Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


AHLAKİ MÜLAHAZALAR!

AHLAKİ MÜLAHAZALAR!

Ahlak, Arapça “hulk” veya “huluk” kelimesinin çoğuludur. Sözlük anlamı itibariyle “seciye, huy, tabiat” demektir.[1] Terim olarak, insan nefsine yerleşen bir meleke/yatkınlık sayesinde fikri bir zorlamaya ihtiyaç göstermeden ortaya çıkan fiil ve davranışları ifade eder. Bu tanım, İslam ahlakçılarının çoğunluğunun üzerinde ittifak etmiş olduğu bir tanımdır. Buna göre ahlak, nefiste yerleşik olan bir takım yatkınlık ve kabiliyet demektir ki, bunlar iyi olursa nefisten “faziletler”, kötü olursa “reziletler” sadır olur.[2]

Nitekim bu hususta Kur’an’da şöyle buyurulmaktadır:

“Ona hem kötülüğü, hem de ondan sakınma yolunu ilham edene yemin olsun ki, nefsini maddi ve manevi kirlerden arındıran felaha erer, onu günahlarla örten ise ziyana uğrar.”[3]

Demek ki ahlak insanın, kalbine ait davranışlarından başlayarak en küçük zahiri fillerine kadar uzanan bir çizgiyi içermektedir. Ancak onun, söz ve davranış olarak değerli veya değersiz olması, kişinin sözü edilen yatkınlıklarını Allah’ın istediği anlamda güzelleştirip güzelleştirmemesine bağlıdır. Buna göre insan, nefsini terbiye edip, ondan faziletli söz ve fiiller sadır olacak duruma getirdiği zaman mutlu, aksi halde ise hüsrana uğramış olacaktır.

Ahlak, esas itibariyle fiil ve davranışlardan çok, bunların asıl kaynağını oluşturan manevi melekeler bütünüdür. Buna göre ahlaki fiiller, ahlakın kendisi olmayıp da onun sonuçları ve ortaya çıkardığı görünümlerdir. İşte bu nokta, ahlak eğitimi bakımından önemlidir.

Faziletlere güzel ahlak, reziletlere de çirkin ahlak diyebiliriz. Güzel ahlak yararlı, övülen, takdir edilen ve imrenilen söz, eylem ve davranışları içine alırken, çirkin ahlak da bunların karşıtı olarak zararlı, yerilen, tenkit edilen ve uzak durulan söz, eylem ve davranışları içine almaktadır. Güzel ahlak, yalnız bir kez yapılan değil, alışkanlık haline getirilmiş söz, eylem ve davranışları ifade etmektedir. Ahlak anlayışlarında faklılıklar olmakla birlikte, güzel ahlaka değer vermeyen hiçbir din veya beşeri sistem yoktur. Bu sebeple güzel ahlak, felahın temel ilkeleri arasındadır.

Ahlak kuralları, ilk insanla birlikte ortaya çıkmış ve insanlar var olduğu sürece de devam edecektir. Birçok kişinin bulunduğu bir yerde insan, diğerlerinin haklarına saygı göstermek ve kendi haklarını da korumak için birtakım kurallara uymak zorundadır. İşte bu kurallar, çoğunlukla ahlaki kurallardır.

Ahlaki kuralların oluşmasında, devam etmesinde veya değişikliğe uğramasında zamanın, iklimin ve toplum yapısının etkileri olabilmektedir. Yani ahlak kuralları, zaman içerisinde değişiklik gösterebilir. Ahlak, insanın özgür iradesiyle, kendi bilinçli seçimiyle, iyi niyetle, zorlama olmaksızın, gerçekleştirdiği ve sonucundan maddi veya manevi sorumluluğunun bulunduğu eylem ve davranışları ifade eder.

Ahlak, insanın eğitimle, telkinle veya dıştan herhangi bir etki olmaksızın kendi kendine düşünüp doğruluğuna karar vermesiyle ortaya çıkan ve insanlar tarafından değiştirilebilme özelliği olan davranışları içine alır. İnsanın doğuştan sahip olduğu, asla değiştiremeyeceği, kendi özgür ve bilinçli seçimine dayanmayan hiçbir şey ahlak kapsamı içinde değerlendirilemez. Bu açıdan ahlakta akıl, irade, düşünce, bilinçli seçim ve bunun sonucunda eylem oluşturma önemlidir.

Yüce Allah, insanı yaratmış ve ona doğruyu ve yanlışı, iyiyi ve kötüyü tanıyıp ayırt etme, istediğini bilinçli olarak seçme ve seçtiğini eyleme geçirme yeteneği ve gücü vermiştir. İnsan bu yeteneği, iyi niyetle doğruyu bulma ve uygulama amacıyla kullanırsa felaha erer. Zaten böyle bir durumda, Allah’ın insanlara yaratılışta verdiği özellikler ve düzenlemenin zorunlu bir sonucu olarak insan, her zaman doğruya ve iyiye ulaşır, yanlışın ve kötünün farkına varır. İnsanlar, bazen doğruya ve iyiye ulaşamıyor veya yanlışı doğru, kötüyü iyi zannedebiliyorsa bunun nedeni, insanların Allah’ın kendilerine verdiği akıl, düşünce, irade gibi nimetleri çeşitli nedenlerle doğru kullanmamalarıdır.

