Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


KURAN NİYE BU KADAR KALIN

Çantamda taşımaya çalışıyorum. Ama zorlanıyorum. Kolayca sığmıyor. İnce kâğıda basılmışları da var ama sayfa sayısı yine fazla. Bir de meali ve meale dair notları ekleyince, iyice kalınlaşıyor. Kur'ân'dan söz ediyorum. Toplam 30 cüz ve her biri 20’şer sayfa. Kur'ân'ı okumuyoruz. Okuyamıyoruz.

Kolay mı? Tam 600 sayfa. Niye bu kadar kalın? Sanki Rabbimiz, “Alın size sayfalarca Kur’ân; okuyabilirseniz okuyun bakayım” diye meydan mı okumuş biz kullarına? Hafız olmak isteyenlere de haddini bildirmek mi istemiş? “Yıllarca ezber yap da göreyim seni? Yüzlerce tekrar yap da, adam ol!” Azıcık olsaydı Kur’ân’ın sayfaları, hemen hepimiz az bir gayretle hafız olabilirdik! Sayfalar sayfaları izlemeseydi, meselâ otobüs beklerken bir hatim indirebilirdik! Ne hoş olurdu! Celâlini göstermek için mi bunca kalın tuttu Rabbimiz Kur’ân’ı? Korkutup da hizaya getirmek için mi bunca cüz, bunca uzun sureler, ayetler?
Hayır, hayır; eğer bizi vahiy karşısında ezmek olsaydı Rabbimizin dilediği, aksine, yarım sayfalık bir Kur’ân indirirdi. Ve derdi ki bize “İşte sizden istediklerim; bunları yaptınız yaptınız, yapmadınız yandınız!” Bizi korkutmak isteseydi, yıldırmayı tercih etseydi , meselâ sadece Fatiha’yı indirip “Ben anlattıklarımı anlattım; size anlayacak akıl da verdim, göreyim sizi anlayın! Hadi bakayım, kendinizi beğendirin bana! Bir yolunu bulun, gözüme girin!” diye kestirebilirdi. Ne gerek vardı ki Bakara’da uzun uzun konuşmalara? Niye anlatsındı ki kulu Mûsa’yı (as), Meryem’i, Yusuf’u (as), Yunus’u (as), Eyyûb’u (as) ve onca kıssaları hoş bir sohbet edasıyla? Mecbur muydu ki Rabbimiz, sanki biz O’na değil de O bize muhtaçmış gibi nezaketle, sabırla, her defasında yeni baştan hatırlatarak konuşmaya?

Çok iyi biliriz ki şefkatli öğretmenler, dersi tekrar ederler, bir defada anlaşılmayacağını anlayışla karşılayarak, yine yeni baştan alırlar. Dersi net olarak anlatsa da, kısa kesen, hiç tekrar etmeyen öğretmenlerde bir meydan okuma tavrı buluruz. Anlamayız o dersi. Korkarız öğretmeninden. Bir anlatışta anlayamayabileceğimizi anlayışla karşılamayan öğretmenden tırsarız, uzak dururuz. Dersi tekrarlayarak uzatan, örnekleri çoğaltarak bizimle daha uzun kalan öğretmenler daha şefkatlidir bize. Hele de “Şimdi not almayı bırakın, şöyle bir arkanıza yaslanın, beni dinleyin!” demesi vardır öğretmenlerin ki, şeker gibi gelir o dakikalar. Anlarız ki, öğretmenimiz bizim anlayabileceğimize inanıyor. Anlarız ki, öğretmenimiz hemen anlamasak da yeniden anlatmaya hevesli. Anlarız ki, not almadan bile anlayabileceğimiz bir dersimiz var.

Kur’ân’ın uzunluğu ve tekrarları, bir bakıma, “Hadi arkana yaslan benim güzel kulum, sana anlatacağım kıssalar var!” rahatlığını sunar bize. Böylece kalınlaşır Kur’ân. Sayfa üstüne sayfa eklenir. Der ki adeta Rabbimiz bize: “Bakara’yı kaçırdıysan, Al-i İmran var! Maide’de uyuduysan, Rahman var! Dilersen, sana anlatacağımın hepsini bir satırda bile anlatırım: İhlas var!” Bu da olmadıysa, kulağına pınar suyu gibi akacak, kalbine bahar meltemi değdirecek Rahman var! ‘Rabbinin hangi nimetlerini edersiniz inkâr?’ diye diye hatırlattıklarım, bir bir saydıklarım var!”

