Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Cennet ve Nimetleri

Üzüntüsü ve gamları bilinen o cehennem yurdundan başka bir yurt vardır. Bu ikinci yurdun nimetlerini ve sevincini düşün; zara onlann birinden, uzaklaşan şüphesiz diğerine yerleşir. Cehennemin dehşetlerini uzunca düşünmek suretiyle kalbinde korkuyu, cennetliklere va'dedilen daimi nimet hakkında uzunca düşünmek suretiyle de ümidi kazanmaya çalış. Nefsini korkunun kamçısıyla sürüp ümidin yularıyla dos doğru yola çek! Bunun vasıtasıyla büyük mülke nail olur. Elem verici azaptan selim kalırsın!
Cennet ehli ve yüzlerindeki nimet parıltıları hakkında düşün. Onlara miskle mühürlenmiş cennet şarabı içirilir. Kırmızı yakuttan yapılmış minberler üzerinde, beyaz incilerden yapılmış çadırlar içinde otururlar. O çadırlarda yeşil ee nadide halılar serilirdir. Onlar cennet şarabı ile bal akan nehirler etrafından kurulan tahtlar üzerinde yaslanmışlar, etrafları hizmetçilerle kaplıdır. Güzel, ela gözlü hurilerle o cennetler süslenmiştir. Sanki o huriler yakut ve mercan gibidirler. Kocalarından önce onlara ne insan ne de cin dokunmamıştır. O huriler cennetlerde yürürler. Onlardan biri yürüdüğünde yerlerde sürünen eteklerini yetmiş bin vildan omuzlar o koltuklarrın üzerinde öyle güzel beyaz ipekliler vardır ki berraklığından gözler kamaşır, înci ve mercan ile süslenmiş taçlar giyerler. Nazlı, cilveli, güzel kokulu, ihtiyarlıktan ve hastalıktan emindirler. Sadece çadırlarında otururlar. Yakuttan yapılmış köşklerde dururlar. Kocalarından başkasına bakmazlar. Ela gözlüdürler. Sonra cennet ehli ile o huriler arasında içenler için lezzet verici bembeyaz bir şerbet gezdirilir. Onlara hizmetçiler, vildanlar hizmet ederler. Her türlü kirlerden korunmuş inciler gibi hizmetçiler! Bütün bunlar yaptıklarının karşılığı olarak, emin bir yerde, bahçeler, çeşmeler ve nehirler arasında, kudret sahibi bir sultanın katında, dosdoğru bir makamda oldukları halde görürler.
Onlar o makamda kerim olan sultanın cemaline bakarlar. Onların yüzlerinde nimetin nuru parlamaktadır. Onlara ne bir toz ne de bir zillet isabet eder. Onlar şerefli kullardır. Rablerinden gelen çeşitli hediyeler alırlar. Onlar nefislerinin çektiği nimetler içerisinde ebedidirler. O cennette ne korkar ne de üzülürler. Onlar felaketlerinin gelmesinden emindirler. Onlar o cennette nimetlenir, yemeklerinden yer, nehirlerinden su, cennet şarabı ve bal içerler. O nehirlerin tabanları altından, kumları mercandandır. Onun tabanında, kum yerine halis misk vardır. Onun etrafındaki bitkiler za'fer'andır. Kafur tümsekleri üzerinde testiler vardır. Ama ne testiler! Gümüşten yapılmış, gür, yakut ve mercan ile işlenmiş testiler. Bir testi ki onda mühürlü lahik bulunur. O lahik tatlı selsebil ile karışıktır. Bir testi ki cevherinin berraklığından parlar. Cennet şarabının rikkat ve kırmızılığı onun içinde görülür. Onu bir insan yapmamış ki tesviyesinde kusur etsin. Sanatının güzelliğinde eksik bulunsun. O testi öyle bir hizmetçinin elindedir ki o hizmetçinin yüzünün ziyası, parlayan güneşi