Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim

CENNETE KOŞUN....

[i] [color=red][size=10pt]وَسَارِعُوا إِلَى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَوَاتُ وَالْأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ [/size]

"Rabbinizden büyük bir mağfirete ve eni göklerle yer (kadar) geniş olan büyük bir cennete koşun ki, o (cennet) muttakiler için hazırlanmıştır."


Sözlükte “bitki ve ağaçlarla örtülü yer ve bahçe” anlamına gelen cennet, din literatüründe, îmân edip sâlih amel işleyenlere, ahirette vaad edilen nimet ve mükafât yurdu demektir.
Kur’ân-ı Kerim’de cennet için çeşitli isimler kullanılmıştır: adn cenneti, firdevs cenneti, naim cenneti, dâru’l-huld (ebedilik yurdu), dâru’s-selâm (esenlik yurdu), dâru’l-mukame (ebedî durulacak yer) ve makâm-ı emîn (güvenilir makam).

Cennette; bakanlara hoş görünen, içenlere zevk veren nehirler ve sular,eşsiz güzellikteki huriler, süzme baldan ırmaklar, tatlı su pınarları , sarhoş etmeyen, içenlere zevk veren ve bembeyaz bir kaynaktan çıkan içkiler , çeşitli meyveler, hurmalar, nar ağaçları ,bağlar ,sedir ağaçları ve salkımlı muz ağaçları ,ince ve kalın ipek elbiseler ,altın süsler, güzel meskenler, hiçbir yorgunluk ve zahmet vermeyen ,boş ve yalan söz işitilmeyen sonsuz nimet ve güzellikler bulunduğu Kuran-ı kerimde müjdelenmiştir.


Ebû Hüreyre Radıyallahu Anh anlatıyor:
"Resûlullah Aleyhissalâtu Vesselâm buyurdular ki: "Allah Teâlâ Hazretleri ferman etti ki:
"Ben Azîmü'ş–şân, salih kullarım için, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiçbir beşerin hayal edip hatırından dahî geçmeyen nimetler hazırladım." Ebû Hüreyre ilaveten dedi ki:
"Dilerseniz şu âyet–i kerîmeyi okuyun: "Yaptıklarına karşılık Allah katında onlar için göz aydınlığı olacak ne mükâfatların saklandığını kimse bilemez."

Ebû Hüreyre Radıyallahu Anh'dan rivayet edildiğine göre; Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Cennet ehlinin mertebe bakımından en aşağı olanı, Allahu Teâlâ'dan bir şey istediğinde ona: "İstediğin bir misli fazlasıyla senindir." buyrulacaktır. Şu kadar var ki, ona "Şunu şunu iste." diye öğretilecek, sonra ona, "İstediğin bir misliyle beraber senindir." denilecektir."


Enes Radıyallahu Anh'dan rivayet edildiğine göre; Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Selem, Bedir günü "Eni göklerle yerler kadar geniş olan cennete kalkın (koşun)!" buyurunca Ümeyr b. Humam el–Ensarî Radıyallahu Anh:
"Ya Resûlullah! Cennetin eni göklerle yerler kadar geniş öyle mi? İyi, çok iyi, vallahi Yâ Resûlullah (ne yapıp edip), ben onun ehlinden olmalıyım!" dedi. O zaman Efendimiz "Şüphesiz sen onun ehlindensin!" buyurdu. Bu müjdeyi alan Ümeyr, elindeki birkaç hurmayı yemeye başladı. Sonra "Eğer ben bu hurmaları yiyinceye kadar yaşayacak olursam, şüphesiz ki bu, elbette uzun bir hayattır." dedi ve elindeki hurmaları atarak, kâfirlerle harbe girişti ve şehit oluncaya kadar cihad etti. Müjdelenen cennete kavuştu.


İnancımızda cennet ve cehennem haktır.Burada naklettiğimiz her cümle sahih kitaplardan alıntıdır.Mahiyetini aklımızla idrak edemeyeceğimiz kadar büyük ve güzel cennetler müminler için va'd edilmiş.Mevlamız yukarıda ki ayet-i kerimede de ; " işte böyle bir mükafata koşun "buyuruyor.Hatta سَارِعُوا diyerek ,kelimeyi mufaale babından getirmiş.Mufaalede müşareket vardır.Yani "birbirinizle müsabaka edin,yarışır gibi cennete koşun " buyuruyor.Takvada birleşip , iyi işlerde yarışa girmeye teşvik ediyor.


Müjdelenen mağfiret ve cennetten nasiblenmek için , ahiretin tarlası olan dünyada manevi tohumları bol bol saçıp , daha dünyada iken cennete giden yolları keşfedelim.Mevla cennetin en yüksek yerlerini bize nasip etsin.Cenneti Firdevs nüzülümüz olsun.Muharremi Şerif’miz ve Aşure Günümüz mübarek olsun.

Fıkıh - İlmihal