Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


iyi insanlar iyi atlara bindiler gittiler !




İnsanı tamamlamak ve ondaki kahramanlık mefkuresine alem olmak için yaratılan, Allah ve Resulü tarafından övülen, rüya perdesini bile yakacak kadar asil ve bedii çizgiler taşıyan, güzel sanatları ürperten, tarihte her milletin zafer ve şeref armasında motifleşen, «safkan» teknesinde yoğurulan, hipodromlarda muhtaç olduğu prens iş zeminini bulan, sırtına binmiş bunca insan hırsına rağmen ebedî ismetini muhafaza eden ve nihayet tek istifa kaynağı olarak yarış yerinde heykelleşen at, bütün dünya ile beraber memleketimizde, yani onu ilk defa çıkarıp insanlığa takdim edenlerin yurdunda pek mahzundur.Kulağımıza, babasını imdada çağıran bir çocuk sesini andırır, acı kişnemeler geliyor.



Dünyanın en güzel hikâyesini anlatacağım:



Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir Memiş Ağa varmış...



Memiş Ağa değil de, Durmuş veya Satılmış Ağa... Hepsi bir...

Evvel zaman da dediğimiz, pek yakın bir tarih, meselâ Birinci Dünya Harbi sonu...



Bu Memiş Ağanın köyü, cenubî Anadoluda, düşman istilâsına uğramış, yanmış ve yakılmış bucaklardan...



Köy, sadece yanık kokusu ve yıkık manzarası veriyor.Bir zabit, bir süvari zabiti, harb içinde bu köye sık sık gelip ordu hesabına yüksek kumandanlara at satın alan bir zabit, nihayet o da sivil elbiseli, o da yanık ve yıkık, herhangi bir vesileyle bu köye uğruyor. Köy, bilhassa cins atlariyle meşhur...



Mütareke olmuş, muharebe durmuş, fakat bütün vatan toprağı, kum- kum acımakta, taş taş sızlamakta...Zabit, bir ölü evine girercesine köye ayak basıyor. İzbelerde bir adam... Yanına yaklaşıyor:

«— Nerede Memiş Ağa?»

«— Şurada, şu yamacın dibinde, bir kayanın üstünde oturuyor.»



İlerleyen, Memiş Ağanın yanına giden, onu selâmlayan, selâmına cevap alan, şahsını tanıtan, tanınan ve mendilini açıp oturması için kendisine yer gösterilen zabit... Uzun bir sükût... Memiş Ağanın konuşmaya pek niyeti yok... Nihayet zabit, dayanamayıp, köyün en büyük ağasına ve atçısına soruyor:

«— Niye susuyorsun ağa?»

«— Ne söyleyeyim oğul?»



Zabit kimi sorduysa,

«yok!» cevabını alıyor;

hangi atı merak ettiyse,

«yok, gitti; yok, öldü!» Sükût...

«— Karabaş'ların Hasan Ağa ne oldu, ağa?»

«— Yok, gitti!» Sükût...



«— Ya şu meşhur kır at; Akduman?»

«— Yok, öldü!»



Hangi insan sorulsa «ya öldü, ya gitti!»;

hangi at merak edilse «ya gitti, ya öldü!»...

ölen niçin, giden nereye?.. Yahut ölen nereye, giden niçin?.. Gidenler mi ölüyor, ölenler mi gidiyor?..



Hâsılı her şey karanlık, her şey müphem...Nihayet Memiş Ağa, zabitin ikide birde kendisini kurcalamasından üzgün, elini gayet hususi bir işaretle sağa açıp ve sonra ona bir gidiş ahengi verip diyor ki:



«— Senin anlıyacağın, oğul, iyi insanlar, iyi atlara bindileeeeer, gittiler!»