andırır. Fakat güneşte o suretin halaveti gibi bir halavet nerede vardır? O yanakların güzelliği, o gözlerin melahatı nerede? Hayret o kimseye ki sıfatları bu olan bir yurda inanıyor ve bu yurdun ehlinin ölmeyeceğine ve bu yurda inenlere felaketlerin dokunmayacağına inanıyor da buna rağmen Allah Teâlâ'nın dokunmayacağına inanıyor da buna rağmen Allah Teâlâ'nın harab olmasına izin verdiği bir yurda önem veriyor, bu nimetlerin altında olan bir maişet hoşuna gidiyor. Allah'a yemin ederim. Eğer o cennette ölümden, açlık-susuzluk ve benzer şeylerden emin olmakla beraber bedenlerin selametlerinden başka bir şey olmasaydı bu da dün dünyayı terketmek için yeterli bir sebep sayılırdı ve geçici bir yurda tercih edilirdi. Cennet dünyaya nasıl tercih edilmez? Oysa onun ehli emin olan padişahlardır. Sevincin çeşitleri içerisinde nimetlenirler. Onlar ne isterlerse kendilerine verilir. Her gün arşın sahasında hazır bulunurlar. Allah Teâlâ'nın Kerim yüzüne bakarlar. Allah'a bakmak vasıtasıyla cennetin diğer nimetlerinde bulunmayan nimetlere mazhar olurlar. Onlar daima nimetlerin çeşitleri arasında yüzerler. Onlar nimetlerin zevalinden emindirler.
Ebu Hureyre Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"Bir tellal şöyle bağırır: Ey cennet ehli! Size sıhhate kavuşup ebediyen hasta olmak yoktur, hayata kavuşup ebediyyen ölmemek vardır. Muhakkak ki sizin için gençleşip ebediyyen ihtiyarlamak yoktur, nimetlenmek ve ebediyyen rahatlık vardır.
İşte bu durum şu ayetin mânâsıdır: "Göğüslerinden kinden ne varsa hepsinin çıkarıp almışızdır. Altlarından ırmaklar akmaktadır. 'Lütfedip bizi buraya getiren Allah'a hamdolsun. Allah bizi getirmeseydi biz bunu bulamazdık! Rabbimizin peygamberleri gerçeği getirmişler' dediler. Onlara 'işte size cennet yaptıklarınıza karşılık o size miras verildi' diye seslenildi."(A'raf, 43)
Cabir der ki: Hz. Peygamber bizlere 'size cennet köşklerinden haber vereyim mi?' diye sorunca, ben "evet! Ya Rasulullah! Allah'ın salat ve selamı senin üzerine olsun! Anne ve babalarımız sana feda olsun! Haber ver!' dedim. Bunun üzerine şöyle dedi: "Cennette, çeşitli cevherlerden yapılmış köşkler vardır. Bu köşklerin içleri dışlarından, dışları da içlerinden görünür. Cennete nimet, lezzet ve sevinçten dışları da içlerinden görünür. Cennete nimet, lezzet ve sevinçten öylesi vardır ki ne bir göz onu görmüş ne bir kulak onu işitmiş ne de bir beşerin kalbine böyle bir şey gelmiştir."
Cabir 'Ey Allah'ın Rasulü! Bu köşkler kimler içindir?' dedim. Hz. Peygamber 'Halk uyurken geceleri kalkıp namaz kılan bir kimse içindir' dedi.
- Kimin buna gücü yeter?
"Benim ümmetimin gücü yeter ve sizlere bundan haber vereceğim. Kim kardeşine rastladığında ona selam verir veya selamına karşılık verirse, bu kimse selamı yaymıştır. Kim ehline ve ailesine doyasıya yemek yedirirse, o yemek yedirmiştir. Kim Ramazan ayında oruç tuttuktan sonra her aydan üç gün oruca devam ederse o da orucu devam ettirmiştir. Kim yatsı ve sabah namazını cemaatla kılarsa, o da halk uykuda olduğu halde namaz kılmıştır."

