Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


DURUN! SİZ KARDEŞ DEĞİLSİNİZ!

DURUN! SİZ KARDEŞ DEĞİLSİNİZ!

Herkes sustu. Bütün bir tatlı hengâme, bıçakla kesilmişçesine durmuştu. Neşeli sesler, cıvıltılar, gülüşmeler kesilmiş, sohbetler, hararetli hararetli uğraşlar bitmiş bir anda ortalığı müthiş bir sessizlik kaplamıştı. Öyle ki sağır eden bir sessizlik, binlerce yıldır berdevam olan bu neşeye nihayet veren bir sessizlik. Biri, arsızın biri… Tükürürcesine bağırıyordu deccal kılıklı. Bütün ışığı yutan karanlıklar gibiydi bakışları… İt leşi gibi sırıtan dişleri, böğürürcesine çıkan sesi;
‘’Durun!’’ diyordu.
- Durun siz kardeş değilsiniz!

Durduk!
Biz yıllarca ‘’ Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış.’’ kaidesine uyduk. Biz yıllarca aynı azığı paylaşıp, yan yana yürüdük durduk.

Durduk!
Biz yıllarca kardeş kardeşi tam eder dedik. Ne onun eksiği batardı gözümüze, ne bizim yükümüz ağır gelirdi ona. Biz hep yan yana uyurduk.

Ama şimdi durduk!
Her bir kardeşe ayrı isim taktılar. Kimine kürt dediler kimine pomak, kimine körsün dediler kimine çolak…

Biz durdukça it ürüdü. Bir zamanlar buram buram muhabbet kokardı bu topraklar. Şimdilerde kardeş kavgası aldı başını yürüdü.

Bilmiyorum yanlış mı düşünüyorum azizim. Artık silkinmeli, üzerimizde ki gafleti atmalıyız. ‘’Büyük uyanış’’ a başlamalıyız.


Artık şunda eminim; Son yüzyılda bu milleti, bu insanları kimse temsil edememiş, etmemiştir. Ondan gerisi zaten temsiliyyet değil o zamanın şartlarına muvafık bir düzendir. O zamandan bu zamana çağın bir gereği olarak kademe kademe düzen değişmiş bu güne gelinmiştir. Bu milletin temsilcisi dediğimiz şahsiyet bir masonsa şayet, ben bu temsiliyyeti katiyen reddediyorum.
Demirel mason mu değil mi?
Demirel 1956’da Ankara vadisi bilgi locasına kaydolup mahfilden geçmiştir. Fakat Anadolu’dan gelen partili delegelere masonluğunu kabul ettiremeyeceği muhakkaktı. Ortaya şaibelerde çıkınca partililer Demirel’den mason olmadığına dair büyük locadan belge getirmesini istediler. İşte o zaman mason locası olağan üstü toplantı yaparak, tarihinde ilk defa siyasi teşekkül namına yalan belge verip Demirel’in kendilerinde herhangi bir kaydı olmadığını söylemişlerdir. Fakat bu olay locanın kendi içerisinde de tartışmalara ve ayrılmalara neden olmuştur. Bu olaydan iki ay sonra 14 Ocak 1965’de İstanbul’da yeniden toplanarak gerçek kararlarını söylediler. Üstad Başkan Ekrem Tok’un önderliğinde alınan kararlar 14 Mart 1965 de Ankara’ya gönderilir ve Demirel’in yalanlanmış olan masonluğu ispatlanmış olur.

Sırtımı devletime yaslarım, emekli de olurum, kefen param çıksın bana yeter zihniyetini aşmak gereklidir herhalde. Zira yaslandığın şey senin olmaktan çıkmak üzere.

Nasıl ki düşmanlarımız yüzyıllardır bizi ne kılıçla okla, ne de topla tüfekle yıkamadı ve en sonunda içimizi boşaltıp bizi zelil duruma düşürdü; İşte bizde şimdi bu içi boşaltılan nesli içi boşaltılan milleti diriltmeli, içini yeniden doldurmalı, uyandırmalıyız. Din, dil, kültür bir milletin bir devletin harcıdır, milyonlarca insanı birbirine bağlayan, kardeş yapan unsurlardır. Bunlar olmadan dağılır unufak oluruz. Ki oluyoruz da… Nasıl ki önce elimizden bunları aldılar ve bizi içi boş küp haline getirdiler. Bizde önce yitiklerimizi bulmalıyız.

Bu memlekette önce birbirimizle didişmeye son vermeliyiz. Bir tarafta Adana’da şehit cenazelerinde ‘’Kürt Türk kardeştir, PKK kalleştir.’’ derken, diğer tarafta Altınova’da ‘’Kürde ölüm.’’ diye dükkan yağmalamak da nedir önce bunun ayrımına varmak gerek. Kol kırılmalı yen içinde kalmalı, elin maskarası olmanın hiç anlamı yok.

Hepimizin malumu Aktütün’de yaşanan olaylar... Nasıl bir acı, nasıl bir yürek yangınıdır Allah’ım. Şehidimiz Halil İbrahim'in annesi Elif Ayşe gözyaşları içinde diyor ki ''Bana da silah verin, ben de gideceğim. Ağlamayın, onu ben vatan için saldım.'' İnsanın tüyleri diken diken olup sinirinden ağlayası geliyor. Bu olay, hükümet ve askeri kademe için fiyaskodur. İsrail geçtiğimiz yıllarda iki askeri kaçırıldığı için Lübnan’ı yerle bir etmedi mi? Bakınız biz Dağlıca ve Aktütün gibi daha nice facialar yaşadık. Neyi yerle bir edebildik?


Tekrar tekrar yazacağım bunu; ‘’Eğitim şart!’’ Öyle bir ruh oluşturmalıyız ki, Sultan Fatihin askerleri gibi, Tarık bin Ziyad gibi, gemileri yakmalıyız… Anadolu kaynıyor, alttan alttan fokur fokur... Buna bakan gözler değil gören gönüller şahittir. Doğrularımızı mezara gömmeyelim cesedimizle. Anlatalım... Şimdi kucaklama zamanıdır bıçaklama değil.

Hoca Ahmet Yesevi gibi, Anadolu erenleri gibi;

Gelin canlar bir olalım.

Selametle…


Makale Köşemiz

MollaCami.Com