Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim
Ayasofya Kime Satıldı?
Şu cami satıldı, bu ahır yapıldı, filancası yıktırıldı, öbürü cephane oldu⦠Bir süredir siyaset meydanı cami tartışmasına açıldı. Gazetelerden, televizyon kanallarından arayanın haddi hesabı yok.
Soruyorlar: Gerçekten de Tek Parti devrinde camiler kapatıldı mı? âİbadete kapatılan Ayasofya örneği taş gibi önümüzde dururken başka kanıt aramaya ne hacet.â diyorum kendilerine. Bir şaşkınlık vakfesi. Yüzleri karışıyor. Kimilerinin buruşuyor hatta. âNasıl yani?â diye soruyorlar. Bu yazı, işte o âNasıl yani?ânin cevabıdır.
Son sözümü başta söyleyeyim: Cami tartışmasının gelip dayanacağı yer, 78 yıldır ibadete kapalı bulunan Ayasofyaânın açılması meselesidir. Er veya geç Türkiye bu gerçekle yüzleşecek ve bu meseleye bir hal çaresi bulacaktır.
Belki de Yunanistanâdaki bir partinin seçim kampanyasında minareleri yıkılmış âAyasofya Kilisesiâ resimlerini kullanması birilerini uyandırır. Kim bilir?
âAyasofyaânın sahibi kimdir?â diye soruyorum genç muhabire. Dudağını büküyor. Belli ki hiç aklına gelmemiş bu. Tapudaki sahibini soruyorsanız diyorum âEbuâl-Feth Fatih Sultan Mehmed Vakfıâ. Nerede bu vakıf peki?
Neden tapuda üzerinde görünen eserine sahip çıkmıyor? âMuhatabınız Vakıflar Genel Müdürüâ diye cevap veriyorum, âOna sorun.â Cevap alamayacaklarını bile bile böyle diyorum.
Bir vakıf düşünün ki, tapulu malına sahip çıkamasın. Olur mu? Oluyor bizde. Peki Ayasofyaânın sahibi resmen Fatih ise (yoksa XI. Konstantin ve I. Jüstinyen mi?), eserin onun vakfiyesinde belirttiği şartlarda kullanılması gerekmez mi? Üstelik vakfiyedeki şu ateşten satırları okurken vicdanınız kanamayacak mı:
âKim ki bâtıl gerekçelerle bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya vakfın değiştirilmesi ve iptali için gayret gösterirse, vakfın ortadan kalkmasına veya maksat ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse Allahâın, meleklerin ve bütün insanların laneti üzerlerine olsun.
Ebediyyen cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebediyyen merhamet olunmasın.â (A. Akgündüz, S. Öztürk, Y. Baş, âKiliseden Müzeye Ayasofyaâ, OSAV: 2006, s. 141-2.)
Aslı Arapça olan vakfiyenin nüshaları Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüânde, Topkapı Sarayı ile Türk ve İslam Eserleri müzelerinde mevcutken ve şartları herhangi bir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde bağlayıcıyken, nasıl olmuş da Ayasofya Camii ibadete kapatılabilmiştir?
Vakıflar Kanunu mu değiştirilmiştir yoksa? Hayır, hem 1934′teki hem de yürürlükteki Vakıflar Kanunu bir vakfın, vakfedenin koyduğu amaçlar dışında kullanılamayacağını emrediyor. Sahibi olan Fatih, vakfının amacı dışında kullanılmasına tehditkâr ifadelerle karşı çıktığı halde 1934′te bir Bakanlar Kurulu kararıyla Ayasofya Camii müze yapılmıştır.
Altında Atatürkâün, İnönüânün vs. imzalarının bulunması hukuk nazarında bir şeyi değiştirmez.
Hukuksuzluk hukuksuzluktur. Bu hukuksuzluğu kimin yaptığı hukuku ilgilendirmez. (Adalet Tanrıçasıânın gözleri bağlıdır, unutmayın.)
Kaldı ki, 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesi de bir garabet abidesidir. İlk cümlesi şöyle: âMaarif Vekilliğiânden yazılan tezkerede (â¦) Ayasofya Camiiânin müzeye çevrilmesi bütün Şark âlemini sevindireceği ve insanlığa yeni bir ilim müessesesi kazandıracağı cihetle müzeye çevrilmesi istenmişâ¦â Acaba 1934′te Şark, yani İslam âleminde Ayasofyaânın müzeye çevrilmesine sevinecek bir Allahâın kulu var mıdır?
