Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


İfrit olduğum kelimeler

İfrit olduğum kelimeler

Tahammülsüz biri olup çıktım, Allah sonumu hayretsin. Şimdiden böyle olursa, yaşlılığımı düşünmek bile istemiyorum. Huysuz bir ihtiyar olurum, çekilmem...
Huzurumu kaçıran, beni fitil eden şeyleri bir söylesem, belki gülersiniz. Amaaan sen de! dersiniz. Git işine, sana ne âlemin yapıp ettiğinden... Siz öyle dersiniz, ama ben gözümü yumup geçemem. Dertlenirim, küplere binerim, günüm zehir olur. Dün sabah işe geliyorum. Önümde bir otomobil gidiyor. Adam açtı camı, bir avuç mandalina kabuğunu yolun ortasına atıverdi. Gel de sakin ol! Ardından etmediğim beddua kalmadı. Çok böylesi, hep de bana rastlıyor. Camı açıp asfalta pet şişe yahut teneke kola kutusu atanı mı ararsınız, sigara küllüğünü boşaltanını mı? Küçük şeyler mi bunlar sizce, böylelerinin bir dünya kentinde, İstanbul'da yaşamaya hakkı var mı?

Bunları bir kenara bırakıyorum, unutmaya çalışıyor, belki de unutuyorum. Ama bir şey var ki çivi gibi batıp duruyor beynime, rahatımı kaçırıyor. Kelimeler... Kendi başlarına dünya tatlısı kelimeleri, çiğneye çiğneye sündürüp tiksinç bir kılığa büründürüyorlar. Sakız çiğneme pervasızlığıyla, hoyrat, sonradan görme, banal... Kişisel gelişim ve NLP çağının cilalı çocukları; tıpkı yüzlerine taktıkları iğreti maskeler gibi kelimeleri de çiğ, sırıtıyor ağızlarında.

Bana sorarsanız bir cemaat bunlar; eğitimini görmüş gibi aynı kelimeleri aynı tonda, aynı ağız ve yüz hareketleriyle tekrarlıyorlar. Öyle sanıyorum, ortak bir sözlükleri, sayılı kelimeleri var. Evire çevire kullanıyorlar. Ne mi diyorlar?

Kendine iyi bak: Ruhsuz... Bir iyi dilek mi, dua mı, tenbih mi, rica mı? Yazmıştım bir zamanlar... Kendine iyi bak, benden sana fayda yok! Yeni yetme, insanın kendine mâlik olduğu, kaderini kendisinin çizdiği (!) çağın lügati... Yalnızlığa doğru giden birinin ardından söyleniyor. Senin senden başka kimsen yok. Ne sıcak, ne uğurlu iyi dilekler, dualar var oysa... Allah'a emanet ol, hoşça kal, selametle, yolun açık olsun, sağlıcakla kal, güle güle, uğurlar ola, selamet refikin olsun...

İyi ki varsın: Sen olmasan biz ne yapardık! Çok riyakâr bir tekerleme... Üç saniye sonra hatırlanmaz. Kokteyllerin, televizyon programlarının vazgeçilmez cümlesi. Çiğ bir yüceltme. Biri bana söylese, üç gün yemek yiyemem...

Yüreğine sağlık: Kullanıla kullanıla sünmüş bir teşekkür sözü. Sentetik... Televizyonların sabah programlarından, Sedagillerden, Fatihgillerden, yahut akşamüstüleri Şebnemgillerden sokağa taşmış, insanı yemeden içmeden kesecek kadar bayağı bir hal almış. Duyunca ürperiyorum. İki yüzlü, riyâkar dünyanın alamet-i fârikası.

Keyif aldım: Şarkı arası manzume (şiir demek günah) okuyanların ve onları alkışlayanların dili. Keşke ehl-i keyif olabilselerdi. Onu bile bilmezler.

Yok böyle bir şey: Sözde beğenilerini ifade edecekler. Kelimeleri yok. Bildikleri hepi topu 100 kelime. Bütün hayret, şaşırma, beğeni, beklenmezlik durumları için haykırıyorlar. Yok böyle bir şey! Var, çokça var öyle şeylerden...

Görüşürüz: Vedaların gayriihtiyari, istemsiz, ağız alışkanlığı sözü. Diğer saydıklarıma göre daha masum. Fakat israf olup gidiyor, sebepsiz... Görüşür müyüz? İnşallah!

Yaaani: Mektep kaçkını orta mektepli, liseli kızların kafe diliydi önceleri, fakat yerinde durmadı, yayıldı. Şimdi bütün ağızlarda, bütün mekânlarda. Herkes, her şeye katılıyor; her şekilde her şeyi onaylıyor, evetliyor, kabul ediyor... İnsanın kendine has kelimeleri olmalı değil mi? Yaaani!..

Ben sana dönerim: Sekreterlerin, yönetici asistanlarının diliydi bir zaman. Çılgın bir mikrop gibi yayıldı. Şimdi bütün dillerde çağın en büyük yalanlarından biri. Dönmezler, asla dönmezler, bekleme!

Keyifler nasıl: Nedense bana jöleli saçlı, yeniyetme, aklı bir karış havada gençleri hatırlatıyor. Riyakar... Umurunda değilsin sen onun. Keyifler nasıl derken yüzüne bakmaz. Dil alışkanlığı. Hatır sormanın ne sıcak, ne içten yolları vardı... Saymayalım incinir.

