Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Kullandıklarımıza İhanet :İSRAF

KULLANDIKLARIMIZA İHANET : İSRAF


Hepimizin hayatında bir türlü terk edemediği birçok yanlış alışkanlık olduğunu biliyoruz. İsraf da bu yanlış alışkanlıklarımızdan biri. Ve yazık ki köylü-kentli, zengin-fakir, hepimizin hastalığı.

Hayatın hemen hemen her alanında israfdan sözedebiliriz. Zaman israfı, mal israfı, emek israfı, yetişmiş insan israfı vs... Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Bir israf yarışı!.. Bu nedenle kirleniyor çevre. Bu nedenle ölüyor tüm canlılarıyla doğa ve tüm kaynaklarıyla dünya. İnsanlar bir yandan üretiyor, bir yandan da hızla israf ediyor. Büyük bir sorumsuzlukla, savurganlıkla yaklaşıyoruz yaşadığımız dünyaya. Tüm kaynakları sömürüyoruz adeta.

Öyle ki elbirliğiyle israf ederek tükettik herşeyi!

Doğru Tüketim Bilinci

İnsan, kendisine emanet olarak verilmiş bulunan her türlü imkanı meşru sınırlar içinde elde etme ve kullanma sorumluluğu taşır. Bitki ve hayvanlar doğal dengeyi bozmadan ihtiyaçlarını giderirler. Oysa insan, tüketim sınırlarını alabildiğine genişletmek için çaba harcar. Yeraltı, yerüstü kaynaklarını adeta sömürür. Buna bağlı olarak, israf zenginliğin bir sembolü olarak görülmekte.

Halbuki inancımız, kanaatkârlığın, ölçülü bir hayat sürmenin asıl zenginlik olduğunu bildirir bizlere. Efendimiz (A.S.), Ehli Beyt ve Ashab, imkanları olduğunda bile, sınırsız tüketimden kaçınmışlardır. Hatta Hz. Ömer (R.A.)’in, halifeliği döneminde yamalı elbiseyle dolaştığını bilmeyenimiz yok gibidir. Peygamberimizin sevgili kızı Hz. Fatıma validemizin mütevazi hayatı da dikkat çekici bir örnektir.

İsrafı bir kelimeyle tanımlayabilir miyiz? Evet, bir vurdumduymazlıktır israf! “Bir damladan ne çıkar deriz”. Halbuki düşünmeyiz musluktan damlayan sular barajları tüketir. Saniyede bir damla su, ayda bir ton demektir. Bu hesap bir musluk için. Bir de birçok evde bozuk musluk olduğunu düşünün. Sonucun hiç de iç açıcı olmadığını görürüz.

Hz. Peygamber (A.S.), ırmakta abdest alan sahabiye suyu israf etmekte olduğunu söyler. Sahabe: “Ey Allah’ın Rasulü ırmaktan abdest alırken de su israf olur mu?” diye sorar. Ölçüyü yine Peygamberimiz koyar: “Evet ırmak da olsa, su israf olur” buyurur. Halbuki çoğumuz abdest alırken ya da diş fırçalarken suyun akıp gitmesini önemsemeyiz.

Bir şükürsüzlüktür israf! Rabbimizin bizlere bahşettiği nimetlerin, verdiği zenginliğin şükrünü yaşayışımızda da göstermemiz gerekmez mi? Bunun için verileni doğru zamanda, doğru yere harcamalıyız. Toplumun zararına tüketim ve harcama yapmamak, hem Rabbimizin bizden isteği, hem de başkalarının haklarına saygının bir gereği.

Ülkemizde her yıl milyonlarca liralık ekmek çöpe atılıyor. Yalnızca ekmek mi? Tonlarca yiyecek, giyecek cabası. Yoksul ne gözle görüyor? Evine bir ekmek götüremeyen baba, sıcak bir aş pişiremeyen anne için atılan en küçük bir parça bile ne kadar değerlidir. Yalnızca onlar için değil bizim için de değerli olmalı. Bizim küçümseyerek israf ettikle-rimize ulaşmanın, birçok muhtaç ailenin hayali olduğunu hatırdan çıkarmamalıyız. Rabbü’l Alemin “Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah müsrifleri sevmez” buyuruyor.

Ne Darlık, Ne İsraf

İnsanların hayatlarını sürdürmeleri için gerekli olan harcamalar israf sayılmaz. Ayrıca zorunlu olmamakla birlikte rahatlık ve kolaylık sağlayan maddeler için harcama yapılması da sakıncalı görülmemiştir. Ancak harcamalarda tedbirsiz davranarak, saçıp savurarak, kendini ve ailesini muhtaç duruma düşürmemelidir. Ev geçiminde de itidal esas olmalı. Ne kısmalı ne de israf etmeli, her aile reisi örfe ve varlığına göre ailesine mutedil bir bolluk sağlamalı.

