Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Makam-ı Mahmud Nedir?

“Ezan okunurken bize sünnet olan bir şey var mıdır? Ezan bittikten sonra okunan duânın fazîleti nedir? Bu duâda geçen Makam-ı Mahmud ne demektir?”


Ezan işitildiği zaman ezanı dinlemek, ezanı içinden tekrar ederek icâbet ve tasdik etmek, bitince ezan duâsını okumak sünnettir; Peygamber Efendimizin (asm) şefaatine vesîledir. Konuyla ilgili delillerimizden bir kaçı şöyledir:

* Abdullah bin Amr bin As (ra) bildirmiştir: Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki:

“Müezzinin ezanını işittiğiniz vakit siz de onun söylediği gibi söyleyiniz. Sonra bana salât ve selâm okuyunuz. Çünkü her kim bana bir salât okursa, bundan dolayı Allah ona on defa rahmet nazarıyla teveccüh buyurur. Sonra Allah’tan benim için vesîleyi isteyiniz. Çünkü vesîle Cennette bir derecedir ki, o, Allah’ın kullarından yalnız birinden başkasına lâyık olmaz. Benim o olduğumu umuyorum. Her kim benim için Allah’tan vesîleyi isterse, ona şefaatim ulaşır.”1



* Ömer bin Hattâb (ra) dedi ki: Resûlullah Efendimiz (asm) şöyle buyurdu:

“Müezzin ‘Allahü Ekber, Allahü Ekber’ dediğinde siz de ‘Allahü Ekber, Allahü Ekber’ dersiniz. Müezzin ‘Eşhedü en-lâ ilâhe illallah’ dediğinde siz de ‘Eşhedü en-lâ ilâhe illallah’ dersiniz. Müezzin ‘Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah’ dediğinde siz de ‘Eşhedü enne Muhammeden Resûlallah’ dersiniz. Müezzin ‘Hayye ale’s-Salâh’ dediğinde siz ‘Lâ Havle ve-lâ kuvvete illâ billâh’ dersiniz. Müezzin ‘Hayye ale’l-Felah’ dediğinde siz yine ‘Lâ Havle ve-lâ kuvvete illâ billâh’ dersiniz. Müezzin ‘Allahü Ekber, Allahü Ekber’ dediğinde siz de ‘Allahü Ekber, Allahü Ekber’ dersiniz. Sonra müezzin ‘Lâ ilâhe illallah’ dediğinde siz de ‘Lâ ilâhe illallah’ dersiniz. Böyle diyen Cennete girer.”2



* Câbir bin Abdullah (ra) dedi ki: Resûlullah Efendimiz (asm) buyurdu ki:

“Her kim ezanı işittiği zaman ‘Allahümme Rabbe hâzihi’d-da’veti’t-tâmmeti ve’s-selâti’l-kâimeti âti Muhammedeni’l-vesîlete ve’l-fadîlete ve’b’ashü makâmen-mahmûdeni’llezî veadtehû. İnneke lâ tuhlifu’l-mî’âd” (Mânâsı: Ey bu mükemmel davetin ve namaz kıyâmı (duruşu) emrinin sahibi olan Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e (asm) vesîleyi ve yüksek dereceleri ver. Ve ona, vaad ettiğin Makam-ı Mahmûd’u lütfeyle. Şüphesiz Sen sözünden dönmezsin” derse, kıyâmet gününde benim şefaatim ona hak olur.”3
Duâda geçen Makam-ı Mahmûd Peygamber Efendimize (asm) ümmetiyle ilgili olarak verileceği vaad olunan yüksek bir makamdır.



* İbn-i Abbas (ra) rivâyet etmiştir ki; Allah Resûlü (asm) bu makamın bir hadis-i kudsîde Cenâb-ı Hak tarafından şöyle bildirildiğini beyan buyurur:

“O öyle bir makam ki, bu makamda öncekiler de, sonrakiler de sana teşekkür ederler, sana minnettâr olurlar. Sen şerefçe bütün yaratılmışların üstünde olursun, istersin verilir, şefaat edersin şefaatin makbul olur. Senin sancağının altında olmadık hiç kimse kalmaz.”4



* Ebû Hüreyre’nin (ra) rivâyeti de şöyledir: Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: “Bu o makamdır ki, onda ümmetime şefaat edeceğim.”5


* Ka’b bin Mâlik (ra) rivâyet etmiştir ki; Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) şöyle buyurdu:

“Allah insanları diriltecek; bana da yeşil bir elbîse giydirecek. Ondan sonra Allah ne söylememi isterse söyleyeceğim. İşte Makam-ı Mahmud bu makamdır.”6


Üstad Bedîüzzaman Hazretleri, Peygamber Efendimizin (asm) Makam-ı Mahmûd’unu “Rabbânî bir sofra” kavramı ile izah eder. Öyle bir sofradır ki, Cenâb-ı Hak tarafından dağıtılan bütün nurlar, verilen bütün ikrâmlar, ikrâm edilen bütün feyizler, ihsân edilen bütün lütuflar, sevaplar, nîmetler, bağışlamalar, mağfiretler ve merhametler o sofradan akıyor.
Resûl-i Zîşâna (asm) okunan Salavât-ı Şerîfeler, o İlâhî sofraya edilen davete icâbet hükmündedir. Yani Salavât-ı Şerîfe okumakla insan o İlâhî sofra sahibi tarafından yapılan davete uymuş; sofraya yaklaşmış ve sofradan istifâde etmiş olur.7


DUÂ

Allah’ım! Peygamber Efendimize (asm) bizim sonsuz kurtuluşumuza yaptığı eşsiz hizmetten dolayı yüksek dereceler lütfeyle! Ona Makam-ı Mahmûd’u ver! Onun (asm) istek ve dileklerini, duâ ve niyazlarını kabul buyur! Bizi dünyada onun yolundan ve sünnetinden, mahşerde onun sancağı altında bulunmaktan ve şefaatinden, Cennette onun komşuluğundan ve sevgisinden ayırma! Bize onun (asm) sofrasından nur ver, feyiz ver, nîmet ver, rızık ver, mağfiret ver, rahmet ver, ebedî saadet ver! Bize onun (asm) dâvetine uymayı nasip et ve kolaylaştır! Sünnet-i seniyyeden hissemizi ziyâde eyle!
Âmîn... Âmîn... Âmîn...


