Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Çanakkale Şehitlerine Bir Okuma Denemesi

Sonuçları dikkate alındığında ve savaş içinde buraya yüklenen önem ve hedeflenen amaçlar göz önünde tutulduğunda gerçekten de bu savaşın dünyada eşi yoktur. Nitekim bu savaşın neticesinde Çarlık Rusya’sı yıkılmış, savaş iki yıl uzamış, Balkan devletleri Almanya’nın yanında savaşa girmiş… Bu durum milletimiz açısından değerlendirildiğinde, eğitim almış veya almakta olan, ülkenin lokomotifi görevini üstlenecek zamanın mektepli gençliğinin cephede şehit düşmesi ile münevver sıkıntısı çeken ve otuz yıl duraklayan bir toplumun istikbali hakkında bu sonuç elbette ki “dünyada eşi yok” nitelemesini hak edecek niteliktedir.
Bu savaş aynı zamanda Avrupa’nın vahşilik ve barbarlığının nüksettiği bir savaştır. Mehmet Akif’in; “Tükürün Ehl-i Salib’in o hayasız yüzüne! Tükürün…” şeklinde tepki göstermesini de haklı çıkarmaktadır.
Avrupalıların işledikleri ve tarihin henüz tozlanmamış sayfalarında dahi örneklerine rastladığımız vahşetler, onların insani duygulardan, merhametten, insaftan ne kadar mahrum olduklarını gösterir. Avrupa’yı inançsızlığın pençesinde kıvranan bir hapishaneye veya cinnet halindeki canavarların yaşadığı bir kafese benzeterek Çanakkale’de bize saldıranların niteliklerini anlamlı bir benzetmeyle ortaya koyan şair aslında bu ifadelerle Avrupa’nın çirkin yüzüne bakış açısını da ortaya koymuştur. Nitekim Mehmet Akif’in bir çok şiirinde bu ve buna benzer ifadeleri Avrupa için kullandığını görürüz.
Çanakkale’de milletimize karşı savaşanların ne kadar çok ve çeşitli olduğunu anlatan şair burada kullandığı “Eski dünya, yeni dünya…” ifadesinde çok manidar bir anlam gizlemiştir. Çünkü “eski dünya” ile tarihi bir husumetimiz olmasına rağmen “yeni dünya” ile tanışıklığımız bile mevcut değildir. Hatta Senegalli, Avustralyalı (Anzaklar) ve Yeni Zellandalı’ların burada niçin savaştıklarını dahi bilmediklerini biliyoruz.
20. yüzyıl Osmanlı açısından çöküşlerin, devrilişlerin, kaybedişlerin yaşandığı bir dönemdir. Özellikle manevî değerlerden ve insanlıktan yoksun olan Batı’nın insafsızca saldırıları öyle tahribatlar açmıştır ki, milletimiz Batı’nın yırtılan maskesi altındaki çirkin yüzünü ve hayasızlığını görmüş ve ondan tiksinmiştir. Bu çirkinlik ve hayasızlık tahribe endekslenmiş yıkıcı bir zihniyetin mahsulüdür. Aslında burada, Mehmet Akif’in işaretiyle, Batı zihniyetinin temelleri hakkında önemli ve çarpıcı tespitlerle karşılaşıyoruz. Ortaçağ Avrupası’nın izlerini taşıyan bu afet, iki dünya savaşıyla milyonlarca insanın ölümüne, milyonlarca dramın yaşanmasına, milyonlarca insan hakkı ihlaline sebebiyet vermiş, insanlık tarihine kara bir leke olarak çalınmıştır.