Cennetin Duvarları, Toprağı, Ağaç ve Nehirleri

Cennet'in sureti hakkında düşün! Sonra cennet sakinlerine gıpta edip ahiret yerinde dünyaya kanaat ettiğinden dolayı cennetten mahrum olanın üzüntüsü hakkında düşün!
Ebu Hureyre, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
"Cennet duvarının bir kerpici gümüşten, bir kerpici altındandır. Toprağı zaferan, çamuru misktendir."
Hz. Peygamber'den cennet toprağı sorulduğunda şöyle buyurmuştur:
"Katıksız ve beyaz bir ekmek (gibi) halis misktir."
Ebu Hureyre, Hz. Peygamberdin şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
"Kim Allah Teâlâ'nın kendisine ahirette cennet şarabının içirmesini istiyorsa, o kimse dünyada şarap içmeyi terketsin. Kim Allah'ın kendisine, ahirette ipekli giydirmesini istiyorsa; o kimse ipekli giymeyi dünyada terketsin. Cennet nehirleri tepecikler veya misk dağları altından fışkırır. Eğer cennet ehlinden en at hilye giyenin hilyesi bütün dünyanın hilyesiyle karşılaştırılsa ahirette Allah'ın kendisine vereceği hilye dünyanın bütün hilyelerinden daha üstün olur."
Ebu Hureyre Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
"Cennette bir ağaç vardır ki bir süvari onun gölgesinde yüz sene yürüdüğü halde yine de sonuna varamaz. İsterseniz şu ayeti okuyun: 'Uzamış gölge(ler)"
Ebu Umame der ki: Hz. Peygamberin ashabı Allah bizi bedevilerin meseleleriyle faydalandırır. (Çünkü kalplerine geleni cesaretle sorarlar) bir bedevi Hz. Peygamber'e gelip sordu.
- Allah Teâlâ Kur'an'da eziyet vermeyen bir ağaçtan bahsetmiştir. Acaba cennette sahibine eziyet vermeyen bir ağaç var mıdır?
"Sidr (Kiraz) ağacı. Muhakkak ki sidrin dikenleri vardır. Fakat Allah Teâlâ buyurmuştur: 'Onlar dikensiz kirazlar' (Vakıa, 28)
Allah Teâlâ onun dikenini kırar. Her dikenin yerine bir meyve çıkar. Onun her meyvesi tomurcuğu yetmiş iki renk olur. O renklerin biri diğerine benzemez.
Cüreyr b. Abdullah el-Büceli şöyle demiştir: Saffah'a (bir yerin ismi) indik! Baktım ki biri bir ağacın altında uyuyor. Neredeyse üzerine güneş gelecek. Hizmetkara dedim ki: 'Şu deriden yapılmış sergiyi götür de üzerine gölge yap!'
Hizmetçi getirip gölge yaptı. O uyandığında baktık ki Selman Farisi'dir. Ona varıp selam verdim. Bana dedi ki: 'Ey Cüreyr! Allah için tevazu göster! Çünkü dünyada Allah'a tevazu gösteren bir kimseyi Allah kıyamette yüceltir. Kıyamet günündeki karanlıkların ne olduğunu bilir misin?'
-Hayır!
- İnsanların bazısının bazısına zulüm yapmalarıdır.
Sonra yerden çok küçük bir çöp alarak dedi ki:
- Ey Cüreyr! Eğer bu çöp gibisini de ararsan cennette bulamazsın!
Ey Ebu Abdullah! Acaba hurma ve ağaç nerededir?
- Onların kökleri inci ile altın, üstünde meyveleri vardı.

