Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim
Ben bunu oğluma anlatamadım
[size=10pt][size=10pt][size=10pt]
Bir gün oğlumla birlikte, bir berberde tıraş olmak için bekliyorduk.Oğlum yanında sigara içen birisine:
- kapalı mekanlarda sigara içilmez amcacığım diye hatırlattı. Adam gayet kaba ve küstah bir ifadeyle:
-O zaman sigarasız berbere git, senin dilin çok uzamış anlaşılan diye cevap verdi.Oğlum sorgu dolu gözlerle
bana baktı.
Ben bunu oğluma anlatamadım.
-Yine bir başka zaman, bir başka berbere gittik..Bol küfürlü ve bol dumanlı bir sohbet vardı. Oğlum bu
küfürlerin kötü kelimeler olduğunu söyledi. Oğlumla alay ettiler.
Ben bunu oğluma anlatamadım.
-Bir pazar günü, davetli olduğum bir düğüne, oğlumla beraber gittim. Oğlum, o zaman 6 yaşındaydı.
Oturduğumuz sofraya kaşıklar gelişigüzel atıldı. Kapan kapana.Oğlumun önündeki kaşığı, yanındaki kocaman bir
adam kaptı ve hemen çorbaya saldırdı.Zavallı oğlum melul ve mahzun gözlerle bana baktı.
Ben bu durumu oğluma anlatamadım.
-Bir gün oğlumla birlikte, bir yakının düğününe gittik. Saatlerce araba modelinden, politikadan ve futboldan
bahsedildi. Oğlum: Baba, neden evlilikten ve çocuklardan hiç bahsetmediniz? Bu bir düğün değil mi diye sordu.
Ben bunu oğluma anlatamadım.
-Bir gün oğlumla birlikte, bir markette, kasanın önünde sıramızı bekliyorduk. Önümüzde 7, 8 yaşlarında bir
çocuk vardı. İri kıyım bir adam gelerek:-Küçük ,çok acelem var, sen şöyle arkaya çekil bakayım diyerek
çocuğu sıranın arkasına gönderdi.Oğlum sorgu dolu gözlerle bana baktı.
Ben bunu oğluma anlatamadım.
-Bir gün parkta oynuyorduk. Ben bir ara dalmışım.O sırada beni tanıyan bir arkadaşım,aniden ve gizlice gelerek
çocuklarımın ağzını kapamış.Aklı sıra, çocukları kaçırarak, benimle şakalaşacakmış.Zavallı yavrumun yüzü kireç
gibi olmuştu. Çünkü, o insanı hayatında ilk defa görüyordu. Arkadaşımın kendisine neden böyle davrandığını
sorduğunda,
Ben bunu oğluma anlatamadım.
-Bir hafta sonu,otobüsle başka bir şehre doğru yol alıyorduk.Şehrin girişine gelince oğlum bana dedi ki:
Baba bak, ALLAH bu adamı çok günah işlediği için taş yapmış. Oğlum, bunu sana kim söyledi diye
sordum.Oğlum bana dedi ki: -Arkadaşıma annesi demiş ki, yaramazlık yapma, ALLAH seni taş yapar.Demek ki
bu adam çok yaramazlık yapmış.ALLAH da onu taş yapmış.
Ben bunu oğluma anlatamadım.
-Bir gün oğlumu ekmek alması için yakınımızdaki bakkala gönderdim. Bakkal ekmeğin bayatından ve yanığından
vermiş.Çocukla geri gönderdim.Almamış.Ben varınca hem özür diledi.Hem de taze ekmek verdi.Oğlum, bakkalın
kendisine neden bana davrandığı gibi davranmadığını sordu.
Ben bunu oğluma anlatamadım.
