Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Evlatkolik misiniz?

BİRAZ UZUN BİR YAZI AMA SABIRLA OKURSANIZ BEĞENECEĞİNİZİ UMUYORUM...


Anne-baba olmanın en zor yanlarından biri de,
ölümle yaşanacak olan ayrılık gerçeğini kabullenebilmektir.

Hiçbir anne-baba yoktur ki, çocuklarının ölümü hakkında konuşurken “Allah göstermesin.” diye dua etmesin.
Ve birçok anne-baba, “Ben çocuklarımdan önce öleyim de, onların ölümünü görmeyeyim.” diye temenni eder.
Peki neden?

Pedagoji bilimi, “ebeveyn bağımlısı” çocuklardan bahsederken, çocuk bağımlısı anne-babaları da es geçmez.
Yani, çocuklar mı anne-babalarına karşı bağımlı olma riski taşırlar,
yoksa daha çok, anne-babalar mı çocuklarına karşı bağımlı olma
riski ile karşı karşıyadırlar?

Bu soruya hemen cevap vermek gerekirse, “Her anne-baba, potansiyel bir ‘çocuk bağımlısı’dır” diyebiliriz.
Eğer vaktinde çözüm üretilmez, tedbirler alınmaz ise, bu “potansiyel bağımlılık riski” harekete geçer
ve hem çocuğun hem de anne-babanın hayatını kâbusa çevirebilir.
Buna karşılık, çocukların, anne-baba bağımlısı olma riski çok daha azdır. Çocuklarda var olduğu zannedilen
“anne-baba bağımlılığı”, bir “davranış sapması”dır.
Bu daha çok, “güçlüye teslim olma” ya da, “güçlüye yapışma” şeklinde kendini göstermektedir.


Çocuklar kozadaki kelebeğe benzerler

Çocukların aile içindeki halleri, koza içindeki kelebeğe benzer.
Bir kelebek için “koza yaşantısı”nın her saniyesi çok önemlidir.
Hatta kelebeklerin kozadan çıkışı bile çok özeldir.

Koza içindeki hayatını tamamlayan kelebek, yumuşacık başı ile önce kozayı deler. O narin ve hassas vücudu ile kozada açtığı küçücük delikten dışarı çıkmaya çalışır. Ama bu çok da kolay olmaz. Çünkü delik küçük, kelebeğin vücudu büyüktür. Yavru kelebek, önce kafasını, sonra vücudunu o incecik delikten dışarı çıkartmak için mücadele eder.
Rengârenk ve hassas kanatları “ha yırtıldı ha yırtılacak” korkusu ile bir sağa bir sola yalpa yaparak
dışarı çıkmaya başlar.

Eğer siz, bir anne kelebek olarak, yavru kelebeğinizin bu kıvranışlarına üzülür ve “Yavrum dışarı daha kolay çıksın” diye, deliği genişletirseniz, sizin kelebeğiniz bir ömür boyu uçamaz.
Çünkü, yavru kelebek, daracık o delikten dışarı çıkmaya çalışırken, koza içinde, vücuduna bulaşmış olan bir sıvıyı da kanatlarından sıyırmaya çalışmaktadır. Kozadan zorlanarak çıktığını zannettiğiniz yavru kelebeğiniz, aslında, kanatlarındaki sıvıdan kendini kurtararak, uçuşa hazırlamaktadır. Eğer yavru kelebeğiniz, kozadan çıkarken, kanatlarındaki sıvıyı kozadaki o dar delik vasıtası ile sıyırmamış ise, kelebeğiniz artık hiçbir zaman uçamayacaktır. Her kanat çırpışında, ıslak kanatları ya birbirine yapışacak, ya da kanatlarını ağırlıktan taşıyamayacaktır.

Kozadan çıkmaya çalışan kelebeğin çırpınışlarına acıyan anne kelebek, yavru kelebeğinin bütün bir hayatının kararmasına neden olabilir.
Böylesi bir kelebek, artık kendi hayatını devam ettirebilmek için “başkalarına bağımlı” hale gelecektir. Kendisini tehlikelerden koruyamayan bu kelebek, tehlike anını önceden haber veren bir başka kelebeğe ihtiyaç duyacaktır.
Uzaklara gidip beslenemeyen kelebek, kendisine yiyecek getirecek bir başka kelebeğe ihtiyaç duyacaktır.
Hayatını birine yapışarak bir asalak gibi sürdürmek zorunda kalacaktır.