Cennet Ehlinin Elbiseleri, Yatakları ve Sergileri


"Allah, iman edip salih ameller işleyenleri de altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Orada altından bilezikler ve inciler takınırlar. Orada giysileri de ipektir." (Hacc, 23)
Bu hususta ayetler çoktur. Bu hususun hadislerdeki tafsilatı ise şöyledir.
Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
"Kim cennete girerse nimetlere garkolur ve hastalanmaz. Elbisesi çürümez, Gençliği tükenmez. Cennete hiçbir gözün görmediği hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşerin kalbinden geçmeyen nimetler vardır."
Bir kişi, Hz. Peygamber'e 'bize cennet ehlinin elbiselerinden haber ver! Acaba onların elbiseleri yaratılan bir şey midir yoksa örülen bir şey mi? diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber bir zaman sustu orada bulunanların bazısı güldü. Hz. Peygamber "neden gülüyorsunuz? Bir alimden soran bir cahilin haline mi gülüyorsunuz?" dedi. Bunları söyledikten sonra Hz. Peygamber (s.a.v.): "Cennet meyveleri elbiseleri iki defa çıkarır" Yani "tomurcuklar senede iki defa yarılıp içlerinden elbiseler çıkar ve haftada veya günde iki defa olur."
Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
"Cennete giren ilk zümrenin sûretleri dolunay gibidir. Onlar Cennete tükürmez ve sümkürmezler. Taharet yapmazlar. Kapları altın ile gümüştendir, terleri misktir. Onların her biri için iki zevce vardır. O zevcelerin kemikleri içerisinde bulunan ilik güzelliklerinden ötürü etlerinin arkasından görünür. Onların arasında iltifat olmaz. Biri birinden buğz etmez. Kalpleri bir kalp gibidir. Sabah akşam Allah'ı tesbih ederler."
"Allah, iman edip salih ameller işleyenleri de altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Orada altından bilezikler ve inciler takınırlar." (Hacc, 23)
Hz. Peygamber (s.a.v) bu ayetin tefsirinde şöyle buyurmuştur:
"Onların başında taçlar vardır. O tacın üstündeki incilerin en düşüğü doğu ile batı arasını aydınlatacak kadar parlaktır.
Cennet çadırı içi boş bir şeydir. Onun uzunluğu altmış mildir. Onun her köşesinde mü'min için başka bir aile efradı vardır ki diğerleri onları görmez."
İbn Abbas "Hayme, içi boş bir dürr'dür. Bir fersahın karesi kadardır. Onun altından yapılmış dört bin kapısı vardır" demiştir.
"Ve yükseltilmiş döşekler üzerindedirler."
Hz. Peygamber (s.a.v.) bu ayetin tefsirinde "iki döşeğin arası yer ile gök arası kadardır" buyurmuştur

Cennet Ehlinin Yiyecekleri

Cennetliklerin yemeği Kur'an'da zikredilmiştir. Onlar meyveler, semiz kuşlar, kudret helvası, pişmiş kuşlar, bal süt ve sayılmayacak sınıflardan oluşur.
"Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıkça 'bu daha önce de rızıklandığımız şeydir derler' ve rızık (dünyadakine) benzer olarak kendilerine verilmiştir. (Bakara, 25)
İbn Mes'ud, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Cennette iken uçan kuşa bakıp canın çektiğinde kuş pişmiş olarak önüne düşer."
Huzeyfe, Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"Cennette büyük develere benzeyen bir kuş vardır.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) dedi ki:
- Ey Allah'ın Rasulü! Muhakkak ki o kuş çok etlidir!
- Onların etini yiyen, onlardan daha hoştur. Ey Ebu Bekir! Sen de onlardan birisin."
"Onların önünde altın tepsiler ve bardaklar dolaştırılır." (Zuhruf, 71)
Abdullah b. Amr bu ayetin tefsirinde şöyle demiştir ki: Onların etrafında altından yapılmış yetmiş tabak dolaştırılır. Her tabakta başka bir renk vardır ki diğerinde yoktur.

