Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim
Insanlarla Tartismak Istemiyorum!!!
Ben tartışmak istemiyorum ki insanlarla. Hepsiyle anlaşmak birşeyler paylaşabilmek istiyorum. Onlari üzmek, kırmak, incitmek istemiyorum. Onlarında beni kırıp üzmelerini istemiyorum. Bazen empati kuruyorum da, onların yerinde olsam eminim yaptıklarıma üzülürdüm. O zaman birazcık vicdan azabı sarıyor yüreğimi ve kendimi değiştirmeye calışıyorum. Fakat çevremdekiler izin vermiyorlar maalesef böyle bir yönlenmeye ve illa tartışmaya girmemi sağlıyorlar. İrademi saf dışı bırakıyorlar. Belki de onlar bunu şeytanın yüzünden yapıyorlar. Veya da benim eski halime alıştıkları için benden o davranışları istiyorlar belki de...
Ben anladım ki bir insanın değişmesi için en kolay çözüm bulunduğu yeri terketmesidir. Böylece yeni çevrene yeni halini kabullendirirsin ve sorunlar çözümlenir. Ama böyle bir kaçiş hem kendine saygısızlık olur, hem de yüreğine acı düşürür insanın. Zor olan da zaten bulunduğun yerde kendini kafana uygun vicdanını rahatlatacak şekilde değiştirebilmektir. O zaman sen etrafındakileri seviyorsun demektir bu ve bence o sevgi gerçek sevgidir hayatta. Ve tükenmeyen bir sevgi olmalidir bu senin için. Ve sen onların yanındayken değişebiliyorsan onlar senin için özel ve gerçek arkadaşlardır. En önemlisi gercek çevredir onlar bence...
bazen kaçınılmaz tartışmalar olur...susmak güzelde...
Tartışmanın sonu kavgayla sonuçlanır. Siz münazara yapın, bu siz ve karşınızdakile için daha faydalıdır. ;)
Evet susmak guzel ama sabır da onemli. Benim tartısmadan kastım aslında laf kavgaları.Saygılar....
Tartışmanın sonu kavgayla sonuçlanır. Siz münazara yapın, bu siz ve karşınızdakile için daha faydalıdır. ;)
ah ahh benim tek suçum susmamak biliyorum hatta her tartışmanın sonunda neden dedim niye kırdım diye oturup bir güzel ağlıyorum allahım sen bu halimi üzerimden al diye sürekli yalvarıyorum en kötü hatta tek kötü huyumda bu insanları dilimle mahvediyorum şu kopası dilim etrafımdaki insanlar bile bu huyumun dışında çok iyi bir dost iyi bir insan olduğumu söylüyolar ama bence....daha önceleri içine kapanık hep susan kimseye cevap veremeyen bir kişiydim hayatta öyle şeyler yaşadım öyle zorluklar gördümki ailemi korumak ve savunmak için zorla üzerime geldiler haklıyken hep haksız durumuna düşüyodum sonrada bir açıldım bir daha susumayı beceremedim dua etmekten başka birşey yapamıyorum.eğer bana yardımcı olacak arkadaşlar olursada nasihatlerine herzaman acıgım böyle bir konuya değindiğin için çok teşekkür ederim arkadaşım anlatsam kendimi bu kadar ifade edemezdim.
ah ahh benim tek suçum susmamak biliyorum hatta her tartışmanın sonunda neden dedim niye kırdım diye oturup bir güzel ağlıyorum allahım sen bu halimi üzerimden al diye sürekli yalvarıyorum en kötü hatta tek kötü huyumda bu insanları dilimle mahvediyorum şu kopası dilim etrafımdaki insanlar bile bu huyumun dışında çok iyi bir dost iyi bir insan olduğumu söylüyolar ama bence....daha önceleri içine kapanık hep susan kimseye cevap veremeyen bir kişiydim hayatta öyle şeyler yaşadım öyle zorluklar gördümki ailemi korumak ve savunmak için zorla üzerime geldiler haklıyken hep haksız durumuna düşüyodum sonrada bir açıldım bir daha susumayı beceremedim dua etmekten başka birşey yapamıyorum.eğer bana yardımcı olacak arkadaşlar olursada nasihatlerine herzaman acıgım böyle bir konuya değindiğin için çok teşekkür ederim arkadaşım anlatsam kendimi bu kadar ifade edemezdim.
Dile getirilmeyen bir öfkedir bazen suskunluğumuz… Öylesine yaralanmışızdır ki yaralamak isteriz, yüreğini acıtmak ve kanatmak…Ve biliriz ki hiçbir söz acıtamaz, yaralayamaz ve kanatamaz kimseyi bir suskunluk kadar…Ve susmak en acımasız, öldürücü silahtır bazen…
Hassas ve kırılgan bir tepkidir…Küçücük bir hatırlatmadır belki…Fark edilmesi ve onarılması incelik ister…Ya yeniden bir kazanıştır yada aleyhte bir delil olarak kalır karşımızdaki için…
***
"İki şey ruhumuzu karartır" der Sadi;
"Biri konuşacakken susmak, diğeri susacakken konuşmak".