“Kelebek ve koza” örneğinde olduğu gibi, “aşırı koruma hissi” ile çocuklarına sahip çıkan anne-babalar, çocuklarına iyilik yaptıklarını zannettikleri halde, zarar vermektedirler.
Onların hayata hazırlanmasına izin verilmeyerek, sosyal hayatlarını başkalarına bağımlı hale getirmektedirler.
Aşırı koruyucu aile içinde yetişen çocuklar, kozadan suni müdahale ile çıkartılan kelebek gibi, sosyal hayata atılmak için
gerekli olan donanıma sahip olamamaktadır.


Çocuk hata yaptıkça tecrübe kazanır

Çocukların hata yapmasına göz yummak gerekir. Çünkü hata yaptıkça tecrübe kazanırlar.
Tecrübe başarıya yürüyen insanın en güçlü hafızasıdır.
Çocuk pratikte bir şeyler yaptıkça yapabileceği şeyleri keşfeder.
Eğer anne-baba, “Aman oğlum sen yapma, ben hallederim.”diyorsa,
“Aman kızım, sen yapamazsın…” diye pratik tecrübe kazanmasına izin vermiyorsa,
bu tür çocuklar, hayatlarının geri kalan kısmını,
birilerine muhtaç olarak geçirme eğilimi içerisine girebilirler.

Aşırı korumacı ve “evlatkolik” bir aile içindeki çocuk, kendini ve kendi kabiliyetlerini tanıyamaz, hata yapmaktan korkar, hata yapmadıkça ve risk almadıkça, atacağı her adımda, tereddüt ve kararsızlık içinde kalabilir.


Önce anneye, sonra “çevre”ye bağımlılık

Davranışları çekingence olan, sosyal hayata hazırlanamamış çocuklar için “anne-baba bağımlısı çocuk”
demeyi tercih etmiyoruz.
Çünkü bu haldeki bir çocuk, çocukluk döneminde anne-babasına bağlı olsa da, yetişkinlik döneminde
okuldaki grup liderine, evlendiğinde de eşine bağımlı olma eğilimi taşır.

Farklı kişilere olan yapışma ihtiyacı bir “davranış sapması”dır.
Halbuki, anne-babaların çocuklarına olan bağımlığı, “sadece ve kesinlikle kendi çocukları içindir”.
Çocuklar ise, daha sonra çevrede bulunan en yakın “güçlü” kişiye yönelebilmektedir.
Bu da hayatta tek başına ayakta kalmayı zorlaştırmaktadır.


Anne-babalar ikaz ediliyor

Tegabün Sûresi’nin 15’inci ayetinde

“Mallarınız, evlatlarınız sizin için sadece bir imtihandır.” buyurularak, çocukların bir imtihan vesilesi olduğuna; hayatın asıl amacı
olmadığına dikkat çekiliyor.

“Çekirdekten Çınara” isimli çocuk terbiyesi kitabında “aşırı evlat tutkusu”nun insanı birçok değerden alıkoyabileceğine
dikkat çekilerek, anne-babaların, çocuklarına olan aşırıdüşkünlüklerinin
“Gayretullah’a” da dokunabileceği yönünde uyarılarda bulunulmaktadır. Yani, “muhabbetin dozu” iyi ayarlanmalıdır. Böyle olmazsa çocuğunuz, sokakta, okulda ve sosyal hayatta sürekli kollanma duygusuyla hareket edecek, bunu göremeyince de hayal kırıklıkları yaşayacaktır.
Sizin dozunda bırakamadığınız sevginiz ona fayda değil zarar verecektir.


“Bağımlılık” kaos, “bağlılık” huzur doğurur

* Mademki her bir anne-baba, potansiyel bir ‘çocuk düşkünü’dür, o halde, insanların hayatını altüst edebilecek bu risk, kontrol altına alınmalıdır. Kontrol altına alınmış olan ebeveyn-çocuk ilişkisine, “bağlılık” diyoruz ki, sağlıklı bir anne-babanın çocuğu ile ilişkisi, “bağlılık” çerçevesindedir.

* Bağlılığın azalması ile “ilgisiz anne-baba”, bağlılığın çoğalması ile de “bağımlı anne-baba” oluşur.

*Anne-babaların çocuklarına karşı çok düşkün olma riski taşıyor olmalarına rağmen, çocuklar anne-babalarına karşı aynı riski taşımamaktadır.