Cennetteki Huriler ve Vildanlar


Kur'an'da onların vasıfları vardır, fakat fazla izahat hadislerde varid olmuştur.
Enes b. Malik Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet eder.
"Bir sabah veya bir akşam Allah yolunda bulunmak, dünya ve dünyanın içinde bulunanlardan daha hayırlıdır. Birinin ok ile yayı arası veya ayak yeri kadar cennetten elde edeceği şey, dünya ve dünyadakilerden hayırlıdır. Eğer cennet kadınlarından biri yeryüzüne çıksa yeryüzü pırıl pırıl parlar. Yer ile gök arası güzel koku ile dolar. O kadının başındaki başörtüsü dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır."
"Onlar yakut ve mercan gibidirler." (Rahman, 58)
Hz. Peygamber (s.a.v.) bu ayetin tefsirinde şöyle demiştir:
"Perde arkasında olduğu halde onun yüzüne bakılsa aynadan daha berrak görünür. Onun boynunda bulunan ve kıymetçe en düşük olan inci doğu ile batı arasını ışıklandırır. Onun sırtında yetmiş elbise vardır. Kocasının bakışı o elbiselerden geçerek kemiklerindeki iliği bile görür."
Enes, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Gece yolculuğuna (isra) çıkarıldığım zaman cennette bir yere girdim, ismine beydah deniyordu. Orada inci, yeşil zebercet ve kırmızı yakuttan bir çadır kurulmuştu. Çadırın içindeki hanımlar "Ey Allah'ın Rasulü selam sana dediler." Ey Cebrail! Ey Cebrail! Şu ses nedir?, dedim.
Cebrail 'Bunlar çadırlarında sadece kocalarına bakan hanımlardır. Rablerinden sana selam vermek hususunda izin istediler. Onlara izin verildi' dedi. Bu konuşmadan sonra onlar 'biz kocalarından razı olan hanımlarız. Asla kızmayız. Biz cennette ebediyyen kalan hanımlarız. Asla göz etmeyiz' diye tempo tuttular"
Bundan sonra Hz. Peygamber şu ayeti okudu.
"Çadırlara kapanmış huriler." (Rahman, 72)
"Tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır." (Ali İmran, 15)
Mücahid bu ayetin tefsirinde şöyle der: Hayızdan, küçük ve büyük taharetten, tükrük, balgam, meni ve çocuktan temizlenmiş kadınlar demektir.
"O gün cennet halkı, bir iş içinde eğlenirler." (Yasin, 55)
Evzai bu ayetin tefsirinde şöyle demiştir: "Onların meşgalesi kendilerine ihsan edilen bakirelerin bikrini izale etmektir.
Bir kişi 'cennet ehli cinsi münasebette bulunurlar mı?' diye sorduğunda Hz. peygamber şöyle cevap vermiştir:
"Onlardan bir kişiye sizden yetmiş kişinin kuvvetinden daha fazla kuvvet verilir!"
Abdullah b. Ömer şöyle demiştir: "Derece bakımından cennet ehlinin en düşüğünün beraberinde bin hizmetçi vardır. Her hizmetçi ayrı bir işle meşguldür."
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
"Cennet ehlinden her kişi beş yüz huri ile evlenir. Dört bin bakire sekiz bin dul ile evlenir. Onların her birinin boynuna dünyadaki yaşı kadar sarılır."
Enes Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"Huriler cennette şöyle teganni ederler. 'Biz güzel hurileriz. Şerefli kocalara saklandık.'
"İman edip salih amel işleyen onlar bir bahçe içinde neşelendirilirler. (Rum, 15)
Yahya b. Kuseyr bu ayetin tefsirinde demiştir ki: "Nimetlenmekten gaye cennette nağmeyi dinlemektir."
Ebu Umame el-Bahili Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
"Cennete giren bir kişinin baş ve ayak ucunda iki ela gözlü huri oturur. En güzel sesle ona teganni ederler. O ses insan ve cinlerin işittiği seslerden daha güzeldir. O teganniyi şeytanın tuzağıyla değil Allah'ın hamd ve takdisiyle yaparlar."

