Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Resmî bayramlar

Danıştay’ın 19 Mayıs genelgesi için verdiği yürürlüğü durdurma kararının ardından millî bayramların tamamı için kutlama şekillerinde esaslı değişiklikler getiren yeni yönetmelik Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bu gelişme sonrasında, Danıştay’ın verdiği karar büyük ihtimalle “kadük” olacak.


Tabiî, genelgenin yürürlüğünü durdurma kararı ile sonuçlanan süreci başlatan iptal başvurusu, yönetmelik için de gündeme gelmezse... Ve yönetmeliğin de iptali cihetine gidilmezse...

Kemalizmin bilumum ritüelleriyle birlikte korunup sürdürülmesine kendilerini adamış olan devrim muhafızları herhalde bu yöndeki hazırlıklarını da harıl harıl devam ettiriyorlardır.

Bakalım, böyle bir başvuru yapılacak mı ve yapıldığı takdirde Danıştay’ın kararı ne olacak?

Dileriz, bu iş daha fazla uzamadan olumlu bir sonuca bağlanır ve Türkiye’ye yine gereksiz tartışmalarla boşa zaman ve enerji kaybettirilmez.

Yeni yönetmelikte dikkatleri çeken en önemli hususlardan biri, kutlamaların sivilleştirilmesi.

Özellikle ana caddelerdeki tanklı toplu resmî geçitlerin kaldırılmış olması son derece önemli.

Çünkü bilhassa İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerde bu geçit törenleri trafikte saatlerce süren kilitlenmelere yol açıyor ve milyonlarca insanın günlük hayatını olumsuz etkiliyor.

Önce provaları, sonra asılları ile bu törenlerin yapıldığı günler, halk için tam bir kâbus oluyor.

Bunca yıldır devam eden ve her yıl daha da katlanarak büyüyen bu eziyete çoktan son verilmiş olması gerekirdi. Demek ki vakti şimdiymiş.

Aslında bu törenler, Başbakanın vurguladığı gibi asker için de bir yüktü. Kışlalarda aylar öncesinden başlayan yürüyüşler, provalar ve hazırlıklar onları da fazlasıyla meşgul ediyor; ciddî zaman ve kaynak israfına sebebiyet veriyordu.

Askerî gücü caddelerde tank, top, zırhlı araç ve asker yürüterek gösterme dönemi artık geçti
Devletlerin gücünün ordularıyla ölçüldüğü devirler de artık geride kaldı.

Onun yerini hukuk ve demokrasiye bağlı modern devlet yapılanması, ekonomideki gelişmişlik seviyesi ve sosyal hayatın buna göre biçimlenmesi gibi kriterler aldı. Ki, ordunun gücü de bunlara bağlı.

28 Şubat’ta Sincan’da yürütülen tanklar örneğinde olduğu gibi, yer yer kendi halkına karşı gövde gösterisine dönüştürülen militarist ritüellerin artık devam edemeyeceği bir noktadayız.

Dolayısıyla, kutlamalardaki asker ağırlığının kalkması, gelinen noktanın ve “zamanın ruhu” olarak ifade edilen durumun kaçınılmaz gereği.
Ancak söz konusu kutlama ve törenleri, anıta çelenk koyma ve saygı duruşu gibi mâlûm ritüelleri sivillere yaptırarak, hele başörtülü eşleri işin içine katarak sürdürmek de ayrı bir yanlış.

Keza, “gençlerin eğlence biçimlerine uygun kültürel etkinlikler“ adı altında, bazı belediyelerin alışkanlık haline getirdiği şenlik, konser, festival programlarıyla işin iyice sulandırılması da.

Bu itibarla, kutlamaların militarist havadan çıkarılması olumlu; ama yetmez. İşin özü ve ruhu da sorgulanıp doğru bir zemine oturtulmalı.

Meselâ 29 Ekim, cumhuriyetin gerçek anlamı ile buluşturularak; 23 Nisan, TBMM’nin başlangıçtaki tarihî misyonu ve işlevi ile irtibatlandırılarak; 30 Ağustos, zaferde katkısı olup da bilâhare dışlanan bütün millî mücadele kahramanları ve millet kucaklanarak kutlanmalı. 19 Mayıs da tarihî gerçekler ışığında yeniden yorumlanmalı.

Ve kutlama programlarında, bu bayramların simgelediği gerçek mesajları topluma mal edecek etkinliklere ağırlık verilmeli. Kitle iletişim araçlarındaki yayınlar buna göre biçimlenmeli.

Eğlenceler de bu mesajların ciddiyet ve ağırlığı ile örtüşen bir vakar ve seviyeyi yansıtmalı.

Velhasıl, millî bayramların gerçek anlamda bayram olma niteliğine kavuşabilmesi, resmî ideoloji kaynaklı soğuk ve ruhsuz ritüellerden tümüyle arındırılıp, fıtratla ve sosyal gerçeklerle barışık bir çerçeveye alınmalarını gerektiriyor.

“Milletin bayramı” olmaları da buna bağlı.



Kazım GÜLEÇYÜZ


Yazarlardan

MollaCami.Com