Bölümler | Kategoriler | Konular | Üye Girişi | İletişim


YAVUZ SULTAN SELİMİN KÜPESİ İLE İLGİLİ...

Osmanlı İmparatorluğunun 9. Padişahı Yavuz Sultan Selim bazı resimlerinde sol kulağına küpe takmış bir şekilde resmedilmektedir.
Bazı rivayetlere göre İslam hukukunda erkeklere caiz olmayan küpeyi ilk Osmanlı Halifesi Yavuz Sultan Selim'in takmasına ihtimal bile verilmezken, bazı rivayetlere göre de bunun gerçek olduğu ve bazı sebeplere dayandığı söylenmektedir.
Gerçekleştirdiği Mısır Seferinde kulaklarında küpesi olan insanları görüp:
"Bu insanlar neden küpe takıyor?" diye sormuş ve "köle (kul) oldukları için" cevabını almış ve bunun üzerine "Biz de Allah'ın kuluyuz!" diyerek küpe takmaya başlamıştır diye bir rivayet de söz konusudur.
Yavuz'un resimlerini çizenlerden çoğu onu burma pala bıyıklı ve tek kulağında küpe ile çizerler. Pala bıyıklar ile Yavuz'un tarihî kimliği arasında zihinlerde hemen bir bağ kuruluvermesi insanlara bu resimleri hoş gösterir.
Durum böyle olunca kulağındaki küpeye de bir efsane uydurulması hoş görülmüş. Buna bir ilave de halk yapmış ve orada gördüğü kulağı küpeli siyahî köleleri örnek alarak kulağına küpe taktırdığını ve bununla kendisini din uğrunda bir köle mesabesinde telakki ettiğini imaya yöneldiğini uydurmuştur. Oysa Yavuz'un minyatürlerinde hiçbir zaman pala bıyık veya küpe yoktur.
Tarihî bilgiler onun kişiliğinde sadelikten yana olduğunu ve giyiminde de çok sade tercihlerde bulunduğunu söylerler. Nitekim Topkapı Sarayı'ndaki en sade kaftan onundur.
Mısır seferi dönüşünde Edirne'de kendisini karşılayan tek şehzadesi Süleyman'ın süslü elbiselerini görünce ona:
"Bre oğul, sen böyle giyinirsen anan ne giyecek!" diye ikazda bulunması da bunu pekiştiren bir tarihî gerçektir.
Keza aynı seferden gelişinde İstanbul'a gireceği sırada büyük bir zafer kutlaması tertipleneceğini duyunca israfı önlemek üzere bir gece vakti gizlice Topkapı'ya girdiği de bilinir.
İslâm Hukukuna göre kulakların küpe takılmak üzere delinmesi ve küpe takılması, kadınlar için caiz görülmüş; ama erkekler için caiz görülmemiştir. Bazı hukukçular, erkek çocukların da kulaklarının delinebileceğini ve bu tür bir olayın Hz. Peygamber zamanında yapıldığı halde yasaklanmadığını ileri sürmektedirler. Her hal ü kârda ergen erkeklerin kulaklarını deldirmeleri ve küpe takmaları, çoğu hukukçulara göre haram ve bazılarına göre ise mekruhtur; yani kısaca caiz değildir. İşte bu şer’i hükmü bilen Yavuz Sultan Selim’in kulağını deldirip küpe taktığına ihtimal dahi vermiyoruz. Zira Yavuz, Mısır Seferi dönüşünde oğlu Süleyman’ın süslü elbiselerini görünce, ‘Bre Süleyman, sen böyle giyinirsen, anan ne giysin?’ dediğini biliyor ve onun şahsî hayatında sade ve süsten uzak olduğunu kaynaklardan öğreniyoruz. Yavuz, süs ve ihtişamdan hoşlanmayan bir Padişahtır. Doğru olan resimlerinde, pala bıyıklar vardır; ancak küpe yoktur.
Topkapı Sarayı’nın Portreler Bölümünde 17/66 numara ile 70 x 65 cm ebadında bulunan küpeli Yavuz Portresi ile Macar bir ressama ait olduğu söylenen küpeli resme gelince; Yavuz’un minyatürlerde ve elimizde bulunan resimlerinde, bunun gibi küpeli olan üçüncü bir resmi bulunmamaktadır. Kaldı ki, bu resimler arasında resmî nakkaşlar tarafından yapılanları vardır. Yavuz’a isnat olunan, ama tamamen hayalî ve uydurma olan Avrupalı ve İranlı ressamlara ait resimler çokça bulunmaktadır. Tarih kaynakları bu noktanın altını çizmektedirler. Bu küpeli resmin de, uydurma resimlerden biri olması kuvvetle muhtemeldir. (İbn-i Abidin, Redd’ül-Muhtar, c. VI, sh. 420; Heyet, Resimli-Haritalı Mufassal Osmanlı Tarihi, İstanbul 1958, c. II, sh. 717, 719, 725, 731, 739, 788; Gönenç, Halil, Günümüz Meselelerine Fetvalar, İstanbul 1983, c. II, sh. 164; Dirier, Ayten, “Yavuz Selim Küpeli miydi?”, Zafer Dergisi, Haziran 1995, sayı 222, sh. 28–29; Kuşoğlu, M. Zeki, Tılsımdan Takıya, İstanbul 1998, sh. 52 vd.; Bardakçı, İlhan, Tarihten Bugüne 1982, İstanbul 1983, sh. 121-)
Zira Sultanın kulağında küpe, boynunda incili madalyon, sarığında taç bulunmaktadır. Osmanlı Padişahlarının kıyafetleri ile bağdaşmayan bu süsler, tablonun yakın tarihlerde yapıldığını göstermektedir. Zaten 1926 yılında Dolmabahçe Sarayından getirilmiştir. Dolma Bahçe Sarayına ne zaman konulduğu da bilinmemektedir. Üçüncüsü, bazı araştırmacılara göre, bu küpeli resim Şah İsmail’e aittir. Zira başında Şi’î Mezhebinin alâmeti olan kızıl börk ve bunun üzerinde İran Şahlarına mahsus taç vardır. Ayrıca küpe de Şi’a mezhebinde caiz görülmektedir.
Bütün bunlardan daha önemlisi Yavuz'un küpe taktığını söyleyen hiçbir tarihi satır, hiçbir belge yoktur

