Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


.

belki bu soruyu sormak size göre biraz saçma olacak bana göre olduğu gibi ama kafamı kurcalıyor var olan her şeyi allah yarattı allah nasıl oldu umarım bunu sorduğum için günaha girmem

Allah (haşa) nasıl oldu?

Bazı sorular muhaldir. Bu da onlardan biri. Bunu içinizden geçirdiğiniz için sizi ayıplamıyorum yanlış anlamayın ama şunu iyi bilin ki, bu sadece şeytanın vesvesesi.
Şeytan imanımızla oynamak için böyle tuzak sorular fısıldar. Önce bu sorunun kaynağını tespit açısından, aynı değil ama benzer bir soruya Emekli müftü Mehmed Emre'nin verdiği cevaba bakalım:


Soru:
Son zamanlarda -şeytan ve nefis müstesna- hiçbir baskı olmadığı halde, Allah'ın varlığı hususunda şüpheye düşmeye başladım. Önceleri küçük (zayıf) olan bu şüphe, gitgide beni rahatsız etmeye başladı. Mesela: Namaz içinde, 'Biz namaz kılıyoruz, ama ya Allah yoksa bu hareketimiz boşuna değil mi?' veya oruç tutar iken 'Ya Allah yoksa' şeklinde adi bir düşünce bütün benliğimi sarıyor. O derece ki, bundan kurtulmak ve sıyrılmak mümkün olmuyor.

Cevap:
Birçok dünya ilimlerinin doğuşunda şüphe ilk noktadır. Bu duygu, kuvvetlenerek zan haline gelmiş, hududu tespit edilmiş ve tarifi yapılmış ise "müspet" olma vasfını kazanmıştır. Felsefe gibi bu vasfı kazanamayanlar mazide ve hâlde çöküp gitmişlerdir.

Fakat Halık'ımızın varlığı o kadar açıktır ki, onun varlığında izahata bile ihtiyaç yoktur. Allah olmasa, aslı faslı, ismi ve cismi olmayan alem ve Adem nasıl ve ne şekilde olacaktı? Çamurdaki bir iz, oraya basan ve oradan geçip giden bir canlıya delalet etmeye yeterken, bu muazzam kainat ve içindeki varlıklar, Allah'ın varlığına açık birer delil değil midir?

Tahmin ederim ki, şüpheciliği esas alan felsefecilerin tesiri altında kalmış veya yahut derslerinize giren hocaların bir kısmının kafalarınıza doldurduğu, felsefe yoluyla gönlünüze aktardığı evham ve şüpheler sizi ve birçok bahtsız genci bu hale sürüklemektedir. Siz aldığınız dini terbiyenin tesiri ile imanınızı korumak için nefis ve şeytanın tohumlarını yeşertmesine karşı cihad vermektesiniz. Bu imkan ve iktidara malik olamayanlar, küfrün ve inkarın içine düşmekte ve çok kere kendini kurtaramadan fani hayatını bitirmekte ve yitirmektedir.

Kalbinize bu şüphe gelince, "Euzü billahi mineşşeytanirracim"i okuyunuz. O devam ettikçe siz de bu mübarek kılıçla nefsin boynunu vurmaya devam ediniz. Cenab-ı Hak, Kuran-ı Kerim'de; "Eğer şeytandan bir fit seni dürtecek olursa hemen Allah'a sığın. Çünkü O, hakkıyla işitici, tam bilicidir." buyurmaktadır.
Umarım ki, şeytanı bu şekilde kahredip, uzaklaştırmış olursunuz. Bunu takiben, yürekten gelen bir samimiyetiyle, yedi "Kelime-i tevhid" ile yedi defa "La havle vela kuvvete illa billahil-aliyyil azim" deyiniz.

Böyle bir şüphe bulunmadığı zamanlarda Salevat-ı Şerife'ye devam ediniz. Günde yüz defa Efendimiz'in s.a.v. ruh-i şerifi için Salevat okuyunuz. Sesiniz, Allah Resulü'nün s.a.v. manevi antenlerine intikal etmeye başlar. Bunu takiben Efendimiz'in s.a.v. şefaat ve yardımlarını isteyiniz.
Cankurtaran simidi, nasıl denize düşeni kurtarmakta yardımcı olursa, Salevat-ı Şerife de "itikadi meselelerde" şüpheye düşeni kurtaran bir "manevi gemi"dir.

Bu şüphe hali, namaz içinde geldiği zaman, kalbinizin dili ile iblise şu cevabı veriniz: "Allah olmasaydı, olmayan bir şey için, sen bana bu vesveseyi yapar mıydın? Senin yaptığın bu vesvese bile Allah'ın var olduğunun delilidir."
Bir de banyo yaptığınız yere küçük abdest bozmayınız.