İyi gördüm sizi: Yalan... Kişisel gelişim kitaplarının mirası. Herkes her zaman iyi olacak, başka yolu yok. Nereden biliyorsun iyi olduğumu? İyi olmak zorunda mıyım? Yanılıyorsunuz, hiç iyi değilim bu sıralar...

Daha var; ama uzatmaya ne hacet. Her devrin bir dili var, bu da cilalı insan devrinin dili. Bana göre değil. Sırf bunları duymamak için bir gün, bu dili bilmeyenlerin yaşadığı bir dağ köyüne kaçabilirim. Dedim ya, gittikçe çekilmez biri oluyorum


ali çolak

teşekkürler güzeldi ;D

teşekkürler güzeldi...


teşekkürler güzeldi ;D




:)

Çok hoş ve gerçek tesbitler, keşke duyup anlayan olsa.. :)

Teşekkür ediyoruz. Güzel bir makale idi...

İyi ki varsın: Sen olmasan biz ne yapardık! Çok riyakâr bir tekerleme... Üç saniye sonra hatırlanmaz. Kokteyllerin, televizyon programlarının vazgeçilmez cümlesi. Çiğ bir yüceltme. Biri bana söylese, üç gün yemek yiyemem...

;D vay be...


Tahammülsüz biri olup çıktım, Allah sonumu hayretsin. Şimdiden böyle olursa, yaşlılığımı düşünmek bile istemiyorum. Huysuz bir ihtiyar olurum, çekilmem...
Huzurumu kaçıran, beni fitil eden şeyleri bir söylesem, belki gülersiniz. Amaaan sen de! dersiniz. Git işine, sana ne âlemin yapıp ettiğinden... Siz öyle dersiniz, ama ben gözümü yumup geçemem. Dertlenirim, küplere binerim, günüm zehir olur. Dün sabah işe geliyorum. Önümde bir otomobil gidiyor. Adam açtı camı, bir avuç mandalina kabuğunu yolun ortasına atıverdi. Gel de sakin ol! Ardından etmediğim beddua kalmadı. Çok böylesi, hep de bana rastlıyor. Camı açıp asfalta pet şişe yahut teneke kola kutusu atanı mı ararsınız, sigara küllüğünü boşaltanını mı? Küçük şeyler mi bunlar sizce, böylelerinin bir dünya kentinde, İstanbul'da yaşamaya hakkı var mı?

Bunları bir kenara bırakıyorum, unutmaya çalışıyor, belki de unutuyorum. Ama bir şey var ki çivi gibi batıp duruyor beynime, rahatımı kaçırıyor. Kelimeler... Kendi başlarına dünya tatlısı kelimeleri, çiğneye çiğneye sündürüp tiksinç bir kılığa büründürüyorlar. Sakız çiğneme pervasızlığıyla, hoyrat, sonradan görme, banal... Kişisel gelişim ve NLP çağının cilalı çocukları; tıpkı yüzlerine taktıkları iğreti maskeler gibi kelimeleri de çiğ, sırıtıyor ağızlarında.




makale tamda benim düşüncelerime tercüman olan bir makaleydi
çok ama çok güzeldi özellikle yazıdan alıntı yaptığım bölüm sanki beni anlatmış
makale yazarına bizde burdan teşekkür ediyoruz
şafak kardeşim sizde makaleyi bizimle paylaştığınız için sizede çok teşekkür ediyoruz
Allah razı olsun kardeşim
Allah'a emanet olun

tek kelime ile mükemmel bir yazı bugün şahit olduğum bir hadise yi paylaşmak isterim iki tane kız arkadaş birbirlerine ''abi'' diyerek hitap ediyorlardı yakıştıramamıştım bu yazıda da hakikaten çok güzel anlatılmış etrafımızda olan bitenler . güzel paylaşım kardeşim allah razı olsun...


Teşekkür ediyoruz. Güzel bir makale idi...

çağımızın getirisi, anlamını yitirmiş kelimeler ya da 10 kelimeye sıkıştırılmış anlamlar ::)

aslına bakarsanız bunların içerisinde yüreğimle söylediğim kelimeler var ama öyle bir çalışma yapılmış ki şuan meyveleri yeniliyor :-\
ve o kelimeleri kullandığımda karşımdakiler bir an duraksayabiliryor.
"acaba bu içtenlikle mi söyledi! yoksa eh işte cevapolsun diye mi?"
düşünsenize siz yireğinizden bir "iyi ki varsın" diyorsunuz ama karşınızda ki onun anlamını anlamakta güçlük çekebiliyor...

üzücü...hemde çok üzücü...

aklıma gelmişken anlamı yitirilmek istenen, manası kaybolsun uğrunda çalışılan "MUCİZE" "YARATMAK" kelimelerinin önemini vurgulamak istiyorum. bizler yapmayız ama hatırlamış olalım...duyduğumuzda karşımızdakilere hatırlatalım...bu oyunlara gelmeyelim...

sevgilerimle...kardelen...

Kardeşim ellerinize sağlık. Ben zamanımızın hastalığı diye düşünüyorum ,konuşma problemini.Asıl zatında lisanımız çok zengin fakat ,insanların tahammülsüzlüğü , sabırsızlığı,her şeyi çabuk tüketme alışkanlığı lisanımızada sirayet etmiş durumda.Bizler inş yeni yetişen nesilleri mükemmel bir şekilde eğitmeye çalışacağız........... :)

inşAllah. tüm temennimiz ve tüm çabamız bunun üzerine...
RABBim yar ve yardımcımız olsun...


Makale Köşemiz

MollaCami.Com