Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Yosun Tutmuş Değerler...



Yosun Tutmuş Değerler…

Müslüman toplumlar, İslamiyeti yaşadıkça güçlü devletler ortaya çıkardı. Uzaklaştıkça parçalanıp bölündü. İslamiyetin en iyi yaşandığı dönemler, en güçlü olduğumuz dönemlerdir.

Alınız Osman Gazi ve devrini, alınız Fâtih Sultan Mehmed ve Kanûni Sultan Süleyman devirlerini ve en nihayet 1697 Karlofça Anlaşmasına kadar olan devreyi; şeriatın en çok yaşandığı, İslâm prensiplerinin hâkim olduğu zamandır.

Yükselme, ilerleme, adâlet, ahlâk, ihtişam, hoşgörü, saygı-sevgi ve insanlık da bu devrede zirvededir. Gerilemenin ise, İslâm ahlâkı ve anlayışından uzaklaşılması nisbetinde hız kazandığını görüyoruz. Ve nihâyet Osmanlı, onu yükselten ahlâkî değerleri terk etmesinin faturasını, tarih sahnesinden silinerek ödedi!

Müslümanlıkta asla istibdada, zulme, haksızlığa, gayr-ı demokratlığa müsamaha gösterilmez. Bilâkis, istibdad yerilmiş; müstebidler ve keyfî hareket edenler te’dip edilmiştir. En üst makamda da olsa yine İslâm hukuk sisteminin geçerli olduğu devrelerde, en yüksek makamda bulunanlar da, eğer haksızlık ve zulmetmişlerse, mutlaka cezâlandırılmışlardır.

“Zulme rıza zülümdür; taraftar olsa, zâlim olur. Meyletse, ‘Zulme en küçük meyil dahi göstermeyiniz’ âyetine mazhar olur.”

Meşhur Colombia Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Harriman Enstitüsü öğretim üyesi ve Osmanlı sosyal tarihçisi Dr. Karen Barkey, Osmanlının, ekonomi ve siyaset meselelerinde de usta bir çizgi takip ettiğini ifade ediyor:

“Osmanlılar çok ilginç nitelikte, bir sürekli siyasal müzakere yöntemi uygulayarak bütün toplum kesimlerini kontrol etmeyi başaran bir sisteme sahipti. Osmanlı sisteminin kapalı yapısı yoktu, değişimlere uyum sağlamada çok başarılıydı. Ekonomisinde de bir muğlaklık, yâni hem kontrol, hem serbesti vardı.”

Yosun tutmuş iskele Yosun Tutmuş Değerler...Osmanlı bizim ecdâdımız.

Türkiye Cumhuriyeti de Osmanlı’nın devamı.

Sadece 700 yıllık geçmişimiz, bu hakikatlerle yoğrulmuş.

Bunlar, âdeta damarlarımıza işlemiş, genlerimize geçmiş. Demek, “hak, adâlet, meşveret (çok seslilik, demokrasi, meclis), şeffaf devlet” anlayışına yabancı değiliz.

Sadece araya bir kısım “inkıtalar” girmiş; “cehâlet, fakr ve ihtilâf-ı efkâr” müdahale etmiştir. Bunların ortadan kalkmasıyla ve belki de AB’nin tazyik ve desteğiyle, çok kısa zamanda bunlar da aşılacaktır inşâallah.

Yapacağımız şey, yalnızca yosun tutmuş olan değerlerimizi cilâlamak ve gün yüzüne çıkarmaktır.

Yani İslâmiyeti ferdî ve sosyal anlamda hakkıyla yaşamaktır.

( Ali FERŞADOĞLU )

Siyâsiyat

1. Ulvî ve muazzez olan din, süflî ve kirli siyasete âlet edilemez.

2. Ehliyetli, liyakatli, icazetli, tecrübeli, birikimli, muhlis, muktedir vazifeliler; Kur'ana, Sünnete, ahkâm-ı - şer'iyeye ve ahlak-ı islamiyeye aykırı yollarla olmamak şartıyla siyaseti dinî hizmetlere âlet edebilir.