* Çocuklarda var olduğu düşünülen “bağımlılık” hali, asıl itibarıyla bir “davranış sapması”dır ve çocukların hayata hazırlanmasındaki “kırılmalar” olarak değerlendirilmesi gerekir.


Bağımlı anne-babaların çocuklarını bekleyen tehlikeler

1- Çocuklarının yapması gereken işleri kendileri yaptığı için, çocuk hayata yeterince hazırlanamaz.

2- Çocuk aşırı sevgiden rahatsız olabilir, bunu suistimal edebilir. ya da sevgisizlik anında boşluğa düşebilir.

3- Çocuklarının, kendi arzu ve isteklerine göre meslek seçmelerini isterler, onların istek, imkân ve kabiliyetlerini dikkate almazlar.

4- Çocuklarına düşkün anne-babalar, çocuklarını evlendirseler bile, çocuklarının eşleri tarafından ihmal edildiği ve gerekli değerin verilmediği endişesini taşırlar. Çocuklarının yeni hayatlarına da aşırı müdahil olurlar.

5- Çocuklar yetişkin bile olsa, her an bir hata yapacağı endişesini üzerlerinden atamazlar. Bu hal, hem anne-babayı, hem de çocuğu gergin bir bekleyişe iter.

6- Bağımlı anne-babalar, ölümle yaşanacak ayrılık gerçeğine hazır değildirler. Böylesi bir anda ağır zihinsel travma geçirebilirler.

7- Kendi huzur ve mutluluklarını çocuklarına endeksledikleri için, mutluluk ve huzur duyulacak asıl kaynaklarını ihmal edebilirler.

8- Bağımlı anne-babaları bekleyen en büyük risk “manevi boşluğa düşme” riskidir.

alıntı

Emeğinize sağlık kardeşim

Emegine saglık tuba

evet ben bir evlatkoligim.evlat sevilmezmi.mevlam kendisinde olan şefkaatden sadece bir kısmını annelere vermiş.o yüzden anneler bukader evlatlarına karşı merhamet dolu.bide mevlamızı düşünün?

evet ben bir evlatkoligim.evlat sevilmezmi.mevlam kendisinde olan şefkaatden sadece bir kısmını annelere vermiş.o yüzden anneler bukader evlatlarına karşı merhamet dolu.bide mevlamızı düşünün?



Allah anne yüreğine okyanuslardan daha büyük olan rahmetinden sadece bir damla akıtmıştır.



Annenin evladına yandığı gibi evlat ana-babasına yanmazmış derler. Kalpten önce anne babanın ölüm acısı hafiflermiş, sonra eş acısı hafiflermiş, ama evlad acısı kor olur otururmuş ana yüreğine.

Rabbim ana-babalarımızı başımızdan, eşlerimizi yanımızdan çocuklarımızı bizden ayırmasın.Bizler İmtihan ehli değiliz Allahım, bizler aciziz bizlere lutfunla muamele eyle ::) ::)

mevlam kimseye evlat acısı vermesin.düşünmesi bile kahrediyo insanı.mevlam evlatlarımızı bizlere bagışlasın.

eslerimiz ve evlatlarimiz bizleri Gercek Sahibimizin yolundan alikoymasin insAllah..
her türlü imtihan bizler icindir dostlar..
ve basa geldimmi cekiliyor, dayaniliyor..
ÖLÜM denen tek gercegi hepimiz yasacagiz..
veren de O.. alan da O..

RABBİM evlat acısıyla veya evladın hayırsızıyla bizleri imtihan etmesin

hani bazı anne ve babalar vardır evlatlarını dünyaya getirdiğine pişam olurlar ya RABBİM işte bizleri pişaman etmesin

her ikiside çok zor yüce RABBİM her şeyin hayırlısını versin..
eline sağlık kardeşim..





Rabbim ana-babalarımızı başımızdan, eşlerimizi yanımızdan çocuklarımızı bizden ayırmasın.Bizler İmtihan ehli değiliz Allahım, bizler aciziz bizlere lutfunla muamele eyle ::) ::)

Çok güzel bir yazi. Gerçekten çok dikkat etmek gerekir. Bizim otizmli çocuklarimiz oldugu için daha zor, onlari asiri korumak istiyoruz. Bunun bilincindeyiz ve dikkat ediyoruz.
Bu da bir çesit imtihan diyoruz. Allah çocuk sahibi olanlarin
yardimcisi olsun.


Aile ve Çocuk

MollaCami.Com