-Bir gün oğullarımla yolda giderken, bir tanıdığım yolumuzu kesti. Bizi durdurdu.Küçük oğlumu sevdi,
öptü.Ondan bir yaş dört aylık BÜYÜK oğlumu sevmedi ve öpmedi.Ayrıca küçük oğlum için:- Şu çocuğu bana
ver benim olsun. Büyük oğlum için:- Şunu istemem sende kalsın diyerek, aklı sıra sevgi gösterisinde
bulundu.Büyük çocuğum mahzun ve üzgün bir şekilde bana bakıyordu.Tanıdığımızın kendisine neden küçük
kardeşine davrandığı gibi davranmadığını sordu.Ben tanıdığımız adına oğlumdan özür diledim.
Ama ben bu tutumu, oğluma anlatamadım.
-Bir gün misafirliğe gitmiştik. Ev sahibi oğlunu basit bir nedenden dolayı fena halde azarladı. Oğlumun
yanında,çocuğun kalbini kırdı.Çocuk ağlamaya başladı.Oğlum sorgu dolu gözlerle bana baktı.
Ben bunu oğluma anlatamadım.
-Bir kreşte anneler günü kutlanıyordu.Oğlum Nasrettin Hoca’dan birkaç fıkra anlatacaktı.Oğlumdan önceki kız
öğrenci, konuşmasının bir yerinde takıldı.Stajyer öğretmen hemen yardımına koştu.Kız tekrar hatırladı ve
konuşmasını neşeli bir şekilde bitirdi.Sıra oğluma gelmişti.Oğlum kavuğu cübbesi ve sakalıyla tahta atına binmiş
neşeli bir şekilde fıkrayı anlatmaya başladı..İkinci fıkraya gelince, oğlum takıldı.Hatırlamak istiyor ama bir türlü
hatırlayamıyordu.Söyleyeceği cümleyi heyecandan unutmuştu.Stajyer öğretmen orada seyrediyor, öylesine
bakıyordu.Kimse yardımına gelmeyince oğlum kalktı ve üzgün bir şekilde yerine gitti. Proğram sonu oğlum;
baba öğretmenim o kız arkadaşıma yardımcı oldu da neden bana yardımcı olmadı diye sordu.
Ben bunu oğluma anlatamadım.
Bir gün oğlumla birlikte bir dostumuzu ziyarete gitmiştik.Biz ev sahibi beyefendiyle sohbet ederken oğlu odaya
girdi.
-Babacığım, telefon sana diyerek, telefon geldiğini bildirdi. Baba oğluna:-Kim arıyor diye sordu.Oğlu
akrabalarından birisinin ismini söyledi.Babası:- Oğlum kaç defa tembih ettim.O adam aradığında, babam evde
yok diyeceksiniz diyerek oğlunu gönderdi.Eve dönerken
Oğlum sordu:-Baba amca evde olduğu halde neden yok dedirtiyor?
Ben bunu oğluma anlatamadım.
-Bir gün oğlumu Cuma namazına götürdüm.İri yarı çam yarması gibi bir adam oğlumun bulunduğu safa gelerek
yanına oturdu ve iyice bağdaş kurarak oğlumu kendisiyle duvar arasına sıkıştırdı.Oğlum mecburen saftan
çıktı.Adamda çocuğu çıkarmanın rahatlığı içinde bağdaş kurarak yerine iyice yerleşti.Muhtemelen o gün ALLAH
a güzel bir kulluk yaptığını düşünmüştür!!!Çocuğumun saftan çıkması onu zerre kadar etkilemedi.Oğlumu yok
saydı.Yine başka bir zaman oğlumla birlikte vakit namazı kılmak için mahallenin mescidine gittik. Mescid tenha
idi.Bir kaç ihtiyar dışında kimse yoktu.Farza duracağımız sırada emekli imam olduğunu sonradan öğrendiğim bir
kişi, oğlumun saftan çıkarmak ve arka taraflara göndermek için kolundan tuttu.Adamla tartıştık.Mescidden
çıkınca oğlum; kendisine neden böyle davranıldığını sordu.
Ben bunu oğluma anlatamadım.
-Keyifli, güzel bir Pazar günü, tenha bir caddede, yolun kenarında, oğlumla birlikte bisiklet sürüyorduk. Bir kaç
dakika yol aldık. Ters yönden bir bisikletli hızla gelerek, oğluma çarptı.Birde oğluma bağırdı:-Körmüsün be,
dikkat etsene.Senin yüzünden az daha sakatlanıyordum.Dua et ki çocuksun.Yoksa ben yapacağımı bilirdim.
