Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


Günaydın GECE........

Giderken günaydın demiştin geceye. Yollara vuracaktın kendini bir haziran sonrası. Ben umutla hayata merhaba derken, nerede olduğundan habersiz, tutuşturduğun umut meşalesiyle kaldığı yerden bu şarkıyı devam ettirecektim. Dualarım hep umudaydı.
Umutluydu artık ellerim; güller diyarı olabilirdi dünyam; dünya gül bahçesine dönebilirdi. En çok sanaydı dualarım; gönlüne hüzün çökmesin, hayırlar kuşatsın ömrünü diye. Allah seni seviyor dost! Hem de öyle çok seviyor ki, gecenin bir yarısında beni uyandırıp sana dua ettiriyor. Bir şiir takılıyor dilime, mısralarını hatırlayamadığım; ama duyduğumda hayatımın inşasını yenilediğim o mısra: GÜNAYDIN GECE!
Ey unutulmuş mısraların şairi, unutmadım dualarımda adını. Cümlelerle sakladım seni, umut adına söylediğin ne varsa anlaşılsın istedim. Hep umudu dillendirdim gelecek muştulu günler adına. Bahar dallarında umutlar çiçek açtı; yağmur yağdı bereketiyle.
Belki sesim, seninki kadar gür çıkmadı; ama samimiydi serzenişlerim. Sesimin kısıklığı, geçmiş günlerin izlerinden. Feryatlarla gizledim seni. Kelime olup döküldün dilimden. Hep ''ümit şairi'' oluşunla çağırdım seni, yokluğuna bu isminle seslendim. Umudu dillendiriyordun ya hep. Umut şairiydin sen. Hayatın gündüzlerinden kaçıyordum; anlamsızlık batağına saplandığım gecelerde de, beni ölüm sarsın istiyordum Kifayetsizdi bütün ifadeler. Ben hiç yoktum, ben hiç olmamıştım.
Bu dünya niçindi sanki, yarınlar niçin vardı?
Abus çehreler sarmıştı etrafımı; ''Doğarsın ve ölürsün ve her şey biter.'' diyorlardı. Ben bittiğimi hissediyordum zaten , ama anlamı neydi bütün bunların? Gece neden karanlıktı bu kadar, neden beni durmadan içine çekiyor? Kendimi dinlemekten usandığım bir anda; geceye dair, hayata, en önemlisi umuda ait bir ses geldi kulaklarıma. Bu onun sesiydi. O bir şairdi, bir umut şairi. Ve fısıldadı: GÜNAYDIN GECE!
Geceye günaydın diyen biri vardı. Umut vardı sözlerinde ve her şeyin bir anlamı olduğu muhakkaktı. Kâinat'ın kitabında okunacak çok şeyin olması ve bu okunanların aslında O'nun aynası, O'nun yansımaları ve O'nun sevgisi olması... O bizi istedi, istediği için yarattı. Madem istedi ve yarattı, o zaman sevdi de... Sevdi ve bırakmadı hiçbir zaman; hep yanımızda oldu ve tuttu elimizden. Bazen gecelerle çağırdı bizi kendisine, bazen gündüzlerle. Belki ''umutsuzluk'' da bu davetin bir parçası.
Bir şehrâyindi yaşadığım, hayata yeniden umutla sarılabilecektim. Tınısı ve sesi hâlâ kulaklarımda olan şair, her gece çıkıp günaydın gece diyecekti. Ama olmayacaktı artık o, nerede olduğunu bile bilmeyecektim. Hem şiir de yarım kalacaktı böylece. Unuttum bütün mısralarını.
Geriye yeni umutlardan başka, bir de ''günaydın gece!'' kalmıştı. Başka makam yoktu kulaklarımda. Ah!! Sancılarında kıvranırken başka mısraları nasıl hatırlasam! Bunun da hikmeti vardı. Önce O'na, sonra hikmete ısmarladım. Tek mısrayla devam etti hayat, hep zinde kaldım bu tek cümleyle. Umudun şavkıydı o... Ne çok gözyaşımdı o, çoğu gecelerde: GÜNAYDIN GECE!
Yağmurlarla seslendim sana. Yağmurlu bir muharremde, ''Ey yüreğimin tâ içinden atan kalb'' dediğimde, ardındaki cümleler sitemle dizilmişti. Şimdi ne cümleler, ne sitemler kaldı geriye, ne de ''Seni hatırladıkça kıyameti kopuyor umutlarımın'' diyen serzenişli mısralar...
Şimdi umutların coştuğu bir demde, adın ''umut şairi'' olsun yeniden, yeniden açsın baharda dua çiçekleri. Meyveler ise, umudunu yitirenlerin olsun. Hikmet gelsin alnından öpsün bekleyenlerin.
Hayatın hikmeti parlasın o noktadan; '' Durmak, susmak bunun içinmiş meğer.'' değip bükülsün boyunlar. Siyah ve kırmızı gibi iki tercih arasında gidip siyahı seçtiğinde, ''Aslında bu benim tercihim değil!'' demiştin. Sonra, bu cümlelerin de, kaderin cüz-i ihtiyar dışında cereyan eden bir bölümünden sunulduğunu söylemiştin.
Bunların, sadece sana ait ayrıntılar değil de, genel geçer kabuller olduğunu anladığımda, kendi seçimlerimi düşündüm. Kırmızı mı kalırdı elimde, siyah mı? Siyahları kendiliğimden kabullendiğimi fark ettim. Hayatın anlamsızlık yığını olduğunu bana söylettiren küllî irade değildi elbet. Bunun için elimden tutulması gerekiyordu; O'nun yardımına ve sevgisine muhtacım. Sonra O sana, beni dar kalıplarımdan kurtaracak bir şiir ilham etti.
Bütün mısralarını unuttum bu şiirin ve tek mısrayla devam etti umutlar: GÜNAYDIN GECE!
Hayatın en muteber anları paylaşımlar... Paylaştıkça güzelleşiyor hayatlar. Sevgiye, özleme ve aşka dair ne varsa, paylaşmalı insanlar. Bir geceyi paylaştım ve ''geceye günaydın'' diyen şairin hüzünleri misafir oldu gönlüme; hayatımın rengi değişti. Bir de seherlerde imanımı(her şeyde olduğu gibi) Allah'a
emanet edişi unutmadım. İman ki, diriltici bir nefestir insana; olmazsa tarumar olur ruh.
EVET, HAKLISIN!!! GÜNAYDIN GECE!