Yoksa kararname sahiplerinin kafalarındaki âDoğuâ, bizim zannettiğimiz gibi İslam dünyası değil de, Sovyetler Birliği miydi? Halkı Ortodoks olan Sovyetler Birliğiânden başka Ayasofya ile ilgilenecek bir Doğulu devlet kim olabilir o tarihte?
Sonra müze yapılarak insanlığa bir bilim kurumu kazandırılacağı ifade ediliyor. Sanki camiyken Ayasofyaâda inceleme yapılamıyor muydu? Üstelik medreseler kapatılmadan önce Ayasofyaâda her sütunun dibinde bir alimin ders verdiğini, yani tam da kapatılmasıyla bir bilim kurumunun tarihe gömüldüğünü bile söyleyebiliriz.
Üstelik kararnamede Ayasofyaânın müzeye çevrileceği ifade edilirken, ibadete kapatılacağından söz edilmemiştir. Denilebilir ki, âCanım, müze yapılınca anlaşılmıyor mu ibadete kapatılacağı?â Ama bir kararname çıkarıyorsanız muradınızı yarım yamalak ifade edemezsiniz. Müze yapılacak. Tamam da ibadete kapatılacağı nerede yazıyor?
Burada avukat Abdullah Mehmet Çalışkanâın değerlendirmesini paylaşmak istiyorum. âAyasofya Camii Meselesinin Etrafındaki Gerçekâ adlı kitabında şöyle diyor: âAyasofya kararnamesinde hukukî bir gerekçe bulmaya imkân yoktur. Bakanlar Kurulu kararının hangi kanuna dayandığı da yazılmamıştır.
Çünkü Bakanlar Kuruluânun dayanak yapabileceği bir kanun mevcut değildir. Bakanlar Kuruluânun hangi yetkiye istinaden bu konuyla ilgilendiği hususunda hukukî bir mütalaa da yazılmamıştır.
Çünkü bu konu, ne TC. Anayasası ne de Türkiyeâde yürürlükteki kanunlar tarafından Bakanlar Kuruluâna verilen yetkiler dahilinde bulunmamaktadır. Anayasadan bahsedilmemiştir, çünkü Anayasaâya aykırıdır. Vakıf hukukundan bahsedilmemiştir, çünkü vakıf hukukuna zıttır. Görülüyor ki, Bakanlar Kurulu bu kararı ile anayasa ve kanunları yok saymıştır.â
Kararnameye bir sıra numarası verilmemiş olması gariptir. Daha da garibi, Resmi Gazeteâde yayınlanmamıştır. Kararnamelerin bulunduğu resmi dairede aslı bulunmadığı gibi resmi kanun kitaplarında da mevcut değildir. Hukukî açıdan sakat kararnamenin tartışılmasını ehline bırakalım ve kamu vicdanını yansıtan bir sese kulak verelim. Bediüzzaman Said Nursi, ezanı özgürlüğüne kavuşturarak âon derece kuvvet bulanâ Demokrat Partiâden Ayasofyaâyı da özgürlüğüne kavuşturmasını ister. Ona göre bu bir âyaraâdır ve hükümet bu yaraya âmerhemâ sürmeli, Ayasofyaâyı ibadete açmalıdır.
Ayasofyaânın, 1930′larda iyi ilişkiler kurmaya çalıştığımız Yunanistanâa, dolayısıyla Batı dünyasına göz kırpmak için müze yapıldığını kabul edelim. Bence kararnamedeki âbütün Şark alemi sevinecekâ ifadesinde bir dil sürçmesi olmuş. âGarp, yani Batı âlemiâ diyeceklerdi besbelli.
Baksanıza, Yunanistanâdaki Yeni Demokrasi Partisi, Ayasofyaâyı yalnız minaresiz göstermekle kalmamış, kubbesine bir de haç dikmiş! Unutmayalım ki, Mütareke döneminde yapılan Sultanahmet mitinglerinden biri de Ayasofyaâya haç takılacağı söylentisi üzerine gerçekleşmişti.
Mustafa Armağan / Zaman
O kadar ibadet edecek cami var, Ayasofya kapali kalmis çok mu kardesim?
Bir çok 'müslümanin' düsüncesi böyle maalesef.
Bütün ülkeler tarihlerindeki sapkinlik, cahillik, çarpiklikla gurur duyarken, bizim milletimize sanli söhretli tarihleri ile utanmak ögretildi! Unutturuldu! Yazilari bile degistirildiki kimse arastirmak istediginde rahatça bulamasin, ögrenemesin. Yazik...