak bebeğin korkuyla sıçramasına sebep oluyor. Zavallı bebek yeni geldiği dünyadaki sokak seslerine alışmaya çalışıyor. Gözlerini kocaman açıp bir süre tavana bakıyor. Sonra küçük kollarını yine başının kenarlarına kaldırıp uykuya teslim oluyor.

-Aannee!..
Annesi bir duysa sesini, kapının otomatiğine basacak, apartman devi kollarını açıp küçük Caner’i içeri alacak, küçük Caner merdivenleri birer birer çıkıp, bütün eve kokusu yayılan poğaça ve keklere kavuşacak.

-Aannee!...
Caner’in incecik boynu dördüncü kata bakmaktan yorulup yere eğiliyor. Sesi, taş döşeli sokağın sonundaki ana caddede akan araba seline karışıyor ama annesine yetişemiyor. Oysa annesi pencereden başını uzatıp; ‘Caaneer’ diye bağırdığında, saklambaç oynuyor olsa bile hemen ortaya çıkıp annesine cevap veriyor Caner.
Küçük boynunu bir süre dinlendiriyor küçük adam. Sonra yine başını kaldırıyor. Tıpkı yuvalarında annelerinin getirdiği yiyeceği bekleyen yavru kuşlar gibi başını kaldırıyor;

-Aannee!..
Sokaktaki bütün sesler elele verip Caner’in sesini dördüncü kata taşımak istiyor ama Caner’in incecik sesi diğer sesler içinde boğuluyor.
Küçük bedeninin tam arkasından bir motosiklet caddedeki sele karışmak için aceleyle geçiyor. Caddedeki bir kamyon homurdanarak kendine yol açıyor. Balkon demirlerine konmuş kara bir karga, kahkaha atarak çatıya doğru uçuyor. Bakkalın önünde ip atlayan kızlardan biri tiz bir çığlık atarak eteğine konmuş bir böceği yere silkeliyor.
Caner son bir umutla bir kez daha ciğerlerini doldurup, ‘aannee!..’ diye bağırıyor. Sonra kırgın bir halde kaldırımın kenarına oturuyor. Bir koluyla akan burnunu siliyor. O sırada kendisine yaklaşmakta olan küçük bir böcek görüyor. Kaldırımın kenarından fışkırmış otlardan koparıp böceğin önüne seriyor.

-Acıktın mı, diye dostça soruyor böceğe.
Caner’in sesi ise dördüncü katın penceresinin kahverengi pervazına konup camdan içeriyi seyrediyor.
-Biraz daha sesini açsana, diyor Sinem Hanım, televizyondan gözlerini ayırmadan.
-Ay acaba evlenmek için kime evet diyecek çok merak ediyorum, diyor Nihal Hanım, çayından bir yudum alarak.

Bu derin soru karşısında ekranda iri harflerle ‘azz sonra’ yazısı beliriyor. Az sonra olana kadar, kumandadaki düğme yardımıyla odanın içine başka bir kalabalık doluyor. Ağlayanlar, bağıranlar, susturanlar, telefon bağlantıları…Başkalarının dertleri çerez oluyor çayın yanında. Felsefi, sosyolojik, psikolojik yorumlar yapılıyor elalemin dertlerine. Araya bir ‘azz sonra’ daha girince kumanda yine hareketleniyor. Kırmızı ışıkta araba camı silmeye çalışan küçücük çocuklar geçiyor ekrandan. Yüzleri güya gizlenmeye çalışılmış.

-Ay ne aileler var değil mi? diyor Caner’in annesi, elindeki boş bardaklarla mutfağa giderken.
Akıllı kumanda bu can sıkıcı mevzudan neşeli bir müzik kanalına geçiyor hemen. O sırada cam kenarında oturmakta olan Emine hanım, kahverengi pervaza tutunmuş ‘anne’ sesini fark edecek gibi oluyor.

-Sahi, diyor dalgınlıkla, Caner nerede? Hiç görünmedi bu gün?
-Sorma teyzesi, diye başlıyor Caner’in annesi, bir yaramaz oldu ki Caner. Havalar ısınalı sabahtan akşama kadar sokakta, içeri al alabilirsen. Evde tutamıyorum ki zaten altını üstüne getiriyor her yerin. Neyse ki Ali abisi dışarıdayken ilgileniyor da benim de gözüm arkada kalmıyor.
Küçük Caner, otların üzerinde gezen böceğe bakarken poğaçalarla kekleri unutur gibi oluyor.
-Eve gidince sakın etrafı dağıtma, diyor böceğe. Misafir gelebilir, annen kızar sonra. Sen en iyisi sokakta oyna tamam mı?

Ana caddeden şenlikli bir düğün konvoyu geçiyor o sırada… arabaların modelleri değişiyor… apartmanların boyları uzuyor… gökyüzü hep aynı görünüyor, yerde ise değişen sadece resimler ve isimler oluyor…

Canerler büyüyor. Annelerin yaradılışları tersine dönüp küçülüyor ve içlerinden biri huzur-lu- evinde diğerine yine aynı soruyu tekrarlıyor;
-Aramadılar değil mi?
-Aramadılar, diyor öbürü sıkıntıyla televizyonu kapatırken. Oysa hepsinin elinde, evinde telefon, seslerini bile duyamaz olduk artık…

Ayşe Eraslan

TELEVİZYON AH TELEVİZYON KÜLTÜRÜMÜ DİLİMİ VE EN KIYMETLİ ZAMANIMI ÇALDI SAOLASIN NE GÜZEL KONU EMEĞİNE TEŞEKKÜRLER

tesekkurler kardesim ;)


tesekkurler kardesim ;)

Beğenmenize çok sevindim.ilginiz için ben teşekkür ederim..

çok teşekkürler kardeşim...

Rica ederim kardeşim,okuyan gözlerinize sağlık..

Allahın seslenişide böyle değilmi en azından günde beş vakit...zamanında duyan var duymayan var...

çok teşekkürler..........

Haklısın kardeşim..Rabbim duyanlardan ve duymalarına vesile olanlardan eylesin bizleri...


Hikaye & Kıssalar.

MollaCami.Com