Allah'ın Cemaline Bakmak

"Güzel davrananlara daha güzel karşılık ve fazlası vardır." (Yunus, 26)
İşte ayette bahsi geçen bu fazlalık Allah Teâlâ'nın cemâline bakmaktır, o ne büyük lezzettir. Öyle lezzet ki onun yanında cennet ehli nimetleri unutur.
Cüreyr b. Abdullah el-Bucelhi şöyle diyor: Hz. Peygamberin yanında oturuyordum. On dördüncü gecede ay'ı gördü ve şöyle dedi:
"Sizler şuayı gördüğünüz gibi Rabbinizi göreceksiniz. Rabbinizin görülmesinde haksızlığa uğramayacaksınız. Eğer güneş çıkmadan ve güneş batmadan önce namaz kılabilirseniz bunu yapınız."
Sonra şu ayeti okudu:
"Güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et!" (Tâhâ, 130)
Müslim'in rivayetinde Suheyh diyor ki: Hz. Peygamber: "Güzel davrananlara daha güzel karşılık ve fazlası vardır. " (Yunus, 26) ayetini okuduktan sonra şöyle buyurdu:
"Cennet ehli cennete, cehennem ehli de cehenneme girdiği zaman bir tellal şöyle çağırır: Ey cennet ehli! Muhakkak ki sizler için Allah'ın katında bir va'd vardır. Allah ister ki onu size versin." Bu va'd nedir? Allah bizim hayır terazilerimizi ağırlattırmadı mı? Yüzümüzü ak çıkarmadı mı? Bizi cennete koyup cehennemden korumadı mı? (Artık ne kalmıştır?) derler. Bunun üzerine perde kaldırılır, onlar Allah'ın cemaline bakarlar. Onlara Allah'ın cemaline bakmaktan daha sevimli bir şey verilmemiştir."
Bu Cemalullah'ı görme hadisini ashabdan bir cemaat rivayet etmiştir. En iyinin sonucu ve nimetlerin nihayeti Cemalullah'ı görmektir. Daha önce tafsilatlı şekilde saydığımız nimetlerin hepsi bu nimet yanında unutulur. Mülakata saadeti yanında cennet ehlinin sevincinin sonu yoktur. Cennet lezzetlerinin hiçbiri mülakat lezzetine nisbet bile edilemez.

CENNET KÖSKLERI


Dünyadaki güzellikler dünya şartlarında ne kadar mükemmel olurlarsa olsunlar, yine de kaçınılmaz olarak pek çok kusurları bulunur. Dolayısıyla dünyadaki en güzel köşk bile cennet köşklerinin yanında son derece gösterişsiz kalır. Herşeyden evvel zamanın, dünyada sahip olunan pek çok güzellik üzerinde bozucu ve yıpratıcı etkisi vardır. Örneğin herhangi bir köşk hiç kullanılmasa bile, kendi haline bırakıldığında zaman içinde yıpranır. İçindeki eşyalar eskir, nem ve rutubetin etkisiyle küflenir, çürümeye yüz tutar. Döşemelerdeki dayanıklılık zamanla azalmaya, kumaşların renkleri solmaya başlar. Ayrıca eşyaların üzerlerini yoğun bir toz tabakası kaplar ve etrafı örümcek ağları sarar. Böylece bu gösterişli mekan zaman içinde yaşanamayacak hale gelir. Cennet mekanları ise tüm bu eksikliklerden, zamanın yıpratıcı etkilerinden uzaktırlar. Kuran'da cennet köşklerinden bahsedilirken bu köşklerin altlarından ırmaklar aktığı, yüksek ve güvenli yerler oldukları bildirilir:

İman edip salih amellerde bulunanlar; onları, içinde ebedi kalıcılar olarak, altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. (Ankebut Suresi, 58)

Bizim Katımız'da sizi (Bize) yaklaştıracak olan ne mallarınız, ne de evlatlarınızdır; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. İşte onlar; onlar için yaptıklarına karşılık olmak üzere kat kat mükafaat vardır ve onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler. (Sebe Suresi, 37)

Peygamberimiz (sav)'in bir hadisinde ise cennet köşkleri şöyle tarif edilir:

Gurfeler (cennet köşkleri) kırmızı yakut, yeşil zebercet (zümrüt) ve beyaz incidendir. Onlarda hiçbir kusur ve ayıp yoktur. Cennet ehli bunlara, sizin gökte, doğu ve batıdaki parlak yıldızlara baktığınız gibi bakarlar...

eline emeğine sağlık kardeşim okuması bile
insana haz veriyor ,ya orda olup ebedi kalmak nasıl olur.
RABBİM inşallah cümlemizi ve cümle Ümmeti Muhammedi
bu güzel niğmetlerle niğmetlendirsin Cennet ve Cemali ilahiyle müşereff kılasın...AMİNN..


eline emeğine sağlık kardeşim okuması bile
insana haz veriyor ,ya orda olup ebedi kalmak nasıl olur.
RABBİM inşallah cümlemizi ve cümle Ümmeti Muhammedi
bu güzel niğmetlerle niğmetlendirsin Cennet ve Cemali ilahiyle müşereff kılsın...AMİNN..


Fıkıh - İlmihal

MollaCami.Com