ARKADAŞLAR BU KONUYA YORUMLARINIZI BEKLİORUM YORUMLAR ÖNEMLİ BENİM İÇİN EMEĞE SAYGI İÇİN YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN...

Biz de Allah'ın kuluyuz!" diyerek küpe takmaya başlamıştır
açıkcası bende bu konuyla ilgili sadece bunu biliyorm

tek bildiğim onun Yavuz olduğu,atamız olduğu,

ne önemi var küpeli,küpesiz,

Rabbiyle arasında olan bir mevzu,

bence bu tür haberler gündemi değiştirmek için yapılan şeyler,

O büyüklerin yaptıklarını yapamayan acizler küpesiyle,kaftanıyla,saçıyla,sakalıyla uğraşıyorlar!

O büyüklerin yaptıklarını yapamayan acizler küpesiyle,kaftanıyla,saçıyla,sakalıyla uğraşıyorlar!
kesinlikle haklısınız..TAkmıştır yada takmamıştır bizi ilgilendirmez takmış ise de mutlaka vardır bir bildiği Sultan hazretlerinin..Örnek alacağımız birçok yönü varken bu meselelerle uğraşmak...

emegine saglık arkadasım güzel bir paylasım ;) ;)

Bazı rivayetlere göre islam hukukunda erkeklere caiz olmayan küpeyi ilk Osmanlı Halifesi Yavuz Sultan Selim'in takmasına ihtimal bile verilmezken, bazı rivayetlere göre de bunun gercek olduğu ve bazı sebeplere dayandığı söylenmektedir.

Örneğin, gercekleştirdiği Mısır Seferinde kulaklarında küpesi olan insanları görüp "Bu insanlar neden küpe takıyor?" diye sormuş ve "köle (kul) oldukları için" cevabını almış ve bunun üzerine "Biz de Allah'ın kuluyuz!" diyerek küpe takmaya başlamıştır diye bir rivayet de söz konusudur.


Ama onun o yüce padişahın küpe takıp takmadığı değilde cesurluğunu,önderliğini,islama nasıl bağlı olduğunu örnek almalıyız

...::yorumlarınız için teşekkürler::...

Yavuz Sultan Selim Han'ın resimlerini çizenlerden çoğu onu burma pala bıyıklı ve tek kulağında küpe ile çizerler. Pala bıyıklar ile Yavuz Sultan Selin Han'ın tarihî kimliği arasında zihinlerde hemen bir bağ kuruluvermesi insanlara bu resimleri hoş gösterir.