Yani ki... Kur’ân’ın bunca kalınlığının sebebi, Rabb-i Rahimimizin tekrar etme şefkatindendir. Anlayamayabileceğimizi anlayışla karşılama inceliğindendir. Unutabileceğimizi de unutmama olgunluğundandır.

“Ey kulum, [az önceki surede] açıkça ve defalarca söyledim sana, anlamadın mı? Bak bir daha söylüyorum! Unuttuysan da, üzülme! Ben bıkmam, usanmam, umut kesmem senden. Olsun, yine söylüyorum.”

“Sevgili kulum, kendine yazık ediyorsun, biricik ömrünü heba ediyorsun; işin ciddiyetini kavramamış gibisin. Demiştim ya sana; ‘Şeytan sana apaçık düşmandır!’ İyi dinle, tekrar ediyorum!”

“A benim güzel kulum; az önce hatırlattım sana, yine mi unuttun? Bir daha hatırlatıyorum. Kulum ve elçim Mûsa’nın başından gelenleri anlattığımda yok muydun? Öyleyse, şimdi sana biraz da kulum İbrahim’den (as) bahsedeyim, kulaklarını iyi aç. Hem böyle daha iyi anlayabilirsin. Olmadı mı? Hadi gel, bir de İsâ’dan (as) söz açalım.”

“Bak yine yanıldın, şeytana yeniden kandın. Hadi sil gözünün yaşını. Yeni baştan başlayalım. Hani demiştim ya sana, rahmetimden ümidini kesmeyeceksin diye. Yine söylüyorum... Sözümdeyim ben! Sen gel, yeter ki.. Gel!”


Ne şefkatli ki Rabbimiz, bize kalınca bir Kur’ân indirmiş! Bizimle uzun uzun konuşmaktan usanmamış, bıkmamış... Her hatamızda, yeni baştan beyaz sayfalar açacak denli severmiş bizi. Gözden çıkarmazmış. “Ne haliniz varsa, görün!” demezmiş! Kalınmış Kur’ân, çok kalınmış! Diyorum ki, bundan böyle, Kur’ân’ı hiç olmazsa kitaplığımıza kalınlığını görecek şekilde koyalım. Sırtı değil, sayfaları görünür olsun. Kur’ân’ı okumasak da, Rabbimizin rahmetini sayfa sayfa sayalım.

Senai Demirci

Kafamda bazı soru işaretleri oluştu???
Ama yarıdan sonrası çok hoş, çok güzel cümleler, çok nadide bir analtım...

Soru işaretlerinden biri;
Şu otobüs beklerken okusaydık, hatim indirseydik kısmı!
Sanki bir özendirme var!!!
Bu sözü icra edenleri gördüm. Yolda, otobüste Kur'an-ı Kerim okumaya çalışanları, çantasına sığdırmaya çalışanları. Oysa öyle olmamalı.
Madem RABBimizle konuşuyoruz, O (c.c.)nun anlattıklarını idrake çalışıyoruz, öğrenmeye çalışıyoruz neler emredildi, nehyedildi, hadi anlayamadık diyelim en azından O (c.c.)nunla konuştuğumuzu biliyoruz ve buna rağmen herhangi bir yerde okuyoruz. Var mı böyle bir şey?

Soru işaretlerinden diğeri;
Çantamda taşımaya çalışıyorum. Buda bir özendirme -bence-...
Lalettayin çantamıza koyup salına, salına gezdirelim mi yani!...
Uygun bir şekilde taşımakta zarar olmaz elbet. Ama nereye taşıyoruz, nerelerden geçiyoruz bilmeliyiz!

Ve bir diğeri daha;
Kur'an-ı Kerim sayfalarının görünür bir şekilde rafa koyulması!
Bence biz yine de usulüne uyalım!!! Düzgün koyalım ve her gün elimize alalım...