Zavallı yavrum mahzun gözlerle bana baktı.
Ben bunu oğluma anlatamadım.
-Bir gün oğlumla birlikte yürüyorduk. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu.Yağmurun tadını
çıkarıyorduk.Oğlum çok neşeli bir halde, okulda gününün nasıl geçtiğini anlatıyordu.Birden bir araba yanımızdan
yıldırım hızıyla geçti.Çukurlara birikmiş yağmur sularını üstümüze sıçrattı.Kurbağalar gibi ıslandık.Oğlum mahzun
mahzun bana baktı.
Ben bunu oğluma anlatamadım.
-Bir cumartesi gecesi güzel bir film izlemiş, tatlı tatlı sohbet etmiş, sonrada dualarımızı yaparak uykuya
dalmıştık.Aradan ne kadar süre geçti bilmiyorum, oğlumun:- Baba, baba yetiş sesiyle uyandım.Hemen sesin
geldiği tarafa koştum.Oğlum bana sarılarak ağlamaya başladı.Ne var oğlum, niye ağlıyorsun diye sordum.Baba
sesleri duymuyormusun dedi.Kulak kabarttım.Evet karşı dairedeki çok bilmiş komşum, gecenin yarısında
banyolukta odun kırıyordu.Bu sesler, karşı dairenin banyosundan geliyordu.Ben derin bir uykuya daldığım için
bu sesleri duymamışım.Oğlum ise karşı komşumun odun kırma sesleriyle uykusundan korkarak uyanmıştı.
Ben bunu oğluma anlatamadım.
-Bir gün haberleri dinliyordum. Televizyonda savaş manzaraları vardı.Görüntüler, insanın içini
parçalıyordu.Oğlum:- Baba, bu koca adamlar neyi paylaşamıyorlar, niçin savaşıyorlar dedi.Ben yine sustum.
Ben bunu oğluma anlatamadım.
-Bir gün evimize misafirler gelmişti. Büyük oğlum bizlere hizmet ediyordu. Oğlum bir konuda fikrini söylemek
istedi.Misafirlerden birisi, oğlumun sözünü keserek;
-Büyüklerin olduğu yerde küçükler konuşmaz dedi.Oğlum mahzun gözlerle bana baktı.
Ben bunu oğluma anlatamadım.
-Bir gün evimizde oturmuş sessizce kitap okuyorduk. Yukarı kattan yüksek sesle bir müzik gelmeye
başladı.Ben biraz bekledim,belki geçer diye. Ama çok bilmiş komşum yüksek sesle müziği çalmaya devam
etti.Oğlum sordu: - Baba bizim duyduğumuz o müzik sesini komşumuz duymuyormu ki bizi rahatsız
ediyor.Neden yüksek sesle müzik dinliyor?
Ben bunu oğluma anlatamadım.
-Bir gün caddeden yürürken,bir apartmandan, benim ve oğlumun tepesine yağmur gibi su yağdı.Başımı
kaldırdığımda pişkin pişkin gülen bir kadın, başını hızla geriye çekti.Oğlum ve ben kurbağa gibi ıslanmıştık.Oğlum
mahzun mahzun bana baktı.Neden böyle olduğunu sordu.
Ben bunları oğluma anlatamadım.
Bir gün oğlum:
-Baba, sigaranın üzerinde neden on sekiz yaşından küçüklere satılamaz diye yazıyor.Sigara on sekiz yaşından
büyükler için yararlımı? Diye sordu.
Ben bunu oğluma anlatamadım.
