Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Hoparlörle ibadet


Öğrenmek niyetiyle tv’den Kur’ân-ı kerîm dinlemek câizdir. Teypten dinlemek de câizdir. Okunan Kur’ân-ı kerîmi kasete alıp, mezara gidince, teybi açarak kaseti dinlemekle bizzat Kur’ân-ı kerîm okunmuş olmaz. Bunun gibi, bir kimse, namaz kılarken kendi filmini çekse, sonra her namaz vakti gelince, video ile bu filmi seyretse, namaz kılmış olmaz. Namaz kılmak, ezan okumak vakitli ibâdetlerdir.
Bunları teyple, video ile yapmak, bid’at olup, büyük günahtır.
TV ve video iyi bir eğitim vâsıtasıdır. Meselâ namazın nasıl kılınacağını tatbikî olarak göstermek çok iyi olur. Fakat namaz kılan imâmın filmini alıp, imâm yerine ekrandaki bu görüntüye uymak câiz olmaz. Bunun gibi, ezân okuyan müezzinin filmini videoya alıp, vakit gelince videodan ezân okutturmak da câiz olmaz. Çünkü tv ekranındaki resim, müezzinin kendisi değil, görüntüsüdür. TV’deki ses de, müezzinin bizzat kendi sesi değil, benzeridir.
İki ayrı şey, birbirine çok benzese de, aynı değildir. Meselâ Ali ile ikiz kardeşi Veli, birbirine ayırt edilmeyecek derecede benzese de, ayrıdır. Biri Ali, öteki Veli’dir.
Bir insanın resmi, kendisinin tam benzeridir, aynısı değildir. Resmin gözü yırtılsa, sâhibinin gözüne bir zarar gelmez. Bir kimse aynaya baksa, aynadaki görüntü, bakan kimsenin resmidir. Bu resim sâhibinin bizzat kendisi değil, benzeridir, görüntüsüdür. Aynayı kırsak, görüntü kaybolursa da sâhibine birşey olmaz.
TV, teyp ve radyodaki sesler de, sâhibinin benzer sesidir, aynısı değildir. Aynen bunlar gibi imâmın sesi, hoparlöre verilince, elektrik ve mıknatısın hâsıl ettiği bir ses hâline dönüşüyor. Bizim duyduğumuz ses, imâmın sesi değil, elektrik ve mıknatısın hâsıl ettiği sestir. Yâni hoparlörden çıkan ses, elektrik tesiriyle hâsıl olan mıknatıs kuvvetlerinin titreyerek demir levhanın husûle getirdiği bir sestir. Bu ses, imâmın sesine, ne kadar benzerse benzesin, benzeridir, aynısı değildir.
TV’deki görüntüye imâm diye uymakla, hoparlörden çıkan sese imâmın sesi diye uymak aynıdır. Görüntü bizzat imâm olmadığı gibi, ses de bizzat imâmın sesi değildir. Onun için görüntüye ve cihâzdan çıkan sese uymakla imâma uyulmuş olmaz.
TV’deki sesler yankı da değildir. Yankıya da uymak câiz olmaz. (Redd-ül-muhtâr)da, (Dağa çarpıp yankılanan ses, insan sesi olarak kabûl edilmez. Vâsıtasız, bizzat insanın söylemesi lâzımdır. Yankı ile gelen ses, hakîkî ses hükmünde olmadığı için, yankı ile gelen bir secde âyeti için secde-i tilâvet lâzım değildir) buyuruluyor. Namaz kılarken görüntüsü videoya alınmış imâma uymak câiz olmadığı gibi, tv’nin naklen yayınında, imâmı da görsek, böyle bir imâma da uymak câiz olmaz. Yâhut hoparlör veya radyo vâsıtasıyla gelen ses de imâmın sesi olmadığı için, bu ses ile hareket ederek ibâdet etmek de câiz olmaz.
Elmalılı diyor ki:
Elmalılı Hamdi Yazır, A’râf sûresinin 204. âyetinin tefsîrinde diyor ki:
Kırâet (okumak) ise bir ihtiyâri iştir ki, akıllı ve konuşan bir insanın ağzından çıkanı anlamaya ve anlatmaya yönelik bir maksat taşıyan sesli olarak okumak demektir. Nitekim vahiy meleği olan Hz.Cebrâil’in işi bile aslında bir kırâet (Kur’ân okuma) değil, bir ikrâ, yâni okutmaktır. Allahın yaptığı iş ise vahyi indirmek ve kırâeti yaratmaktır.
Cansız varlıklardan çıkan seslere kırâet denilemeyeceği gibi, aks-i sadâdan, yâni sesin yankılanmasından meydana gelen işe de kırâet denilemez.
Bunun içindir ki, fakîhler bir kırâetin yankılanmasından hâsıl olan yankıya kırâet ve tilâvet hükmü terettüp etmiyeceğini ve meselâ tilâvet secdesi lâzım gelmeyeceğini beyân etmişlerdir. Bir kitabı sessiz olarak okumaya kırâet denilemeyeceği gibi, çalan veya çınlayan, yankı yapan bir sesi dinlemek de kırâet dinlemek demek değildir, bir çınlamayı dinlemektir. Şu hâlde Kur’ân okuyan bir okuyucunun sesini aksettiren gramofon veya radyodan gelen sese de kırâet denilemez. Bu gibi sesler bir kırâet değil, bir kırâetin yankısı ve yansımasıdır, bunlara dinleme ve susma emrinin hükmü terettüp etmez. (s. 2361)
Gramofondan [teyp, radyo, tv’de] okunan secde âyetini işitenin, tilâvet secdesi yapması gerekmez. (Mezâhib-i erbe’a)
(İbâdetleri bizim gibi yapmayanlar, bizden değildir) hadîs-i şerîfini düşünerek, ibâdetlere ilâve ve çıkarma yaparak dîni değiştirmekten çok sakınmalıdır!
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
(Her bid’at sapıklıktır.) [İbni Asâkir]
(Bid’at ehlinin hiçbir ibâdeti kabûl olmaz, yağdan kıl çıkar gibi kolayca dinden çıkar.) [İbni Mâce]
İmam-ı Rabbanî müceddid-i elfi sani hazretleri buyuruyor ki:
(Ahir zamanda Hz. Mehdi gelip, dini yayıp sünneti diriltirken, bid'at işlemeye alışmış olan Medinenin âlimi, bid'ati güzel sandığı ve ibâdet olarak yaptığından, Hz. Mehdi için, "Bu adam bizim dinimizi yok edecek" diyecektir.) [Mektubat-ı Rabbanî c.1,m. 255]

( Bir bilene soralım // mollacami.net // Müderris )

Bunun gibi, bir kimse, namaz kılarken kendi filmini çekse, sonra her namaz vakti gelince, video ile bu filmi seyretse, namaz kılmış olmaz.

çok güzel bir örnekle konuyu açıkladınız emeğinize sağlık..selametle

tesekkürler hocam benden bir puan ;)

Mühim bir konu.
Çok güzel açıklamışsınız..

Teşekkürler..

Ellerinize saglik.Ogrenmemiz gereken daha cok mevzular var :(


Hz. Allah razi olsun..


Fıkıh - İlmihal

MollaCami.Com