Neyse uzatmayayım :)
Paylaşım için teşekkürler...

kesinlikle kardelene katılıyorum...
hele ilk başta kuran denmesi...Kuran-ı Kerim....

kardelen kardeşim ne güzel yorumlamışın fazla söze ne hacet aynen katılıyorum ;) teşekkürler ;)

Gönüller bir ;)

Neden kardeşim otobüs beklerken dünya adına neler konuşuyor ne vakitler harcıyoruz. Kur'an-ı kerimin üçte biri mesabesinde olan ihlas-ı şerifi okuyarak geçirsek vaktimizi ya da herhangi bir sure. Bunun neresi sakıncalı? Her zaman kendimiz için ayırdığımız bir ibadethanede okumak ve tefekkür etmek elbette ki çok güzel olurdu. Ama bunu yapmak kolay mı? Madem yapamıyoruz bil'külliyye terk etmek uygun mu? Kur'an-ı kerimi her an her yerde okuma şuuruna varmış bir insan zannetmiyorum ki onu ale'l-ade bir kitap gibi görsün ve uygun olmayan şartlarda okusun.
Benim de kafama takılan soru işareti şu ki yorumla ilgili ; özendirme var sanki diyorsun. Bu vatandaş kimi neye özendirmiş? Bunu da açıklar mısın?
Yanlış anlama kardeşim, belli ki bu konuda ki hassasiyetin sana böyle uç bir yorum yaptırmış. Ama benim kanaatim insan bulduğu bütün fırsatları değerlendirmeli bu konuda. Durak uygun değil, yol uygun değil vs.Ama evde de nefis uygun olmuyor ve bu erteleniyor. Dinimiz kolaylık dinidir. Bizlerde inşaallah bunu istismar etmeden kullanmaya çalışacak basirete sahibiz.

Sn GÖREce, öncelikle konuya olan ilginize teşekkür ederim.
Hassasiyetimin farkında olmanıza sevindim. Yorumlarım için uç noktalar diye bir tabirde bulunmuşsunuz, sakıncası yok hatta sevdim bile bu tabiri :)

Geleyim açıklamaya;
Otobüs beklerken, yolda yürürken, takside giderken ve daha bir çok yerde Kuran-ı Kerim okunmamalı demedim! Okuyabiliriz elbette. Dediğiniz gibi 3 İhlas-ı Şerif ile Kuran-ı hatim sevabına erişebiliriz veya bir İnşirah suresi ile gönlümüzü ferahlatabiliriz, belki de o günki işlerimizin hallolması için bir Yasin-i Şerif okuyabiliriz, 7 tarafımıza Ayetül Kürsi okuyarak kendimizi kötülüklerden koruma altına alabiliriz...

Peki neye itiraz ettim? Elimizde Kuran-ı Kerim ile dışarıda gezinmeye! Bu doğru değildir.

Yazının özendirdiği şeyde işte bu;
Kuran-ı Kerim elimizde otobüs durağında beklemek.
Araba giderken içerde şarkı mı çalıyor, türkü mü önemsemeksizin Kuranı okumakta ısrar etmek.
Evde okumak nefse zor gelir diye kendiniz söylemişsiniz. Elbette zor gelecek. Çünkü hiçkimse görmüyor, o - şu - bu 'filanca hiç Kuran-ı elinden düşürmüyor, ne güzel' dedirtmiyor. Peki dışarıda okumak nefsi büyütmez mi? Benlik gelmez mi?

Bu örnekleri çoğaltabilirim...
Daha varsa soru işeretleriniz, söyleyin lütfen.
Saygı ile...

Tam aksini düşünüyorum ben,

bence bir kınama yapılmış,

yani otobüs duraklarında Kur'an okumaya çalışan ve sonra onu çantalarına tıkıştırmaya çalışanlara..!

bir daha bu gözle okur musunuz lütfen.......

Yok kardeşim, yok sorum. Yazımdan da anlayacağın gibi muhatabım Kur'an-ı Kerimin ne olup ne olmadığının farkında olanlar. Ben okunmasını uygun görüyorum. Ele alıp okumayı değil. Zaten anladığın üzere sınırlı bir kısmını açıklığa kovuşturmak istedim. Farklı şeylerden bahsetmiyormuşuz değil mi? Sadece faklı zaviyelerden bakıyormuşuz.


