Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Ya Rab bu manevi halleri bizlerden esirgeme....



Bir şeyh Efendi, müridlerini imtihan kastıyla onlara "Çiçek getirin." diye emretti. Müridlerin hepsi dağıldılar ve bir müddet sonra ellerinde birer çiçekle şeyhlerinin huzuruna çıktılar. Fakat onlardan bir tanesi elinde sapı kırık bir çiçekle geldi. Bu mürid şeyhin en çok sevdiği, diğer müridlerin ise, çok kıskandıkları biriydi. Bu durumu gören diğer müridler "Şuna bak! Şeyhimize sapı kırık bir çiçeği lâyık görmüş." diyerek onu kınadılar. Şeyh Efendi, müridlerinden çiçekleri kabul ederken sıra o müridine gelince, "Niçin sapı kırık çiçek getirdin evladım?" diye sordu. O mürid, "Efendi Hazretleri, hangi çiçeğe vardıysam Allah'ı zikrederken buldum, yalnızca bu zikretmiyordu; onun için bunu getirdim." diye cevap verdi.
Çiçek dalında olduğu müddetçe Allah'ı zikrediyor. Evimizdeki kapılar, pencereler, tavanlar, lambalar, halılara varıncaya kadar hepsi Allah'ı tesbih etmektedir. "Peki, biz bu zikirleri niçin duymuyoruz?" dersen, tüm bunlar kendi lisanı hâliyle Mevlâ'yı zikrederler. Nitekim âyeti kerimenin sonunda "siz onların tesbihini anlamazsınız." buyrulmuştur.
Ekâbirden bazı zatlar, "Eğer insanlar evlerinde bulunan eşyaların tesbihlerini duysalardı, kendilerinden geçerlerdi." demişlerdir.
Bir başka âyeti kerimede ise Rabbimiz, "Siz beni zikredin, ben de sizi zikredeyim..."(4) buyurmuştur. Tabi-î bizim Allah'ı zikretmemiz ile, Allah'ın bizi zikretmesi, aynı değildir. Bunun pek çok mânaları vardır. Bunlardan birkaçını zikredecek olursak:
"İtaat etmek sûretiyle beni zikredin ki, ben de yardımımla sizi zikredeyim."
"Dua etmekle beni zikredin ki, ben de icabet ve ihsanla, (istediğinizi vermekle) sizi zikredeyim."
"İstiğfarla beni zikredin ki, ben de mağfiretle (af ederek) sizi zikredeyim."
Bu âyeti kerimede geçen "Siz beni anın, ben de sizi anayım." ifadesi aslında "Siz beni sevin, ben de sizi seveyim." demektir. Yani Mevlâ'yı ne kadar çok zikredersek, O'na olan sevgimiz de o kadar çok demektir. Zira Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselâm, "Kim bir şeyi severse, onu çok anar." buyurmuştur.(5)
Bir başka ifadeyle Allahu Teâlâ'nın bir kulunu sevdiğinin alâmeti, o kulun Allah'ın zikriyle meşgul olmasıdır.
Zikirde önce kul, sonra Mevlâ; muhabbette ise, önce Mevlâ, sonra kul gelir. Yani kul önce Mevlâ'sını zikredecek ki, Mevlâ da onun kalbine muhabbetini koysun; böylece o da Rabbisini sevebilsin. Çünkü muhabbet, Allah vergisidir, onu kalbine koyacak olan Allah'tır. İşte bu da senin zikrine bağlanmıştır. Yani Mevlâ'yı ne kadar zikreder ve anarsan, o kadar O'na yakın ve sevgili olursun. O hâlde zikir, Allah'ı sevmenin yolu, sevdiğini yâd etmenin usûlüdür

Allah razı olsun. Çok güzel bi paylaşım. Bu ilmi aldığımız gibi yaşamakta nasip olur inşallah.

amin, sağolasın. Senden de razı olsun inşallah...

ßittikten sonra ßiLe yüzümde haLa ßir teßessüm kaLdı..çok güzeL..zikredenLerden oLmak umuduyLa..payLaşım için tŞk..


ßittikten sonra ßiLe yüzümde haLa ßir teßessüm kaLdı..çok güzeL..zikredenLerden oLmak umuduyLa..payLaşım için tŞk..

amin inşallah.Okuyan gözlerine sağlık...


Allah razı olsun. Çok güzel bi paylaşım. Bu ilmi aldığımız gibi yaşamakta nasip olur inşallah.

Paylaşım çok güzel ve anlamlıydı.Sizin yazınız mı?

Beğenmenize sevindim. Benim değil...


Makale Köşemiz

MollaCami.Com