Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


İŞİN ZARAFETİ

İskender Pala'ya ait güzel bir yazı.

İşin zarafeti
Şairin, çocuğuna nasihatidir; hani "Senin teg nâzenîne nâzenîn işler münasiptir" der. Bu söz, "Zarif insanlardan zarif işler beklenir" demenin şiircesidir.


Çevrenizde görürsünüz, bazı kişiler vardır, nazenin ve zarif işler yaparak toplumda bir yer edinir, adını belli eder. Ondan beklenen her vazifeyi bu çerçevenin içinde görür, ona göre düzen ve tertip alır, ona göre tavır geliştirir. Ruhunda zarafet olan insanlar kavga gürültü ile uğraşmaz, küfür yahut kişisel haklara saldırı olmadıktan sonra kimin ne dediğini hesap etmez, işine bakar, enerjisini iyi şeyler yapmaya harcar. Yaptığı iş için kimseyle cebelleşmez, didişmeye harcayacağı zamanı yoktur, işinin her safhasında iyiyi ve güzeli hedefler. Çünkü bu minvalde yapılan işler kendiliğinden zarafet kazanır, insanlığın hayrına olur ve iş sahibi ayrıca zarafet kaygısı taşımaz. Ulaşılmak istenen güzel işler, biraz da kişiye mahsus seciye ile, ahlak ile, tabiat ile bütünleşir ve onun kimliğini yansıtır. Eskiler "Zarafet zekânın tellalıdır" derler ki doğrudur. Çünkü zarif insan mesaisini neye harcayacağını bilen, her işinde zarif davranan insandır. Zarafet ile dikilen fidanın meyvesi lezzetli olur; insanlar ondan menfaatlenir. Bedii sanatlar nasıl güzelliği hedeflerse zarafetle yapılan işin de hedefi kendiliğinden güzel olur. Zarif insanlar için hakikat de, büyüklük de, yücelik de görece kavramlardır, elbette işin sonucuna göre değerlendirilir. Bu yüzden herhangi bir görevi yahut işi yapmaya başlamadan evvel birileri tarafından o işin eleştirilmesi de, övülmesi de koca beyhudedir, insanın mesaisini tüketir. Oysa eleştirenler beklemeli ve kişinin neyi başardığına bakarak sonunda eleştirmelidirler, hakkaniyet bundadır. İnsan, ancak kendisine tevdi edilen bir görevin gereğini hakkıyla yapıp yapmamakla sınanabilir, değerlendirilebilir çünkü. İş bilmek, uygun işi yapmak, yapılabilecek işe talip olmak gibi hasletler herkese nasip olmaz. Hani bir mirasa konarsınız da, onu kısar yahut israf edersiniz. Oysa kâr, ne kısmakta, ne israftadır; kâr, uygun biçimde ve yerine, zamanına göre harcamaktadır. İnsanların mirası nasıl harcadığına bakmadan onları itham etmek ise bir tür ihanettir. Çünkü insanlığın hayrına olacak her işte mesaisini uygun harcayan biri zaten her adımını belli bir adalet içinde ve sorumluluk hissederek atacaktır. Emin olabilirsiniz, tarih göstermiştir ki işlerini bu minval üzere yapan biri için başarısızlık asla söz konusu olmamıştır, onun çalışması, -başkaları beğenmese de- güzel sonuçlar doğurur, -birileri apırsa köpürse de- zarafet çerçevesinde vücut bulur. Tıpkı sanat eseri gibi; sen bir sanat eseri üret de, varsın birinin beğendiğini öteki hiç beğenmeyiversin.

Bir de şu; işini güzel yapanların veya güzel iş yapanların en sevdiğim özelliği her şeyi sırasında yapmalarıdır. Vakit, işteki başarının yarısı, belki tamamı tamamına zarafetidir. Gecikmiş veya öncelenmiş bir işin peşinde koşmaktansa zamanı gelmiş bir işi kıvama erdirmeyi hedef edinenler bütün insanlığın hayrına kişilerdir. Çünkü kıvama ermiş bir işin yansımaları toplumda zarafete kapı aralar. Zannımca "vaktin nakit olması" bu demektir. Öyle bir nakit ki, altın mı, gümüş mü, bakır mı, kalp veya çalıntı mı, ta sonuçta belli olur. İşini altın eden kişi, önyargılara aldırmaz, geri dönüp intikam da almaz. Çünkü böyle insan, toplum için güzel şeyler üretmeyi şiar edinmiş olur ve kendisine emanet edilen görevi yaparken kendini sevdirir. Sevmeyi peşinen reddedenler ise asla huzur bulamayacak tiplerdir, uzak olsunlar!.. Çünkü bu tipler, -tecrübeyle sabittir ki- ne iyidir, ne de güzel!.. İyilik ve güzelliğe dair fikirleri kaba ve hoyrattır. Oysa iyi fikirler için doğru dimağlara; güzel fikirler için ince dimağlara ihtiyaç vardır.


Makale Köşemiz

MollaCami.Com