Bu savaş, sıradan bir savaş değildir. Cuhurchill’in ifadesi ile “Anlamıyor musunuz, biz Çanakkale’de Türkler ile değil, Allah ile harp ettik. Tabi ki yenildik...” itirafı savaşın taraflarını, mahiyetini ve önemini ortaya koymaktadır.
Bedir Savaşı İslâm dininin devamı için önemli bir noktadır. Çanakkale de Haçlıların topyekûn saldırırlarına karşı en büyük direnç noktalarından biri, hatta birincisidir. Bu savaş Anadolu’da başlayacak olan Millî Mücadelenin de tohumlarının atıldığı, bir çok taşların yerine oturmaya başladığı ve milletimizin bağımsızlık aşkının göstergesidir. Şiir, bu kahramanları, tarihin şahitliğiyle, dünyalık makamlar peşinde olmayacaklarını, dünyalık makamların onların ayaklarını dahi ıslatamayacağını, çünkü gönüllere taht kurduklarını ve Allah rızası dışında hiçbir gaye gözetmediklerinin açıkça ifadesidir.
Şiirde dikkat çeken en önemli bir husus da duygu yoğunluğudur. Yani savaşın her hali şiirin her mısrasına sinmiş. Şair bütün ruhuyla savaşı hissetmiş öyle yazmış. Savaş ne kadar büyükse, savaşı kazanan ruh da o kadar büyük. İşte bu büyüklüğe yakışır büyüklükte ve kıymette bir şiirdir “Çanakkale Şehitlerine” şiiri. Çünkü o, büyüklerin destanını anlatmaktadır. Şairinin ifadesiyle;
Ey şehid oğlu, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor PEYGAMBER.
(Mustafa Duran // Çanakkale Şehitlerine Şiiri Üzerine Bir Okuma Denemesi// mollacami.net // ücharfbeşnokta )

emeğine sağlık kardeşim.

benden de Çanakkale üzerine bin ahhh denemesi........

Cuhurchill’in ifadesi ile “Anlamıyor musunuz, biz Çanakkale’de Türkler ile değil, Allah ile harp ettik. Tabi ki yenildik...”

cuhurchill bile anlamış bizim aklıevveller ! anlamamış,

sabah tvlere baktım şöyle de flaş flaş Seda da çanakkale kutlanıyor,

trt de en güzel Çanakkale türküleri,

star en güzel biz anlatırız Şehitleri!

show ikigözü iki çeşme 15-16 yaşında ölen galatasaraylılar ....


tekmili birden bu sinemalarda...

Haydi savaş desen kaçacak binlerce cılız yürek gözleri tvde ,

stüdyodakilerin ellerinde mendil türkülere eşlik ediyor,

ama günahını almayalım şimdi sunucuların hepsi bi edepli giyinmiş Çanakkale hatırına,


al gülüm ver gülüm.....


Ülke satılmış bilen yok,

Manda imf ve ab politikaları adıyla yeniden gelmiş sezen yok,

kültür,töre gitmiş,

din gitmiş,

dil gitmiş,

borç aldıkların asmışlar boynuna yaftayı,

haydin oturun ve seyredip mendil sallayın şimdi ağlamak varken,


İHANET ETTİĞİNİZ DEDELERİNİZ,

SİZLERİ GÖRSELER YÜZÜNÜZE TÜKÜRÜRLERDİ,

KANIMLA ALDIĞIM BU TOPRAKLAR SANA HARAM OLSUN DERLERDİ,


Haydi gelin de en azından birer Fatiha okuyalım bu vatanın asıl sahiplerine gerçek torunlar olarak ....

amin.........

Amin Amin Amin
Okuyan gözlere sağlık...

atalarımızın armağan ettiği bu vatan acaba şimdi nasıl ve ne şekilde yönetiliyor. Kanla suladıkları ama vermedikleri bu vatanda acaba canını verecek kaç insan çıkar. Onlar tamamen bir bütün idi. Acaba bizler şimdi bütünmüyüz. diye sorular takıldı aklıma.

emeğinize sağlık kardeşim

Allah razı olsun kardeşim. bu akşam inşallah çanakkaleye bir gezimiz var. daha önce de gtimiştim. gitmeyen kardeşlerimiz varsa ilk fırsatta gitmelerini tavsiye ederim. bazı şeyler anlatılmaz ancak yaşanır. kitaplardan okumakla gidip görmek arasında çok fark var


Allah razı olsun kardeşim. bu akşam inşallah çanakkaleye bir gezimiz var. daha önce de gtimiştim. gitmeyen kardeşlerimiz varsa ilk fırsatta gitmelerini tavsiye ederim. bazı şeyler anlatılmaz ancak yaşanır. kitaplardan okumakla gidip görmek arasında çok fark var


Gidip geldiniz herhalde, biraz anlatımda bulunurmusunuz...

