Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Aşkın Mertebeleri

Birinci Mertebe

" içinde taşıdığı sevgi sebebiyle kalbin sürekli özlem duymasıdır ki, sevginin en alt derecesidir" Sesizce kalbi bürüyen bir şeydir bu. Hiç umulmadık anda ve umulmadık zamanda kaplar. Havadan daha seyyal, yangından daha sari ve kalpten kalbe akıp giden bir unsur-i naridir bu. Bitmeyen bir özlemin dinmeyen bir sızısıdır. Sevene sevgilisine ezelde verdiği sözü hatırlatır. Sadırlara yerleşir ve satırlarda hep o bitimsiz özlemi anlatır;

"özleminle kurudum döküldü yapraklarım,
ruhuma hayat veren baharımsın sevgili.
nağmesi 'ah' olan inleyişle anarım
beni bu ateş ile yakarsın ey sevgili. (Haddad)

İkinci Mertebe

"seven kimseye, sürekli olarak gözyaşı döktüren sevgi halidir" Ne zaman can kuşu sevgiliye meyletse bir sağanak buluta dönüşür gözler. Bu meylin sürekliliği halinde ise, seven bir pınardan farksızdır. Gözyaşı, yaşanan duyguların yoğunluğu ile parelellik arz eder. Öyle bir an gelir ki, seven gönül şebnem yerine kan döker didelerinden.

"bir kasedir alev dolu gönlüm yana yana
ben ta senin yanında dahi hasretim sana
yaşlar dökende söndüremez ateşimi su
sunsan elinle kanımı içsem kana kana (Rabia Hatun)

Sevgi bu mertebede gönül kasesini harlandıran kızgın bir alev topuna döner. Vuslat arzusu öylesine artar , öylesine kuvvet bulur ki, sığındığı gözyaşları dahi serinletmeye yetmez.

Üçüncü Mertebe

"sevgilinin sevgisiyle sermest, sarhoş ve tam bir dostluk içindedir" Seven kimse artık varlık sarayını yıkıp, harabeye döndürmüş ve artık sevgiliyi gönül tahtına davet etmektedir. Sevda ateşi başını döndürmede ve içinde bulunduğu hali tahil etmekte güçlük çekmektedir. Kınayıcıların kınamasına aldırmaksızın cam-ı aşktan doyasıya yudumlamaktadır. Kimseden korkusu ve kimseden bir beklentisi yoktur. Bazen mestane, bazen divane ve bazen de pervanedir. O, dost ile dost olmuş, gerisi bahanedir.

"ben cam- ı aşk içtim mestanedir desinler
havf u recayı geçtim divanedir desinler
yan şem-'-i hüsn-i yare bin can ile sezai
yok bundan özge çare pervanedir desinler (Sezayi_i Gülşeni)

Dördüncü Mertebe

"kötü huylardan arınma ve güzel huylarla donanma suretiyle sevgiliye layık olmak ve ona yaklaşmak" Gönül sarayının kapıları sonuna kadar sevgiliye açılır bu demde. Ne var ki sevgiliye pak bir mekan gerektir. Gönül evi imar edilmeden canan oraya gelmez, itibar etmez.
"sür çıkar ağyarı dilden ta tecelli ile Hakk
padişah konmaz saraya hane mamur olmadan
Şunu bil ki; "Hakk' tan özge ne var ise gönülden silip at.Aksi taktirde sarayın padişahı orada barınmaz"

Beşinci Mertebe

"kalbi parçalayan ve yakan ateşli sevgi" Sevginin şiddeti ciddi boyutlara ulaşmıştır. Bu mertebede kalbin derinliklerini yoklayan, sarsan yakıcı bir ateşten bahsetmek gerek. Çünkü sevgi sevene kendi rengini vermek için adımlarını hızlandırmış, kontrolu eline almıştır. Bu öylesine bir ateş ki, düştüğü yeri fasılasız bir biçimde yakar kül eder. Bu yangının sahibi
nden çıkan ah şulesi ise her iki cihanıyakacak güçtedir.

"ateş-i ak ile her-dem dil u can oda yanar
ger bir ah eyler isem iki cihan oda yanar (Cem Sultan)

Altıncı Mertebe

"sevdalıyı çıldırtan sevgi" Sevgi çılgınlığı. Çılgınca sevme. Sevgilinin kulu kölesi olma. Seven sevdiğine o denli tutlur ki, neyi var neyi yok feda eder. Çılgınca sever, sevgisiyle çılgınlaşır. Adeta sevgilinin kulu kölesi olur. Pay-ı tahtı sevgilinin emrine verir, onu memnun etmek için neyi varsa sunar.

"yare sun yare, bağrından yare sun
derman olur derdin,aşk ile yare sun
yak özünü külünü göğe savur
mavidir sızıların avuç avuç yare sun
aczini azığını bil var sevgili katına
varlığın son sermayen düşünmeden yare sun (Ahmet Mercan)

Yedinci Mertebe

"yarin güzelliğini seyrederken sevgi şarabıyla kendinden geçmek, sevgi şarabını kana kana içmek" Yarin güzelliği karşısında göz seyre dalar, gönül bu zevk ile kendinden geçer. Sevda güneşinin ışıkları sevdalının gözlerini, sevgiliden gayrıya kör eder. O artık hüsn-i yarin esiridir. Sevgi kadehinden yudumlamadıkça bu esaret artar. Artık aşk kapısını aralamıştır.

"aşık olan can verir didarına dilberin
bülbül-veş can atar gülzarına diberin
hubb-ı Mevla badesi aşıkların gark eylemiş
kim düşer fani olur efkarına dilberin

Sekizinci Mertebe

"aşk mertebesi" Sevenin sevglisinde kendisini yok etmesi. Herşeyin maşuktan ibaret olması halidir.
"pervane uçtu, döndü, eritti kendini ve yok oldu ortalardan. Resimsiz,cisimsiz, unvansız hale geldi. Artık ne için dönecekti şekillere? Vuslattan sonra hangi hal vardı ki döne? Bakışa ulaşan, kulak vermez habere. Ve bakılana kavuşan, aldırmaz bakışa."
Bu mertebede aşık, geçici alemde kendi isteği ile "ölmeden evvel ölme" sırrına erişir ve aşk ile sonsuzluğa dirilir.

"vucud cübbesini aşk ile çak et
salagör kim umman- ı aşktır (Yunus Emre)

Aşık Yunus varlık elbisesinin aşk ile parçalanıp yok edilmesini salık verirken; aşk deryasına kavuşmanın yolununda buralardan geçtiğini hatırlatır Ve "ne duruyorsun! Artık kır şu kabuğunun! Aşk gibi sonsuzluk deryası seni bekliyor" demek ister.

Aşk mertebesinin fonksiyonunu ise Eşrefoğlu Rumi' den dinleyelim;

"şimdi hakim gönlümün iklimine aşktır benim
akla nefse tene cene hükmünü sürdürdü bu aşk
bu gönül hücrelerini tahliye kıldı kamu
ademiyyet noktesınden sildi süpürdü bu aşk
kendi varlığıyla külli varlığım mahv eyledi
dost gözüyle baktıol dost yüzünü gördü bu aşk


Tasavvûf

MollaCami.Com