Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


birlik ve beraberlik

İnsan, fıtratı gereği daima mutluluğu aramaktadır. Kişinin aradığı mutluluğa kavuşabilmesi ve onu huzurlu bir şekilde yaşayabilmesi için toplum hayatına ihtiyacı vardır. Toplu yaşamaktan başka alternatifi olmayan insanın huzuru ve mutluluğu da, toplumun huzur ve mutluluğuna bağlıdır. İnsan, karşılaştığı sıkıntıları, içinde yaşadığı toplumun bireyleri ile paylaşma ihtiyacını hisseder. Çünkü, insan karşı karşıya kaldığı bazı problemleri, kişisel imkan ve gayretiyle her zaman aşması mümkün olmayabilir. İşte bu noktada, bir çok değişik mesleklerden ve farklı yetenek sahibi kimselerden teşekkül etmiş olan birlik ve dayanışma içerisindeki bir toplum büyük önem arz etmektedir. Farklı görüş ve özelliklere sahip, çeşitli bireylerden oluşan toplum fertlerinden hiç birinin üslendiği görev, diğerine kıyasla küçümsenemez. Toplumda âlim-cahil, zengin-fakir bütün kesimleriyle tam bir birlik-beraberlik oluştuğunda birlikte yaşamanın bir anlamı olabilir.
İnsanlığın mutluluğunu hedefleyen yüce dinimiz İslâm, Tevhid dinidir. Tevhid, tek Allah inancı etrafında birleşmektir. Bilindiği gibi “لااله الا الله Allah’tan başka ilah yoktur” sözü, bu tevhidin özünü teşkil etmektedir. İslâm dininin üzerinde durduğu en önemli konulardan birisi, mutluluğun vazgeçilmez şartlarından olan birlik ve beraberliktir. Birlik ve beraberliğin olduğu yerde kardeşlik, huzur, bolluk, bereket ve rahmet vardır. Dünya ve âhirette mutlu olmak ancak Allah’ın Kitabına sarılmak, birlik ve beraberlik içinde olmakla mümkündür.
Bu gerçeği Yüce Allah şöyle dile getirmektedir:

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّهِ جَميعًا وَلَا تَفَرَّقُوا وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّهِ عَلَيْكُمْ اِذْكُنْتُمْ اَعْدَاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه اِخْوَانًا وَكُنْتُمْ عَلى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَا كَذلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ ايَاتِه لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur'ân’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz” (Al-i İmran, 3/103)
Yüce Allah bu uyarının ardından birlik ve beraberliğin ihmal edilmemesini:

وَلَا تَكُونُوا كَالَّذينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَاُولئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظيمٌ

“Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır. “ (Al-i İmran, 3/105) ayetiyle hatırlatmaktadır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) ise.

عَلَيْكُمْ بِالْجَمَاعَةِ وَإِيَّاكُمْ وَالْفُرْقَةَ فَإِنَّ الشَّيْطَانَ مَعَ الْوَاحِدِ وَهُوَ مِنَ الاِثْنَيْنِ أَبْعَدُ مَنْ أَرَادَ بُحْبُوحَةَ الْجَنَّةِ فَلْيَلْزَمِ الْجَمَاعَةَ مَنْ سَرَّتْهُ حَسَنَتُهُ وَسَاءَتْهُ سَيِّئَتُهُ فَذَلِكَ الْمُؤْمِنُ
“… Size cemaati tavsiye ederim. Ayrılıktan sakının. Zira şeytan, tek kalanla birlikte olur. İki kişiden uzak durur. Kim cennetin ortasını dilerse, cemaatten ayrılmasın. Kimi yaptığı hayır sevindirir ve kötülüğü de üzerse, işte o, mü'mindir”[2]

المُؤمِنُ لِلمؤمنِ كَالبُنْيَان يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضاً إِنَّ

“Mü’minin mü’mine karşı durumu yekpare bir binayı meydana getiren, perçinlenmiş kayaların birbirlerine karşı durumu gibidir”[3]

لا يؤمن أحدكم حتى يحب لأخيه ما يحب لنفسه

“Sizden biriniz, kendisi için sevip istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçekten iman etmiş olamaz”

[4] buyruklarıylacemaatten uzaklaşmamayı sık sık hatırlatmış ve her vesile ile birlik ve beraberliğin önemini vurgulamıştır.
İslâm dini, âyet ve hadislerle temellendirdiği kardeşlik bağıyla, toplumda ilişkilerin sağlıklı ve düzgün olmasını hedeflemiş ve aynı zamanda bunu imanla ilintilendirmiştir.
Tek bir Allah’a, aynı Peygambere ve aynı Kitaba inanmış olan Müslümanların Kur'ân’ın etrafında birleşmeleri, “birlikte dirlik vardır.” ilkesine sarılmaları, asla bölünüp parçalanmamaları öğütlenmiştir.
Tarihe baktığımız zaman görürüz ki, birlik ve beraberliğini devam ettiren milletler, yücelmiş ve yükselmişlerdir. Bölünüp parçalanan ve bölücülüğün pençesine düşen milletler ise tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir.
Milli Şairimiz Mehmet Akif ERSOY :
“Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez,
Toplu vurdukça gönüller, onu top sindiremez.
Sen, ben desin efrat, aradan vahdeti kaldır.
Milletler için, işte kıyamet o zamandır” dizeleriyle bu gerçeği açık bir şekilde ifade etmiştir.
Tevhit inancına dayalı birlik ve beraberlik ruhuna sahip olamayan, en temel asgari müştereklerde bile bir araya gelemeyen milletler kendi sonlarını hazırlamış olurlar. Bu sebeple Yüce Rabbimiz:

وَاَطيعُوا اللّهَ وَرَسُولَهُ وَلَاتَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ ريحُكُمْ وَاصْبِرُوا اِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرينَ

“Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” buyurmakta, ( Enfal, 8/46),Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) de

مَنْ خَرَجَ عَنِ الطَّاعَةِ، وَفَارَقَ الجََمَاعَةَ فَمَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةً.
"Kim itaatten dışarı çıkar ve cemaatten ayrılır ve bu halde ölürse, cahiliye ölümü ile ölür"[5] öğütleriyle, ilahi beyanı açıklamaktadır.
din işleri yüksek kurul uzmanı seyyid ali topal


Makale Köşemiz

MollaCami.Com