Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim
M. Kemal ve din eğitimi / Kazım GÜLEÇYÜZ
Millî Eğitim Bakanı Dinçerâin âDin dersi değilâ dediği Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersi kitaplarında âdindar Atatürkâ portresi çizilmeye devam ediledursun, M. Kemal döneminde din eğitiminin ve din derslerinde gerçek durumun ne olduğuna açıklık getiren bir yazı, Can Dündarâın köşesinde çıktı.
Başlıkta âAtatürkâün okullarında din dersi var mıydı?â diye soran Dündar, âYoktu diyebilirizâ cümlesiyle başlayan cevabını şöyle sürdürüyor:
âDaha doğrusu başta vardı, giderek azaltıldı ve sonunda kaldırıldı. Cumhuriyet kurulup Öğretim Birliği Yasası çıkarıldıktan sonra 1924âte, ilkokullara (birinci sınıf hariç) haftada 2 saat âKurâân-ı Kerim ve Din Dersiâ kondu. Bu ders, 1929âda 3 ve 5âlerde haftada birer saate indirildi.
â1930âda yalnızca 5. sınıf öğrencilerine, o da ebeveyni isterse, haftada yarım saat okutuluyordu. Sonra o da kaldırıldı. 1935-1948 arasında okullarda din eğitimi yapılmadı. (Bkz: S. Kalkanoğlu, âİsmet İnönü: Din ve Laiklik,â Tekin, 1991) Dersin yeniden müfredata girişi, CHPânin 1946 seçim yenilgisinden sonradır. 1950âde DP, din derslerini seçmeli olarak müfredata soktu; 12 Eylül de, 4. ve 5. sınıflarda, haftada 2 saat zorunlu hale getirdi. Yani Cumhuriyetâi kuranlar, okulda din dersinden yana değildi.â (14.3.12)
İşte meselenin özeti bu.
***
Çözüm formülü Bediüzzamanâda
Şu anki durumda Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi, 30 yıldır anayasal bir zorunluluk olarak okutuluyor. Ama Türkiyeâde İslâmı öğreten bir din dersi hâlâ yok. Büyük gürültü ve kavgalarla komisyondan geçen 4+4+4 teklifinde, ikinci 4âten itibaren âseçmeli din dersiâ konulması öngörülüyor. Ama çocuğun kişiliğinin oluşması sürecinde büyük önem taşıyan ilk 4âte yine yok. 6-9 yaş grubunun da dininiâister İslâm, ister diğer dinler olsunâöğrenme hakkı gözardı ediliyor.
Bir de dinin nasıl öğretileceği meselesi hâlâ çözüme kavuşturulmuş değil. Aranan çözümün formülünü Bediüzzaman, yüz sene önce, âVicdanın ışığı dinî ilimler, aklın nuru modern fenlerdirâ diyerek ifade etmiş, ama eğitim zihniyeti, müfredatı ve uygulamaları hâlâ bu formülün çok uzağında. Onun için de sıkıntılar sürüyor.
Sadece klasik dinî ilimleri okutarak verilecek bir din eğitimi, Said Nursîânin dikkat çektiği gibi, âdin adına ortaya konulan, ama dinle ilgisi olmayan taassubâu netice verirken, dini dışlayan bir zeminde ve âlaikâ bir anlayışla modern fenlerin okutulması, dine soğuk, uzak, yabancı, hattâ karşıt nesillerin yetişmesine yol açıyor.
Ondan sonra laik-antilaik, ilerici-gerici, çağdaş-yobaz gerilim ve tartışmalarıyla derin ihtilâflara düşüyor, zaman ve enerji kaybediyoruz.
Artık buna bir son vermemiz gerekmiyor mu?
***
Ali Topuzâa göre şapka devrimi
Yıllarca CHPânin önde gelen isimlerinden biri olarak tanıdığımız tecrübeli siyasetçi Ali Topuz, şapka devrimi ve sonrası hakkında Aksiyon dergisine ilginç değerlendirmeler yapmış:
âŞapka isyanı konusunda genç yaşta bazı tartışmaları yaşadım. âBiz adam öldürmeye gelmedik, şapka giymeyeceğiz demeye geldikâ diyen dedem kürek mahkûmu olarak İstanbulâa sürgün edildi. Babaannem, babamın da başına birşey gelir diye onu İstanbulâa göndermiş. Yaptığım incelemelerde gördüğüm kadarıyla şapka isyanında orantısız ceza uygulamışlar. Rizeâde 18 kişi asıldı. Evet, bir inkılâp yapılmış, otorite sağlanması lâzım, ama bunun için idam cezasını kullanmak fevkalâde yanlış olmuştur. Suç işlemişse ceza vermenin çeşitli yolları vardır, hürriyetleri tahdit edersin, ama canını almak olur mu? Hangi hakla alıyorsun canını? İstiklâl mahkemelerindeki ve Yassıadaâdaki idam cezaları, insanlık adına savunulacak şeyler değildi. Keşke bunlar olmasaydı.â (Yeni Asya, 14.3.12)
âHayır efendim, o dönemde kimseye haksızlık yapılmadıâ diyen Kemalistlere ithaf olunur...
herkesin kendince bi M.kemali varda M.Kemal nasıl biriydi ? kimdi? kimlere yandaştı ?
Atatürkçülük neyi ve nelerin ÖRTÜSÜDÜR ?