Günaydın Gece
asudeli serzenişler içinde kendimle hasbihal ettiğim Günaydınlı gecelerimi seviyorum.
Yaradanıma el açıp dileklerimi sunduğum umud etmeye devam ettiğim Günaydınlı gecelerimi seviyorum.


Şimdi umutların coştuğu bir demde, adın ''umut şairi'' olsun yeniden, yeniden açsın baharda dua çiçekleri. Meyveler ise, umudunu yitirenlerin olsun. Hikmet gelsin alnından öpsün bekleyenlerin.
Hayatın hikmeti parlasın o noktadan; '' Durmak, susmak bunun içinmiş meğer.'' değip bükülsün boyunlar. Siyah ve kırmızı gibi iki tercih arasında gidip siyahı seçtiğinde, ''Aslında bu benim tercihim değil!'' demiştin. Sonra, bu cümlelerin de, kaderin cüz-i ihtiyar dışında cereyan eden bir bölümünden sunulduğunu söylemiştin.
Bunların, sadece sana ait ayrıntılar değil de, genel geçer kabuller olduğunu anladığımda, kendi seçimlerimi düşündüm. Kırmızı mı kalırdı elimde, siyah mı? Siyahları kendiliğimden kabullendiğimi fark ettim. Hayatın anlamsızlık yığını olduğunu bana söylettiren küllî irade değildi elbet.


Yeryüzünde toplanıp karar alsan ne çıkar? gökyüzünden gelen bir hüküm var...


Edebiyat

MollaCami.Com