-Bir gün oğlum okuldan ağlayarak eve geldi. Niçin ağladığını sordum:
-Babacığım,Çok sevdiğim bir arkadaşım vardı.Çok fakir bir çocuktu Herkes onunla alay ederdi.Onu Piskopat
denilen insanlar kaçırmışlar.Gözlerinin önünde bir köpeğe işkence etmişler.Köpeğin gözlerini, kızgın demirle
oymuşlar.Poşetlerden bir top yaparak o poşetleri tutuşturmuşlar.Zavallı köpeğin üzerine cıs cıs
dökmüşler.Köpek acılar içinde havlarken, bunlar köpeğin etrafında dansediyorlarmış..Sonra, köpeği
bıcaklayarak öldürmüşler.Arkadaşımın gözlerini kapatıp, evlerinin önüne gizlice bırakmışlar.Arkadaşım şimdi
konuşamıyor,dili tutulmuş kekeliyor buna çok üzüldüm, ben çok korkuyorum, okula gitmek istemiyorum belki
beni de kaçırırlar dedi.
Ben bunu oğluma anlatamadım.
Bir gün oğlum okuldan eve dönmedi Bana bir veda mektubu göndermiş.Üzerinde şöyle yazıyordu:
“ Sevgili babacığım, seni çok seviyorum.Beni affet.Ben gidiyorum babacığım.Rüyalarımda sık sık gördüğüm,
hayallerimi süsleyen o Mavi Dünyayı bulmak için gidiyorum.Çocukların dövülmediği, küfür edilmediği, insanların
sıraya girdiği, çocukların aldatılmadığı, yerlere tükürülmediği, marketlerde sıralardan kovulmadığı bir dünyaya
gidiyorum. Çiçeklerin koparılmadığı, çocukların adam yerine konduğu, Güneşin değil, sevginin ısıttığı;
paylaşmanın, yardımlaşmanın; şekerden, baldan kaymaktan daha tatlı olduğu MAVİ DÜNYAMA geri dönüyorum.
Dünya biz çocuklar için, emniyetli bir gezegen değil.Çok geniş ama çok dar, dokunduğum her şey ruhumu
acıtıyor sevgili babacığım.Ruhumun çığlıklarını susturamıyorum babacığım.Dünyayı ülkeleri Şehirleri aydınlatan
lambalarınız ruhumdaki geceleri neden aydınlatamıyor.? Denizaltındaki balıklardan kaç ışık yılı ötesi yıldızlardan
bile haber alıyorsunuz.ama benden hemen yanı başınızdaki benden hiçbir haberiniz yok babacığım.Depremleri
önceden çözmeye çalışıyorsunuz.İçimde her gün 7,9 şiddetinde depremler oluyor.Ama bunu ölçecek
cihazlarınız yok.Sahte duygularla örülü dünyanız, duygusal richter ölçeklerinizi çalışmaz hale
getirmiş.Dolayısıyla benim ruhumdaki depremleri asla sezemiyorsunuz.Temmuzun sıcağında sizler yanarken ben
üşüyorum babacığım, üşüyorum.Ruhum üşüyor.Sahte oyuncaklarınız, sahte gülüşleriniz dertlerime derman
olamıyor babacığım. Geçirdiğim her gün bana seneler gibi uzun geliyor. Her gün daha çok
daralıyorum.Boğuluyorum babacığım boğuluyorum.Bu yüzden gidiyorum.cilalı boyalı pudralı ve maskeli yüzleri
görmekten bıktım babacığım.Nur yüzlü babaannemin yüzünü çok özledim.Onun nur yüzünü görmek için
gidiyorum babacığım.Sahte tatlardan bıktım.Babaannemin lezzetli yemeklerini çok özledim babacığım, çok
özledim.Bana aldığın bisikletten hiç zevk almadım.Ne zaman ona binsem, arkadaşımın mahzun bakışları içimi
burktu, o bana imrenerek bakarken ben bu bisikletten zevk alamadım babacığım.Ben sıcak odamda otururken,
komşumuzun çocuğu gecekondusunda üşüyordu.Onunla birlikte ruhum üşüdü babacığım.Benim için süslediğiniz
odadan zevk alamadım babacığım.Sınıftaki arkadaşlarım yırtık ayakkabılarla yırtık elbiselerle gezerken yeni
aldığın iskarpinler ayaklarıma dar geldi babacığım dar geldi.Doğum günümde aldığın elbiseler üzerimde çok iğreti
durdu. Kısaca bu gezegen soluk ve hüzün kokuyor sevgili babacığım."
