Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


lütfen not verin...

MAVİ GÖZLÜ ÇOCUK


Annesi dinine o kadar düşkün olmamakla beraber hakla batılı ayırabilecek kadar dini bilgisi vardı. Babası ise 5 vakit namazında birisiydi.

Kızlarının da dinini öğrenmesi için kuran kursuna vermişlerdi. 4-5 sene çeşitli kurslarda kaldıktan sonra bilgisini artırmış hatta başkalarına dini konularda mükemmel bir şekilde ders verecek seviyeye gelmişti. Ailesi kendisi ile ne kadar iftihar etse azdı. Çünkü herkese nasip olmayan bir saadetti.

Aradan kısa bir zaman sonra oldukça zengin bir genç, talip olarak istemeye gelmişti. Anne ve babasının da rızasıyla onunla evlendi.

İşte her şey bundan sonra başladı. İslamın emrettiği örtüyü başından atmış, ayağında bir kot pantolon, daha nikahı bile olmayan nişanlısıyla gamzeye çıkar olmuştu. Sanki senelerce rahle önünde diz çöken o değildi.

İşin garip tarafı anne ve babasının bu durumu normal görmeleri, zengin damatlarının gönlünü hoş tutma tutma düşünceleriydi. Etraftan gelen dedikodulara da pek aldırış etmiyorlardı. Öyle ya, biricik kızlarıydı. Gençlikti bu. Evlenince aklını başına toplardı. Hem sadece kendi kızları değildi bu durumda olan.

Nihayet evlendiler. Evlilikleri nişan sürecindeki gibi mutlu değildi. Birkaç ay sonra kavga gürültü başlamıştı. Hele görümceleri; onlarla hiç geçinemiyordu. Aynı apartmanda oturmaları da işin cabası.

Zamanla kocası ile arası düzeldi. Düzeldikçe o, dininden daha fazla uzaklaşmaya başladı. Kocasının iş çevresinden arkadaşlarının eşleri ile tanıştı. Onlarla çok neşeli günler geçiriyordu. Evde olduğu zamanlar en sadık arkadaşı , televizyonla vaktini değerlendirirdi!...

Televizyonda hayranı olduğu mavi gözlü sanatçıları gördükçe, unuttuğu Allahı hatırlar, şöyle dua ederdi:
‘Allahım, bana da mavi gözlü, güzel bir çocuk ver.’

Bu arada istikrarlı bir iş hayatı olan kocası işini ilerletmiş, zenginliğin zirvesine tırmanıyordu. İşlerini bizzat takip eder, bu yüzden erken saatlerde çıktığı evine çok geç dönerdi. O’nun için önemli olan işiydi. Ama eşinin rahatı içinde her türlü fedakarlığı yapıyordu. Bu kadar işi arasında namaza falan zaman bulamıyordu. Babası her sene hacca giderdi. Hele o yaşa bir gelsin o da dinini hatırlayacaktı. Nasıl olsa eşi zaman zaman hatırlıyor özellikle tv seyrederken duasını ihmal etmiyordu; ‘Allahım, bize mavi gözlü bir çocuk ver.’

Allah c.c. de onların isteklerine karşılık vermiş, dualarını kabul ederek mavi gözlü, dünyalar güzeli bir çocuk vermişti.

Artık çok mutluydular, çünkü sanatçılar gibi mavi gözlü bir çocukları vardı.

Fakat bu mutlulukları çocuklarının gözlerinin kör olduğunu öğreninceye kadar sürmüştü.


m.tuna
mayıs-2000

hoşgeldiniz,


yazınızın ana fikri var ama yok,

giriş gelişme ve sonuç bölümleri arasında bir bağ yok,

yazıyı bir daha gözden geçirin ve eğer bir anafikir vermek istiyorsanız o fikri tespit edip yazıyı ona göre işleyin,


herkesin okuduğu şeyden beklentisi farklı olabilir,

kimi eğlenmek,vakit geçirmek,

kimi öğrenmek ve öğretmek,

kimi bilgi edinmek,dağarcığını ,kültürünü arttırmak için okur,

kimi de amaçsızca okudum demek için okur,

hangi kesime hitap etmek istediğinizde önemli,


benim okuma amacıma uymayan bir yazı ,

ama düzeltmelerden sonra bilemem!

başarılar........

eleştirileriniz için teşk ederim.
bu bir hikaye.

Evet güzel bir yazı...Emeğine sağlık
Dünya(ya)da (tapmanın) tamahkarlığın cezası olsa gerek...

hikayelerde de serim ,düğüm ve çözüm denilen üç bölüm vardır........

Allahım önce iman zenginligi sonra mal mülk zenginligi versin onunda hayırlısını versin inşallah :'( :'(

paylaşım için teşekkürler kardeşim

amin...paylaşım için teşekkürler

ilginiz için çok teşekkür ederim.

rabbim doğru yoldan ayırmasın bizi


Hikaye & Kıssalar.

MollaCami.Com