Dipnotlar:

1- Müslim, Salât, 11; 2- Müslim, Salât, 12; 3- Buhârî, 2/365; 4- Tecrit Terc. 2/574; 5- a.g.e.. 2/574; 6- a.g.e., 2/574; 7- Mesnevî-i Nûriye, s. 76.
13.01.2004

Kaynak: Yeni Asya Gazetesi-Süleyman Kösmene

Rabbim o kutlu sofrada bize de yer nasip eylesin...
Allah razı olsun kardeşim...


Rabbim o kutlu sofrada bize de yer nasip eylesin...
Allah razı olsun kardeşim...

Ebû Hüreyre’nin (ra) rivâyeti de şöyledir: Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: “Bu o makamdır ki, onda ümmetime şefaat edeceğim.

Rabbimiz o şefaat makamından cümlemizi nasiblendirsin..........
Paylaşım için Allah razı olsun.

Makam-ı Mahmud: Allah katında feyizlerin, bereketlerin, lütufların, ihsanların, ikramların, kısaca bütün ni'metlerin menbaı, kaynağı hükmünde İlâhi bir sofra, Rabbani ve Rahmani bir mahzen. Bu makama layık olan zat ise Resul-i Ekrem (asm)’dır.

Bu makam, ''Gecenin bir vaktinde sana mahsus bir nafile namaz kılmak üzere uyan, belki böylece Rabbîn seni övülmüş bir makama (Makam-ı Mahmud’a) ulaştırır''(İsra,79) mealindeki ayet-i kerime ile sabittir. Hz. Peygamberin (asm) bu makama hak kazanmasına sebeb olarak, ''Teheccüde (gece namazına) devam etmesi'' gösterilmiştir.

Hz. Peygamber (asm), Makam-ı Mahmudda bulunduğu sırada elinde Hamd sancağı (Livaü'l-Hamd) bulunacağını bir hadiste şöyle belirtir:

''Ben kıyamet gününde Ademoğullarının efendisiyim, ama bu övünmeyi gerektirmez. O gün elimde Hamd sancağı bulunacak, ama bu da övülmeyi gerektirmez. O gün gerek Adem, gerek diğer bütün peygamberler benim sancağımın altına sığınacaklardır.'' (Tirmizî, Menakıb, 1.)

Bu makam, İmâm Suyutî’nin ''El-Hasaisul-Kübra''ında belirttiği üzere, Resul-i Ekrem (asm)’ın ahirette önce bütün insanlara umumi; sonra da kendi ümmetine hususi surette şefaat edeceği makamın adıdır.

İmam Taberinin rivayet ettiği bir Hadis-i Şerifte, ''Makam-ı Mahmud, ümmetime şefâat edeceğim bir makamdır''diye geçerken; İmam Tirmiziden gelen bir rivayete göre de, ''Makam-ı Mahmud'', Hz. Peygamber (asm) tarafından mutlak manada ''şefaat''tir. Şefaat ise, Kadı İyazın ifadesine göre, ya hesabı kolaylaştırıp kulun affını, veya derecesinin yükselmesini sağlamaktır. En-Nakkaşın ifadesine göre, Hz. Peygamber (asm)’ın şefaati üç, Kadı İyazın ifadesine göre beş merhalede gerçekleşecektir.

Bu merhaleler şöyledir:

1. Umumi şefaat. Bu bütün insanları kaplamaktadır. Mahşer yerinde toplanan insanların, mahşerin sıkıntısından kurtulup hesaba çekilmesini sağlamak için Hz. Peygamber (sav) tarafından yapılacak şefaattir.

2. Mü'minlerden bir kısmının hesaba çekilmeden, sorgusuz Cennet’e girmeleri için Hz. Peygamber (asm) tarafından yapılan şefaattir.

3. İslam ümmetinden tevhid ehli olup da günahları sebebiyle Cehennem'e gireceklerin Cennet'e gitmeleri için yapılacak şefaattir.

4.Günahları sebebiyle Cehennem’e giren mü'minlerin oradan çıkmaları için Hz. Peygamber (asm), diğer peygamberler, melekler ve salih mü'minler tarafından yapılacak şefaat.

5. Cennet halkının derecelerinin yükseltilmesi için Hz. Peygamber (asm) tarafından yapılacak şefaat. (Kurtubi,El-Cami Li-Ahkamil-Kur'an )

Abdullah b. Ömerden gelen bir rivayet de şöyledir: İnsanlar cemaat, cemaat toplanırlar. Her ümmet peygamberinin peşine düşer ve, Ey filan, bize şefaat (et!)! diye rica ederler. (Hiç kimse hiçbir peygamberden umduğunu bulamadıktan sonra) şefaat işi dönüp dolaşıp Nebiyy-i ahirzaman Hz. Muhammed (asm)'a gelir. İşte bu, Cenab-ı Hakk'ın onu Makam-ı Mahmuda gönderdiği gündür.(Kurtubi, a.g.e.)


Fıkıh - İlmihal

MollaCami.Com