O gün bugündür çocuğumdan bir haber alamadım. Çocuğumla birlikte içimdeki çocukta kayboldu.
Oğlum;
Güler yüzlüydü,
Sorular sorardı,
Gözleri ışıl ışıl parlardı.
İçi yaşam doluydu.
Paylaşmaya çok severdi.
Haksızlığı hiç sevmezdi.
Çocuğum mavi rengi çok sever, sık sık hayallerindeki mavi bir dünyadan söz ederdi. Mavi Dünyamı çok
özlüyorum derdi.Onu Mavi Çocuk diye de çağırırlardı.Evet mavi çocuk kayboldu içindeki mavi dünyayla birlikte.
Bulanlar veya görenler mavi çocuğun kaybolduğu, Samanyolu Galaksisindeki Dünya Gezegeninde; din
adamlarına, pedegoglara, sosyologlara, psikologlara, sanatçılara, devlet adamlarına haber versinler. Kaybolan
Mavi Çocuğumun eşgalini onlar en iyi bilenlerdir.
Ödül: Mavi çocuğu bulanlara veya yerini haber verenlere, mavi çocuğu içindeki mavi dünyayla birlikte hediye
edeceğim.
Yardımlarınız için şimdiden teşekkür ederim.
HER ŞEY MAVİSİNİ YİTİRMİŞ BİR HAYATIN YENİDEN İNŞAASI İÇİN
emeklerinize sağlık çok güzel ve hüzün dolu bir yazıydı :'( :'(
emeklerinize sağlık çok güzel ve hüzün dolu bir yazıydı :'( :'(
emeklerinize sağlık çok güzel ve hüzün dolu bir yazıydı :'( :'(
Acı ama gerçek bunların cevabını kendımıze bıle veremezken.. :'(
teşekkurler gercekten guzeldı
Allah cc. cümlenizden razı olsun...
emeklerinize sağlık çok güzel ve hüzün dolu bir yazıydı :'( :'(
Acı ama gerçek bunların cevabını kendımıze bıle veremezken.. :'(
teşekkurler gercekten guzeldı
evet çok manidar bir o kadarda üzücü..
yarınlarımızın geleceğimizin teminatı olan evlatlarımıza güzel örnek olmak lazım amma sen olsan başkaları maşallah kötü örneklikte yarışıyorlar ...
RABBİM encamımızı hayr eylesin..
evet çok manidar bir o kadarda üzücü..
yarınlarımızın geleceğimizin teminatı olan evlatlarımıza güzel örnek olmak lazım amma sen olsan başkaları maşallah kötü örneklikte yarışıyorlar ...
RABBİM encamımızı hayr eylesin..
katılıyor duanıza Amiiin diyorum
evet çok manidar bir o kadarda üzücü..
yarınlarımızın geleceğimizin teminatı olan evlatlarımıza güzel örnek olmak lazım amma sen olsan başkaları maşallah kötü örneklikte yarışıyorlar ...
RABBİM encamımızı hayr eylesin..
Allah cc. cümlenizden razı olsun...
Hayatın çok sıradan , ßir o kadarda can acıtan gerçek yüzü.
Kime ait ßiLmiyorum ama çok güzeLdi.
Kendi çocukLuğum geLdi akLıma.Şimdi geride kaLsada inşaALLAh ßizLer yaşatmayız yeni nesiLe.
PayLaşım için teşekkürLer.
Allah cc. razı olsun kardeşim.okuyan gözlerinize sağlık...
Acı ama gerçek bunların cevabını kendımıze bıle veremezken.. :'(
teşekkurler gercekten guzeldı
Uzun ama uzun olduğu kadar okumaya değer bir paylaşım. Hayattan kısa kesitler halinde güzel dersler.
Umarım bizler gelecek nesilleri aydınlatabilen ebeveynler oluruz ::)
Paylaşım için teşekkürler...
Allah razı olsun.okuyan gözlerinize sağlık...