Bizse, Memiş Ağa misalini tersinden hayal etmeye meyilliyiz. Şöyle, ne kadar fikri, bedii, içtimai, idari hasretimiz varsa, hepsinin birden yollarını kavuşturan meydanda durup kulağımızı nal seslerine vermek ve sonunda, sökün etmekteki «safkan» ları görünce narayı basmak :



«— İyi insanlar, iyi atlara bindileeeeer, geldiler!»

güzel bir hikaye kardeşim, ellerine sağlık... bu arada attanda gözümü alamadım, teşekkürler...

Urve el-Bârikî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Kıyamet gününe kadar atların alınlarına hayır, yani ecir ve ganimet düğümlenmiştir."

atlara karşı inanılmaz bir sevdam var....

Necip Fazıl'ın ata senfoni adlı kitabını okumadıysanız okuyunuz...!


Urve el-Bârikî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Kıyamet gününe kadar atların alınlarına hayır, yani ecir ve ganimet düğümlenmiştir."

atlara karşı inanılmaz bir sevdam var....

Necip Fazıl'ın ata senfoni adlı kitabını okumadıysanız okuyunuz...!


(bu hadisi şerifi ilk defa duyuyorum)

atları ve ata binmeyi çok severim geçmiş yıllarda çok binerdim... kitabı aklıma yazdım teşekkürler kardeşim...

Bakın ne buldum :) At resimlerini de incelemiş olursunuz ::) Ben öyle yaptım ::)

http://www.mollacami.net/forum/index.php/topic,16450.20.html

Çok güzel bir hikaye teşekkürler :)

Aslında yazarlarımızı tanıtan bir köşe hazırlasak iyi olacak, mesela Necip Fazıl'ı hepimiz seviyoruz, hangi kitaplarını okuduk ne düşündük vb konular açarak tanıtmış oluruz. Birde net ortamında bir çok sözü, nüktesi yayınlanıyor hangisi gerçekten ona ait, hangisi değil iyi tanıyan eserlerini okumuş ve elinin altında olan arkadaşlardan tasdik ettirmiş oluruz.

yazıyı orda da paylaşmıştım.. ::)

atlarla ilgili ne var diye bakınırken görünce ayrı başlık açayım dedim foyam çıktı ortaya ;)


Necip Fazıl 'ı anlamak zordur ! 25 e yakın kitabını okudum ama her kitapta ayrı biri var sanki ...

hatta kafamın karıştığı çok olmuştur ???

sosyal medyada dolaşan çoğu sözün de ona ait olduğunu zannetmiyorum zaten ...


yazıyı orda da paylaşmıştım.. ::)

atlarla ilgili ne var diye bakınırken görünce ayrı başlık açayım dedim foyam çıktı ortaya ;)


Çok iyi yapmışsınız, ayrı bir başlığı hak ediyormuş zaten :)

sosyal medyada dolaşan çoğu sözün de ona ait olduğunu zannetmiyorum zaten ...



Evet bende böyle düşünüyorum. Hz Mevlana'ya ait olduğu söylenen bir sürü söz dolaşıyor, bakıyorsunuz bir yerde başka, ötekinde başka :-\

demek ki ne yapıyoruz?

kitap alıp okuyoruz ::)

ve O SÖZ ONUN DEĞİL BRE SOSYAL MEDYA DİYORUZ ... ;)

Hikaye için tesekkürler cepni kardes.
Bizde ailece çok seviyoruz atlari ve biniyoruz.
Resimler çok güzel anisa. Tesekkürler.

eee şimdi mollalardan hiç iyi insan yok mu yani

molla düşman istilasına uğradı haberimiz mi olmadı.... ::)

cepni kardes harbi biktim senden nere baksam sen varsin senin konularin hala birinci olmadin mi ya :)

::) şu an bu şekilde gülüyorum

kazanırsam böyle olcak ;D

kaybedersem kime karşı kaybettiğime bağlı !

:'( buda olabilir , buda ::)

bu arada , bu yazıyla ilgili şuan kim bir milyon isterde soru çıktı ...! :o şeklindeyim ..

tamda yorum yapıyordum :)

nasıl dı soru merak ettim


Hikaye & Kıssalar.

MollaCami.Com