Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Bülbülün Figânesi

Bülbül gül derdi ile inleyen bir kuştur. Gece demez, gündüz demez daima ah-u zar edip inler. Gecede öten bülbül ne talihsizdir. Seherde öteni ise goncanın açılma vakti uykuya dalar. 0 da bir bakıma talihsizdir. Bu bağrı hun kuşun bir ateş-i suzî düşer diline de onu ömür boyu figan ettirir.

Bazen ümitsiz bir fecirde o goncaya sihirli neşidelerini söyler. Fakat fecr-i kazibten sonra fecr-i sadıkın ilk ışıkları gülde ışımaya başlayınca gülde de şafak olur. Artık bülbülün figanesi terennüme döner. Ve inleyişleri nağme-saz bir şarkıya döner.


Ah! birde insanlık semasının zalâm zalâm karanlığında ney gibi inleyen bülbüllerin ah-u eninlerine kulak verilebilse.. O, herbir terennümünde ciğerinden kopan bir parçayı alevden bir çerağ gibi insanlığa takdim etmektedir ama âh bir anlaşılabilse..

Haristana düşmüş bir bülbülün sinesindeki acıları kim hissedebilir. Elbette onun gibi acı çeken ruhunda bu eninleri taşıyan anlar onun derdinden.. Lakin yağmur yüklü bulutlar onun derdine aşinadır. Zira onun ah-u zarı bulut bulut gökte kümeleşmiştir. Ve bir baran ile güller sulanır.. Ve bülbülün yıllarca yandığı özlem ateşine su serper bu rahmet yağmuru..

Zira, bu su ile güller açacak.. Dikenlerden güller, goncalar tebessüm edecek. Haristan gülistana dönecek.. Velhasıl bunca kıştan sonra;

‘Esti nesimi nevbahar açıldı güller Subh-dem
Açsın bizim de gönlümüz sâki meded sun cam-ı Cem”
Nefi

dediği gibi şairin, küre-i arza gül devri gelecek ve sûzişi bir nağmeye inkilab edecek bütün figâneler..

Mehmet ERDOĞAN


Edebiyat

MollaCami.Com