Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim
Gıybet dolayısıyla helâllik istemek
İzmirâden İbrahim Aydın: âPeygamberimiz (asm) gıybeti nasıl tanımlıyor? Risâle-i Nurâdan gıybet konusunu okuyunca,âkendim için söylüyorumâdurumumuzun vahim olduğunu fark ettim.
En yakınlarımızın bile, hatta kendimizin bile gıybetini yapıyor olabiliriz. Bu açıdan, Üstadın da tavsiyesiyle, her görüştüğümden helâllik istiyorum. Sorum şu: Birisinden topluca helâllik alınca, gıybet vesair ne varsa içine giriyor mu? Bu arada, siz de hakkınızı helâl edin.â
Gıybetin, bizi vartalara düşürmeye namzet bir günah olduğu doğrudur. Çünkü yapmadığımıza inandığımız, oysa çok vakit içinde bulunduğumuz, fakat yapmadığımızı düşündüğümüz için tövbe de etmediğimiz bir günahtır gıybet!
Gıybetin tanımını Peygamber Efendimiz (asm) şöyle veriyor: âGıybet, din kardeşinin yüzüne karşı söyleyemediğin şeyi arkasından söylemendir.â 1 âGıybet, din kardeşini hoşlanmayacağı bir şekilde anmandır.â 2
Gıybet hakkında Kurâân da çok net uyarıyor: âBir kısmınız bir kısmınızı gıybet etmesin. Sizden biriniz, ölü kardeşinizin etini yemekten hoşlanır mı? Ondan tiksinirsiniz! Allahâtan sakının. Şüphesiz Allah tövbeleri daima kabul eden ve acıyandır.â 3
Şu halde, bir Müslümanâın kusurları, onun gıyabında, başkasının yanında tartışılmayacak, araştırılmayacak, soruşturulmayacak. Konuşulan kimselerin onu tanımamaları, orada onun gıybetinin yapılabileceği anlamına gelmiyor.
Gıybetin caiz bulunduğu birkaç maddeyi Üstad Saîd Nursî Hazretleri şöyle sıralamıştır:
1- Birisi, zarar gördüğü birisinden hakkının alınması için, onu, görevliye veya ilgiliye şikâyet edebilir.
2- Kendisiyle ortak iş yapılmak istenen kişinin mesleğe yatkınlığı, iş kabiliyeti, tutumluluğu, güvenilirliği, huyu, suyu... vs. ile ilgili olarak sıhhatli bilgi telde etmek ve ona göre doğru hareket etmek amacıyla soruşturmak caizdir.
3- Tahkir, tezyif veya teşhir maksadıyla değil, adı veya başka sıfatı bilinmeyen bir kişiyi, onu tanımayanlara tarif etmek ve tanıttırmak maksadıyla âtopal adamâ, âgözlüklü gençâ, âeli yaralı olanâ, âaksakallıâ, âkırmızı saçlıâ, âmavi eşarplıâ gibi vasıflandırmalar gıybet sayılmaz. Ancak bu vasıflandırmalar hakaret etme, alaya alma, hafife alma ve teşhir etme gibi amaçlar taşıyorsa, tanımayanların yanında da olsa gıybettir ve haramdır.
4- Fâsık-ı mütecâhir olan, yani fenalıktan sıkılmayan, yani işlediği seyyiâtla iftihar eden, zulmünden lezzet alan, utanmayan, Peygamber Efendimizâin (asm) ifadesiyle, âaçıkça günah işlemekten hayâ etmeyenâ 4 kimselerin ardından konuşmak gıybet değildir.
Bu kimseler hakkında garazsız olarak ve sırf hak ve maslahat için arkadan konuşulabilir. Buna izin var. Fakat bu sınıfların dışında kalan Müslümanların, tanınmak veya tanınmamak ayırımına gidilmeden, gıybeti yapılmamalıdır. Çünkü ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi, gıybet de salih amellerin sevabını yer bitirir.5
Başka bir ifadeyle, Müslümanâın hareketlerini kötüye yormak gıybet, iyiye yormak ise hüsn-ü zandır. Veya Müslümanâı arkadan çekiştirmek gıybet, arkadan davranışlarında aslında yanlış anlaşıldığını, niyetinin kötü olmadığını, öyle yapmak istemediğini... vs. belirtmek ve iyiliğine şahitlik etmek hüsn-ü zandır. Gıybet haramdır. Hüsn-ü zan helâldir.
Müslümanların birbirlerinin günahlarını araştırmaları ve birbirlerini çekiştirmeleri haramdır. Çünkü öyle günahlar vardır ki, kul ile Rabbâi arasında bir sırdan ibarettir. Kul pişman olmuş; Rabbâi setretmiştir, yani örtmüştür. Kul nedamet duymuş; Rabbâi bağışlamıştır.
Kul tevbe yapmış; Rabbâi affetmiştir. Üçüncü bir şahsın araya girip, kulun günahlarını tek yanlı ve keyfî olarak deşifre etmesi veya kötüye yorması İlâhî hikmete, iradeye, rahmete, inayete, mağfirete ve muhabbete uygun değildir.
Cenâb-ı Hakkâın bir ismi Settâruâl-Uyûbâdur ve bu isim kullarının günahlarının gizli kalmasını ve ifşa edilmemesini iktiza ediyor. Gıybet ise bu İlâhî sır ve hikmetle bağdaşmıyor ve çelişiyor.
Bediüzzaman Hazretleri, gıybet etmek veya gıybeti isteyerek dinlemek günahından tövbe sadedinde iki yol gösteriyor:
1- âAllahümmaâğfirlena ve limeniğtebnâhüâ (Allahâım bizi ve gıybet ettiğimiz kişiyi bağışla!) diyerek tövbe ve istiğfar etmelidir.
2- âGıybet edilen adama ne vakit rast gelse, âBeni helâl etâ demeli.âdir.6
Kul hakkı, maddî tazminat gerektiren bir husus olmadıkça, söz ile topluca alınan bir helâllik inşallah yeterli olur. Ancak maddî tazminat varsa ödemek gerekir.
Dipnotlar: 1- Câmiüâs-Sağîr, 4/1489. 2- Câmiüâs-Sağîr, 3/1242. 3- Hucûrât Sûresi, 49/12. 4- Câmiüâs-Sağîr, 4/1550. 5- Mektûbât, s. 267, 268. 6- Mektubat, s. 268.
Süleyman KÖSMENE
Tesekkür ederiz bu güzel faydali bilgiler için.
Rica ederim kardeşim, okuyan gözlere sağlık..:)
Teşekkürler Kaşif kardeşim.