Mehmed Emre / Fetvalar, Emekli müftü


Yukarıdaki cevaptan bu vesveseleri nasıl def edeceğinizi az çok öğrenmişsinizdir inşallah.
Gelelim sizin sorunuza. Sizin Allah'ın varlığına inanç noktasında bir sıkıntınız yok anladığım kadarıyla.
Siz onun "Kıdem" ve "Kıyam binefsihi" sıfatlarında bir kafa karışıklığı yaşıyorsunuz.
Nedir "Kıdem" ve "Kıyam binefsihi"?


Kıdem
Ezeliyyet, evveli olmamaktır. Evveli olmayana Kadim denir. Sonradan meydana gelene de Hadis denir.
Allah Tealâ Kıdem sıfatı ile vasıflanmıştır. Çünkü Allah ezelîdir, kadîmdir, varlığının başlangıcı yoktur.
O'ndan önce yokluk geçmemiştir. O'nun varlığı yanında milyonlarca seneler bir saniye bile sayılmaz.
Yine gördüğümüz âlemler, milyarlarca seneden beri mevcut bulunsa, yine Yüce Allah'ın ezeliliği yanında bir saniyelik bir hayata sahib sayılmaz.
Allah Kadîmdir, sonradan var olan şey Allah olamaz. Yüce Allah'dan başka ne varsa, bunların hepsi hâdistir (sonradan olmuşlardır). Bunlar Allah'ın kudreti ile yaratılmışlardır. Artık şübhe yoktur ki, yaratılanlar yaratana mahsus Kadîm sıfatını taşıyamazlar. Onun ezelî varlığı ile beraber hiçbir şey yoktu, âlemler sonradan yaratılmıştır.

Kıyam Binefsihi (Kıyam Bizatihi)
Varlığı ve durması kendi zatıyla olmak manasında bir sıfattır. Bu sıfat da Yüce Allah'a mahsustur.
Öyle ki, Hak Tealâ'nın ezelî ve ebedî olan varlığı kendi zatıyla kaimdir. Kendi varlığı mukaddes zatının gereğidir, asla başkasından değildir.
Bunun için Allah Tealâya Vacibü'l Vücud (varlığı kendinden dolayı gerekli) denilir.
O'nun varlığı, başka bir var edene muhtaç olmaktan beridir. Allah'ı var eden bir varlık olsaydı, o zaman var eden o varlık Allah olurdu.
Onun için "Allah'ı kim yarattı?" diye sorulmaz; çünkü O, kendiliğinden vardır, kadîmdir. Başkasının var etmesine muhtaç değildir.
Eğer böyle olmasaydı, ne kainat bulunurdu, ne de başka bir şey... Bu gerçek kabul edilmeyince, içinde yaşadığımız âlemin varlığını izah etmeye imkân kalmaz. Allah'dan başka var olan (mümkinat dediğimiz) şeyler ise, hem var olmaya, hem de yok olmaya bağlı oldukları için, bir var ediciye muhtaçtırlar.
Sonuç olarak denilir ki, Yüce Allah'ı var eden bir varlık düşünülemez ve O'ndan başka bir yaratıcı varlık da olamaz. "Allah'dan başka bir yaratıcı olur mu?"

Büyük İslam İlmihali, Ömer Nasuhi Bilmen


Yani alemler ve mahlukat yaratılmadan evvel Allah neredeydi, nereden geldi?
Şunu iyi kavramak lazım. "Nerede" sorusu dahi yaratılmış bir kavramdır.
Düşünün ki, zaman yok, mekan yok, boyut yok, şekil yok. Sadece mutlak var olan bir zat var.
Hep vardı, hep var olacak. Kıyam binefsihi'dir o; varlığını yine kendindendir, başkası tarafından olmadı ve oldurulmadı.
Zat kelimesi bile mecazdır, başka kelime bulunamadığından kullanılır. Akıl bile kavrayamıyor değil mi?
Zaten bizim akıllarımız Allah'ın zatını anlayamaz. Size tavsiyem, bu konuyu fazla düşünmeyin.
Aklınıza gelince hemen kafanızdan kovun. Bilin ki, bu düşünceyi aklınıza şeytan getiriyor.
Bolca İhlas-ı şerif suresini okuyun, çünkü Allah kendi zatını bu surede bizzat kendisi tanıtmıştır.


İhlâs-ı Şerif

__Kul__
(Ey Habîbim,) Sen söyle ki,

__Hüve'l-llâhü ehad__
Allah zâtında ehad, sıfâtında vâhiddir.

__Allâhü's-samed__
Bizâtihi ganîdir, gayrıya muhtaç değildir.

__Lem yelid__
Hâdisât'a mahal olmadı (doğmadı).

__Ve lem yüled__
Hâdisât'ta O'na mahal olmadı (doğurmadı).

__Ve lem yekün lehü küfüven ehad__
O'na hiçbir şey denk (benzer) olmadı.


İnşallah faydalı olur kardeşim.

doğmamıştır, doğurmamıştır.. ne öncesi ne sonrası vardır.
şeytanın vesvesesine düşmemek lazım.. herşeyi bir evrime bağlayan görüş ve düşüncelerden uzak durmak lazım


Misafir Soruları

MollaCami.Com