3. Ekâbir-i Ümmetten Bediüzzaman Said Nursî "Euzü billahi mineşşeytan vessiyase" buyurmuşlardır.

4. Maddî veya mânevî dünya menfaatleri; yâni para, zenginlik, riyaset, şan, şeref, ün, alkış, benliğini tatmin için yapılan siyaset rahmanî değil, şeytanîdir.

5. İslam ahlakı arivizmi (ehil olmadığı halde, her yola baş vurarak ikbal avcılığı yapmak) kabul etmez.

6. Riyasete talip olmak haramdır.

7. Matlup olsa, ehliyet ve liyakati yoksa kabul etmek yine haramdır.

8. İktidar ve riyaset ateşten gömlektir.

9. Hüccetülislam ve Zeynüddin İmamı Gazalî hazretleri, Nizamiye üniversitesindeki kürsüsünü ve müderrisliği terk ettikten sonra Halilürrahman şehrinde Hazret-i İbrahim aleyhisselamın kabrinde Allaha üç söz vermiştir. Bunların biri, "bundan böyle sultanları, devlet büyüklerini ziyaret etmeyeceğim" idi.

10. Siyasette vefa yoktur.

11. Siyaset ve riyaset ateşten gömlek giymektir.

12. Siyasette sadece Resuller ve Nebiler (aleyhimüsselam) hatâ etmez, Allahın çizdiği sınırları geçmez.

13. Sıddikler adaletli siyaset yapmışlardır.

14. Nureddin Zengi ve Selahaddin Eyyubî âdil, muttaqi, sâlih, muhlis, müeyyed sultanlardı.

15. Kafkasya kahramanı Şeyh Şâmil âdil bir İmamdı.

16. Cezayirli Emîr Abdülkadir de âdil bir İslam reisi idi.

17. Hülefâ-i Râşidîn devrinden sonra Kur'ana, Sünnete ve Şeriata en uygun İslamî sistem Osmanlı devletidir.

18. Hulefa ve selâtin-i Âl-i Osmandan nicesi velidir.

19. Devletin adalet sistemi bozulduğu ve ahkam-ı şer'iyeden inhiraf edip ecânib kanunlarını kabul ettiği zaman doğru yoldan çıkılmıştır.

20. Riyaset ve iktidar şehveti, cinsel şehvetten 360 kere fazla ve şiddetlidir.

21. İslam'a dönmüş gibi görünmüş, gerçekte ise dönmemiş Abdullah ibn Sebe', İslam tarihinin en büyük fitnesini siyaset dairesi içinde çıkartmıştır.

22. Siyaset ikiye ayrılır: Rahmanî siyaset ile Tâğutî, Deccalî, Süfyanî siyaset.

23. İslam siyasetinde amaca ulaşmak için her metot ve vasıta mübah değildir, Tâğutî siyasette mübahtır.

24. Riyaset mevkiine bir ceket ile çıkan sâlih Müslüman, ayrılırken bir ceketle (bazen ceketsiz) ayrılır.

25. Gulül haramdır.

26. Beytülmal-i müslimîni israf edenler, hortumlayanlar, zimmetlerine geçirenler, âdil olmayan şekilde dağıtanlar merduttur.

27. Temiz olmayan bozuk bir toplum temiz şekilde idare edilemez.

28. Ehliyetli ve sâlih bir İmam'a biat ve itaat etmeyenler hür Müslümanlar değil, yularlarını şeytana vermiş süfehadır.

29. Müslümanlar, fert ve topluluk olarak yararlarına ve zararlarına olan şeyleri açık ve seçik şekilde bilmiyorlarsa onların iflah olması, necat bulması zordur.

30. Müslümanları bırakıp da kafirleri dost ve velî edinenlerin yaptığı siyaset şeytanîdir.

31. Siyaset konusunda Rabbanî ulemayı, fukahayı, kâmil mürşidleri bırakıp da insî şeyâtinin peşinden gidenlerin enfleri kazurattan hâli olmaz.


Mehmet Şevket EYGİ - 19 Şubat 2012 Pazar

Kuzat kardeş katkılarınızdan dolayı, teşekkür ederiz...


Makale Köşemiz

MollaCami.Com