İkinciler sebil etrafta...
Görmüyor musunuz, günler boyu dinmek bilmez bir laf çağlayanı, taşıyor dudaklardan, sokaklardan, ekranlardan, sayfalardan...
Geveze süvarilerden gürültülü bir ordu, aczini dilinin altına saklayarak yalın kılıç üstümüze yürüyor her gün...
Mızrak oluyor, iğne oluyor, yılan oluyor, saldırıyor, batırıyor, sokuyor da bir türlü susmuyor dili...
Asıl düşmanı sessizlikmiş gibi... konuşmasa yenilecekmiş gibi...
* * *
Ya konuşacakken susanlar...?
O geveze ordunun palavradan tozunda boğulanlar...?
Onlar, ki konuşma özürlüdürler, tükürükler saçarak ve kimi zaman hakarete bulaşarak cümle cümle üstlerine yağan bu dilbazlığa sükutun kalkanıyla direnirler.
Biri diliyle kırbaçladıkça lafazanlık atını, diğeri gemler dilinin halatını...
Pervasızdır sözcükler; ve suskunlar, lafın zulmünü işittikçe hepten sesten kesilirler.
İnatçı bir çocuk gibi, kimi zaman başını öne eğerek, kimi zaman karşısındakinin gözünde anlayış bekleyerek, ama her daim sözcükleri boğazında düğümleyerek bakar ve susarlar.
Şişer dilleri ağızlarında; dudakları ısırılmaktan yara olur; yine de çözülmez çenelerindeki mühür...
Çünkü bilirler ki, gürültü ormanında laflar kifayetsizdir ve hiçbir söz, o an sükut kadar manalı değildir.
Bakışlarının yeterince bağırdığını varsayarak ve bunun işitilmemesinden her defasında daha da ağır yaralanarak, anlaşılmayı beklerler tevekkülle...
Küfrederler ketumluklarıyla, yalvarır, haykırır, zulmederler.
Sanırlar ki suskunluklarındaki soyluluk örter, diyememe naçarlığını; konuşma aczi, konuşma azmini bastırır.
Lakin her daim ikrardan sayılır sükut...
Diyebilen, diyemeyenin sessizliğinde, yeni tüyler eker, tüyü bitmiş diline...
Diyemeyen, ağzında düğümlenmiş isyan halatlarıyla sessizliğe gömülür.
Susar, asıl düşmanı sesmiş gibi, dese ölecekmiş gibi...
* * *
Ah ses, baltasıdır acizin; onu allayıp pullayıp kah adam kandırmaya, kah fikir budamaya gider.
Kulağından çok çalışır ağzı; duyduğundan çok söyler.
Dinlemez karşısındakini, dırdırıyla ezer.
Ve suskunun bir türlü dil vermez ağzı; yuttuğu laflar ağırlaşır boğazında zamanla, isyanını ruhunun uçsuz bucaksız dehlizlerine gömer, içine attıkça içi şişer.
İşte o zaman kapanır içine... Yıllar yılı çıt çıkarmadan, gık demeden, suspus olup yuttuğu sözcüklerle hesaplaşır içinde, kimseye diyemediklerini der kendine, dinler kendini; kendinin tek sırdaşı, dert ortağı olur.
çok teşekkür ederim asude kardeşim çok manidar bi yazı allahım bana o idrakı nasip etsin yerinde susup yerinde konuşmayı aslında okuyunca anladım gerçektende canımı yakanların canını yakmak için konuşup çırpınıyorum ama ne yazıkki beceremiyorum her defasında büyüyo farklı yerlere gidiyo ne zamanki sussam karşımdaki üzgün ve ezik olarak özür diliyo ama her zamanda bu idraka sahip olamıyorumm
çok teşekkür ederim asude kardeşim çok manidar bi yazı allahım bana o idrakı nasip etsin yerinde susup yerinde konuşmayı aslında okuyunca anladım gerçektende canımı yakanların canını yakmak için konuşup çırpınıyorum ama ne yazıkki beceremiyorum her defasında büyüyo farklı yerlere gidiyo ne zamanki sussam karşımdaki üzgün ve ezik olarak özür diliyo ama her zamanda bu idraka sahip olamıyorumm
Rica edrim kardeşim... ;)
Bende tesekkur ederim asude karesim benm yzimdan daha guzel ve anlatici olmus. Tabii ben biraz acamiyim ;)
Kusura bkmayin arkadaslar klavyem biraz bozuk :(