çok şükür kardeşim bir kez daha gidip görmek nasip oldu. ancak 100 defada gidilse insan yine doymaz. bazı şeyler vardır hani anlatılmaz yaşanır diye. çanakkaleye gitmeden önce bende nasıl olsa kitaplardan okuyoruz gidip gelsek de değişen birşey olmaz diye düşünüyordum. ancak hiç de öyle değil. düzgün bir rehber olduğu takdirde adeta sizi savaşın içindeymiş hissine kaptırıyor. insanın o manevi havaya girip de ağlamaması imkansız. insanın kesinlikle aklının almayacağı olaylar cereyan etmiş. burada göze çarpan en önemli unsur inanç unsuru. atalarımız bir an bile düşünmeden adeta ölmeye (şehit olmaya)gitmişler. 1 metrekareye 25000 mermi düşmüş ve yine 1 metrekareye 10-15 civarında şehit düşmüş. ingilizler çok mükemmel bir donanıma sahip iken balkan savaşından çıkan bizler çok az miktarda bir donanıma sahipmişiz. şehit düşen bir atamızın silahını diğer bir atamız alarak savaşa devam edebilmiş. silahı olmayanlar süngü ile savaşmışlar. bir anda 138 tam donanımlı ingiliz savaş gemisi çanakkale boğazına girerek bombardımana başlamışlar. orası adeta mahşer yerine dönmüş. ingilizler bombardımana devam ederken bizim atalarımız mesafenin uzaklığından dolayı bir mermi dahi boşa gitmesin diye ateş etmemişler. ne zaman mevziye girmişler o zaman top atışlarına başlamışlar. az bir mermi olmasına rağmen çok şükür yapılan atışlar isabet etmiş. koca seyit savaşın en zor duruma geldiği bir anda 250 kg topu tek başına kaldırarak savaşın bizim lehimize dönmesini sağlamış. devlet erkanı savaştan sonra aynı mermiyi kaldırmasını istemiş fakat yerinden bile kıpırdatamamış. neden böyle olduğunu sormuşlar koca seyit: aynı savaş olsa(Allah korusun) aynı görüntüler olsa o maneviyatla o mermiyi tekrar kaldırabileceğini söylemiş. savaştan sonra kendisine maaş bağlanmak istenmiş. ancak böyle bir şeyi asla kabul etmeyip kömür ocaklarında çalışmaya devam etmiş.
yarbay Hasan bey savaş anında ağır yaralanmış. askerlerine kendisini kaldırmasını söylemiş fakat askerleri çok ağır olduğu için bunu kabul etmemiş. tekrar söylemişancak yine kabul etmemişler.üçüncü defada ben sizin komutanınız olarak size emrediyorum beni ayağa kaldırın demiş ve askerleri ayağa kaldırmışlar. ayağa kalkınca sana selam olsun Peygamber Efendimiz siz ayakta iken ben nasıl yatarım der ve orada son nefesini verir.
anlatılacak daha çok şey var. ancak ilk başta dediğim gibi bizzat gidip görmek ve yaşamak gerekiyor


anlatılacak daha çok şey var. ancak ilk başta dediğim gibi bizzat gidip görmek ve yaşamak gerekiyor


Bu değerli bilgileri bizlerle paylaşımda bulunduğun için şükranlarımızı sunarız....
Dediğiniz gibi bizzat gidip görmek ve yaşamak gerekiyor... İnşeAllah gitmeyenlere görmek nasip etsin...


Bu değerli bilgileri bizlerle paylaşımda bulunduğun için şükranlarımızı sunarız....
Dediğiniz gibi bizzat gidip görmek ve yaşamak gerekiyor... İnşeAllah gitmeyenlere görmek nasip etsin...

inşallah tüm kardeşlerimiz ilk fırsatta gidip oradaki meneviyattan istifade ederler

Allah razı olsun emeğine sağlık


Allah razı olsun emeğine sağlık

Ecmein olsun inşaallah...

paylaşım için teşekkürler


Makale Köşemiz

MollaCami.Com