Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Dağlar Yol Verende

Aşık, dağlar dolanır yar diye. Yükseldikçe yükselir önünde dağlar, uzadıkça uzar yollar. Bilmez aşık, aşılası dağlar yüreğindedir. Yare ulaşmak için her çırpınışında yardan ıraması da, içindeki yükseltip durduğu dağlar yüzündendir.

Ferhad vurur kazmayı hep, dağlara dağlara. Aşığın yolları gider dolanır hep, dağlara dağlara. Kaçışlar dağlara, sığınışlar dağlara, yıkılası diye haykırışlar yine dağlara.

Sebebimiz olur dağlar. Çok ah alır. Ama yine bir gün boyun büker, çekiliverir aradan. Çekiliverir, yürür gider. Yürür mü gerçekten bir gün dağlar? Dirilir mi ufalanıp toprak olmuş ellerimiz?

Dağlar yürüyecek, üzerime gelecek olursa, dağlar kadar muhkem birer kazık olan saltanatımız nic’olur? Dağlara yonttuğumuz evlerimiz nic’olur?

Aramıza gerilen karlı dağlar, hasreti körükleyen dağlar, senin kadar yüce, senin kadar aşılmazdır ayrılık da. Yar da senin kadar ulaşılmazdır. Ne kadar yükselirse dağlar, ayrılık acısı da o denli derinleşir.

“Kurban olam yol ver geçem” diye haykırır dağlara aşık. Dağlara çarpan nida, çoğalır çoğalır ayrılık kadar çoğalır. Yar hep dağların arkasındadır; dağların önündeyse ayrılıklar vardır. Ve dağın içindedir yıkılası ne varsa. Ondan vurur kazmayı Ferhat dağa! Bir delinse dağ...

Aramıza gerilişin neden dağlar, aşılmaz engel oluşun neden? Yıllar yılı bakışıp bir türlü kavuşmadığın yar yüzünden mi? Başına siyah tül takışında ondan mı?

“Gönül Dağı” diye bir türkü yayılır bozkırda. Dağlar kadar heybetli bir gönüledir sesleniş. Dağlara sığmayan yar bir gönüle sığar da, aşık dağlar ardında yitirdiğini bir seher vakti gönlünde buluverir.

“Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış” derler. Peki, küsen yaralı bir gönülse, dağ duymazsa, yar da mı duymaz?

Ve yine bir dertli, “geceleri benim için kim ağlar?” diye dağlara sorar. Kafiye olsun diye mi “dağlar” ve “ağlar” kelimelerini bir arada kullanır? Yoksa ağlamalara hep dağlar şahit olmuş da, ondan mı sual dağlaradır?

Ayrılıktır dağlar, özlemdir, hasrettir; tamam. Ama, gurbetteki şairin vatan özlemini dile getirirken gönlünden ilk dökülen de dağlardır: “Uçun kışlar uçun doğduğum yere / Şimdi dağlarımda mor sümbül vardır.” İlk önce mor sümbüllü dağları özlemle anılır vatanın. Uzaklardan bir tek vatanın yüksek dağları görülür de ondan mı?

Ve azametli olduğundan dağlar, yar bir gün dağa akseder mutmain olsun diye aşığın gönlü. Daha azametli çıkar ki yar, sırf aksi parçalar dağı. Sevdikçe, sevildikçe büyüyen bir şeyler vardır çünkü yar ile aşık arasında.

Karşımıza göğüs geren taş bağırlı dağlarsa... Taş bağırlı dağlar da büyür bir gün. Sevgilinin büyüklüğüne işaret eder, “Allahu ekber!” diye seslenir de. Ve yürütüleceği güne kadar yârin büyüklüğünü haykırır durur.

Tufan kopup toprak azgın dalgalarla örtüldüğünde, rahmet damlalarından nasibini almış olanlar, niceden sonra toprak namına bir dağa ayak basarlar. Feveran kopmadan, babayla oğul arasına dalgalar girmeden önce sağlam bir dal tutanlaradır Cudi Dağı’nın kucak açışı. Cudi’nin taş bağrını rahmet damlaları mı yumuşatmıştır?

Güneş, en güzel Nemrut Dağı’na doğar ve Nemrut Dağı’nda batarmış. O dağlarda her gün bir İbrahim doğar ve bir Nemrut ölür de ondan mı?

Bir masal dağı oluşturmuş, Kaf Dağı demişiz. En güzel hayallerimizi, o ulaşılmaz dağın ardında bilmişiz. Yoksa yar da Kaf Dağı’nda mıdır?

Sonra, Safa ile Merve... Hacer, İsmail, Zemzem... Su diye koşturmasaydı dağdan dağa Hacer, İsmail’e zemzem erer miydi? Hâlâ insanlar hep dağlara ondan mı koşarlar? Dağ başlarından daha mı iyi duyulur nida?

Aşık, dağlar dolanır yar diye. Yükseldikçe yükselir önünde dağlar, uzadıkça uzar yollar. Bilmez aşık, aşılası dağlar yüreğindedir.

Yare ulaşmak için her çırpınışında yardan ıraması da, içindeki yükseltip durduğu dağlar yüzündendir.

Dağ ne kadar yüksek olursa olsun, üstünden aşan bir yol varmış. O yolu bulur gönlündeki engelleri kaldıran aşık. Dağlara meydan okur. Olmaz mı, dağlara meydan okunamaz mı?

Oysa, emanet dağlara sunulmuş, o koca cüssesiyle kabul etmemiş, kaldıramamış emaneti dağlar. Cahilliğinden, emanetin ağırlığını bilmediğinden mi kabul etmiş insan! Ya şimdi?.. “Hey dağlar, karlı dağlar, yüce dağlar! Sana meydan okuyorum. Kuşandım emaneti!” diyebiliyor mu?

Neden Hasret Günü’dür bir diğer adı da? Hasretler o gün dinecek diye mi? Evet, dağlar yürütülür o gün. Dağlara taşlara oyulu saltanatlar çöküverir. Bir el savurur dağları, un ufak eder. Sûr’la üfürülür gibi üfürülür, Tûr’a da ve daha nice Tûr’lara.

Yar ile arada engel yoktur artık...



Zehra Korkmaz

“Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış” derler. Peki, küsen yaralı bir gönülse, dağ duymazsa, yar da mı duymaz?
Emeğinize sağlık...

ne kadar güzeLdi..ayrıLık,hasret,acı ancak ßu kadar güzeL anLatıLır..
her keLimesi sızLattı yürekLeri..payLaşım için teşekkürLer..ALLAH razı oLsun..

güzellik güzel gören gözlerde; güzel gören güzel düşünür.

Allah sizlerden de razı olsun, Mevlam sızlayan yüreklerin şifasını versin.amin.

gülleriniz çok güzeller EfsuN kardeşim :)

Emeğinize sağlık...allah razı olsun..

Siz de sağolun cennet ırmağı kardeşim, Mevlam cümlemizden razı olsun.


Makale Köşemiz

MollaCami.Com