İsrafla insandaki yardım duygusu da ölür. Kanaatsiz olur. Kanaatsizlikse çalışma arzusunu kırar. İnsanı dünya nimetlerini elde etmeye hırslandırır. Alınteriyle kazanmaktan uzaklaştırır. Kısa yoldan başkalarının sırtından kazanmanın yollarını arar. Böyle insanlar için hak-hukuk kavramları anlamını yitirir. Yoklukla karşılaştığı zaman sabredemez. İsyankâr olması kolaydır. Kısacası bir ahlâki yıkıma uğrar.

Yetenek İsrafı

İsraf değer bilmemekten doğar. Her alanda iyi yetişmiş uzmanlarımız ve üstün yeteneklere sahip gençlerimiz var. Bu insanları değerlendirmemek, köreltmek ve verimli olmayacakları sahalarda istihdam etmek de israftır. Yeteneği olmayan insanları da, belli yetenek isteyen meslek ve sanatlar için zorlamak da israftır. Aynı şekilde rabbani alimlerimize gereken edeb ve saygıyı göstermeyip, faydalanmamak da israftır. Kalbimizin rotası onların himmetleriyle istikamet bulur. Kendimizi onların manevi yardımlarından mahrum etmek, belki de kendi ebedi hayatımızı israf etmek olamaz mı?

Dinimiz sağlık ve zamanın israf edilmesini de insanlık için önemli bir kayıp olarak değerlendirir. Efendimiz (A.S.) bunun önemini şu sözleriyle belirtmişlerdir: “İki nimet vardır ki insanların çoğu bunların değerinden habersizdir. Bunlar sağlık ve boş zamandır.” Bizlerin bu nimetlerin kadrini bilip, ilim, ibadet, çevremize destek olma, yardım gibi hayır işlerinde harcamamız gerekir.

Eğitim mi, Terbiye mi?

İsrafa sebep olarak eğitim seviyesinin düşüklüğü gösterilir. Biraz dikkat edilirse bunun tam tersi olduğu görülür. İsraf zengin ve iyi eğitim almış çevrelerde daha fazladır. Ölçüsüz tüketimin refah ve mutluluğun sembolü sayıldığı bir eğitim anlayışı hüküm sürerken, insanların eğitimle israftan kaçınmasını nasıl bekleyebiliriz?

Genellikle, yeterli dini terbiye almış insanların diploma seviyeleri düşük de olsa titizlikle israftan kaçındıklarını görürüz. Sofralarındaki kırıntıları dahi çöpe atmaktan çekinen insanların bu davranışı inançlarından kaynaklanıyor. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi, israfı önlemenin çaresi sadece eğitim değil, iyi bir dini terbiyedir. Her nimetin hesabının sorulacağı, müsrif insanın kendini bu sorumluluktan asla kurtaramayacağı anlayış ve terbiyesi, israfı engellemenin yegane yoludur.

Bu durumde bizlere düşen, kendimizi tartıp, tüketim alışkanlıklarımızda kimi örnek aldığımızı, nelerin etkisinde kaldığımızı bir daha düşünmek.

Çocuklarımıza olumlu tüketim alışkanlıklarını örnekleyerek kazandırmak. Onları reklamların ve cilalı ambalajların esaretine terketmek yerine, yediğimiz, içtiğimiz, kullandığımız herşeyin üzerimizde bir hakkı olduğu gerçeğine göre eğitmek. İhtiyacımızdan fazlasını tüketmenin, hem sağ-lığımız için, hem de yeryüzü kaynaklarının geleceği için ihanet anlamına geldiğini öğretmek.

Ve en önemlisi, şükür ehli bir nesil yetiştirebilmek

-alıntı

Dinimiz sağlık ve zamanın israf edilmesini de insanlık için önemli bir kayıp olarak değerlendirir. Efendimiz (A.S.) bunun önemini şu sözleriyle belirtmişlerdir: “İki nimet vardır ki insanların çoğu bunların değerinden habersizdir. Bunlar sağlık ve boş zamandır.” Bizlerin bu nimetlerin kadrini bilip, ilim, ibadet, çevremize destek olma, yardım gibi hayır işlerinde harcamamız gerekir.


zamanımı iyi degerlendiremiyorum galiba :'(

teşekkürler...emeğine sağlık..


Fıkıh - İlmihal

MollaCami.Com