Tam aksini düşünüyorum ben,
bence bir kınama yapılmış,
yani otobüs duraklarında Kur'an okumaya çalışan ve sonra onu çantalarına tıkıştırmaya çalışanlara..!
bir daha bu gözle okur musunuz lütfen.......


Bu bakış açısı ile yeniden okudum o sıraları.
Evet size hak verebilirim fakat düşüncemde bir değşiklik olmadı.
Çünkü, normal bir okuyucu 'a evet otobüste okumak güzel olur. Nede olsa evde okuyamıyorum otobüste okurum, bunu yapabilirim' diye düşünebilir.
Ancak siz biz gibi farklı bakabilenler aradaki nüansı farkedebilir.
E ben böyle söyledim diye de değiştirilecek değil. Sadece görüş beyanı yaptım o kadar :)

yazar Kur'an'ın rafa koyuluş şekli dışında sizinle aynı fikirde gibi gözüküyor.......

veya ben öyle anladım

Bende aksini iddia etmiyorum. Fakat ilk izlenimler yukarıda yaptığım yorumlar gibi olabilir diye düşündüm.

Bir kaç kişi daha fikir söylese iyi olurdu. Oylamaya mı sunsak ne :D

kitap ve gazete okumakla Kur'an okumak farklı şeyler,

kitap ve dergiyi ;bak bak ne kültürlü,otobüste bile okuyor dedirtmek için bile olsa okumak Kur'an'ı böyle okumanın getireceği zararı getirmez-ki böyle davranan çok kişi tanıyorum-

bir kısmıda başını kaldırmamak ve yer vermemek için okuyor !

ama Kur'an öyle değil,

işin içine riya girdi mi ne yaparsan yap,sen öyle düşünmesen bile fitneye sebeb olma ihtimali yüksek,

bide sağlam abdest lazım,dikkat lazım,önem verme işi var...

kalabalıkta ister istemez insan birbirine deyiyor,

abdestli bile olsak ,namaz kılmadan abdest tazelemeye çalışıyoruz,

ama uzun yolculuklarda okuma taraftarıyım,

ama erkeklerde taşıma,hanımlarda taşısa bile lavaboya girerken koruma işi zor galiba,

cebine,çantasına koyup dikkatsizce taşıyan çok kişi görüyorum şahsen.....

Haklısınız, ne diyebilirim ki :-\

Ben de Kuran-ı Kerim'in dışarıda okunması-taşınması hususunda gördüklerime üzülüyorum.
Belkide bu yüzden böyle bir yorum (ilk yorumum) hitiyacı hissettim, bilemiyorum :(

şu ayeti kerime yeteri kadar açıklamıyor mu

Ayetlerimiz hakkında (münasebetsizliğe) dalanları gördüğün zaman, onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan yüz çevir; eğer Şeytan sana(bunu) unutturursa, hatırladıktan sonra(hemen kalk), o zalimler topluluğuyla beraber oturma.

birde

İbadetin makbülü samimi yalın ve gösterişten uzak olanıdır.

kısaca özetliyecek olursak benim anladığım ise yazar
H.z Kur'an-ı Kerimin ne kadar kalınlığını deyil ,bize Mevlanın verdiği değeri anlatamak istemiş ..

yani siz onun neden bu kadar kalın bir kitap yazdığına bakmayın
büyük bir sabırla konulara tekrar tekrar değindiğine gönül koymayın

ey kullarım benim için sizler çok önemlisiniz ..
bende sizlere zarar vermek istemiyorum demek istediğini beyan etmiş gibime geldi...

okumak istiyorsanız elbette okunur okumasanızda en azından raflarınızda ona değer verin gibilerinden demek istemiş....

çokta güzel ifade etmiş ben önce bir yadırgadım kimdir bu densiz dedim ,H.z Kur'an-ı Kerimi yargılamak onamı düştü gibilerinden bir öfkeye kapıldım
ama aşalara indikçe göz yaşlarıma mani olmadım..


Makale Köşemiz

MollaCami.Com