Kişinin iman ve ibadet anlayışında anne-baba, arkadaş vb. çevresel etkenlerin rolü olduğu gibi, ahlak anlayışında da bu etkenlerin rolü vardır. Bu yüzden, yerel ahlak ilkeleri ve anlayışları bazen bölgeden bölgeye, toplumdan topluma bazı farklılıklar gösterebilir. Bir kişiye veya topluma göre ahlaklı kabul edilen ve övülen bir davranış, başka bir kişiye veya topluma göre ahlaksız kabul edilip yerilebilir. Böyle durumlarda davranışı yarar ve zarar açısından değerlendirip, eğer zararlı bir davranış olarak görülmüyorsa kişilerin anlayışlarına ve toplumların töresine karşı çıkmamak, bize uymuyor diye ahlaksız davranış olarak değerlendirmemek gerekir. Ama kurtuluşa ulaştırma açısından esas olan, bütün dünyada kabul gören evrensel ahlak ilkeleridir. Kurtuluş-Ahlak ilişkisinde yerel ahlaki anlayışlar önemli olsa bile, esas göz önünde bulundurulması gerekenler, evrensel ahlaki ilkeler ve davranışlardır.

İslam eğitiminin önemli gayelerinden biri de, bütün emir ve yasaklarıyla ahlakın evrenselleştirilmesidir. Öte yandan, Hz. Peygamber’in evrensel ahlakı gerçekleştirmek için gönderildiği bir gerçektir. Kur’an evrensel bir kitap olduğuna göre, İslam eğitimi de bu kitabın öngördüğü evrensel ahlakı gerçekleştirmeyi amaç edinir. Evrensel diye ifade edilen ilke ve davranışlar Kur’an’da değişik formatlarda karşımıza çıkmaktadır. Kalem suresinde bu ahlak şöyle ifade edilmektedir:

“Sen kesinlikle evrensel bir ahlak üzeresin.”[4]

Bu ayetteki “huluk” ifadesine farklı anlamlar verilmiştir. Evrensel ahlak diye ifade edilen terime İbn Abbas ve Mücahid tarafından “evrensel din” anlamı verilmiştir. Onlar buna delil olarak da Hz. Ayşe’den gelen bir hadisi göstermektedirler. Hadise göre, Hz. Peygamber’in ahlakı sorulunca: Hz. Ayşe “Onun ahlakı Kur’an’dan ibaretti”[5] cevabını vermiştir. Görüldüğü üzere, onun ahlakı Kur’an’la birleştirilmiş ve ahlakının Kur’an’dan kaynaklandığı ifade edilmiştir. Neticede Kur’an, din olduğuna göre bu açıklamalara katılmamak mümkün değildir. Dolayısıyla ayete “sen evrensel bir din üzeresin” diye de anlam verilebilir.

Öte yandan, bu kavrama ”karakter” anlamı verilmiştir. Tacü’l-Arus’a göre hulk kelimesi “insanın doğuştan getirdiği mizacı, tineti, tabiatı, huyu, aynı zamanda yaptığı davranışlarla kazandığı, elde ettiği şahsiyeti” anlamına gelmektedir. O zaman da ayete şöyle mana vermemiz mümkündür: “Sen kesinlikle büyük bir şahsiyete ve karaktere sahipsin.”

Bütün bu açıklamalardan Hz. Peygamberin büyük bir karaktere sahip olduğunu ve ahlakının evrensel olduğunu anlıyoruz. Kur’an’dan kaynaklanan bu ahlak, evrensel değerlere dayandığından evrensel ahlak niteliğindedir. Zaten, Kur’an tarafından ahlakın temeline yerleştirilen bu değerler evrensel değerlerdir.

Kurtuluşu ilgilendiren ahlaki davranışlar, Müslümanlar açısından ele alındığında başta Kur’an olmak üzere İslam kültürünü içine alır. Çünkü temel kaynak Kur’an ve Hz. Peygamber’in uygulamaları olmakla beraber, gelişen süreç içerisindeki değişiklikler, şartlara göre eklemeler veya çıkarmalar da etkili olabilmektedir. Sonradan müslüman olan ve bilhassa Arap olmayan toplumlar, İslam’dan önceki kültürlerini birçok yönleriyle yeni dinlerine katıp kaynaştırmışlardır. Ahlak kuralları da bu unsurlardan bir tanesidir.

Evrensel ahlakın değerlerinden maksat, bu noktada kime uyulacağını, kime itaat edileceğini, kime boyun eğileceğini bilmek ve bu bilgiyi hayata geçirmektir. Öte yandan, ahlaksızlığın nelerden oluştuğunu ve kötü ahlakı meydana getiren unsurların çıkış noktasını öğrenip, gereken önlemleri almak ahlaki değerlerin oturmasını sağlamaktadır. Kötü ahlakın unsurlarını öğrenmek, güzel ahlaki değerleri ortaya çıkarmaktadır.

Sonuç itibariyle şöyle söyleyebiliriz: Her zaman ve her yerde İslam dinini tebliğ ederek evrensel ahlak kurallarını uygulayacak bireyler yetiştirmek, eğitimin en büyük hedeflerindendir. İslam eğitimi, davranışların, sözlerden daha önemli olduğuna inandığı için, ahlaka büyük önem verir. Davranışlar, ahlakın yayılmasında en büyük iletkenlik görevini yapar.

[1] İbn Manzur, Lisanu’l-Arab, Beyrut, 1990, VII, “hulk” md.

[2] Muhsin Demirci, Lokman Suresi Ve Ahlaki Öğütler, Çamlıca Yay., İstanbul 2001, 145.

[3] Şems, 91/8-10.

[4] Kalem, 68/4.

[5] Müslim, Müsafirin, 139; Darimi, Salat, 165.


Makale Köşemiz

MollaCami.Com