Eh, durum böyle olunca kulağındaki küpeye de bir efsane uydurulmasında ne mahzur olabilir ki?!..

Hani kutsal toprakları aldığı zaman oradaki idarecilerin kullandığı;

Hakimü'l-Haremeyn (Kutsal beldelerin hakimi) sıfatını uygun görmeyip kendini

Hadimü'l-Haremeyn (Kutsal beldelerin hizmetkârı) ilan etmiştir ya,

buna bir ilave de halk yapmış ve orada gördüğü kulağı küpeli köleleri örnek alarak kulağına küpe taktırdığını ve bununla kendisini din uğrunda bir köle mesabesinde telakki ettiğini imaya yöneldiğini uydurmuştur.

Oysa Yavuz Sultan Selin Han'ın o döneme ait minyatürlerinde hiçbir zaman pala bıyık veya küpe yoktur. Tarihî bilgiler onun kişiliğinde sadelikten yana olduğunu ve giyiminde de çok sade tercihlerde bulunduğunu söylerler. Nitekim Topkapı Sarayı'ndaki en sade kaftan onundur.

Mısır seferi dönüşünde Edirne'de kendisini karşılayan tek şehzadesi Süleyman'ın süslü elbiselerini görünce ona, "Bre oğul, sen böyle giyinirsen anan ne giyecek!" diye ikazda bulunması da bunu pekiştiren bir tarihî gerçektir.

Keza aynı seferden gelişinde İstanbul'a gireceği sırada büyük bir zafer kutlaması tertipleneceğini duyunca israfı önlemek üzere bir gece vakti gizlice Topkapı'ya girdiği de bilinir.

Bütün bunlardan daha önemlisi Yavuz Sultan Selim Han'ın küpe taktığını söyleyen hiçbir tarih satırı, hiçbir belge yoktur. Küpeli uydurma resimlerde ise resimdeki kişinin başında beyaz tülbent içinde kırmızı bir başlık ve üstünde de krallara benzetilmiş bir tac vardır. Bu tür kızıl börk ve tacı İran şahları kullanır. Osmanlı sultanları tac giymezler.

Sonuç şu, küpe takmak gibi bir hafifliği, azametiyle öne çıkan Osmanlı sultanına, Yavuz Sultan Selim Han'a yakıştırmak yanlıştır.

O zaman da akıllara bir soru takılır: Kimdir bu küpeli, taclı adam? Söyleyelim; Yavuz Sultan Selim Han'ın;
"Paymal eyleyelim kişverini sürhserin" diye üzerine yürüdüğü Sürhser (Kızılbaş) Şah İsmail'indir ve başındaki kızıl börk ile tac da Kızılbaşlığın simgesidir.

Ne garip tecelli; Yavuz Sultan Selim Han Çaldıran'da, Şah İsmail de resimlerde birbirlerine külahları ters giydirmişler.

[BERCESTE]

Kemalpaşazade'nin Yavuz Sultan Selim Han hakkındaki mersiyesinden:

Şems-i asr idi asırda şemsin

Zılli memdud olur zamanı kasir

O, bir ikindi güneşi gibiydi. İkindide güneşin zamanı kısadır ama gölgesi çok uzun olur.

Kemalpaşazade
İSKENDER PALA

Tuna kardeşim teşekkürler.

ELLERİNE SAĞLIK KARDEŞİM ÇOK GÜZEL BİR YAZI DİĞER ARKADAŞALRIN DEDİĞİ GİBİ KÜPELİ KÜPESİİZ NE FARK EDER TAKDİR EDİLECEK Bİ ÇOK YÖNÜ VAR ATAMIZ ŞAYET KÜPE DE TAKMIŞ İSE TARZ YAPMAK İÖÜÇİN TAKMADI HERALDE GAYET AÇIK BİR ANLAMI OLARAK TAKMIŞ KÜPEYİ YİNE DE TAKDİR ETMEK LAZIM
ALLAH RAZI OLSUN

yorum yapmak ne mumkun sorgulamak ne haddıme ...ben işin manevi boyutuna bakarım ceddimiz mi

amenna ve saddagna..gerisi teferruat..

teşekkurler güzel bilgileriniz için..

çok haklısınız hepiniz de arkadaşlar


Osmanlı Tarihi

MollaCami.Com